22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Alaattin Bey ve Oğuz Bey’in ardından... Dr. Burhan K. Kıran, Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi burhan.kiran@gmail.com “Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir, yolsuzlukları azaltabilir, bütçelerde kısıntıya gidebilir, özelleştirme yapabilir, ama yine de zenginleşemeyebilir. Çünkü bilgi değil, yalnızca mal üretiyordur.” Prof. Dr. Juan ENRIQUEZ – Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi. Alaattin Bey’i (Prof. Dr. Alaattin AKCASU) 30 Eylül 2013, ve Oğuz Bey’i (Prof. Dr. S. Oğuz KAYAALP) 3 Ekim 2013’te kaybettik. Alaattin Bey Tıbbiye’de hocam, Oğuz Bey mesai arkadaşım idi. Kendilerini yakından tanımak fırsatım oldu. Aşağıda söyleyeceklerim yalnız onları değil, merhum hocam Şükrü Bey’i (Prof. Dr. Şükrü KAYMAKÇALAN), ve yine hocam merhum Kazım Bey’i de (Prof. Dr. R. Kazım TÜRKER) kapsamaktadır. Benim görebildiğim kadar Türkiye’de modern farmakolojinin kuruluşunda önemli katkıları olmuştur. Ana hatlarıyla, bu söylediğimden neyi kastettiğimi izaha çalışacağım. Farmakoloji bildiğiniz üzere 1800’lerin sonlarında Avrupa’da departman haline gelmeye başlamış, ABD’den gelenler buralarda yetişmiş ve 1900’lerin başlarında departman oluşturmaya başlamışlardır. Kendi üniversitelerinde, bir bilim disiplini, kavramı yerleşmiş olduğundan gelişme göstermişlerdir. Türkiye’de farmakolojiye katkıları olan, geçen asrın başlarında Prof. Dr. Akil Muhtar Özden bulunmaktadır. Arkasından pür farmakoloji ile uğraşan kimseler oluşamamış ve 1960’lara gelinmiştir. Temas etmek istediğim husus, aşağıda söyleyeceklerimden anlaşılacağı üzere, bir bilim dalı olarak gelişen bir farmakolojiden bahrını, tutumlarını değiştirebilme ve hedeflerini başarabilme derecesinde aranabilir. Etkili olmayla ilgili bu etkileşim, liderler ve takip edenler, öğretmenler ve öğrenciler, antrenörler ve sporcular vb. arasında olabilir. Bu bağlamda; etkili “parti liderliğin”den”, “öğretmen liderliğin”den ve “antrenör liderliği”nden vb. söz de edilebilir. Ancak, etkili liderliğin kişilerin özelliklerinden çok, içinde bulunulan durumla ilişkili olduğu tezi de ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra etkili liderliğin; liderin özelliklerinin, onu takip edenlerin ve içinde bulunulan koşulların özellikleriyle örtüştüğü ve olumlu etkileşime girdiği durumlarda ortaya çıktığı görüşü de savunulmuştur. Etkili “antrenör liderliği”nde kişilik özellikleri çok önemliyse, İtalya’da başarılı olan Fabio Capello neden İngiltere ve Rusya da aynı başarıyı ortaya koyamamıştır ve bu Dünya Kupası’na erken veda etmiştir? Neden Türkiye’de başarılı olamadıkları için gönderilen Joachim Löw Almaya ile son ve Vicente del Bosque’de İspanya ile bir önceki futbol dünya kupasını kazanan antrenörler olmuştur? Elbette buna benzer birçok örnek verilebilir ve sorular sorulabilir. “Antrenör liderliği” bir veya birkaç faktöre indirgenemeyecek birçok kişisel ve durumsal faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkmaktadır, takım performansı da, elde edilen sonuçlar da. Bu değişikliklerin meydana getirdiği etkileşimler nedeniyle bir koşulda sağlanan bir başarı diğer bir koşulda sağlanamayabilmektedir. Genel olarak, “antrenör liderliği”ne dinamik bir süreç olarak bakılmalı ve çok boyutlu yaklaşımlar dikkate alınmalıdır. Bazen başarı sayısal performans düzelmeleriyle bazen de nitel ilerlemelerle ilişkilendirilebilir. Başarının nesnel (objektif) ve öznel (sübjektif) yönlerinin bulunabileceğini de unutmamak gerekir. Bazen başarısız sonuçlara rağmen etkili olunabilir (örn; iyi oynayarak kaybetme), bazen de başarılı sonuçlara rağmen etkisiz olunabilir (örn; kötü sediyorum. Bu arada belki farmakoloji departmanlarında muhtelif kimseler olmuştur, kendilerini saygı ile ve hayırla anıyorum. Ama belirgin bir gelişme olmamıştır. Bu dönemde, sadece farmakoloji ile uğraşan departmanlar oluşmuştur. Bu klinik dallarda farmakoloji ile ilgilenen kimselerin değersiz çalışmalar yaptığı anlamına gelmemektedir. Kastedilen bir bilimsel dalın gelişmesidir. Bu dönemin bir karakteristiği, departmanlardaki yerleşik akademik personel sayısındaki artıştır. Bu personelin bilimsel karakteristikleri departmanlar arasında bazı kişisel farklar gösterse de, heves ve ümit vaat eden herkes teşvik edilmiş ve korunmuştur. Kadro derdi yaratılmamış, terfi yolları açık tutulmuştur. Belli bir bilimsel konuda çalışmak gerektiği farkedilmiş, bu alanda ilerleme temini için gayretler sarf edilmiştir. Bir benzetme ile anlatılırsa, futbol oyununda nasıl bir kaleci zaman zaman kalenin sağına, soluna, köşesine; topun bulunduğu yerden ilgisiz olarak, atlamıyorsa, topu takip ederek, karşısındaki oyuncular, takımlar, antrenörler hakkında bir ön bilgi sahibi olarak hareketlerini düzenliyorsa, bir bilim insanının belli bir konuda, mevcut bilgiye katkılar sağlayacak bir sağlam hipotez ile ve çağdaş bir deneyler düzeneği ile hareket etmesi gerektiği anlaşılmıştır. Departmandaki akademik personelin bilgi ve görgüsünün artırılması için, yurtdışına gönderilmesine çalışılmıştır. Bu esnada yurtiçindeki maaşının ödenmesi yanında, yurtdışında geçinecek bir ücret almasının sağlanmasına çalışılmıştır. Farmakolojinin bir bilimsel disiplin olarak temel kurallarının öğretilmesi yanında, çalışkanlık, konuya hâkimiyet, bilgi birikiminin yeterliliğine ilaveten, yaratıcılık hassasının gerekli olduğu fark ettirilmeye çalışılmış, bu karakteoynayarak kazanma). Bazen, hem etkisiz hem de başarısız olunabilir (örn; kötü oynayarak kaybetme). Bazen de, hem etkili hem de başarılı olunabilir (örn; iyi oynayarak kazanma). İnsan ve Performans bir bütündür, kendi parçalarına indirgenerek açıklanamaz. Futbolcu ve futbol takımı da kendi performans parçalarının toplamından daha fazla şey ifade eder. Gelişmiş ülke uygulamalarının olduğu gibi kopya edilmesiyle, performans gibi çok faktörlü yapıların tek faktöre indirgenerek açıklanmasıyla, popülerist ve dogmatik bakış açılarıyla başarılı sonuçların alınacağını beklemek doğru gözükmemektedir. Doğa kaynakları da dahil olmak üzere, insanlığa, kendimize, değerlerimize verdiğimiz en büyük zarar, ziyan, tahribat; becerilerimizi, yeteneklerimizi, potansiyellerimizi yeterince değerlendiremememiz, etkili bir şekilde kullanamamamız, yazık ve heder etmemizdir. Bu konuda da Türkiye; üzücü bir şekilde, hem genel olarak hem de sporlar açısından özel olarak, çok zengin