25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Şizofreni genetik mi? Şizofreni hastalığı, genç yaşta başlayan, insanın giderek kişilerarası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendine özgü bir içekapanım dünyasında yaşadığı; düşünce, duygu ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü ağır bir ruhsal bozukluktur. Kişiliğin bütünlüğünü sağlayan beyin bölgelerinin gelişimindeki aksaklıklar, düşünceduygu ve davranışlarındaki bütünlüğü bozar. Sonuçta dissosiasyon yani bütünün parçalarının çözülmesi dediğimiz durum ortaya çıkar. Dr. Gülçin Arı Sarılgan; Psikiyatr, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü Şizofreni hastalığı genetik midir, zamanla toplumsal kurallara aykırı davranışlar. • Duygulanımda küntleşme: Konuşmanın ve istenmı ortaya çıkar? cin azalması gibi eksi (negatif ) belirtiler. Hastada çalışmaya, sosyal etkinliklere, kişilerarası ilişkilerine, kişisel görünüm ve hijyene karşı ilgi azalması görülür. Şizofreninin oluş nedenleri henüz kesin olarak bilinmiyor. 2030 yıldan beri şizofreni giderek artan bir yaygınlıkla beynin bir gelişim bozukluğu olarak kabul edilir. Erken başlangıçlı şizofreniklerde kalıtımın önemi daha da artıyor. Hastalığın oluş nedeninin henüz kanıtlanmamış bir beyin bozukluğu olduğu görüşü kesinlik kazansa bile, bu rahatsızlığın ortaya çıkışında ve zaman zaman görülen alevlenmelerde çevresel ve ruhsal etmenlerin varlığı küçümsenmemelidir. Şizofreninin bütün dünyada herhangi bir erişkin topluluğunda yaygınlığı yaklaşık % 1’dir. Anne veya babadan birisi hasta ise, çocuklarda hastalık riski % 13; her ikisinde de hastalık varsa bu oran % 3540’a çıkmaktadır. Akrabalık uzaklaştıkça bu oranlarda düşme görülür. Yapılan ikiz çalışmalarında konkordans (eş hastalanma oranı) çift yumurta ikizlerinde ise % 1015; tek yumurta ikizlerinde %35 47’dir. Görüldüğü gibi bir risk etmeni olarak kalıtımın yeri kesinleşmiştir, ancak genetik geçişin türü ve biçimi henüz tam olarak bilinmemektedir. Çok genli ve çok etkenli (polijenik ve multifaktöryel) bir geçiş olduğu tezi savunulur. Hastalığın karakteristik belirtilerinden iki ya da daha fazlasının kişide en az bir ay boyunca var olması gerekir. Kişinin iş yaşamında ya da kişiler arası uyumunda önemli derecede dengesizlik veya bozulmalar olmalıdır. Hastalık belirtileri en az altı ay boyunca sürmelidir ve bu altı ayın en az bir ayında karakteristik tanı belirtileri var olmalıdır. Ortaya çıkan tabloda başka bir ruhsal veya organik beyin rahatsızlığı olmamalıdır. Bu belirtiler ilaç/madde kullanmaya bağlı olmamalıdır. Hastalık belirtileri genellikle sürekli değildir, alevlenme olduğu zaman belirtiler görülüp yatışma olduğunda ortadan kalkabilir. Hastalığın tanısı nasıl konulur? li psikososyal ve psikoterapötik müdehalelerin de hastalığın orta ve uzun vadede yararlı olabildiği gösterilmiştir. Psikoeğitim, bireysel terapi, destekleyici terapi, sosyal beceri eğitimi, bilişsel ve davranışçı terapi, aile tedavisi, bütüncül yaklaşımlı gurup tedavileri, bakımevi programları ve mesleki rehabilitasyondur. Ülkemizde son yıllarda giderek sayıları artan rehabilitasyon merkezleri, gündüz hastaneleri ve şizofreni derneklerinde psikososyal beceri grupları, psikoeğitim grupları, uğraşı terapileri (seramik, resim, el sanatları, dikiş, müzik ve bahçe çalışmaları), sosyal faaliyetler (eğlence saatleri, spor, sinema ve diğer toplu faaliyetler) ve bireysel danışmanlık (iş, eğitim ve barınma sorunları ve sosyal hakları hakkında) verilmektedir. Psikososyal programa alınan hastalarda intihar oranları düşmüş, hastaların sosyal destek imkanları artmış, aileleriyle yaşadıkları çatışmalar azalmış ve hastane yatış sayısı azalmış ve yatış süreleri kısalmıştır. Çoğunlukla 1825 yaş aralığında her çeşit psikolojik stresle başlayabilir. Nadir de olsa hastalık çocukluk çağında (13 yaş öncesi ) da başlayabilir. Görülme sıklığı erişkinde % 1 iken, çocukluk çağında on binde 15 gibidir. Paranoid tip şizofreni ise daha geç, 3040 yaşlarında ortaya çıkabilir. Hangi yaş aralığında daha çok görülmektedir? Genellikle belirgin fiziksel bulgu vermeyen organik beyin sendromları; bazı beyin hastalıkları (epilepsi gibi); toksik etkenlere (Amfetamin, LSD, kokain, esrar gibi maddeler) bağlı ortaya çıkan psikozlar; dissosiyatif bozukluklar (histeri benzeri); paranoid bozukluklar; ağır duygulanım ve kişilik bozuklukları ile karışabilir. Hangi psikolojik hastalıklarla karıştırılır? Hastalık ergenlik çağında çeşitli obsesyonlar, metafizikdinsel