Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Harvard’da bir toplantının ardından... Prof. Dr. H. Ferhan Odabaşı Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bö okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na buradan suç duyurusu yapıyorum! Başlatılan CB seçim süreci meşru değildir. H lümü Yunus Emre Kampusu fodabasi@anadolu.edu.tr Yurttaşlara Çağrı! Anayasa’ya göre meclis içindeki siyasi partiler aday gösteremezler. Vekillerin aday göstermelerini engelleyemezler. Bu hak, partilerinden bağımsız davranacak olan vekillerindir. Meclis partileri vekillere fiili tehdit tutumlarıyla ve demeçlerle bu yolu kapatarak da Anayasayı çiğnemişlerdir. Ülke bu hoyrat, yaban, saygısız siyaset tarzını sineye çekmek zorunda mıdır? Bunlar Halkın, yurttaşların özgürce seçme seçilme hakkını hiçe saymışlardır. Hep birlikte bir partiler oligarşisi kurmuşlardır. Demokrasiyi askıya almışlardır. Bir taşeron gibi davranmışlardır. Tüm bu nedenlerle: 1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu partiler hakkında, Anayasa’yı ihlal etmelerinden dolayı suç duyurusunda bulununuz. 2) 6271 sayılı CB seçimi yasasının, yanlış yere dayandıkları hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gerekiyorsa bireysel başvuru yapınız. 3) Bunlara rağmen seçimler yapılacak olursa, oy vermeye gidiniz. Geçersiz oy kullanınız. İkinci oylamaya da gidiniz. yine geçersiz oy veriniz. Geçersiz oylarınız protesto oyları olarak onları hep düşündürsün! Sayınız ne denli yüksek olursa, muhalefetiniz o denli güçlü ve inandırıcı olacaktır. Atatürk Cumhuriyeti’nin tüm Yurttaşları direniniz! Bu vargılarımın dayanağı olan mevzuat bilgisini yazıyorum: T. C. Anayasası, madde 101 – (Değişik: 31/5/20075678/4 md.) (...) Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” 2) Partilerin dayandıklarını düşündüğüm 6271 sayılı yasa ve ilgili hükmü: Madde 7: (...) En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde, aldıkları geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Her bir siyasi parti ancak bir aday için teklifte bulunabilir.” (...) 3) Anayasa’nın 101. maddesinin gerekçesi: “Bu maddeyle, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve görev süresinin 5 yıl olması ile bir kişinin iki defadan fazla Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği; Meclis içinden veya dışından Cumhurbaşkanlığı adaylığı için en az yirmi milletvekilinin yazılı teklifinin gerekli olduğu, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen partilerin ortak aday gösterebilmesi hususları düzenlenmektedir.” Biri kazanmasın diye ötekini kullanmak, kendini kullanılmaya açsa bile, ahlaki midir? Kendisi olduğu için değilse, başka bir şey için seçilmeyi istemediğini söyleyebilse, gider onu seçerdim! Böyle bir siyaset bataklığında seçmen olarak kendimin de kullanıldığını düşünmüyor değilim. Kullanmak ve kullanılmak istemeyen bir siyasete oyumu vereceğim. Bu bir protesto oyu olacak! Her ne sebeple olursa olsun kitap yakan kimse bir gün, hangi sebeple olursa olsun, insanların yakılmasına en azından göz yumabilir. Kitap yakılmasıyla insan yakılması arasında böyle bir ilişki, kitaplar yakıldığından beri var! Aptalca şeylerle aptallaştırıyorlar, sonra da