Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM Mezuniyet Törenleri: Bir geçişin anlamı ve psikolojisi G CBT 142513 / 11 Temmuz 2014 eleneksel olarak Haziran ayı üniversitelerin düzenlediği mezuniyet törenleri ile renkleniyor. Basına değişik üniversitelerin mezuniyet törenlerinden resimler, televizyonlara görüntüler yansıyor. En sık göze çarpan konu, gençlerin coşku ve hüzünle iç içe geçmiş yüz ifadeleri. Taşınan dövizlerde üniversite yaşantısına, toplumun güncel sorunlarına ve siyasi gelişmelere ilişkin tümceler, yaratıcı zeka ürünü sloganlar. Şık kıyafetler üzerine geçirilmiş cübbeler, alkışlar, yüksek volümlü müzik, gürültü, çığlıklar, coşku göstergesi ıslıklar. Zaman zaman hüzün dolu ağlaşmalar. Tribünlerde coşkulu, heyecanlı veliler, kardeşler, eşler, akrabalar, arkadaşlar. Acaba ilginç bir haber çıkar mı beklentisi içinde basın. Öğrencilerin ayarsız coşkularına inat biraz donuk, epeyce gururlu yüz ifadeleriyle cübbeleri içinde öğretim elemanları, üniversite yöneticileri. Gerçekten de mezuniyet törenleri genç insanların yaşamlarında derin izler bırakan bir geçişin somutlaşmış ve görselleşmiş bir halidir. Okul yaşantısı dışında çoğunlukla aile ve yakın akrabalarla çevrelenmiş, korumalı, denetimli ve bir ölçüde de bağımlı bir yaşam alanında çocukluktan ergenliğe, ergenlikten gençliğe geçiş süreci doğadaki diğer türlere göre insanda bir miktar daha uzun sürer. Üniversite mezuniyet törenleri artık gençlikten de yetişkinliğe geçildiğini tescilleyen sembolik bir andır aslında. Aile ve yakın akraba çevresiyle kurulmuş olan korumalı, denetimli ve bağımlı ilişkiler ağının dışına çıkarak yaşama ilişkin ilk yoklamaların yapıldığı denemeler süreci başlar. Mezuniyet törenlerini düşünürken aklıma kuşların ilk yuvayı terkediş denemeleri geldi. Doğaya pek uzak olmayan bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşamış birisi olarak küçük serçelerin yuvadan ilk uçuş denemelerine tanık olmuşumdur. İlk uçuşta tam ve mükemmel bir başarı her zaman mümkün değildir. Denemelerin bazılarında minik kuşların bir kaç kez yere düşmesi, rastgele sağa sola çarpmaları sık görülen durumdur. Bu denemeler, sonuçta pek de mükemmel olmayan, salla pati kanat çırpışlarıyla sürer. Özgüven yavaş yavaş yükselir ve bir kaç dakika içinde uçuş mükemmeleşerek minik kuş başarılı kanat çırpışlarıyla uzaklaşıp gider. O uzaklaşma aslında yeni bir yaşam mücadelesine atılmış ilk adımdır. Başka canlılara yem olmadan yiyecek ve su bulma peşinde hızlı ve maceralı bir yaşam mücadelesi başlar. Will Laughlin “newhavenrtc.com” sitesindeki bloğunda “Yuvayı terkediş” (emptying the nest) başlıklı ilginç bir yazı kaleme almış (http://www.newhavenrtc.com/blog/ emptyingthenest/). Laughlin yazısında kartalların yavrularını ilk uçuşa hazırlama pratikleri ile insanoğlunun çocuk yetiştirme eylemi ve onları yaşama hazırlama davranışları arasında çeşitli analojiler yaparak bazı konulara dikkatimizi çekiyor. Laughlin, kartal yavrularının %40’nın ilk uçuşlarında yere çakıldıklarını ve orada kaldıklarını, yani öldüklerini belirtiyor. Demek ki yuvadan çıkmak işin sadece başlangıcı, yaşam mücadelesi hemen orada başlıyor. İnsanoğlunun yuvadan uçuş denemesi fiziki bir ölümle sonuçlanmıyor. Aslında ileride elde edilecek yaşam kalitesi kuşların ilk uçuşundaki fiziki ölümle