Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BAZI BALIKLAR 400 KM KUZEYE GÖÇ ETTİ İklim değişikliği, yiyecek ve su kıtlığı: Herkes uyum sağlamaya baksın Dünya giderek yok olan uyum sağlama olanaklarından yararlanmazsa, bunun acısını en çok yoksullar çekecek... Küresel ısınma artık “gün gibi ortada” ve CO2 yoğunlukları da en az 800,000 yıl boyunca eşine rastlanmamış düzeylere ulaşmış durumda. Dünya Meteoroloji Örgütü genel sekreteri Michel Jarraud’nun basın konferansında dile getirdiği gibi, “Bilmemek artık bir gerekçe olmaktan çıktı, çünkü biliyoruz.” Tüm bunların ışığında iklim değişikliği, özellikle de etkilerinin ne zaman ve hangi boyutlarda olacağının tam olarak kestirilemeyeceği gözönünde tutulduğunda, risk yönetimiyle ilgili bir sorun oluşturuyor. İklim değişikliğinin doğurabileceği en zararlı etkiler arasında küçük adalar ve kıyılarda deniz düzeylerinin yükselmesi, sel baskınları, aşırı hava koşullarına bağlı altyapısal çöküşler, çiftçiler ve balıkçıların geçim kaynaklarının yitime uğraması, besin güvencesizliği ve sıcak dalgalarına bağlı ölümler sayılabilir. V arsıllar ateşle oynadıklarında, yoksulların canı yanar. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından 31 Mart tarihinde iklim değişikliğinin giderek daha da ciddi boyutlara tırmanan çekinceleriyle ilgili olarak yayımlanan raporun özeti bu. Ne var ki, varsıl ulusları da çok ciddi tehlikeler bekliyor. Raporu Japonya’nın Yokohama kentinde yapılan basın konferansında kamuya sunan IPCC Başkanı Rajendra Pachauri, “Bu gezegen üzerinde yaşayıp da iklim değişikliğinden etkilenmemiş kimse kalmayacak”dedi. Pachauri ve raporu hazırlayan yüzlerce bilim insanına göre, iklim değişikliği gelecekte yaşanacak bir sorun olmaktan artık çıktı. İklim değişikliği zaten var olan bir gerçeklik ve etkilerini tüm anakaralarda yaşayan insanlarda ve denizlerde çoktandır belli ediyor. Fosil yakıt tüketimi, ormansızlaştırma ve daha başka insan etkinlikleri sayesinde dünya topu topu birkaç onyıl öncesine kıyasla çok farklı bir iklime sahip. Sonuçta, IPCC’nin II. Çalışma Grubu adıyla bilinen ve iklim değişikliğinin etkileri, toplumun duyarlılıkları ve dünyanın doğal yapısı gibi konuların yanı sıra, değişen iklime nasıl ayak uydurulabileceği konusunda da ortak bir görüşe varmak amacıyla 12 bini aşkın bilimsel araştırmayı gözden geçiren ikinci bir ekibin raporunda belirttiği gibi, tüm dünya uluslarının hemen şimdi uyum sağlamaya gereksinimleri var. II. Çalışma Grubu’nun başkan yardımcısı ve Stanford Üniversitesi dirimbilim uzmanlarından Christopher Field basın konferansında verdiği demeçte, “İklim değişikliğinin etkilerine kutuplardan ekvatora, kıyılardan tepelere uzanan her yerde tanık oluyoruz”diyerek olaya dikkat çekti. arttırabileceğine ve bunun ya iç savaş ya da önemli kaynaklar ve sınırlar konusunda ulus devletlerin birbirleriyle savaşmaları biçiminde yaşanabileceğine dikkat çekiliyor. Kısacası, iklim değişikliği var olan yoksulluğa çözüm getirilmesini daha da güçleştirecek. 2 DERECEYİ AŞMAMALI CBT 14303 /15 Ağustos 2014 İklim değişikliğinin fiziksel temelini araştıran ve Eylül ayında raporunu yayımlayan birinci IPCC ekibine göre dünya fosil yakıt kaynaklarının yarısını tüketmiş olmasına karşın, küresel ısınmanın yıkıcı etkilerinin önüne geçme olanağı henüz elden kaçmış değil. Ancak dünyanın karbon alışkanlığından bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Uzmanlar 1880 yılından bu yana havaküreye 531 gigaton (milyar ton) karbon salındığını, küresel ısınmanın 2C derecenin altında tutulabilmesi için salımların 800 gigatonu aşmaması gerektiğini belirtiyorlar. Bu eşiğin aşılması durumunda dünya üzerindeki tüm ekosistemlerin ve toplumların ciddi biçimde zarara uğrayacağına dikkat çekiliyor. Isınma ne denli çok olursa, geri dönüşü olmayan ve her yana yayılan ciddi tehlikelerle karşı karşıya gelme olasılığının da o denli yüksek olacağına inanılıyor. Ne yazık ki, bu raporun yayımlanması ile 2007 raporu arasındaki sürede iklim değişikliğinin etkileri giderek artan sera gazları sayesinde yüzde 40 oranında güçlendi. Dünya 1880’den bu yana zaten 0,85 santigrat derece daha ısındı. Bu etkilerin bir bölümüne şimdiden tanık olunabiliyor. Kutuplarda ve daha başka yerlerde buz örtüleri ve buzullar eriyor; deniz düzeylerinde IPCC’nin geçmişte öngördüğünden daha büyük oranlarda bir yükselme meydana geliyor. Buğday ve mısır gibi tahılların, kimi zaman bitkilerin daha çok gelişmelerini sağlayan yüksek CO2 düzeylerine kıyasla, sıcak dalgaları ve kuraklıktan daha çok etkilendikleri görülüyor. Kuzey Avrupa ve Güney Amerika’nın güneydoğusu gibi kuraklığın henüz etkisini göstermediği yerlerde gerçekten de verimin arttığına tanık olunuyor. Gelgelelim, bugüne dek yaşanan olumlu etkiler gelecekte yaşanacak olumsuzlukların yanında devede kulak kalır. Buğday ve mısır rekoltelerindeki düşüş şimdiden besin fiyatlarını etkiledi, kimileri de uluslarda dengeyi tartışıyor. Sel baskınlarından denetlenemeyen yangınlaraaşırı hava koşulları her geçen gün daha da büyük zararlar veriyor ve iklim değişikliğinin sıtma ve sıcak çarpması gibi mevcut sağlık sorunlarını daha da kızıştıracağına inanılıyor. Ancak en ciddi etki tatlısu kaynaklarına ulaşma yönündeki değişiklikler olabilir. Yeni raporda ayrıntılı bir biçimde yer verilen tüm bu olumsuzluklar en çok yoksulları, özellikle de yeterli miktarda yiyecek için sürekli yağışlara bel bağlayan çiftçileri etkiliyor. Yeni raporda iklim değişikliğinin çatışma olasılığını da ETKİLER ŞİMDİDEN ORTAYA ÇIKTI 400 KM ÖTEYE GÖÇ Ne var ki, tüm bunlara ayak uydurma olanağı henüz elimizde. Toplumlar, kentler, devletler ve uluslar şimdiden geliştirilmiş su yönetimi, ada devletlerinde kıyıların sağlamlaştırılması için mangrov ağacı ekmek gibi birtakım uyum sağlayıcı önlemler almaya başladılar. İklim değişikliğinin etkileri bunun kaynağını oluşturan kirlenmeyi ve toplumların duyarlıklarını azaltmak suretiyle iyileştirilebilir. Geleceğe yönelik uyum sağlayıcı önlemler arasında, en yoksul kesim için, ya isteyerek ya da bir felaketin yaşanması nedeniyle göç etmek de sayılabilir. Toplumların uyum sağlama yönünde ne tür önlemler aldıkları son derece önemli çünkü, söz gelimi yapay yanardağlarla jeomühendislik ya da denizlere duvar örmek gibi birtakım önlemler uzun erimde uyumsuz olabilirler. Mevsimsel davranışlarda değişikliklere giden ya da göç eden hayvanlar ve hatta bitkilerle, doğa da koşullara uyum sağlamak zorunda kaldı. Kimi deniz canlıları alışık oldukları soğuk iklim koşullarına kavuşabilmek amacıyla yaşam alanlarını 400 kilometre kadar uzağa taşıdılar. Bu arada okyanuslardaki asitlenme de giderek ivme kazanıyor. İklimdeki değişim sürerken canlı türleri daha da ciddi tehlikelerle yüzleşmek zorunda kalacak ve bunların bir bölümü küresel ısınmaya bağlı olarak yaşam ortamlarının yitirilmesi yüzünden yeryüzünden silinip gidecek. Ekosistemler tümden dönüşüme uğrayacak ve söz gelimi çalılıklar Sibirya ve Kuzey Amerika’nın eski tundra alanlarına taşınacaklar. Field, “Yeryüzü tarihinin altıncı kitlesel yok oluş eşiğine dayanmış, ya da bu eşiği aşmış bile olabiliriz. 21.yüzyıla damgasını vuran en zorlu işlerden biri iklim değişikliği sorununun etkin bir biçimde ele alınıp üstesinden gelinmesidir”diyor. Rita Urgan, Kaynak Scientific American Online/ 30 Mart 2014 İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