aptallara göre şeyler yapıyorlar. Bunlar daha çok aptallaşmamıza yol açıyor. Buna aptallaştırma/aptallaşma sarmalı diyebiliriz. Yoksulluk sınırı 3722, asgari ücret 842 lira. Kayıtlı kayıtsız milyonlarca işsiz... OECD’nin en yoksul üçüncü, AB’nin en yoksul birinci ülkesiyiz. IQ düzeyimiz Avrupa’da Arnavutluk ve BosnaHersek’le birlikte en düşük (88) düzeyde... Hukuk Devleti’nin tüm kurumları tahrip edilmiş, insan hakları korunmasız kalmış, şiddet ve korku günlük yaşantıya dönüşmüş, tüm ülke içeriden ve dışarıdan bölünmeye, parçalanmaya açık bırakılmış, yurttaşın sorumluluk bilinci zayıflatılmış, halkın tüm tepki yetenekleri felç edilmiş, devletin iç ve dış saygınlığı yerle bir edilmiş... Halkın üçüncü bir CB adayı çıkarabilmek için yirmi vekili bulamadığı bir meclis... hırsızlıklardan, yolsuzluklardan hiç söz etmiyorum bile. Bize neler oldu? Bize neler oluyor? arvard Üniversitesi Berkman İnternet ve Toplum Merkezi ve UNICEF işbirliği ile bir sempozyum gerçekleştirildi. Çocuk, gençlik ve dijital ortamların tartışıldığı sempozyumun başlığı “Dijital Bağlantıda Olmak: ÇocukGençlik ve Medya Sarmalında Bilgi ve Uygulamalarla Küresel Bir Topluluğa Doğru” olarak belirlenmişti. Toplantı davetli olarak düzenlendi ve tüm dünyadan dijitalleşmeçocukgençlik konularında çalışan 150 paydaşı kapsıyordu. Örneğin benim grubumda bir Fransız Microsoft çalışanı, UNICEF Malezya sorumlusu, Amerikalı bir doçent, Güney Afrikalı bir NGO, Amerikalı bir NGO, Arjantinli bir devlet görevlisi vardı ve hepsinin de ortak ilgi alanı çocukgenç dijital ortam üçgeniydi. Toplantıda üç gün boyunca Berkman İnternet ve Toplum Merkezinin enerjik elemanlarının ustaca yönetimiyle, bu üçgendeki fırsatlar, tehditler erişim engelleri, güvenlik mahremiyet, toplumsal katılım, yenilikçilik konuları örneklerle tartışıldı. Olimpiyat meşalesini taşımakla da ön plana çıkartılan Brezilyalı gecekondulu gazeteci Rene Silva her ne kadar yakışıklılığıyla genç kızların “selfie” lerinden fazla kurtulamadıysa da, bu örneklerden bu birisiydi. Silva, Brezilyada artık favelalarda da internet erişimi olduğunu ve yaşamın eskisinden cok farklı olacağını vurguladı. Dijital olanakların gelişme için verdiği fırsatların genç öğrencilerin MAKE başlıklı dijital sanat etkinliği sergisinde izlemek başlı başına bir örnek olaydı. Toplantıda yeni bir karar olarak Küresel KuzeyKüresel Güney tartışması baş köşedeydi, o kadar ki Türk akademisyenlerden birisi Küresel Ortadoğu diye ince bir mizah yaptığında hiç kimse alınmadı! Toplantıda kuzey ve güney ülkelerindeki dijital uçuruma en güzel noktayı UNICEF Yenilikçiler Da nışmanı Sharad Sapra “Uçurumun olduğu yerlerde köprüler için bir fırsat vardır.”sözüyle vurguladı. Biz dört Türk akademisyen de bu sözden kendi payımıza düşeni aldık… Tüm toplantılar boyunca hem özel, hem de yuvarlak masalarda risk, tehlike ve güvenlik konuları konuşuldu ancak kimse yasaklamalardan söz etmedi. Amerika ve İngiltere’de aile eğitimi, çocuk eğitimi konuları cok gündemde olan konular. Bu konuda tüm paydaşlar kendine yer bulmuş, her çaba çocuklara güvenli, temiz dijital ortam yaratmak üzerine. 2009 yılında Hilary Clinton’un isteğiyle, ilk kez bir Müslüman topluluklar temsilcisi olarak kendisine açılan göreve getirilen hukukçu Farah Pandith bu konuda “Okyanusu ısıtamazsınız” metaforuyla yer aldı. Evet, biz de şimdilik küçük demliklerle çalışıyoruz, Türkiye’de. Birbirinden bağımsız küçük çalışmalarımız var ama hepimiz dijital dönüşümden aileçocukgenç üçgenine düşenin en temiz, en güvenli, en verimli olması için araştırıyor, okuyoruz. Türk akademisyenler olarak elbette bilimsel alanda hepimiz konuştuk ve bilgilerimizi paylaştık, ancak bazı sorularda zorlanmadık da değil! “Prof. Odabaşı siz Twitter’ın eğitimde kullanılmasına katılıyormuşsunuz ama ülkenizde Twitter kapalı değil mi?” “Sayın Odabaşı, çalışmalarınızın sürdürebilirliği konusunda çekinceleriniz var mı?” Twitter’ın neden kapatıldığı, neden açıldığı , Türkiye Bilimler Akademisinin Türk twitterini kurma çabalarını detaylıca anlattık ama anlamayanlar için dileriz Berkman İnternet ve Toplum Merkezi en yakın zamanda bir de Global Middle East için bir sempozyum düzenler, sonuçta merkez toplumların internetten farklı etkilenebileceğini daha adıyla kabullenmiş durumda… Gökhan Günaydın CHP Parti Meclis Üyesi Ankara Milletvekili CBT 1425 19 /11 Temmuz 2014 Bakanlar Kurulu’nun 2014/6496 sayı ve 21.05.2014 tarihli “20132014 pazarlama yılında nişasta kökenli şekerler için Şeker Kurulu tarafından belirlenen kotanın arttırılmasına” ilişkin kararı 24.06.2014 tarihli Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Karar uyarınca, nişasta kökenli şekerler için, Şeker Kurulu tarafından 244 bin 400 ton olarak belirlenen kota %25 oranında arttırılmıştır. Bu karar, şeker pancarı üretim alanlarının daha da daralması, şeker fabrikalarının verimliliğinin düşürülmesi ve özelleştirme sürecinin hızlanması anlamını taşımaktadır. İlgili Bakanlar Kurulu kararı, sıradan bir tercih değildir. Bu karar, GDO’lu ithal mısıra dayalı ve kapasitesinin önemli bölümü Cargill’e ait olan nişasta bazlı şeker zincirinin, yerli üretici ve ulusal sanayiye dayalı pancar şekeri zincirine tercih edilmesidir. Böylelikle pancar üreticisi, nakliyatçısı, şeker fabrikası işçisi, üretimin yan çıktılarından avantaj sağlayan hayvan yetiştiricisi, esnaf ve tüketici yararı hiçe sayılmakta; bunların yerine ithal ürün yabancı sermayeye tercih edilmektedir. 20022013 döneminde Türkiye’nin ithal ettiği mısır miktarı 10.2 milyon ton ve ödediği ithalat parası 2,5 milyar dolardır. İthal mısırda üretilen ve özellikle gıda sanayi hammaddesi olarak kullanılan genetiği değiştirilmiş mısır şurubu, Amerikan obezitesinin kaynağı olmaktan öte, GDO’lu ürünlerin alerjik reaksiyon kan biyokimyasında bozulmadoğum anomalilerikısırlık gibi saptanmış birçok sağlık sorununun kaynağı olabilecek niteliktedir. Türkiye’nin tarıma dayalı sanayisi, iç ticareti ve halk sağlığı açısından böylesine önemli bir karar, daha evvel defalarca yürütmeyi durdurma/iptal kararına muhatap olmuş Bakanlar Kurulu kararlarının bir devamı niteliğindedir. AKP Hükümeti’nin üretici ve tüketici niteliğindeki geniş halk kitleleri ve kamu yararı aleyhine olan bu kararına karşı, meclis içinde ve dışında gerekli mücadelenin, üretici tüketici dernekleri ile birlikte sürdürüleceği açıktır. Üretici yoksulluğa, tüketici GDO’ya ve obeziteye mahkum ediliyor!