24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Stres ve Bağışıklık Sistemi Stres ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi moleküler düzeyde incelemenin pek çok zorlukları mevcuttur. Çünkü karmaşık insan organizmasında, bir ilacın etkisini değerlendirmek bile kimi zaman zorlayıcı iken, dozu ölçülemeyen, etkisi her bireyde farklı hissedilen stresi, diğer tüm etmenlerden ayırmak ve sadece onunla bağışıklık sisteminin ilişkisini değerlendirmek oldukça güçtür. Bilimde bu konudaki gelişmeler psikonöroimmünoloji disiplini içinde incelenmekte olup, bu konuda halen pek çok merak edilen soru yanıtlanmayı beklemektedir. K Dr. Leyla Pur Özyiğit, Göğüs Hastalıkları ve Alerji Uzmanı, VKV Amerikan Hastanesi Alerji ve İmmünoloji Bölümü çoğu zaman fazla da ciddiye alınmayan durumların buna neden olabileceği gösterilmiştir. Stres, baş ağrıları, enfeksiyonlar, diyabet ve astım hastalığının sadece sıklığını değil ayrıca şiddetini de arttırır. Bunun yanı sıra, stres ile birlikte kalp hızı artar ve kan basıncı yükselir. Adrenalinin yağ asitleri üzerine etkisiyle artan kolesterol seviyesi, kalp damar hastalıklarına sebebiyet verir. Ayrıca stresin mide ülseri ile doğru orantılı ilişkisi olduğu bilinmektedir. Öte yandan dolaylı olarak stres kişide, aşırı sigara ve alkol tüketimi, beslenme ve uyku bozuklukları gibi sağlığı kötü yönde etkileyen davranış ve durumlara da sebep olur. Yüzyıllardır hastalar ve doktorları tarafından hissedilen psikososyal faktörler ile alerjik hastalıklar arasındaki ilişki, bugün bilimsel olarak stresin bağışıklık sisteminde dengeleyici hücreler ve sistemler üzerindeki etkisi ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Günümüz verileri ile kronik stresin alerjiyi yoktan var ettiğini gösteremiyor olsak da, genetik olarak yatkın bireylerde alerjik hastalıkların oluşumunu hızlandırdığını ya da var olan hastalığın kontrolünü zorlaştırdığını bilmekteyiz. Çelişkili durum: Bağışıklık sistemi hastalıklarında kortizon tedavisi Stresin uzun dönemde bağışıklık sisteminde bozulmaya ve dolayısıyla mikroplarla savaşta yenilgiye sebep olabileceğini, ayrıca kronik bağışıklık sistemi hastalıklarına yatkınlık sağlayabileceğini biliyoruz. Romatizma, astım ve alerji kronik bağışıklık sistemi hastalıkları arasında sayılabilir. Bu hastalıkların tedavisinde uzun yıllardır vücudun stres hormonu olan kortizon etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Bu ilacın yan etkileri dünyada bir kortizon fobisinin oluşmasına sebep olmuştur. Bu korkunun, aslında vücudumuzun kendi salgıladığı bir stres hormonu olan kortizondan daha zararlı olduğu defalarca gösterilmiş olsa da, günümüzde halen hastalar arasında bir çekince mevcuttur. Bilim adamlarının alternatif ilaç bulma çabaları çoğu zaman yeni moleküllerin tıp dünyasına kazanımı ile sonuçlanmış olsa da, kortizon, uygun şekilde kullanıldığında halen tıbbın vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır. Bazı yayınlar kısa süreli, sistemik (hap ya da iğne olarak) uygulanan kortizonun, hafif öfori (mutluluk) hali oluşturduğunu göstermektedir. Bu amaçla yükseklik fobisinde kısa süreli kullanımına yönelik bir çalışma bile mevcuttur. Uzun süreli yüksek doz sistemik kullanımında ise kortizon tedavisi depresyon, endişe ve uyku bozukluklarına sebep olabilir. Ancak bu etkinin ilacın azaltılması ile düzeldiği gösterilmiştir. Genetik olarak duyarlı bireylerde, stres varlığıyla artış gösterdiği düşünülen kronik iltihabi bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisinde, stres hormonu olan kortizon ile aşırı bağışıklık sistemi yanıtının baskılanması, aslında bu iki durum arasındaki ilişkinin sanıldığından çok daha an ve dokularda dolaşarak vücudumuza ait olan ile yabancı olanı ayırt eden ve yabancı olana karşı savaş açan milyarlarca hücre ve hücresel elemandan oluşan savunma sistemimize “bağışıklık sistemi” adı verilir. Stres ise, bağışıklık sisteminin bakteri, virüs ve kanser hücrelerini tespit etme ve onlarla savaşma konusundaki başarısını olumsuz yönde etkileyen önemli bir faktördür. Bu konuda yapılmış klinik çalışmalar, bir yakının kaybı gibi büyük yaşamsal veya uzay yolculukları gibi ciddi mesleksel streslerin ya da daha basit gibi görünen tıp fakültesindeki final sınavlarının, solunum yolu enfeksiyonları, Herpes virüs enfeksiyonları ve kanser sıklığında artışa yol açabileceğini göstermiştir. Ancak bu ilişkiyi moleküler düzeyde incelemenin pek çok zorlukları mevcuttur. Çünkü karmaşık insan organizmasında, bir ilacın etkisini değerlendirmek bile kimi zaman zorlayıcı iken, dozu ölçülemeyen, etkisi her bireyde farklı hissedilen stresi, diğer tüm etmenlerden ayırmak ve sadece onunla bağışıklık sisteminin ilişkisini değerlendirmek oldukça güçtür. Öte yandan hayvan deneyleri böyle bir konuda insanı yansıtmaktan çok uzaktır. 1980’lerde başlayan çalışmalar, stresin, mikrop ve kanserle savaşta önemli rolü olan ve doğal öldürücü hücre olarak adlandırılan hücrelerin bu yeteneklerinde azalmaya sebebiyet verdiğini göstermiştir. Ayrıca yine bağışıklık sistemimizin gelişmiş ve önemli savaşçı hücrelerinden birisi olan lenfositlerin stres etkisi ile fonksiyonlarında azalma olduğu da kanıtlanmıştır. Bilimdeki bu gelişmeler psikonöroimmünoloji disiplini içinde incelenmekte olup, bu konuda halen pek çok merak edilen soru yanıtlanmayı beklemektedir. ALERJİ VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ karmaşık olduğunu düşündürmektedir. Stresin sebep olduğu endişe hali: Şimdi de suçlu bağışıklık sistemi Yakın tarihli bir çalışma ile bağışıklık sisteminin, stresle karşılaşıldığında ortaya çıkan endişe hissinin hücresel düzeydeki mimarı olduğu gösterildi. Yapılan bu deney ile, stres altındaki farelerde beyne göç eden bağışıklık sistemi hücrelerinin (monositler) sayısı ve cevabının, endişe ve korku davranışı ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu araştırmanın bazı psikiyatrik hastalıklarda bağışıklık sistemini hedef alan yeni tedavi yaklaşımlarına öncü olabileceği düşünülmektedir. CBT 1401 17 / 24 Ocak 2014 Bir tehdit ile karşı karşıya kalındığında, beyindeki ‘savaş ya da kaç’ sinyalleri, normal şekilde işlemekte olan sistemleri alarm durumuna sokar. Amaç bireyin en etkin şekilde o tehditten korunmasıdır. Bu yeni duruma geçiş emri, sinir ağının yanı sıra adrenalin ve kortizon gibi önemli hormonlar aracılığı ile tüm vücuda yayılır. Ayrıca salınan bu hormonların bağışıklık sistemi üzerine de birtakım etkileri mevcuttur. Tehdide karşı gerçekleşen bu hızlı ama etkili cevap bir süre sonra kendini sınırlandırır. Stres etkeni uzaklaştığında ise tamamen sonlanır. Bu kısa süreli stresin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisinin tahrip edici olmadığı, hatta 2 saatten kısa süren stres faktörünün bağışıklığı kuvvetlendirici bile olabileceği düşünülmektedir. Ancak stres etkenleri ile günler ya da aylar süren bir birliktelik söz konusu ise, bağışıklık sistemi ve diğer sistemlerde bir tahribat gerçekleşir. Araştırmalar bağışıklık sistemi üzerindeki bu etkinin özellikle belli bir yaş üzerinde ve ek hastalıkları olan kişilerde çok daha yıkıcı olabileceğini göstermiştir. Örneğin sürekli yalnızlık hissi veya kronik bir hastanın bakımından sorumlu olma gibi STRESİN ETKİSİ: AKUT YA DA KRONİK STRES Son 30 yılda yapılmış olan yaklaşık 300 çalışma ile bağışıklık sistemi ve stresin ilişkisini inceleyen psikonöroimmünoloji bilimi önemli bir ilerleme göstermiştir. Sonuç olarak bugün, psikososyal zorlukların, karmaşık ve oldukça korunaklı bağışıklık sistemimizde birçok değişime sebep olabileceğini bilmekteyiz. Günümüzde insan neslinin devamı için var olan koruyucu ‘savaş ya da kaç’ sinyalleri ve bir diğer koruyucu, bağışıklık sistemi ilişkisinde kısa süreli birliktelikler ile sorun yaşanmadığını artık biliyoruz. Ancak bu stres tetikleyicilerinin düğmesi açık unutulduğunda, etki kronikleştiğinde, diğer birçok sistem gibi bağışıklık sistemimiz de çok ciddi darbeler almaktadır. Hastalarımızın, biz doktorlara anlattıklarından, yoğun stresle ve sonrasında gelişen zorlayıcı hastalıklar arasında bir ilişki olduğunu hissetmekteydik. Ancak bu hislerin bilim ile doğrulanması acaba günlük ideal doktorhasta ilişkisi yapısında neleri değiştirecek? Bilimin, beyin ile bağışıklık sistemi arasındaki etkileyici ilişkisi hakkındaki artan kanıtları, stresin hastalıklarla mücadelede karşımıza önemli bir engel olarak çıkabileceğini düşündürmektedir. Bu nedenle belki de bir gün reçetelerin yanında, gevşeme egzersizleri ya da iyi dostluklar gibi uzun süreli stresle baş etme teknikleri yer alacak ve bu da insanlığın mikroplarla ve kanserle savaşı kazanma başarısında anahtar rol oynayacaktır. SONUÇ: STRES, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE DOKTORLUK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle