02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Ali Akurgal [email protected] KADINŞİDDET ARAŞTIRMALARI Bakan’ın: “Biz Müslümanız bizden icat çıkmaz, biz olsa olsa ara eleman oluruz” sözleri çarpıtılmış sözlerdir. Kadına şiddet salgın boyutlarında Dünyada her on kadından üçü yaşamının bir noktasında eski ya da halihazırdaki eşi tarafından yumruk yemiş, yerlerde sürüklenmiş, çeşitli silahlarla korkutulmuş, tecavüze uğramış ya da başkaca şiddet içeren eylemlerle yüz yüze gelmiş... İç pazar / Dış pazar Özgür bilim CBT 13788 / 16 Ağustos 2013 Köşesinde konuk olduğum Aykut Göker, bir yazısında, gizlenmeyen, ama parçaları bir araya getirilmeyince pek de görünmeyen gerçeği yalın biçimde ortaya koydu: bilim ve sanayi; hatta eğitimöğretim politikalarımız Vizyon 2023 doğrultusunda şekilleniyor. Ama vitrinde duran, TÜBİTAK’ın 20002003 yılları arasında hazırladığı “Vizyon 2023” değil, Başbakan’ın “2023 vizyonu” doğrultusunda. Nedir bunun özeti? Kişi başına 25.000USD yıllık gelir, 2 trilyon USD GSYİH, 500 milyar USD ihracat. Beklerdim ki, vizyonda “dünyadaki ilk 50 şirket arasında bir Türk şirketinin yer alması” ve “Türkler tarafından icat edildiği için, tüm dünyanın Türkçe adıyla kullandığı en az 3 teknoloji ürünü olması” gibi hedefler de olsun. Ama insanın elindeki ölçü cetveli USD olunca, başka hedef çıkmıyor diyordum. Arka planda yer alan başka etkenleri göz ardı etmişim. Aykut Bey, bunları dört ana başlıkta toplamış. Üçüncü başlık, bilim; özgür olmak zorunda. Özgür olmayan, “benim bilimim” olarak adlandırılacak bir bilimle dünyada geçerli bir icatta bulunmak pek olası değil. Çevre ve Şehircilik Bakanı’na atfedilen, sonra yalanlanan1 bir demeçte, “Biz Müslümanız, bizden icat çıkmaz, olsa olsa ara elemanı oluruz” deniyordu. Ara eleman olarak, Başbakan’ın 2023 vizyonu hedeflerini elde etmemiz olası değil. Ara eleman, o parayı kazanamaz. Başka ülkelerdeki ara elemanlar ne kazanıyorsa onu kazanabilir. Yoksa “iş”, o başka ülkelere gider. Fazlası için başka şeyler, örneğin icat yapmamız gerek. Erşed Akçasu, bir bilim adamından çok matematiği iyi kullanan bir mühendis. ABD’de yaşıyor. Anımsarsınız, bilgisayarların hızı 200300MHz’lerde dolaşırken birden 23 GHz dolayına sıçradıydı. Bu, Erşed’in bir buluşu sayesinde oldu. Bilgisayarlar on kat hızlandı, Erşed de zengin oldu. Geçen sene, namaz vakitlerini Müslümanlığın kurallarına göre yeniden hesaplamış. Diyelim, kural “hilalin görünmesi”ni temel alıyor, bulunduğunuz irtifaya ve ışığın atmosferden geçerken yaşadığı bükülmeye bağlı olarak hilal görünme zamanını hesaplıyor: “Ethan (ezan) timer”. Günümüzde kullanılan astronomik hesapla arasında 1820 dakika, hatta bazen bir gün fark olabiliyor. Google Play’den satın alınabilir. Erşed: “Acemler, Müslüman olduklarında namaza duracakları doğrultudan, namaz vakitlerine kadar bir dizi astronomik hesaba dayalı belirleme yapmak durumunda kalmışlardı. Bunun sonucu olarak da 910. yüzyılda astronomide çok ileri gittiler, Avrupa, 12. yüzyılda Acem eserlerinin tercümesi ile astronomiyi onlardan öğrendi” diyor. Bu ihtiyaç, o devirde Acemlerin önüne bir vizyoner hedef olarak çıkmış olmalı. Bir bilim politikası oluşturmuş. Vitrinde duran Vizyon 2023’te, ne zaman hangi hedefe ulaşmak için hangi alanda ne kadar insan kaynağı yetiştirilecek ayrıntısına inen bir vizyon var. Günümüzde, çılgın projeler dışında herhangi bir hedef var mı? Eh, o zaman Müfit Akyos’un “Paramız var, kullanan yok” başlığına şaşırmamalı. Bilim politikaları özgür bilimin önünü açacak şekilde oluşturulmalı. Ki, gönenci yüksek bir topluma yol açılsın. Örneğin: Bilim, artık atomları tek tek alıp, istediği gibi yan yana dizme yeteneğini kazandı. Karbonu tek atom kalınlığında bir plaka haline getiriyorlar: grafen. On sene önce hayal edilemeyen özellikler ortaya çıkıyor. 20 kat hızlı “çip”ler. Bu yapay dizilim, doğaya (Tanrı’nın işine) karışmak değil mi? Grafen kullanılarak yapılacak cep telefonlarından, tabletlerden; domuz etinden uzak durur gibi kaçınacak mıyız? Yoksa bu konuda (iki üniversitemizin yadsınamayacak yatırımı var) önde gelen ilk üç ülke arasına mı gireceğiz? Bilen var mı? “Millet”e mi sormalı? 1http://www.aa.com.tr/tr/s/212951iyiniyetlebagdasmayanyaklasimlar H emen hemen on kadından biri de eşinin dışında yabancı biri tarafından cinsel tacize uğramıştır. İstatistikler cinayete kurban giden kadınların üçte birinden çoğunun kocaları ya da erkek arkadaşları tarafından öldürüldüklerini gösteriyor. Bu iç karartıcı istatistikler kadına şiddetle ilgili ilk küresel ve sistemli ölçümlerden geliyor. Lancet ve Science dergilerinde yayımlanan birbirleriyle bağlantılı araştırmalar kadınların ne sıklıkla eşleri tarafından öldürüldüklerini ve kaç kadının eşi tarafından şiddete uğradığını gözler önüne seriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yanı sıra, Londra Sağlık Bilgisi ve Tropikal Tıp Okulu ile Güney Afrika Tıp Araştırmaları Kurulu tarafından sunulan ilintili rapor ve yönergeler de kadınların eşleri dışındaki kişilerden ne sıklıkla cinsel şiddete uğradıklarını ve eş ya da bir başkası tarafından uygulanan şiddetin kadın sağlığı üzerindeki etkilerini irdeliyor. Cinsel şiddet konusundaki araştırmalara katılan WHO uzmanlarından Claudia GarciaMoreno,”Bu sayılar bizler için bir uyarı niteliğinde. Bu dünyanın her bir yerinde yaşanan ve kabul edilemeyecek boyutlara ulaşan bir sorun,”diyor. WHO raporuna göre, şiddete uğrayan kadınların %42’si eşleri tarafından sakatlanıyor. Ne var ki, şiddet kadınlarda yaralanma ve sakatlanmaların dışında birtakım başka zararlara da yol açıyor. Şiddet uygulayan eşler kadınların bir sağlık kurumuna başvurmalarına, ilaç almalarına ya da gebeliği önleyici yöntemlerden yararlanmalarına da karşı çıkabiliyorlar. Eşi tarafından şiddete uğrayan kadınların HIV ya da cinsel ilişki yoluyla bulaşan herhangi bir hastalığa yakalanma, kürtaj yaptırma, kilosu normalden düşük prematüre bebekler dünyaya getirme ve intihara girişme olasılıkları daha yüksek oluyor. Bu kadınlareş tarafından uygulanan şiddetin hem nedeni, hem de sonucu olabilecek unsurlar arasında sayılabilecek yüksek düzeyde alkol tüketmeye ve depresyona girmeye de iki kat daha yatkın oluyorlar. Dahası, araştırmacılar artan gerginliğin kadınlarda süreğen ağrılar, kalp hastalıkları ve mide ve bağırsak hastalıkları gibi ciddi birtakım sorunlara neden olduğuna da dikkat çekiyorlar. Atlanta Üniversitesi’nden Kristin Dunkle söz konusu istatistiksel değerlerin şiddetin de sigara ve alkol kullanımı gibi “anaakım” sağlık sorunlarıyla birlikte ele alınması gerektiğine işaret ettiğini belirterek, “Artık