karşılaştırılabilir. Laughlin’e göre, kartallar da insanlar gibi yavruları Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi nı uçuşa zorlamak için onları yuvanın dışına itmiyorlar. İnsanlardan farklı olarak yetişkin kartal bir takım ödül ve cezalarla yavrularını ilk uçuşa hazırlıyor. Anne ve baba kartal ilk uçuş zamanı yaklaşan yavru kartalları beslemekten ziyade, yuvaya yakın bir yerde ve yavrularının gözü önünde ve onlarla paylaşmadan avlarını yiyorlar. Bu davranış yavruların yuvanın dışına çıkma davranışı gösterinceye kadar devam ediyor. Ancak bu aşamadan sonra annebaba kartal yavrularla yeniden yiyeceklerini paylaşmaya başlıyor. Kuş bilimcilere göre, bu eylem beslenmenin yuvanın dışında mümkün olduğunu öğretmek için yapılıyor. Diğer yandan, anne ve baba kartal yavrularının gözleri önünde sürekli kendi kanatlarını açıp kapatarak onlara kanat çırpma talimi yaptırıyorlar. Anne babasından kanat çırpmayı gören yavrular bu davranışı yaptıkça kanatlarının kendilerine güç vererek onları yuvanın kenarına yaklaştırdığını fark ediyor. Bu davranış yavaş yavaş uçuş konusunda bir özgüven kazanma algısını güçlendiriyor. Laughlin’e göre, insanoğlu da çocuklarının ileride kendi ayakları üzerinde durabilmeleri ve sudan çıkmış balığa dönmeleri için benzer sınamalara özendirmelidirler. Çocuklar ve gençler, ailelerinin koruyucu kanatları altında her şeyi sürekli önlerinde hazır bulmamalıdırlar. Kartalların yavrularını eğitmeleri ilk uçuştan sonra yuvanın dışında da devam ediyor. Gittikçe yuvanın olduğu bölgeden uzaklaşacak şekilde yavrularına nasıl avlanacalarını da öğretiyorlar. Sonuçta, bir kaç hafta sonra, yavrularının avlanma ve hayatta kalma becerilerini kazandıklarından emin olduktan sonra onları tamamen kendi başlarına bırakarak gözden kayboluyorlar ve yavruların yaşamlarından tamamen çıkıyorlar. Mezuniyet törenleri de metaforik olarak aslında benzer bir sürecin başlangıcını ifade ediyor. Kuşların dakikalar, saatler, haftalar içinde yaşadığı yaşama hazırlık ve bağımsız bir yaşama geçiş süreci biz insanlarda yılları alıyor. Bu noktada, gençlerin pek hoşlanmadıkları bir şeyi yapalım; onlarla bir kaç öğüt paylaşalım. 1. “Is there life after college” (üniversiteden sonra hayat var mı?). ABD’de otomobillerin arka camlarında en sık görülen çıkartma sloganlarının başında gelen bu tümce üniversite denilen koza içindeki renkli yaşamın bir anda son bularak ışığa ve yaşamın gerçekliğine dönüşün psikolojisini anlatır. Üniversite yaşamı her insanın yaşamında derin iz bırakan, en önemli kesittir. Üniversitede bir disiplinden sadece diploma alınmaz. Üniversitede “adam” olunur. Yani, aşık olunur; sanatçı olunur; kültürlü olunur; toplumsal sorumluluk alınır; derste akademik tartışmaya dahil olunur; arkadaş olunur sonra dost olunur; yurtta kalınır; ortak ev tutulur; paylaşım, fedakârlık, katlanma öğrenilir; anne babayla evde kalınır, evde yatıya arkadaş alınır; paralar birleştirilir, denkleştirilir; restorandan, kafeden zor çıkılır. Üniversite yılları komiktir, hemen herşeyden espri çıkar, ayarsız gülünür. Pembe pancurlu evler, bir karış havada akıl, ertesi günü yapılacak sunum, final sınavında sorulan kazık soru. Artık bunların hepsi anılarınızda yaşayacak. Yaşamın yalın gerçekliğine hoş geldiniz. 2. Yaşam simetriktir: Dik yokuşun dik inişi olur! Popstar yarışmalarından henüz bir Zeki Müren, Sezen Aksu, Arif Sağ, Louis Armstrong, John Lennon çıkmamıştır. Liberal kapitalizmin her türlü yoldan hepimize dayattığı kısa yoldan edinilen süslü ve parlak zaferler gerçek hayatta yoktur! Hızlı çıkışın inişi de hızlı olur! Üniversiteden mezun olup iki yıl içinde genel müdür yardımcılığı bekler gibi hallerinize bazen tanık oluyoruz. Mesleğinize emek verin, kendinize yatırım yapın. Çalışacağınız kurumlarda geçireceğiniz zaman, farklı yer ve birimlerde edineceğiniz deneyim daha sonra bir yerlerde işinize yarayacaktır. Emeksiz yemek olmaz! “Kariyer gelişiminizde yapacağınız en büyük hata asansörün önünde beklemeniz olur; siz her zaman merdivenle çıkmayı tercih edin!” 3. Sürprizler ve şans kesinlikle önemlidir! Ancak, ulaşmak istediğiniz bir büyük hayaliniz de olmalı! Bireysel ve kariyer gelişiminiz için büyük resme odaklanın. Sizi oraya ulaştıracak ayrıntıları planlama her zaman kâğıt üzerindeki gibi gelişmeyebilir. Yeni ve alışılmamış yol ve yöntemler sizin bile tahmin edemeyeceğiniz kadar hızla çeşitlenebilir. Üniversite ikinci sınıfta akademisyen olmaya karar verdim. Bu meslek bana çok cazip geldi. Mezun oldum, Mardin Öğretmen Lisesi’ne tayinim çıktı. Bu benim için ilk kavşak noktasıydı. Mardin’e gidip gitmemekten öte öğretmenlik mesleğinin beni ne kadar mutlu edeceği üzerine uzunca düşündüm. Atandığım yerde göreve başlamak yerine, Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladım. İşçi babanın maaşıyla bu fazla gidemezdi, çalışmalıydım. Geçici işlerde çalıştım, üniversitede açılan araştırma görevliliği sınavını iki kez kazanamadım, çünkü her adayın sponsoru vardı. Bu olumsuz gidiş bir gün, hiç nedensiz olarak üniversitedeki danışmanıma uğrama dürtüsüyle son buldu. Beni Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışı doktora burs sınavından haberdar etti. “Son başvuru tarihi yarın, mutlaka başvur” dedi. Devletimizin bursuyla yurtdışında doktora yapma olanağı buldum. “Yaşam düz, lineer bir çizgi üzerinde işlemiyor, keskin dönüşler ve inişçıkışlar yaşamın ve doğanın kuralı.” 4. Tutkuyla bağlanın ve çalışın, başarı kaçınılmazdır! Hepinizin okumasını tavsiye edebileceğim ve Türkçe’ye “Çizgi Dışındakiler: Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?” başlığıyla çevrilen “Outliers” kitabında (Mediacat Yayınları) Malcolm Gladwell başarının anahtarlarından birisine ilişkin olarak bize önemli bir ipucu verir. Bu anahtar “10.000 saat kuralı”dır. Bill Gates’den Sun Microsystems’in kurucusu Bill Joy, Mozart, John Lennon’a kadar verdiği daha bir çok yaşam öykülerinde, bu insanların bugün yaptıkları işlerinde başlangıçta en az “10.000 saat,” tutkuyla çalıştıklarını ve hiç kimsenin sahip olmadığı bir bilgi ve deneyimi bu yolla edindiklerini söylemektedir. Bir işe 10.000 saat tutkuyla sarılırsanız, bir numara olmanız kaçınılmazdır! Şuna inanın: “Tutkuyla bağlanırsanız ve yeterli sabrınız varsa, bir kurşun kalemi bile açık ucu üzerinde dik durdurabilirsiniz!” Sizler için, doğada sizin durumunuzda olanlara, yani yuvadan uçma cesareti bulmaya çalışan yavru kuşlara ilişkin aşağıya bir video linki adresi koydum. http://www.youtube.comwatch?v=JkBSkFyUyv0#t=52 Bu minik kuşlardaki doğuştan gelen “başarma” içgüdüsünün sizlerde de aynen olduğuna inanın.