02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

iklim günlüğü amaçta ilk kez “K Süper Bilgisayar’ının” 83.000 işlemcisi kullanıldı. Süper işlemciler birkaç göreve göre ayarlıydı, fakat bilim insanları yazılım programı için yeni veri yapıları geliştirdiler. Beyin etkinliği bugüne dek bilgisayarlarda sadece basitleştirilerek görüntülenebiliyordu. Yeni model sadece büyüklüğüyle değil doğruluğuyla da yeni ölçülere ulaşmış oldu. Bu işlem gücü sayesinde örneğin, beynin yeni bilgiler öğrenmesi sırasında sinir hücreleri arasındaki bağlantılarda nelerin değiştiği izlenebiliyor. Bilim insanları beyin etkinliğinin simülasyonu sayesinde örneğin Parkinson veya Alzheimer gibi demans hastalıklarıyla ilgili yeni bilgiler edinebilmeyi umuyorlar. Kutuptaki “saatli bomba”nın maliyeti çok pahalı Yavru baykuş, bebek gibi uyuyor Yumurtadan yeni çıkan baykuş civcivleri insan bebekleri gibi aynı motife göre uyuyorlar. Uyuyanların rüya gördükleri ve beyin etkinliğinin uyanıklık halindekine benzediği REM evresi yavru baykuşlarda da tıpkı yenidoğan bebeklerde olduğu gibi ağır basıyor. Oysa bu durum mesela sürüngen veya böcekler için geçerli değil diyor İsviçreli ve Alman bilim insanları. Kuşlarla ortak bir noktamız bulunduğunu söyleyen MaxPlanck Ornitoloji Enstitüsü’nden Niels Rattenborg şu tezi hatırlatıyor: Baykuş ve memeliler, göreceli olarak büyük olan beyinlerini geliştirebilmek için REM uykusuna ihtiyaç duyarlar. Memeli yavrularının birçoğu REM uykusu için yetişkin memelilere kıyasla çok daha fazla zaman ayırıyorlar. Bebekler ise zamanlarının yarısını REM uykusuyla geçirirler. Oysa yetişkin insan zamanın sadece yüzde yirmi ila yirmi beşini REM uykusuna ayırır. Bilim insanları bu yüzden REM uykusunun beyin gelişimi için gerekli olduğunu uzun bir süredir tahmin ediyorlardı. Bu bağlantıyla ilgili bir kanıtı şimdi baykuşlarda da bulmuş oldular. lar malta tipik kokusunu veren isobütiraldehit, elmanın kokusundan sorumlu ßdamaskenon, rokfor peynirin koku maddesi olan 2heptanon ve mesela menekşeye kokusunu veren ßiyonon. Araştırmada saptanan genler, bu koku maddelerine ait koku reseptörlerinin gelişiminden sorumlular. Bu sensorlar, burnumuzdaki belli başlı sinir hücrelerinin üzerinde bulunuyor. Solukta kimyasal bir bileşim yakaladıklarında, sinir hücresi beyne bir uyarım gönderiyor ve bu da kokunun algılanmasına neden oluyor. Bu kadar çok kokunun genlerle ilişkili olması bilim insanları için sürpriz olmuş. Eğer aynı şey diğer kokular için de geçerliyse koku alma gerçekten de bireysel bir şey olmalı diyor bilim insanları. ßiyonon olarak bilinen menekşe kokusunda ayrıntılara da ulaşıldı. Belli başlı bir gen varyantına sahip insanlar bu maddeyi çiçek kokusu olarak algıladıkları için güzel buluyorlar, diğer bir gen varyantına sahip insanlarsa ßiyononu ekşi veya çok keskin olarak algıladıkları için beğenmiyorlar, diye açıklıyor bilim insanları. Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, Kuzey Kutup bölgesinde giderek artan sıcaklıklar deniz buzu örtüsünün her geçen gün küçülmesine ve deniz dibindeki metan gazının dışarıya sızma olasılığının artmasına neden oluyor. Bilim insanları Kuzey Kutup bölgesindeki donmuş kara parçalarının erimesi sonucunda havaya salınan büyük miktarlarda metan gazının dünya ekonomisi üzerinde korkunç etkiler yaratabileceğine dikkat çekiyorlar. Araştırmacılar yaptıkları hesaplamalar sonucunda metan gazı salımının iklim üzerinde yaratacağı etkilerin yaklaşık 60 trilyon dolarlık bir maliyeti olacağını, bu tutarın kabaca 2012 yılının küresel ekonomi hacmine denk düştüğünü belirtiyorlar. Bu durumdan en çok etkilenmesi olası ülkelerin gelişmekte olan ülkeler olacağına da dikkat çekiliyor. ABD Enerji Bakanlığı tarafından yayımlanan rapora göre, küresel ısınmanın gemlenmesinde gaz salımlarını azaltmak gerekirken, kimi yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları fosil yakıtlı santralların tükettiğinden çok daha fazla miktarda su tüketiyor. İklim değişikliği küçük memeli akınına yol açabilir Kunduzlar karbonu ayrıştırıyor Diyabet ilacı farelerin ömrünü uzattı Herkes kendi koku dünyasında yaşıyor Herkesin iğrenç bulduğu kokular vardır. Fakat insanlar bazı kokulara farklı tepki veriyorlar. Kimileri bazı kokuları almazlar bile, bazıları ise diğerlerinin güzel buldukları bir kokuyu itici bulabilirler. Bu farklılıkların nereye uzandığını araştıran iki ekip, aradıklarını kalıtımda buldular. Current Biology dergisindeki araştırma