kimsenin başını kuma gömmesine izin veremeyeceğimiz bir noktadayız. Şiddet konusu ele alınmadığı sürece kadın sağlığından söz etmek abes olur,” diyor. olguyu bilimin gündemine taşıdığımız anlamına geliyor,” diye ekliyor. Jewkes, 1520 yıl gibi kısa bir süre öncesine dek, hükümetlerin ev içi şiddeti özel yaşamın kaçınılmaz bir parçası çözüm getirme konusunda çaresiz kaldıkları bir durum olarak ele aldıklarını dile getiriyor. Küresel çapta değerlere ulaşılmasının şiddeti “şiddetin ciddi bir konu olduğunu ortaya koymak için somut bir değere gerek duyan küresel güçlerin” ilgi odağı durumuna getirdiğini de sözlerine ekliyor. Araştırmacılar yaptıkları hesaplamaları derlemek için meslektaşlarının bu alandaki çalışmalarını ve “gri yayınlar” adıyla bilinen, hükümet yetkilileri tarafından elde edilen istatistiklerle raporları taramadan geçirdiler. Söz gelimi, Londra Sağlık Bilimi ve Tropikal Tıp Okulu epidemiyoloji uzmanlarından Karen Devries, kadına uygulanan şiddetin küresel bölgelere ve yaş aralıklarına göre yaygınlığını araştırmak amacıyla onlarca bilim insanının 25 bini aşkın araştırma özetini gözden geçirdiğine dikkat çekiyor. Devries ve arkadaşları şiddetin ülkeler çapında, ya da ülke içindeki geniş bölgeler çapındaki yaygınlığına işaret eden araştırmaların izini sürdüler. Ayrıca uluslararası çapta dört büyük araştırmayla ilgili ek çözümlemelerden de yararlandılar. Hesaplamalar toplamda 81 ülkeden 141 araştırmanın verilerine dayanmaktaydı. KÜRESEL ÇEŞİTLİLİK BİLİMİN GÜNDEMİNDE Güney Afrika Tıp Araştırmaları Kurulu’nun başkanı Rachel Jewkes verilerin cinsel şiddete bağlı olayların değerlendirilmesi ve konuyla ilgili bilgilerin yayılması yönünde yıllardır yürütülmekte olan çalışmaların bir ürünü olduğuna dikkat çekerek,”Cinsel şiddeti ölçme girişimi bu Araştırmalar tasarımsal farklılıklarına ve yöntemsel niteliklerine göre düzenlendi. %54 ile %78 arasında değişen en yüksek düzeyde eş şiddetine Sahra altı Afrika’nın merkezinde tanık olundu. Ancak gelirin yüksek olduğu kimi Asya ülkelerinde, Kuzey Amerika’da ve Batı Avrupa’da bile şiddet oranlarının %15’in üzerine çıktığı görüldü. Eş dışındaki kişiler tarafından uygulanan cinsel şiddet hesaba katıldığında bu oranlarda çarpıcı bir yükselişe tanık olundu. Araştırmalarla ilgili birtakım boşluklar söz konusu. Örneğin, eşler tarafından uygulanan şiddet konusunda Afrika’nın merkezi, Doğu Asya ve Latin Amerika’nın güneyinden gelen veriler çok azdı. Ayrıca, araştırmalarda duygusal şiddetle ilgili bir değerlendirme yapılmadı ve hesaplamalarda eşin cinsiyeti hesaba katılmamakla birlikte, çoğu araştırma çalışmalarında salt erkek eşlerle ilgili bilgilere yer verildi. Dahası, cinayetle ilgili raporların birçoğu faillerin kurbanlarla ilişkileri konusundaki bilgileri içermiyordu. Yine de, biraraya getirilen veriler araştırmacıların ülke çapında ve yöresel kıyaslamalar yapmalarına ve toplumsal koşullarla politikaların şiddetin yaygınlaşmasında nasıl bir etki yarattığı yönünde savlar oluşturmalarına olanak tanıyacak. Şiddet konusunda gerçek değerlere ulaşılmasıyla birlikte hükümetler ve toplum araştırmacıları bunun önüne geçilmesi yönünde çok daha donanımlı bir konuma gelmiş olacaklar. Rita Urgan, Scientific American online/ 20 Haziran 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle