Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ “İNSANLIĞINI HİÇ YİTİRMEYEN BİR FİZİKÇİ.” 18 Ocak tüm dünyada Internet Özgürlük Günü olarak kutlanıyor. Öte yandan Internet Özgürlük Bildirisi, birey ve kuruluşları internetin özgürlüğünü korumak için göreve çağırıyor. Lise Meitner’den esirgenen Nobel Ödülü Internet Özgürlük Bildirisi 18 Ocak tüm dünyada “Internet Özgürlük Günü” olarak kutlanmakta. Internet Özgürlük Günü’nde ana tema, internetin özgür ruhunun korunmasını sağlamak. Bunun aksi yönünde girişimlerde bulunan devlet, çokuluslu firma ya da kurumlara karşı bireysel ya da kurumsal olarak tavır alınmasını sağlamak. Bu kapsamda gerçekleştirilmiş olan bir dijital girişim de “Internet Özgürlük Bildirisi”. Bu bildirge 2012 yılında kaleme alındı ve tüm dünyada bireylerin ya da kuruluşların imzasına açıldı. Daha bir sene olmadan Amnesty International, EFF, Reporters Without Borders (Sınır Tanımayan Gazeteciler) gibi kuruluşlar bu bildirgeyi imzaladılar. Bildirge bugün, Türkçe dahil pek çok dile çevrilmiş olarak internet üzerinde yer almakta olup, bildirgeyi imzalamak isteyen kurum, kuruluş ya da bireyler bildirgenin web sitesinden bunu gerçekleştirebilir. Bildirgenin Türkçe metni şu şekilde: “İnancımız odur ki özgür ve açık bir internet daha iyi bir dünya yaratacaktır. Interneti özgür ve açık tutmak için toplumlara, üreticilere ve devletlere bu prensipleri tanımaları için çağrı yapıyoruz. İnanıyoruz ki bu prensipler daha yaratıcı, üretken ve açık toplumlar yaratmaya yardımcı olacaktır. “Özgürlüklerimizi savunmak amacıyla bu uluslararası harekete katılıyoruz çünkü bu prensiplerin uğruna savaşmaya değer olduğuna inanıyoruz. “Gelin bu prensipleri tartışalım onlara katılın veya aksini düşünün, tartışın, birçok dile çevirin, sahiplenin ve çevrenizde tartışılmasını sağlayınzira bunu ancak Internet mümkün kılabilir. “Interneti özgür ve açık kılmak için bize katılın”. “Özgür ve açık Interneti savunuyoruz. “Internet politikalarının oluşturulmasında şeffaf ve katılımcı süreçleri destekliyor ve beş temel prensibin göz önünde tutulmasını talep ediyoruz: “İfade Özgürlüğü: Internete sansür uygulamayın “Erişim: Herkesin hızlı ve ucuz bir şekilde ağlara erişimini destekleyin. “Açıklık: Interneti herkesin özgürce bağlanabildiği, iletişim kurabildiği, yazabildiği, okuyabildiği, izleyebildiği, konuşabildiği, öğrenebildiği, yaratabildiği ve yenilikler icat edebildiği açık bir ağ olarak muhafaza edin. “Yaratıcılık: İzne bağlı olmadan yenilikler icat edebilme özgürlüğünü koruyun. Yeni teknolojileri engellemeyin, öncüleri kullanıcılarının davranışları yüzünden cezalandırmayın. “Gizlilik: Gizliliği koruyun ve bireylerin kişisel bilgilerini ve araçlarını kullanım imkanlarını elinde tutması gerekliliğini savunun.” Bildirinin Türkçe metnine şu siteden erişebilir ve elektronik olarak imzalayabilirsiniz: http://www.internetdeclaration.org/ tr L 1944 Nobel Kimya Ödülü, nükleer fizyonla ilgili çalışmalarından dolayı Otto Hahn’a verildi. Oysa bu alandaki keşiflerin birinci dereceden sahibi Lise Meitner’di. Meitner, atom bombası çalışmalarına davet edilmiş ama “Benim bir bombayla hiçbir ilgim olmayacak” diyerek daveti reddetmişti.. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com ise Meitner (18781968) Avusturya’da doğdu. Viyana Üniversitesi’nde fizik eğitimi gören Meitner, bu üniversiteden fizikte doktora derecesi alan ikinci kadındır. (Meitner lisans eğitimi sırasında ünlü teorik fizikiçi Ludwig Boltzmann’ın da öğrencisi olmuştu). Marie Curie’den etkilenen Meitner, radyoaktivite araştırmalarına yönelmişti. Meitner daha sonra Almanya’ya gitti ve orada Max Planck’la birlikte çalıştı. Meitner’in Berlin’deki çalışmaları, yahudi kökenli olduğu için Nazi yönetimi tarafından Almanya’dan sürüldüğü 1938 yılına kadar devam etti. Bu dönemde Berlin Üniversitesi Kimya Enstitüsü’nde radyoaktif kimya uzmanı olan Otto Hahn ile tanıştı ve onunla yakın bir dostluk kurarak birlikte çalışmalar yaptı. Ancak kadın olduğu için Meitner’in bu enstitüde resmi bir konumu yoktu ve üstelik her zaman aşağılamalarla karşılaşıyordu. 1909 yılında Almanya’da kadınların üniversite eğitimi yapabilmeleri resmen Lise Meitner onaylandı. Böylece Meitner, Kimya Enstitüsü laboratuarlarına girme iznini almıştı. Fakat hâlâ ücret almıyordu ve ailesinden aldığı harçlıkla geçiniyordu. Meitner ve Hahn, 1908 ve 1909 yıllarında önemli makaleler yayınladılar. Bu makaleler temel olarak, bozunuma uğradıklarında beta parçacıkları salan radyoaktif elementler üzerineydi. Meitner ve Hahn daha sonra Kayser Wilhelm Kimya Enstitüsü’ne geçtiler. Bu enstitünün radyoaktivite bölümü HahnMeitner Laboratoryumu olarak anılıyordu. Hahn’ın askerlik yaptığı yıllardaki çalışmasıyla Meitner uzun ömürlü radyoaktif element olan protaktinyum’u buldu. Özellikle bu başarısından sonra Meitner’in akademik dünyadaki ilerleyişi hızlandı. Fakat bu başarısından önce daha 1917’de onun için bir fizik bölümü oluşturulmuş ve maaşı da Hahn’ınkine eşit düzeye getirilmişti. Aynı yıl Meitner Laboratuarı kuruldu ve 1919’da da Meitner enstitüde profesör unvanını elde etti. Meitner, Almanya’da profesör unvanını alan ilk kadın oldu. Fakat artan Nazi baskısı karşısında Meitner 1 Ağustos 1938’de İsveç’e sığınmak zorunda kaldı. Meitner Stockholm’da Siegbahn Enstitüsü’nde İsveç Akademisi’nin sağladığı bir kıdemsiz asistan maaşı ile yeni bir zor hayata başlamıştı. İsveç’teki çalışmaları sırasında Meitner, fizikçi yeğeni (ünlü fizikçi Niels Bohr’un damadı) Otto Frisch ile uranyumun bölünme süreci üzerine düşüncelerini geliştirdi ve nükleer fizyonla ilgili ünlü makalelerini 1939 yılında Nature dergisinde birlikte yayınladılar. Bu başarı Meitner’e bilim dünyasında çok yüksek bir prestij sağladı. Fakat 1944’te Nobel Kimya Ödülü nükleer fizyon buluşundan dolayı tek başına Otto Hahn’a verildi. Hahn’ın radyoaktif kimya deneyleri kuşkusuz buluş için temel bir öneme sahipti. Ancak Meitner ve Frishc’in ortaya koyduğu fiziksel kavramlar, açıklamalar ve deneysel sonuçlar da en az onun kadar önemliydi. Meitner bu haksızlık karşısındaki düşüncesini şöyle açıklamıştı: “Hahn, elbette Nobel Kimya Ödülü’nü hak ediyor. Buna hiç kuşku yok gerçekten. Ama uranyum fizyonu sürecinin açıklığa kavuşturulmasına Frisch’le birlikte yaptığımız katkının hiç de önemsiz olmadığı kanısındayım. Sürecin nasıl ortaya çıktığına ve bu kadar büyük enerjiyi nasıl yarattığına ilişkin bu katkı, Hahn’ın çok uzak olduğu bir şeydi.” (Çok ilginçtir ki, Otto Hahn da, uranyum fizyonuyla ilgili buluşunu sadece kendisinin eseriymiş gibi sunmuştu. Meitner bir arkadaşına onun bu tutumuyla ilgili olarak şunları söylemişti: “Hahn’ın yaptığı söyleşilerde benden tek bir kelimeyle bile söz etmemesi, birlikte 30 yıl yürüttüğümüz çalışmalara hiç değinmemesi hayli ağrıma gitti.”) Lise Meitner Nobel Ödülü’nü alamadı ama çalışmalarının takdir edilmemesi durumuyla hiç karşılaşmadı. Çok sayıda bilim ödülüyle onurlandırıldı. Öte yandan Nobel Ödülü’nün açıklanmasından önce Meitner, New Mexico’da Los Alamos’da nükleer bomba tasarımında çalışan fizikçiler ve mühendisler grubuna katılması yönünde davet almıştı. Fakat Meitner bu öneriyi kararlılıkla geri çevirdi. “Benim bir bombayla hiçbir ilgim olmayacak” diye açıklamada bulunmuştu. 1946’da gittiği ABD’de büyük bir ilgi ve saygıyla karşılandı. ABD’ye gidişi Marie Curie’nin ikinci gelişi gibi görüldü. Einstein de onun için “Alman Marie Curie” demişti. Doksanıncı yaş gününden birkaç gün önce İngiltere’de ölen Meitner’in mezar taşında şu sözler yazılıdır: “Lise Meitner: İnsanlığını hiç yitirmeyen bir fizikçi.” Element 109’a, Meitner’in onuruna meitnerium adı verildi. ÖNSÖZ BİLDİRİ CBT 1401 12 /24 Ocak 2014 Editörlüğünü Prof. Dr. Feza Günergun’un yaptığı Osmanlı Bilimi Araştırmaları (Studies in Ottoman Science) dergisinin yeni sayısı çıktı. (Cilt XIV, Sayı 2, 2013). Bu sayıda yer alan makaleler şunlardır: 1 Fatih ArtvinliŞeref Etker; “Bimarhaneler ve Mecanin Yönetimi: İki Taslak ve Süregelen Tartışma”; s.140. 2 Feza Günergun Şeref Etker; “Türk Tıbbının Batılılaşma Sürecinde Kınakına Kullanımı: Başlangıçtan ‘Kinin Kanunu’na kadar.”; s. 4168. 3 Gürkan Sert Emre Dölen; “Osmanlı’dan Osmanlı Bilimi Araştırmaları kitap Cumhuriyet’e Devlet Kinini”; s.6986. 4 Meltem Kocaman; “Darüşşafaka’da Fizik Eğitiminin Başlangıcı”; s.87117. 5 Asuman Baytop; “Ahmet Atilla (19142008), Bitki Yetiştiricisi” s.118124. 6 Şeref Etker; Yayın tanıtımı: Nahyan A. G. Fancy; Science and Religion in Mamluk Egypt: Ibn alNafis, Pulmonary Transit and Bodily Resurrection, London, Routledge, 2013. (186 sayfa).