bir ülkedir. Birçok konudaki dışa bağımlılık ve bunların içimizdeki temsilcileri, sadece kendilerini siyasette, ekonomide, eğitimde vb. göstermemekte aynı zamanda spor ve daha özel olarak futbolda da ortaya koymaktadır. Bilim, bilgi, bilişim, uzmanlık, teknoloji ve uzay çağını yaşadığımıza göre bunlardan yararlanarak, kendi özgün yollarımızı bulmamız, kendi potansiyellerimizi fark etmemiz ve bunları kullanmamız gerekir. Çağ ne çağı ise sporda dahil olmak üzere birçok şeye o damgasını vurur, alt yapıya da futbola da. Sorun başkalarının (örneğin Almanya’nın) ve bizim (Türkiye’nin) bu çağın neresinde olduğumuzdur, onlar için geçerli modellerin bizim için ne ölçüde aynı geçerlilikte olacağıdır. ristiğe sahip kimseler ayrıca teşvik edilmiştir. Yine bir benzetme ile anlatmaya çalışırsam, nasıl ki bir müzik eserini seslendirirken notaların tam hakkını vermek, sürelerinin en doğru biçimde ifade edilmesi; kendi başlarına yeterli sayılamazsa (en azından kalburüstü bir icracı olabilmek için), bir yaratıcılık unsurunun bu olaya katılması gerektiği aşikârsa, bunun farmakoloji için de gerekli olduğu anlatılmaya çalışılmış, böyle kimselerin fark edilmesine çaba harcamak gerektiği anlaşılmıştır. Çalışılan konuların sonuçlarının, uluslararası alanda yayınlanması gerektiği çok belirgin bir biçimde anlaşılmış ve teşvik edilmiştir. Türk tıbbının dalları arasında bunu en önce geniş bir şekilde anlayan ve uygulayan dal, farmakoloji olmuştur. Diğerleri onu takip etmiştir. Türk toplumunda sosyal S. Oğuz Kayaalp değerler skalasında, Alaattin Akcasu bilimsel katkı, çalışkanlık, işini iyi yapma gayreti, becerisi ön sıralarda yer alamamıştır. Onun önünde unvanlar, mevkiler, kıdemler ön plana geçmiştir. Bunun sonucu olarak, yukarıda saydığım gayretler yeteri kadar teşvik görmemiştir. Yine bir benzetme ile anlatmaya çalışırsam, havuzdaki suyun seviyesi diz boyunu geçememiştir. O su seviyesinde bir yüzme şampiyonu çıkarmak olası değildir. Ama sanırım en azından, Dünya’dan haberi olan bir farmakoloji akademik kadrosu yaratılmıştır. Bu dönemde ve yukarıda saydığım hususların sağlanmasında önemli katkıları olan kimseleri saygı ile anıyorum. Bugün aramızda olamayanlara rahmet diliyorum. Ve onlara ne iyi ki vardınız diyorum. TÜRKİYE NEREDE? TÜRK OYUN ŞİRKETİ’NDEN BİR iOS OYUNU İLK OYUN RECLAİM nopact’in ilk oyun projesi bir sonsuz koşu ve shooter karışımı olan Reclaim oldu. Birçok prototip, sayısız deneme ve aylar süren çalışmalardan sonra hazır olan Reclaim 2014 Ağustos ayında Türkiye ve Kanada’da yayınlandı. Reclaim 2014 sonbaharında ise tüm dünyada yayınlanacak. Reclaim bütün bileşenleriyle nopact bünyesinde geliştirildi. Web sitesi: nopact.com CBT 143015 /15 Ağustos 2013 Türk oyun şirketi nopact yeni oyunları Reclaim ile oyun sektörüne iddialı bir giriş yaptı. nopact, mobil cihazlarda oyuncuları içine çeken dijital eğlence deneyimleri geliştiren bağımsız bir oyun stüdyosudur. 20 yıllık arkadaşlar Ömer Kayış, Giray Ötken ve Cem Buğra, nopact’i 2012 yılı Eylül ayında İstanbul’da kurdu. Liseden arkadaşları besteci, müzisyen ve programcı Can Karakuzulu kısa bir süre sonra takıma katıldı. KAYBETTİKLERİMİZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle