24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SU YÖNETİMİ BİR DAMLA SU BİLE GERİ KAZANILMALI: Tuvaletten musluklara! İçme suyu dünya genelinde giderek tükeniyor ve maliyeti artıyor. Ancak bilim yeni su kaynakları yaratma konusunda sınır tanımıyor. Son yıllarda geliştirilen çok aşamalı yeni arıtma teknolojileri sayesinde konutlardan ve ofislerden atılan pis sular, doğrudan musluklara bağlanabilecek kadar güvenilir ve çevre dostu bir su kaynağı olarak değerlendirilebilecek. Yeter ki tüketiciler iğrenme duygusundan kurtulabilsinler.... Konut veya ofis binalarındaki lavabo, duş ve tuvaletlerden çıkan su, atık değil kullanılabilir su olarak değerlendirildiğinde yepyeni bir temiz su kaynağı yaratılmış olur. Kentlerde tipik olarak atık sular pis su arıtma tesislerine gönderilir. Buralarda pis sular nehirlere ve denizlere boşaltılabilecek kadar temizlenir (koyu mavi oklar). Bunun yerine arıtılmış sular daha da saflaştırılarak içme suyu standartlarına getirilebilir veya borularla doğrudan yerel su toplama merkezlerine, hatta doğrudan evlerdeki ve ofis binalarındaki musluklara taşınabilir. TUVALETTEN MUSLUĞA 1) Membran Filtrasyonu Bulanık su uzun, içi boş fiberlerden geçirilir. Fiberlerdeki minik delikler mikroorganizmaları ve parçacıkları süzer. Geriye berrak ve tuzlu bir eriyik kalır. A tık suları doğrudan musluklara bağlanabilecek kadar saflaştıran öncü teknoloji şu anda ABD, San Diego’da İleri Su Arıtma Tesisi’nde (AWPF) deneme aşamasında. 2013 yılında faaliyete geçen tesiste arıtılan pis sular, yalnızca halihazırdaki içme suyundan daha temiz olmakla kalmıyor, aynı zamanda içme sularının maliyetini de düşürüyor. Hatta bu yöntemle elde edilen içme suları, deniz suyunun tuzdan arındırılması işleminden daha ucuz. San Diego’daki tesis, resmi yetkililerden onay aldığı takdirde, bu alanda devrim yaratacak. Böylece pek çok kent ve ülke bu teknolojiyi örnek alarak atık sularını değerlendirebilecek. San Diego su ihtiyacının % 90’ını çevresindeki Colorado ve San Joaquin nehirlerinden karşılıyor. Ancak bu iki kaynak da neredeyse kuruma noktasında. Çözüm olarak San Diego’daki İleri Su Arıtma Tesisi’nden çıkan nihai su distile su kadar saftır. (yanda) Colorado Nehri kuruma noktasında (üstte) birçok kereler bu konuda girişimlerde bulunuldu, ancak sivil toplum kuruluşları bu projelere karşı çıktı. Karşı çıkmalarının nedeni, hastanelerden, sanayiden, konutlardan ve mezbahalardan gelen atık suların yeterince temizlenebileceğine inanmamalarıydı. Ne var ki San Diego’da kuraklık ve nüfus artışına bağlı olarak susuzluk had safhaya ulaştığında şimdi nüfusun dörtte üçü arındırılmış tuvalet suyuna sıcak bakıyor. Ancak bir şartla: Kirli su temizlendikten sonra yeniden rezervuarlara gönderilecek; burada büyük ölçüde seyreltildikten ve daha ileri işlemlere tabi tutulduktan sonra evlere giden borulara verilecek.. AWPF şu anda bir deneme tesisi gibi çalıştırılıyor. Tesisi işletenler bir sonraki aşamada, atık suları daha ileri saflaştırma süreçlerinden geçirdikten sonra musluklara bağlamayı planlıyor. Bu işleme, içme suyunun doğrudan yeniden kullanımı deniyor. Ancak kent sakinleri işlemden sonra elde edilen suyun yeniden rezervuarlara gönderilmesinde ısrarlı. Bu işlem ise içme suyunun dolaylı olarak yeniden kullanımı