uğraşılar, korkular ile başlayabilir. Bazen de düşüncenin bozulduğu psikotik özellikli ağır bir depresif ya da manik atak şeklinde başlayabilir. Belirtileri nelerdir? • Varsanı ve Sanrılar: Pozitif belirtiler dediğimiz gerçekliğin bozulduğu belirtilerdir. Düşünce ve algıda bozulmalar, (ör: Başkalarının duymadığı sesler duyma ve hayaller görme,Başkaları tarafından düşüncelerinin okunduğunu, hareketlerinin bilindiğini söyleyebilir.) • Konuşmada düzen bozukluğu (sapmalar ve sözcük salatası gibi) • Davranış bozuklukları: Çok dağınık ya da katatonik davranış, amaçsız hareketler, tuhaf yüz ifadeleri ve Hastalığın ayırt edici(karakterisitk) belirtileri: Biyolojik tedavilerin yanı sıra “Psikososyal Tedaviler” şizofreni tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. Yapılan çalışmalarda ilaç tedavilerine ek olarak uygulanacak çeşit Şizofrenide psikososyal tedaviler nelerdir? CBT 1399 17 / 10 Ocak 2014 İlk kez psikotik bir atak geçiren bir hastaya,bu tanıyı koymadan önce bir psikiyatri kliniğine yatırarak tetkikleri (beyin incelemeleri ve psikometrik testleri) yapmak ve hastalığın seyrini takip etmek önemlidir. Aileden ayrıntılı bir öykü almak, hasta yakınlarında herhangibir ruhsal hastalık olup olmadığını öğrenmek gerekli. Organik beyin hastalığı ve psikoaktif madde kullanımı ekarte edilmeli. Tanı konan hastada öncelikle akut alevlenmenin kontrol altına alınması gerekmektediir. Hastalığın tedavisinde biyolojik ve psikososyal tedavilerin yeri vardır. Biyolojik tedavilerin başında ilaç tedavileri gelmektedir. İlaç kullanmayı reddeden hastalarda hastalık atakları daha sık görülmektedir. Bu nedenle bu tür hastalarda üçdört haftada bir kas içine yapılan uzun etkili enjeksiyon tedavilerinin yapılması önerilir. İlaç tedavilerine dirençli, çok ajite ya da intihar eğilimi olan hastalara elektroşok tedavisi yapılabilir. Günümüzde bu yöntem şizofrenide artık çok sık kullanılmamaktadır. Şizofrenin tedavisinde psikofarmakolojik ve psikososyal tedavi yaklaşımları bütünleştirilmelidir. Birbirinin alternatifi olarak düşünülmemesi gereken bu iki tedavi şekli birlikte uygulandığında sinerjik etki göstermektedir. İlaç tedavisiyle birleştirilen psikososyal girişimler tedavi etkinliğini ve uyumunu arttırmakta, ilaç gereksinimi azaltmaktadır. Psikofarmakolojik tedaviler hastalığın pozitif, negatif, dezorganize, duygudurum ve bilişsel semptomlarını hedefler. Psikososyal tedaviler ise kendinebakım yetersizliklerini, kötü yaşam kalitesini, kişilerarası ilişki sorunlarını, tedaviye uyumu, işlev kaybını hedefler. Tedavisi nasıl yapılır? Klinik deneyim ve gözlemler ağır hastaların ömür boyu; hafif ve orta dereceli hastaların ise yıllarca ilaç kullanmaları gerektiğini gösterir. İlaç alan hastaların bir yıl içinde tekrar hastalanma oranları %1623 iken hiç ilaç tedavisi almayanlarda bu oran %5072’e çıkmaktadır. Akut ataktan sonra idame tedavisi en az iki yıl olmalıdır. Birden fazla atak geçirenlerde ise ilaç tedavisi en az beş yıl sürmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri olmakla birlikte, son yıllarda daha az yan etkili ilaçlar üretilmektedir. Bu konuda halk arasında çok yalnış inançlar vardır ve bunlar şizofren hastalarını oldukça olumsuz etkilemektedir. Öncelikle kullanılan ilaçlar uyuşturucu değildir tedavi edicidir. Bu ilaçlar beynin yapısını bozmaz ve diğer organlara etkisi diğer ilaçlardan daha fazla değildir. Yan etkileri; eski kuşak ilaç tedavilerinde %30 oranında ‘parkinsonizm benzeri bir tablo’ ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin görülmemesi için parkinsonizm önleyici ilaçlar tedaviye eklenir. Tedavinin başlangıcında daha çok görülen uyku hali daha sonra azalmaktadır. Ağız kuruluğu, kabızlık, idrar tutukluğu, yerinde duramama hali, ani tansiyon düşmesi, kalp hızında artış, cinsel isteksizlik veya cinsel işlev bozuklukları, adet düzensizlikleri olabilir. Karaciğer enzimlerinde yükselme,kan şekeri metabolizmasında bozulma ve kilo alımı görülebilir. Psikofarmakolojik ve psikososyal tedavilerdeki son gelişmelerle iyileşme oranlarındaki artışlara karşın, hastaların % 2530’u eldeki olanaklarla ne tedavi uygulanırsa uygulansın belirgin bir iyileşme gösteremez ve ciddi yetiyitim ile kronikleşmiş hastalar haline gelirler. Yazının devamı gelecek haftaya İlaç tedavisine başlanırsa ne kadar süre ile ilaç kullanılması gerekir? İlaçların yan etkileri olur mu? Şizofreni hastalığı tedavi edildikten sonra tekrar eder mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle