Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Testosteronun grip aşısına etkisi var bir saatlik bir alıştırmada, sinir hücreleri arasındaki sinyal aktarımından sorumlu olan uyarı maddelerinin kenetleme noktaları (AMPA reseptörleri), geçici olarak azalmış. Oysa her gün tekrarlanan alıştırmalarda, kenetleme noktalarının değil, paralel lifli purkinje hücreleri sinapslarının yarısı yok oluyor. Bu da kısa ve uzun vadeli uyumların bellekte farklı izler bıraktığını gösteriyor. Aynı dergide yayımlanan ikinci bir araştırmada öğrenme sırasında verilen araların beyin hücreleri üzerindeki etkisi incelenmiş. Alman psikolog Hermann Ebbinghaus 1885 yılında aynı öğrenme süresi içinde ara sıra mola vermenin bellekte daha fazla bilginin depolanmasına yardımcı olduğunu saptamıştı. Son araştırmada ara vererek çalışma sırasında hem sinapsların hem de uyarıcı sinapsların bulunduğu purjinke hücrelerinin uzantılarının azaldığını görmüşler. Aralıklı çalışmanın faydası, sinir hücrelerinin bağlantılarına daha çabuk uyum sağlamalarına ve yapısal değişimleri daha uzun bir süre korumalarına dayanıyor. sıyla da yaşlanması için yeterli. Oysa alkol onları gençleştiriyor. Fakat bunun insanlarda da işleyip işlemediğini henüz bilmiyoruz diyor İsrailli araştırmacılar PLOS Genetics dergisinde. Bir hücrenin bölünebilmesi için ilk önce içindeki tüm genetik bilgilerin kopyalanması gerekiyor. Ancak bu şekilde her yeni hücre eksiksiz bir kalıtıma sahip oluyor. Bununla birlikte kromozomların uçları her kopyalamada biraz daha kısalıyor. Telomer olarak isimlendirilen kromozom uçları çok fazla kısaldıklarında, hücre ölüyor. Bu yüzden telomerlerin uzunlukları bir hücrenin ne kadar çok bölünebileceğini ve kaç kuşak yeni hücrenin oluşacağını belirler. Telomerler yaşlanma sürecinde ve kanserde önemli bir rol oynarlar. Sadece embriyonik ve tümör hücreleri bu hücre yaşlanmasını engelleyecek ve devamlı bölünebilmelerini sağlayan mekanizmalara sahipler, yani bunlar ölümsüz olarak kabul edilirler. Son araştırmadan çıkan ilginç sonuç şu: sıcaklık, ilaçlar veya ph değerleri gibi bildik faktörlerin hiçbirinin önemli bir etkileri bulunmuyor. Oysa kafein ve alkol için farklı bir durum var. Bir fincan espresso içindeki kafein miktarı mayadaki telomerleri kısaltıyor. %57’lik alkol oranına sahip bir içecek (örneğin bira) ise kromozom uçlarını uzatmış. Tel Aviv Üniversitesi’nden Martin Kupiec, ikinci bir araştırmada olayın genetik temeline inmiş. Rap 1 ve Rif1 genlerinin, çevresel stresin telomer uzunluklarına yansımasından sorumlu olduğu görülmüş. Fakat telomerlerin uzunluğunu etkileyen dört yüzün üzerinde gen saptanmış. Ve ilginç bir şekilde bu genlerin çoğu, insan kalıtımında da bulunuyor. Anlaşıldığı üzere telomerlerin en uygun uzunluğa sahip olmasını genlerden oluşan bir ağ sistemi sağlıyor. Kupiec’ın önerisi: Rahatlayın ve biraz kahve ve biraz biraz için, ama ikisini aynı anda içmek zorunda değilsiniz. Cinsellik hormonu testosteronun birçok işlevi var: beden yapısını, saçların uzamasını, sperma oluşumunu ve sertleşmeyi ve kas sistemini etkiler. Bilim insanları testosteron sayesinde kadın ve erkeklerin grip aşısına farklı tepki verdiklerini söylüyor. Mesela kadının bağışıklık sistemi daha kuvvetli reaksiyon gösteri yor. Son araştırm a y a g ö r e bunun nedeni, erkek cinsellik hormonutestosterondan etkilenen genler. Stanford Üniversitesi’nde Mark Davis ve ekibi, farklı yaşlardaki 53 kadın ve 34 erkeğin bildik grip aşıları üzerindeki reaksiyonlarını inceledi. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalar, aşılardaki etkinin ve yan etkilerin kadın ve erkekte farklı olduğunu göstermişti. Bu çalışmalarda grip, sarıhumma, kızamık ve kabakulak aşıları incelenmişti. PNAS’de yayımlanan araştırmaya göre kadınlar grip aşısına karşı daha fazla antikor ve daha fazla sitokin üreterek tepki gösteriyor. Sitokinler, bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan proteinlerdir. Kadın ve erkek arasındaki en büyük reaksiyon farkı H3N2 grip aşısında ortaya çıkmış. Yağ metabolizmasıyla ve ayrıca zayıflamış bağışıklık yanıtıyla ilgili olan bir grup gen bunda rol oynuyor. Bu genler erkek cinsellik hormonuna daha güçlü bir şekilde tepki gösteriyor; çünkü yüksek testosteron seviyesine sahip erkekler grip aşısına daha zayıf bir bağışıklık yanıtı vermiş. Kahve yaşlandırıyor, bira gençleştiriyor Kahvenin uyarıcı etki yaptığını, bira Öğrenme sırasında verilen aralar, bilgileri sindirtiyor nınsa uyku getirdiğini herkes bilir. Fakat bilim insanları bu iki içeceğin hücre yaşlanması üzerinde farklı etkiler yaptığını buldu. Mesela bir fincan espresso, mayadaki kromozom uçlarının kısalması ve dolayı Daha yoğun pigmentli bir cilt sadece güneş yanığından korumakla kalmayıp, makula dejenerasyonu olarak bilinen yaşlılığa bağlı körlük ve kan damarlarının aşırı büyümesine bağlı diğer göz hastalıkları riskini de düşürüyor. Bunun nedenini Amerikalı bilim insanları buldu. Cilt ve gözdeki pigment hücreleri çok az melanin ürettikleri zaman, yeni kan damarlarının büyümesini teşvik eden fibromodilin proteinini çok fazla salgılıyorlar. Fibromodulin melanositlerinin dokularda yeni kan damarlarının oluşumunda katkıları olduğunu ortaya koyduk diyor Boston Çocuk Hastanesi’nden Irit Adini, Journal of Clinical Investigation dergisinde. Melanositler, melanin pigmentini üreten özel hücrelerdir. Bunlar sadece ciltte değil, gözün damar tabakasında ve iriste de bulunur. Yaşlılığa bağlı makula dejenerasyonunda ağtabakadaki sarı lekenin zarar görmesine bağlı olarak ilerleyen görme kaybı ortaya çıkar. Bu süreç ise kan damarlarının hastalıklı bir şekilde büyümesine bağlıdır. Bu hastalık endüstri ülkelerinde en fazla görülen körlük nedenidir. Daha önceki araştırmalardan hastalık riskinin yüksek pigment üretimiyle düştüğü görülmüştü. Bilim insanlarına göre Asya kökenlilerde bu hastalık riski %46, Afrika kökenli Amerikalılarda ise %55 oranında daha düşük. İlk kez melanin üretimi ve hastalık Yaşlılığa bağlı körlük esmerlerde daha seyrek Organ nakline son verebilecek siroz tedavisi Siroz, çeşitli karaciğer hastalıklarının sonucunda ortaya çıkan ve tedavi edilemez bir nihayi evre olarak bilinir. Fakat yeni bir araştırma karaciğerdeki değişimlerin nanoteknolojinin yardımıyla tedavi edilebileceği umudunu doğurdu. Şu sıralarda Harvard Tıp Okulu’nda siroz hastalığı için yeni tedavi olanakları üzerinde araştırmalarını sürdüren, Viyana Tıp Üniversitesi karaciğer hastalıkları uzmanı Thomas Reiberger, yeni sonuçlar sayesinde gelecekte organ bağışı kıtlığına bağlı ölüm vakalarının engellenebileceğine inanıyor. Siroz, karaciğerde bağdokusunun hastalıklı bir şekilde çoğalması ve karaciğerin sertleşerek işlevini yerine getirememesidir. Birçok kronik karaciğer hastalığı nedeni bulunup tedavi edilmediği zaman bağdokusu çoğalır (karaciğer fibrozu) ve en sonunda da siroz gelişir. Birçok karaciğer hastalığında siroza götüren mekanizmalar birbirlerine çok benziyor ve bu nedenle dinamik oldukları gibi tersine çevrilebilir potansiyele sahipler diyor araştırmacı. Bu moleküler mekanizmalar isteğe göre “işlenebilirlerse” sirozu, bağdokusunu engelleyici terapilerle tedavi etmek mümkün olacak. Nanoteknoloji sayesinde şimdi karaciğere işleyen çok küçük partiküller üretildi. Harvard Tıp Okulu ve Massachusetts Teknoloji Enstütüsü bilim insanları şimdi bu nanopartiküllerle etki maddesi üretmek için çalışıyorlar. Karaciğerdeki kan damarlarının değişimine bağlı olarak da gelişen sirozda organdaki kan dolaşımı genelde kısıtlıdır. Harvard Tıp Okulu’ndan Rakesh K. Jain ve ekibi çeşitli tümörlerdeki kan damarı değişimlerinin uygun terapilerle tersine çevrilebilir olduklarını gösterdi. Kan damarlarının çoğalmasını sağlayan veya engelleyen faktörler arasındaki dengeleyici bağlantının yeniden oluşturulmasına dayanan damarları normalleştirme olasılığı tümörlerde keşfedilmiş ve tanımlanmıştır. Daha sonra ise kötü huylu olmayan hastalıklarda da başarıyla uygulanmıştır. Sirozda da damarları çoğaltan faktörler bulunduğu için bu proje çerçevesinde, karaciğerlerdeki kan damarlarını aynı mekanizmayla etkileyerek normalleştiren bir ilaç kullanılmaya başlandı. Tüm bu gelişmelerin sonucunda etkili bir tedaviyle organ nakli bekleyen hastalar iyileştirilebilir diyor CBT 1399 6 / 10 Ocak 2014 İzlenimlerin kısa veya uzun vadeli belleğe işlenmesine bağlı olarak, beyindeki sinir hücreleri farklı türlerde biçimleniyor. Fare deneylerinde öğrenme sırasında verilen araların bu değişimleri hızlandırdığını ve kalıcı kıldığını gösterdi. Avustralya Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nden Ryuichi Shigemoto ve ekibi, farelere bazı görevleri yerine getirmeyi öğretmişler. Fareler bir görüntüyü, çevrenin hareket etmesi halinde göz hareketleriyle durdurmak zorundaydı, bu arada da fare beynindeki sinir hücreleri incelendi. Buna göre küçük beyindeki sinir hücreleri, uyarı iletiminin verimini düşürerek (Longterm depression LTD) tepki veriyor. Bu süreç, daha önceleri de motorik öğrenme süreçleriyle ilişkilendirilmiş. Bir defalık ve