olarak tanımlanıyor. San Diego Belediyesi yetkililerinin hangi işleme yeşil ışık yakacağı henüz bilinmiyor. Eğer doğrudan kullanım San Diego gibi çevre mevzuatlarının çok sıkı olduğu bir kentte onay alırsa, uzmanlar bu işlemin kuraklıktan etkilenen diğer eyaletlere ve ülkelere de örnek olacağına inanıyor. Arizona Üniversitesi’nden Shane Snyder, “Kaliforniya’da alınan çevre ile ilgili kararlar, tüm dünyayı etkileyebilir. Aynı şey atık suların arındırılmasında da yaşanabilir” diyor. ne denli güvenilir bir şekilde arıtıldığını göstererek anlatıyor. Bu çok hassas bir konu. Çünkü her yıl pek çok insan suda bulunan virüs, bakteri ve parazitler yüzünden hastalanıyor ve çok sayıda insan ölüyor. İnsanların kalbini ve aklını kazanmanın bir yolu, tesisin ürettiği suyun halihazırda musluklardan akan sudan daha temiz olduğunu kanıtlamak. Şu anda musluklardan akan su tüketicinin sandığı kadar temiz değil. Bunun nedeni musluklardan akan suyun akarsulardan veya göllerden gelmesi. Oysa standart kanalizasyon Belediyelerin arıtma tesisleri katı, kimyasal ve biyolojik organizmaların çoğunu ayıklar. Bu işlem sonucunda sulu çamur ve geri kazanılmış su elde edilir. Bu çamur ve su çevreye atılır veya sulamada ve sanayide kullanılır. Bir başka seçenek de geri kazanılmış suyun ileri saflaşPis Su tırma tesislerine gönderilmesiArıtma Tesisi dir (sağda) Akarsu İçme Suyu Arıtma Tesisi Doğrudan musluğa Nehire veya denize boşaltma Pis suyun ilk durağı İlave arıtma, işlemden geçmiş suyun içilebilecek kadar güvenilir olmasını sağlar. Örneğin, San Diego’daki İleri Su Arıtma Tesisi’nde su dört aşamadan geçirilerek her seferinde daha küçük maddelerinden temizlenir. Yeni İçme Suyu 2) Ters osmoz Eriyik, mikroskobik gözenekleri olan bükülü durumdaki bir membrandan geçirilir. Burada tuzlar, bakteriler ve virüsler elenir. Bu sürecin sonunda geride atılmak üzere bir bulamaç elde edilir. 3) Ultraviyole oksidasyonu Suya ilave edilen hidrojen peroksit, ultraviyole ışınına maruz bırakılır. Bu yöntem geride kalan kimyasal pislikleri yok eden kimyasal bir reaksiyon başlatır. Kentlerin pek çoğu içme sularını nehirlerden, akiferlerden veya su havzalarından elde eder. Tipik olarak bunlar arıtma tesislerinde filtreden geçirilir, tuzundan arındırılır ve klor yardımı ile mikroplarından temizlenir. Ancak su kaynakları kurudukça, işlemden geçmiş atık suların kalitesi arttırılır. Akifer Yeniden Değerlendirilen Kaynaklar Toplama merkezi İnsanların kalbini ve aklını kazanmanın bir yolu, tesisin ürettiği suyun halihazırda musluklardan akan sudan daha temiz olduğunu kanıtlamak. arıtma tesislerinden gelen sular bu akarsulara ve göllere boşalıyor ve sonuçta bu sular içilecek saflıkta olmuyor. Saflaştırılmış su doğrudan musluklara gönderilebilir. Ancak yetkililer bugüne dek bu suyun yalnızca akiferlere ve toplama merkezlerine gönderilmesine izin veriyor. Burada ortaya çıkan karışım, yerel içme suyunun normal işlem için gönderildiği arıtma tesislerine yönlendiriliyor. Musluk veya Toprak Toplama merkezine, dolaylı yeniden kullanım İleri arıtma tesisi 4) Ozon ile dezenfekte etme Suya ozon gazı verilir. Ozon baloncukları, suyun içinde kalma ihtimali olan en küçük organik ve inorganik molekülleri parçalar. Yeniden kullanma seçeneği Sulama veya sanayi için önerilen dışarıdan su getirtme stratejisi ise maliyetleri ikiye katlayabilir. Oysa kanalizasyon suları en son teknoloji ile saflaştırıldığı zaman, San Diego su ihtiyacının % 40’ını karşılanabilecek ve ayrıca yarı arıtılmış atık suların denize deşarj edilmesine de son verilecek. CBT 1425/10/11 Temmuz 2014 Ancak gerçeklerle de yüzleşmek gerekiyor; çünkü herkes arıtılmış olsa dahi kanalizasyon suyunu içmek istemiyor. Örneğin 2004 yılında San Diego’da yapılan bir kamuoyu araştırmasında, katılımcıların % 63’ü kirli suların musluklara bağlanmasına sıcak bakmadığını belirtmişti. Kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Avustralya’da da KURAKLIĞIN GETİRDİĞİ ÇARESİZLİK Şimdi bütün gözler San Diego pilot tesisine çevrilmiş durumda. Şu anda tesis günde yaklaşık dört milyon litre su üretiyor. Elde edilen su, içme suyu standartlarında olmakla birlikte yakınlardaki golf sahalarına ve mezarlıklara gönderiliyor. San Diego Kamu Hizmetleri Dairesi Yöneticisi Marsi A. Steirer, gelecek 510 yıl içinde tesisin kapasitesini 10 katına çıkartmayı planlıyor. Öngörülen plana göre işlemden geçmiş su, seyreltilmesi için yakınlardaki rezervuarlarda biriktirilecek. Burada ileri saflaştırma evrelerinden geçirildikten sonra konutlara gönderilecek. Yetkililerin onay vermesi durumunda ise B planı devreye girecek. Bu da doğrudan kullanım anlamına geliyor. Aslında halkın bu suyu içebilmesi, yetkililerin onay verip vermemesine bağlı değil. Kamu hizmetlerinin tüketicideki bu “iğrenme faktörünü” ortadan kaldırmak için çalışması gerekiyor. Esas olan, insanların suyun temiz olduğuna ikna olması. Bunun için yetkililer tesisi ziyaretçilere açarak, suyun İĞRENME DUYGUSU EN CİDDİ ENGEL İLK AŞAMA: MİKROFİLTRASYON: Geniş tüp şeklindeki kazanlar içinde gerçekleştirilir. Bu kazanların her biri 9.000 dolayında fiber içerir. Fiberlerin üzerleri ise insan saçından 300 kez daha ince mikroskobik gözenekler bulunur. Su, basınç altında bu kazanlara verildiğinde fiberler virüsleri, bakterileri, protozoayı va asılı duran katı parçacıkları süzer. CBT 1425/11/ 11 Temmuz 2014 Seirer, kamuoyunun ileri arıtma tesislerinde arıtılan suyun doğrudan musluklara değil de rezervuarlara gönderilmesini tercih etmesini de anlamakta zorlandığını belirtiyor. Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden mühendis David Sedlak, kanatlı ve kanatsız hayvanların toplama havzalarını kirlettiklerini belirterek, ayrıca kayalardan sızan arseniğin yeraltı sularına sızarak, suları zehirleyebileceğine dikkat çekiyor. ABD’de arıtma tesislerinde içme suyu geleneksel olarak, iki veya üç aşamadan geçiriliyor ve klor ile karıştırılarak dezenfekte ediliyor. AWPF ise bu sürece daha ileri temizleme yöntemleri ekleyerek suyu büyük ölçüde tüm katı madde ve mikroplarından arındırıyor. TOPLAMA HAVZALARINDA BİRİKEN SULAR DAHA RİSKLİ İKİNCİ AŞAMA: TERS OSMOZ: Tüpün içinde basınç altında ilerleyen su, daha ince çaplı fiberlerden geçer. Bu işleme ters osmoz adı verilir. Bu aşamada suyun içinde arta kalan erimemiş parçacıklar süzülür. Bunlar, en küçük bakterilerden bile 10.000 kez küçük parçacıklar, kimyasal maddeler, virüsler ve ilaç artıklarıdır ÜÇÜNCÜ AŞAMA: İLERİ OKSİDASYON: Bu aşamada su devasa sarnıçlar içinde yüksek yoğunluklu hidrojen peroksit ile