yazısına göre kişisel koku algılamasında belli başlı gen varyantları sorumlu. Yeni Zelandalı bilim insanları araştırma çereçevesinde, iki yüz kişinin, gıda ürünlerinde sıkça görülen on farklı kimyasal bileşime karşı duyarlılığını test etmişler. Bu testin ardından katılımcıların kalıtımında, farklı koku algılamasından sorumlu olabilecek genetik farklılıklar aranmış. Bilim insanları on kokudan dördü için gerçektenNilgün Özbaşaran Dede de belli başlı gen varyantları saptamışlar. [email protected] Kaliforniya’daki Stockholm Çevre Enstitüsü uzmanlarından Amanda Fencl, enerji ile su arasındaki dengeyi kurmaya çalışırken yaptığımız seçimlerin iklim değişikliğine karşı açılan savaşta şimdiden ivedilikle alınması gereken bir konuya dönüştüğünü belirtiyor. Rita Urgan CBT 1378 7 / 16 Ağustos 2013 Amerikan Ulusal Geriatri Enstitüsü bilim insanları Metformin olarak bilinen diyabet ilacının, erkek farelerinin ömrünü uzattığını keşfettiler. Tahminlere göre ilaç, kalori azalışını “taklit ediyormuş”. Uzmanlar düşük kalorili beslenmenin sağlıklı yaşlanmayla ilişkili olduğunu düşünüyorlar. Aynı etkinin insanda da geçerli olup olmadığı henüz araştırılmadı deniyor Nature Communications dergisinde. Araştırmayı yöneten Rafael de Cabo, kısıtlı kalori miktarının deney hayvanlarının yaşamını uzattığını saptamış. Metformin diyabet 2 hastalığında en sık kullanılan ilaçlardan biridir. Metformin ayrıca diyabet, yüksek tansiyon ve şişmanlık kombinasyonundan oluşan metabolik sendromunun tedavisinde de kullanılıyor. Daha önceki araştırmalar, Metformin’in solucan gibi basit organizmaların ömrünü uzattığını gösterir ken, sinekler ve memelilerle gerçekleştiren deneylerle belirgin sonuçlara ulaşılamamıştı. Son araştırmada orta yaşlı erkek farelere iki farklı dozda Metformin verilmiş. Bu şekilde düşük dozdaki ilacın ömrü yüzde beş uzattığı görüldüğü gibi yaşlılığa bağlı hastalıkların ortaya çıkışı da geçikmiş. Fakat daha yüksek dozlar zehir etkisi yaparak hayvanların yaşamını kısaltmış. De Cabo insanlarda da aynı etkinin meydana gelip gelmeyeceğini öğrenmek için çeşitli araştırmaların yapılması gerektiği görüşünde. Kunduzlar dünyayı kurtarmasalar da, karbonun ele geçirilip depolanması konusunda ellerinden geleni yapıyor! Kunduzların oluşturdukları barajlar ve sonuçta ortaya çıkan sulak alanlar şaşırtıcı miktarda karbonun tutulmasına katkıda bulunuyor. Colorado Eyalet Üniversitesi’nden Ellen Wolf, “Kunduzlar bizlere bir karbon depolama düzeneği sunuyorlar. Kunduzların oluşturdukları barajlar suyun büyük miktarlarda çökeltiler ve organik maddeler içeren ırmak yataklarında ve çayırlıklarda gedikler açmasına neden oluyor. Barajların yıkılması durumunda çayırlıklar kuruyarak oradaki maddelerin, içindeki karbonla birlikte, havaya salınmasına neden olurlar,” diyor. Akıncı hayvanlar tüm dünyada büyük bir sorun yaratmakta ve birçok adada yerel bitki ve hayvanların sayısında önemli ölçüde azalmalara neden olmaktadır. Dışarıdan gelen fare ve kakımlar (kısa kuyruklu samurlar) nedeniyle 19 kuş türünün yok olduğu Yeni Zelanda yüzyıllar boyunca bu sorunla boğuşmak zorunda kaldı. Bu tür küçük memeliler günümüzde de oradaki doğal yaşam için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Şimdi Yeni Zelanda hükümeti tarafından desteklenen Landcare Research adlı bir araştırma yapan bilim insanları iklimdeki değişikliklerin bu süreci hızlandırabileceğine dikkat çekiyorlar. İklim değişimi ile akıncı memeliler arasında bir bağlantı olduğu sonucuna varan araştırmacılar böyle giderse bunun biyoçeşitlilik ve hastalıkların yayılması açısından dünya çapında bir tehlike yaratabileceğine inanıyorlar. İklim değişimiyle ilgili bağlantının ormanlardaki dönemsel ağaç tohumlama sürecinin küresel ısınma nedeniyle bozulmasından kaynaklandığına parmak basıyorlar. Kimi ağaçlar daha az su tüketiyor Temiz enerji arayışı susuz bırakabilir Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma dünyanın en azından kimi bölgelerindeki ağaçların belirli bir gelişme sağlamak için topraktan daha az miktarda su çektiklerine işaret ediyor. Henüz kesin bir kanıt olmamakla birlikte, kimi araştırmacılar söz konusu durumun havaya salınan insan kökenli karbondioksit düzeyinin giderek artması karşısında oluşan doğrudan bir tepki olabileceğine inanıyorlar. Araştırmadan elde edilen bulgular küresel ısınmanın ormanlar üzerinde yarattığı etkiler konusunda daha karmaşık bir tablo çiziyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle