Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Neandertal’in soyu ne zaman tükendi? lerinin rastlantısal bir biçimde melezleşmesiyle ortaya çıktı. Kanolanın 101.000 kadar geni var, insanda 30.000’den daha az. Kanoladaki birçok gen fonksiyonu gen kopyaları sayesinde tekrarlandığından, yararlı mutasyonlar sayesinde büyük bir değişim ve uyum potansiyeline sahip. Mutasyonlar her şeyden önce verimi arttırabilirler. bağırsak bakterilerinin insanları bu tür alerjilerden koruyabilecekleri ortaya çıktı. Klostridya sınıfındaki mikroorganizmaların alerjik maddelerin bağırsaktan, kana geçmesini engellediği görüldü. Normalde hemen hemen hiç tedavi edilemeyen gıda alerjileri probiyotik tedavilerle iyileştirilebilir diyor Chicago Üniversitesi’nden Cathryn Nagler ve ekibi, Proceedings dergisinde. Endüstri ülkelerindeki alerji artışından uzmanlar değişen bağırsak florasını sorumlu tutuyor. Aşırı miktarda antibiyotik kullanımı, yağlı yiyecekler, sezaryen doğumlar, hastalık Son bir araştırmaya göre Neandertal bilinenden daha önce yok olmuş ama yine de binlerce yıl modern insanla birlikte yaşamaya devam etmiş. Bu nedenle de melezleşmek için zamanı vardı. Avrupalılar yüzde iki oranında Neandertal geni taşıyor. Anlaşıldığı üzere Neandertal insanının soyu Avrupa’da 39.000 yıl önce tükenmiş. Uluslararası bir araştırma ekibinin bu sonucu, İspanya’dan Rusya’ya uzanan kırk bölgedeki kalıntıların yeni analiz yöntemleriyle incelemesine dayanıyor. Neandertal insanının güney İspanya’da varlığını daha uzun süre koruduğuna dair hiçbir ipucu bulamadılar. (Nature). Oxford Üniversitesi’nden Tom Higham ve ekibi, üç taş devri kültürüne ait buluntu yerinden örnekler toplamış. Musteriyen kültür araştırmacılara göre Neandertallere, Uluzzien kültür ise modern insana ait. Şatelperoniyen kültür biraz tartışmalıdır ama evrenin sonu Musteriyen kültürle aynı zamana denk geliyor. Bu yüzden Neandertal soyunun tükenmesinde bu belirsizlik dikkate alınmamış. İki yüz kadar analiz verisine göre Neandertallerin soyu yüzde 95,5 olasılıkla 41.030 ila 39.260 yıl önce tükenmiş. Araştırmaya göre Neandertal ve modern insan 26005400 yıl süre Avrupa’nın aynı bölgelerinde yaşamış. Bu zaman içerisinde kültür alışverişinde bulundukları gibi melezleşmişler de. Genetik analizler Avrupalıların yüzde iki oranında Neandertal geni taşıdıklarını gösteriyor.. Genetikçiler en büyük genetik alışverişin 77.000114.000 yıl önce gerçekleştiğini söylüyorlar. İlk başta her şeyin planlara uygun olarak gerçekleştiği sanılıyordu. Fakat şimdi anlaşıldı ki iki Galileo’nun fırlatılışında önemli bir hata yapılmış. Araçlar dünyanın etrafında doğru yörüngeler üzerinde dönmüyorlar. Gözlemler, hedef yörünge ile ulaşılan yörünge arasında bir sapmanın bulunduğunu gösterdi diyor Aianespace şirketi. Uyduların doğru yörüngeye geçebilmeleri için yeterli yakıta sahip olup olmadıkları henüz bilinmiyor. Almanya’da üretilen iki uydu, Galileo takımındaki 5. ve 6. olarak planlanmıştı ve Avrupa’yı 2020 yılına dek yabancı navigasyon tekniğinden kurtaracaktı. Halihazırda Galileo uyduları yanlış yörüngede Şu sıralar Avrupa’nın en önemli yağ bitkisi olan kanolanın (Brassica napus) kalıtımı çözüldü. Henüz birkaç bin yıl önce türler arası rastlantısal bir melezleşmeyle ortaya çıkan kanolanın gen sayısı insandan fazla. Kanoladan yağ üretiminde yararlanıldığı gibi yem bitkisi ve sebze olarak da kullanlır. Turpgiller familyasındardır, gıda ürünleri için en önemli bitkisel yağlardan birini verdiği gibi biyodizel üretimine de katkısı vardır. Kanola yağı bitkinin tohumlarından elde ediliyor. Şalgam (Brassica napus subsp. Rapifera) kanolanın bir alttürüdür. Kanola oldukça genç bir bitki ve lahana ve kolza biçim İnsandan daha fazla gene sahip ! sadece ABD ve Rusya uydu destekli navigasyon sistemine sahip. Esa’ya göre iki sistem de ordu tarafından kontrol ediliyor ve güvenlik politikası gibi nedenlerden dolayı ihtiyaç halinde değiştirilebiliyor hatta engellenebiliyor da. Bu engelleme otomobil sürücülerini, kurtarma ekiplerini ve GPS aleti kullanan diğer sivil kullanıcıları etkileyebilir. Otuz uydulu Avrupa projesi aslında 2008’de yürürlüğe girecekti. Fakat üye ülkeler arasında anlaşmazlıklar yüzünden hep gecikme yaşandı. Uyduların kısıtlı olarak çalışması 2015 yılında başlayacak. Uyduların tam kapasiteyle çalışmaları ise 2020 yılına kadar sürecek. Almanya’daki Kiel Üniversitesi bilim insanları, şeker pancarında büyümeyi ve çiçeklerin gelişimini ayarlayan BTC1 geninden sonra çiçeklenme döngüsünü ve dolayısıyla da köklerdeki şeker birikimini ayarlayan başka bir gen daha saptadı (PNAS). Bilim insanları şu sıralar sonbaharda ekilen ve bir yıl sonra toplanacak kış pancarları üzerinde çalışıyor. Eğer pancarlar kıştan sonra da zamansız olarak filizlenmez ya da çiçek açmazlarsa daha fazla ürün verecekler. Şeker pancarının ekiminde çiçek açma zamanının kontrol edilmesi çok önemli diyor Christian Jung. Yeni saptanan BvBBX19 (B2) geninin işlevi de anlaşıldı. BTC1, B ve B2 birlikte şeker pancarının çiçeklenmesini ayarlıyor. Son iki genden bir değişime uğradığında, bitkiler iki yıllık oluyor ve açmak için soğuk bir döneme ihtiyaç duyuyor. Bu iki çekinik genin kombinasyonu sayesinde pancarlar kıştan sonra da filizlenmeyecek ya da çok geç filizlenecekler. Yani bu şekilde kış pancarı olarak da ekilebilecek. Şeker pancarı böylece daha çok büyüyerek daha fazla şeker depolayacak ki bu da dörtte bir oranında daha fazla verim demek. Yeni keşfedilen gen sayesinde daha fazla verim Endüstri ülkelerinde süt, fındık/fıstık ve çilek gibi yiyeceklere alerjik tepki veren insan sayısı uzun bir süreden beri artmaya devam ediyor. Üstelik de bu alerjiler neredeyse hiç tedavi edilemiyor. Belli başlı Gıda alerjilerinden koruyan bakteriler etkenlerinin yok edilmesi hatta anne sütü yerine kullanılan bebek mamaları vb. gibi faktörler mikroorganizmaları etkiliyor diyor Nagler. Araştırmacılar fareler üzerinde bağırsak florasının etkisini test etmişler. Birinci gruptaki fareler gıda ürünlerindeki alerjen maddelere maruz bırakılmış. Diğer grup steril ortamda tutulurken son grup da doğumdan hemen sonra bağırsak florasını azaltan antibiyotikle tedavi edilmiş. İki grupta normal bağırsak florasına sahip farelere kıyasla yer fıstığına karşı çok daha fazla antikor gelişmiş. Ancak farelere insanda görülen klostridya bakterileri aşıladıklarında duyarlılık azalmış. Bağırsak florasının ikinci büyük grubu olan bakteroideslerde bu etki görülmemiş. Bugüne dek FGF23 (Fibroplast Growth Factor23/Fibroplast büyüme faktörü23) FGF23 hormonunun yeni bir etkisi Son yirmi yılın en büyük buz kaybı Grönland ve Güney Kutbu’ndaki buz tabakaları uydu ölçümlerine göre rekor hızda erimeye devan ediyor. Buz tabakalarının hacmi yılda 500 kilometreküp kadar azalıyor. Bu yirmi yıl önce başlayan uydu ölçümlerinden bu yana en büyük kayıp (The Cryosphere dergisi). Yıllık buz kaybı batı Antarktik’te üç misli artarken, Grönland’da ikiye katlanmış. Grönland’daki buz kaybı 375 kilometreküp olarak ölçülürken, iki bölgenin toplamında her yıl büyük bir şehir büyüklüğünde ve 600 m yüksekliğinde bir buz kütlesi yok oluyor. Bilim insanlarına göre Antarktik’te buz artışı söz konusu ancak batıdaki kaybı dengelemiyor. Grönland’da geriye sade 2,96 kilometreküp, Güney Kutbu’nda ise 27 milyon kilometreküp buz tabakası kalmış. Ölçümler için ESA’nın CryoSat2 verilerinden yararlanılmış. Radar ve lazer atımlarının yardımıyla buzulların yükseklikleri ölçülmüş. Dijital buz haritalarındaki hata payı sadece birkaç metre diyor Alman buz bilimcisi Veit Helm. Güncel haritalar 16 milyon kilometrelik bir alanı kapsıyor ki bu daha önceki ölçümlerden 500.000 kilometrekare daha fazla. Bilim insanları buzulların yükseklik dağılımındaki değişimin ne ölçüde gerçekleştiğini öğrenmek istiyorlar. Çünkü ancak bu şekilde değişimlerin nedenleri bulabilir ve buz tabakalarındaki kayıpların deniz seviyesini ne derece yükselteceğini hesaplayabiliriz diyor araştırmacılar. CBT 1433 6 /5 Eylül 2014