karıştırılır. Daha sonra ultraviyole ışınlarına maruz bırakılır. Bu aşamada geride kalan kirlilik yaratan tüm parçacıklar temizlenir. Bu, trilyonda bir parçanın bile ayıklandığı anlamına gelir. DÖRDÜNCÜ AŞAMA: OZON DEZENFEKSİYONU: Bu aşamada iyice temizlenmiş su ozona tutulur. Bu işlemde mikropların yüzde 99.9999’u ayıklanır. Su daha sonra özel filtrelere gönderilir. Artık organik yabancı madde tamamen yok olmuştur. Bu son aşamanın da sürece ilave olmasıyla, yerel yöneticiler arıtılmış suyun rezervuarlara gönderilmesine gerek kalmadığına ikna olabilir. Çünkü bu kadar özenli ve hassas bir arıtmadan sonra elde edilen su, tüm içme suyu standartlarının üzerine çıkmış oluyor. Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: Scientific American, Temmuz 2014 www.nap.edu/catalog.php?recordid=13303 www.sandiego.gov/water/waterreuse/demo TÜRKİYE’DE DURUM: İçme suyunun yüzde 43’ü musluklara ulaşmadan kayboluyor. Tüm dünyada iklim değişikliğine bağlı kuraklık nedeniyle bir damla suyun bile servet sayılacağı günlere yaklaşılırken, ülkemizde iklim değişikliğine ilave olarak eksik altyapılar nedeniyle içme suyunun hemen hemen yarısı musluklara ulaşmadan kayboluyor. Bu durumda yeni su kaynağı arayışına başlamadan önce, mevcut şebekedeki su kayıplarının azaltılması ile ilgili çalışmalara öncelik verilmesi daha akılcı bir yaklaşımdır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, iklim değişikliği ve eksik altyapılar nedeniyle su sıkıntısı yaşanacağını, hatta bir damla suya bile muhtaç olacağımız günlerin yakın olduğunu söylüyor. Kaldı ki Dünya Bankası tarafından 2009 yılında yayımlanan bir rapora göre 21. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya bölgesinde aşırı iklim olaylarına en çok maruz kalacak 3. ülke Türkiye olacak. Kınacı, TÜİK verilerine göre, ülkemizde 2012 yılında belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 4.9 milyar metreküp su çekildiğini, ancak bu suyun 2 milyar metreküpten fazlasının nihai kullanıcıya ulaşmadan kaybolduğuna dikkat çekerek, “Yüzde 43’e tekabül eden bu kayıp oranı, gelişmiş ülkelerdeki yüzde 1020’lik kayıp oranları düşünüldüğünde oldukça yüksek seviyede. TÜİK 2012 yılı verilerine göre içmekullanma suyu şebekelerindeki en yüksek kayıp oranlarının yüzde 56.7 ile Güneydoğu Anadolu ve yüzde 56.1 ile Doğu Karadeniz Bölgeleri’nde (İBB1 Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına göre 12 Bölge arasından), en düşük kayıpların ise yüzde 33.3 ile Doğu Marmara ve yüzde 38.7 ile İstanbul Bölgeleri’nde olduğu görülmekte” diyor. Ülkemizde kişi başına günlük su tüketimi (küçük sanayi tüketimi ile su iletim ve dağıtım sistemindeki su kayıpları dahil) ortalama 170 lt/kişi gün olarak kabul ediliyor. Kınacı, bu miktar baz aldığında, bir yılda kaybolan 2 milyar metreküp suyun, şebekelerde hiç su kaybı olmayacağı varsayıldığında, Türkiye’nin en az 157 günlük içmekullanma suyu ihtiyacını karşılayabileceğini belirtiyor. Kınacı, 8 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü Yönetmeliği ile, su idareleri ve belediyelerin su kayıp oranlarını belirlenen yıllar içerisinde yüzde 25 düzeyine indirmeyi hedeflediklerini söylüyor. http://www.bsnods.com/v2/basinbulteni. php?bid=194325 SU YÖNETİMİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle