24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ AYDINLIĞA KAVUŞTURULMAMIŞ OLAYA YENİ BİR BAKIŞ Nefret söyleminden kaçınmak şartsız olarak herkesi bağlar. İdrak etmedikten sonra “yaratılanı sevdik, yaradandan ötürü” demek ise hiç bir anlam ifade etmez! Nefret Söylemi Ve Tolerans Nefret söylemi sadece bir grup için mi geçerlidir yoksa herkesi mi bağlar? Özellikle sosyal medyadaki içerikler incelendiğinde sanki nefret söylemi hep ötekinin dikkat etmesi gereken bir husus gibi. Örneğin A takımını tutan için nefret söylemi A takımını tutmayanların hassasiyet göstermesi gereken bir olgu; ama kendisi bundan muaf. Bu durum tabii özellikle dini ve siyasi konularla ilgili etkileşim içinde olanlarda zirve yapıyor. Yanlışlıkla birisi kişinin dini ya da siyasi inancı hakkında bir eleştiri mi getirdi, derhal hiçbir sınır tanımadan cevap veriliyor. Konuya bu şekilde yaklaşan, kendi dini ya da siyasi inancının hiçbir şekilde eleştirilemeyeceğine nasıl kanaat getirmiş sorusu ise havada asılı kalıyor. Nefret söylemi sadece tepkisel içeriklerde gözlenmiyor. Kişi kendi düşünce ya da inancı ile uyuşmayan bir konu hakkında içerik yazarken de nefret söylemi sınırlarını zorlayıp zorlamadığını dikkate almayabiliyor. Örneğin belli bir dini inancın temsilcisi olduğu giysilerinden belli olan bir bireyin tasvip edilmez bir videosunu paylaşıyor ve videonun altında o dini inancı topyekun yerden yere vuruyor. Öte yandan bir başkası; köktendinci bir kişi ya da grubun yaptıklarını o dinin tamamına tahvil ettiğinde o köktendinci ile aynı dinden olduğu için buna isyan ediyor. E, sen bir kişinin kabul edilmez görüntülerini baz alarak öteki dini topyekun mahkum ettin ama? Olsun, çünkü o başka dinden. Öteki olunca nefret söylemi mübah ! Nefret söylemi illa ki karşılıklı bir uzlaşma ile sağlanabilir diye bir kural da yok. Yani öteki benim inancıma dil uzatmasın ki ben de onunkine dil uzatmayayım. Böyle bir kural yok. Öteki senin inancına karşı nefret söyleminde bulunuyor diye senin de nefret söylemine başvurman gerekmez (ama örneğin islamda “kısas” var diyenler onun devamını da unutmamalı; affetmek kısastan daha muteberdir). Öte yandan bir kişinin, takımın, partinin, kurumun vb. belli bir konuda yetersiz olması, ehil olmaması eleştiri sınırının nefret söylemini dikkate almamasını meşrulaştırmaz. Eleştirilenler nefret söylemi olgusuna yabancı dahi olsalar! Her birey, kurum vb. kendi yaşam imkânlarının ona sundukları çerçevesinde bilgileniyor, bilgi dağarcığını genişletiyor. Kişinin herhangi bir konuda gelmiş olduğu bilgi düzeyi, ona daha alt bilgi düzeyinde olanları nefret söylemi bazında eleştirme hakkı getirmez. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp derken mutabıkız ama bilmiyor diye birine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaktan da geri kalmıyoruz. Ülkemizde birbiri ile karıştırılan iki olgu da tolerans ile hoşgörü kavramlarıdır. Adı her ne olursa olsun temel mentalite kıyaslanan iki tarafın da özde denk olduğunu kabul etmekten geçer. Bu denklik “insan olmak”tır. Onun dışındaki, üstündeki tüm sıfat, unvan ya da etiketler referans alınmaz; kişisel tercih olarak kategorize edilir. Hele hele kişinin fiziksel, ekonomik ya da başka bir açıdan “güçlü” olması hiç dikkate alınmaz. Nefret söyleminin işaret ettiği de bu anlamda tolerans (ya da hoşgörü) bakış açısına bağlıdır. İnsan olduğumuz için karşımızdakini denk göremiyorsak, nefret söylemi batağından kurtulmak kolay olmayacaktır. İdrak etmedikten sonra “yaratılanı sevdik, yaradandan ötürü” demek bir anlam ifade etmez! Takiyüddin’in İstanbul Rasathanesi Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Takiyüddin’in kurduğu İstanbul Rasathanesi’nin 1580 yılında yıktırılmasına, bu rasathanenin astrolojik kehanetlerde bulunması gerekçesi yol açmıştı. Sultan III. Murad döneminde İstanbul’da Tophane böyleyse, bu, tarihsel olgulara güncel bir düşünceyle sırtlarında kurulan İstanbul Rasathanesi’nin yine aynı yaklaşmak sayılır. Çünkü 16. yüzyıl Osmanlı dünyasınpadişahın emriyle yıktırılmasının nedenleri, bilim ta da astronomi ile astroloji henüz birbirinden (bilim ve rihimizin hala tam olarak açıklığa kavuşturulamamış sahte bilim olarak) ayrılmamıştı. Avrupa’da bile durum önemli konularından biridir. Astrolojinin İslam ve böyle değildi. Takiyüddin gerçekten çağının astronomi Osmanlı siyasal ve kişisel yaşamındaki rolünü açıklığa bilgisine sahip ve çok iyi gözlemci bir astronom ve astkavuşturmak bize farklı bir bakış açısı sağlayabilir. ronomi hesaplamalarında ondalık kesirleri kullanacak A. Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim adlı kadar da öncü ve yetenekli bir matematikçiydi. Ayrıca eserinde (dördüncü baskı, 1982), rasathanenin kurucu optikle ve başka bilimsel konularla ilgili çalışmaları da su Takiyüddin’in, astrolojiyle ilgilendiğini kabul etmek vardı. Bu nedenle biz Takiyüddin için matematikçi ve istemiyordu. “Takyeddin’in kuyruklu yıldızlardan ah astronomastrolog demeyi tercih ediyoruz. kam çıkardığına ve padişaha bu hususta izahnameler Öte yandan Takiyüddin’in rasathane kurulmadan verdiğine dair, Türk kaynaklarındaki haberler de kolay önce müneccimbaşı olarak göreve atandığını unutkolay kabul edilemez.” (s.108). mamalıyız. Osmanlı Devleti’nde müneccimbaşının Ord. Prof. Dr. A. Süheyl en önemli görevlerinden biri, Ünver de, İstanbul Rasathanesi devlet işlerinde ve savaş ham(ikinci baskı, 1985) adlı kitabınlelerinde uğurlu saatin saptanda “”Halbuki Takiyüddin ahkâmı masıdır. Sultan III. Murad da nücuma (astrolojik hükümlere) astrolojiye ve fala çok düşkünehemmiyet vermiyordu. Onun dü. Bu düşkünlüğü o derecemaksadı bir heyet (astronomi) deydi ki, Şeyh Şüca isminde müessesesi husule getirmekti. hiçbir olumlu özelliği olmayan Rasathaneyi tesis ederek iki sene fakat padişaha “gaibden haberçalıştığı halde padişaha mugayyeler veren” kişi, onun en önem battan (gizli şeylerden) kati haverdiği insan olmuştu. Ulema berler veremedi. Bundan dolayı mensupları ve vezirler bile Seyh Padişahın müesseseye karşı tevecŞüca’nın iyi niyetine bağımlı cühü zail olmuştu.” (s. 53). Prof. hale gelmişlerdi. Sultan Murad, Ünver, bu sözleriyle rasathaneşeyhin ölümüne kadar ona tenin padişah tarafından astrolojik reddütsüz bağlı kaldı. amaçlarla kurdurulmuş olduğunu İslam dünyasında 16. yüzyıonaylamış oluyor. la kadar kurulan rasathanelerin Bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. hepsi, dini yararlılık ve astroloAydın Sayılı ise, uluslararası dejik kehanetler için kurulmuştur. Takiyüddin’in rasathanesi ğerdeki büyük araştırma eseri The Biruni ve İbni Sina gibi saf biObservatory in Islam’da (second limsel meraklarla astronomiye edition, 1988) şunları söylüyordu: “Gözlemevinin in yaklaşan insanlar olmakla birlikte, devlet yöneticileri şası ve aletlerin yapımı 1577’de tamamlandı ve tam öl tarafından saf bilimsel araştırmalar yapması amacıyla çekli çalışma aynı yıl başladı. Birkaç ay sonra, Kasım’da kurulmuş rasathane örneğine rastlamıyoruz. Uluğ Bey ünlü 1577 kuyruklu yıldızı göründü ve Takiyüddin bu de astrolojiye inanıyordu, Ali Kuşçu da. Ali Kuşçu’nun vesileyle Sultan Murad için bir kehanet raporu hazırla Fatih Sultan Mehmet tarafından Otlukbeli savaşına dı. O, bu kuyruklu yıldızın iyi haberlere işaret ettiğini (1473) getirtilmesinin nedeni de savaşın gidişinde ve Türk ordusunun İranlılar’a karşı savaştaki başarısını onun kehanetlerinden yararlanmaktı. simgelediğini öngörüyordu.” (s.290, çev. OB). Takiyüddin’in İstanbul Rasathanesi de diğer örSadrazam Sokollu Mehmet Paşa, İran’a karşı ya neklerinde olduğu gibi, ikili amaçlarla kurulmuştu. Tapılacak bir seferin doğru olmayacağını savunuyordu. kiyüddin, kuruluş sırasında padişaha sunduğu raporda, Fakat Sokollu’nun hasımları Lala Mustafa Paşa ve Si mevcut astronomik tabloların artık eskidiğini, günün nan Paşa, İran’la savaştan yana tutum takınmışlardı. ihtiyaçlarına cevap vermediğini ve yeni gözlemlere Üstelik kuyruklu yıldız da zaten batıdan doğuya doğru dayanarak yeni tablolar düzenlenmesi gerektiğini begidiyordu. Bu, savaşın Türkler lehine gideceğinin işa lirtiyordu. Yukarıda belirttiğimiz gibi Safevilerle savaş retiydi. gündeme geldiğinde, padişaha 1577 kuyruklu yıldızıyla ilgili olarak olumlu rapor da verdi. Fakat gerçekte Osmanlı Devleti bu savaşa girmekle, kendisini her baASTROLOJİ VE ASTRONOMİ kımdan tüketecek on yıllık bir savaş, yoksulluk, iflas AYRILMAMIŞTI HENÜZ Adıvar ve Ünver, çok büyük olasılıkla, ve topraklarının mahvolması dönemine girdiğini hesap Takiyüddin’i iyi bir bilim insanı olarak gördükleri ve etmiyordu. astrolojik kehanetlerde bulunmayı ona yakıştıramaYazının devamı 19. sayfada dıkları için böyle düşünüyor olabilirler. Fakat eğer CBT 1430 12/ 15 Ağustos 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle