02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Arkadaşlarla öğle yemeği dikkat dağıtıyor lar Archaeopteryx ile aynı tarihlerde yaşayan bazı sürüngenlerin de uçmaya elverişli beyne sahip olduklarını göstermiş. “Archaeoptreyx her zaman tüylü dinozorlar ve günümüzdeki kuşlar arasında eşsiz bir geçiş türü olarak kabul ediliyordu. Fakat yakın dinozorların kafatası hacimlerine dayanan incelemeler sonucunda Archaepteryx’in aslında belki de o kadar eşsiz olmadığını gördük diyor Amerikan Doğa Bilimleri Müzesi’nden Amy Balanoff. Uçucu olmayan diğer birçok sürüngenin Archaeopteryx’ten daha büyük beyni var. Bunlara tüylü Oviraptorlar ve kuş benzeri Troodontidaeler de dahil. Bilim insanları yıllardan bu yana Archaeopteryx’in hâlâ bir sürüngen mi yoksa bir kuş mu olduğu konusunda tartışıyorlar. 19. yy’ın ortalarında Bavyera’da bulunan “ilkel kuşa” ait ilk ayak izleri son yıllarda özellikle de Asya’daki tüylü sürüngenlerin rakipleri olduğu düşüncesini güçlendirmişti. bundan sonra görevine ne şekilde devam edeceği henüz doğrudürüst planlanmamış bile. Curiosity şu sıralar Gale kraterinin kenarındaki Sharp dağına doğru ilerliyor. Büyük bir olasılıkla araştırma robotu krateri hiçbir zaman terk etmeyecektir. Çünkü araç çok büyük ve orada görülecek çok şey var, mesela milyarlarca yıldır jeolojik tarihi temsil eden çok sayıda kayaç tabakası gibi. Öyle tahmin ediyoruz ki Curiosity bir ihtimalle bu bölgeleri ayrıntılı bir şekilde inceleyecektir, diyor Marcotte. saca DRO1 olarak adlandırdıkları bu geni bildik IR64 tohumlu pirince eklemişler. Bu şekilde elde edilen yeni pirinç türü ve bildik IR64 pirinci farklı koşullarda (normal, orta kuraklıkta ve şiddetli kuraklıkta) yetiştirmişler. Bildik pirincin orta şiddetteki kuraklıkta verimi yüzde 42 civarında. Şiddetli kuraklıkta ise tüm ekin mahvolmuş. Oysa genetik pirinç orta şiddetlikteki kuraklıktan hemen hemen hiç etkilenmemiş ve şiddetli kuraklıkta ise kayıp sadece yüzde otuz civarında kalmış. Yeni pirinç türü sulama olmadan yüksek bölgelerde ekilebilir diyor araştırmayı yöneten Ugo. Araştırmacılar yeni genetik pirinci Asya’da bol yağış alan ovalarda ve Güney Amerika’da da ekerek nasıl bir sonuç alacaklarını görecekler. Birlikte öğle yemeği yiyip sohbet etmek elbette ki dinlendirici ve zevklidir. Fakat araştırma sonuçlarını PLOS ONE dergisinde yayımlayan Alman bilim insanları bu öğle paydasonun tek başına çalışma masasında verilen aradan farklı olarak konsantrasyonu olumsuz etkilediğini söylüyorlar. Birlikte yenen yemekte bilişsel kontrol biraz zayıflıyor, bu demek ki insan daha özgür düşünmeye başlıyor, gevşiyor ve yaptığı hataları daha az ciddiye alıyor diye açıklıyor araştırmayı yöneten psikolog Werner Sommer. Araştırma çerçevesinde birbirinden tamamen farklı iki durum karşılaştırılmış. Otuz iki katılımcıdan bir kısmı yiyeceklerini kendi seçerek arkadaşıyla birlikte bir restoranda bir saatlik bir öğle paydosuna çıkmış. Masa başında yirmi dakika ara veren ve seçme hakkı bulunmayan diğer gruba da aynı yemekten verilmiş. Arkadaşıyla birlikte yemek yiyenler üzerlerine biraz rehavet çöktüğünü söylemişler ve ayrıca bilişsel kontrol testlerinde de diğer gruba göre daha başarısız olmuşlar. Ölçümler hataların gözden kaçırıldığını ve negatif yüz ifadelerinin daha iyi algılandığını göstermiş. Sonuçların belli başlı çalışmalar için de geçerli olduğunu düşünüyorum diyor Sommer. “Verimli çalışmak isteyenler için birlikte yemek yemek uygun değil ama söz konusu yaratıcı çözümler bulmaksa dostlarla birlikte yemek yararlı olabilir.” Kuraklıktan etkilenmeyen genetik pirinç Mars’ta ilk doğum günü Amerikan uzay ajansı NASA’nın yine bir yıldızı var. Mars aracı “Curiosity” bir yıl önce başarıyla Mars’a inmişti ve o zamandan bu yana yığınla bilimsel veri malzemesi göndererek, NASA’nın imajını parlatıyor. 6 Ağustos Salı günü Curiosty Mars’taki birinci yılını kutladı. Eski plana göre misyon yarı yarıya tamamlanmış olacaktı. Fakat 2.5 milyon dolarlık misyon artık mümkün olduğu kadar uzatıldı. Kısa bir süre önce bir söyleşi veren Sarah Marcotte (Curiosity ekibinden) aracın belki de on yıl Mars’ta kalabileceğini söyledi. “Araç son derece sağlam bu yüzden beklenenden çok daha uzun süre dayanabileceğini düşünüyoruz.” Bununla birlikte aracın Ülkemizde genetik bitkilere kuşkuyla bakıyor ve yememeyi tercih ediyoruz. Fakat bilim insanları genetik bitki araştırmalarına ara vermeden devam ediyor. Japon araştırmacılar son olarak kuraklığa karşı dirençli genetik bir pirinç türü yetiştirdiler. Yeni pirinç türü büyük kuraklıklarda bile 1.7 milyar sinir hücresinin simülasyonu Archaeopteryx’e rakip bulundu Archaeopteryx’in eşsiz olmadığını kanıtlayan buluntular çoğalıyor. Son bir araştırmaya göre aynı çağda diğer bazı sürüngenlerin de beyinleri kuşlara benziyordu. Dinozorların bir dalı olan tüylü Archaeopteryx yaklaşık olarak 150 milyon yıl önce yaşamıştı. Tahminlere göre kanat çırpıp kısa uçuşlar verimli hasat veriyor. Pirinçteki belli başlı bir gen, köklerin daha derine inerek suyu daha iyi çekmelerini sağlıyor. Ulusal Tarım Biyolojisi Bilim Enstitüsü’nden Yusaka Uga ile çalışan ekip, Filipinlerdeki kurak yaylalarda ekilen bir pirinç türü keşfetmişti. Burada yetişen Kinandang Patong türü pirincinin dikey olarak büyüyen ve çok derinlerdeki suya ulaşabilen uzun kökleri vardır. Oysa su altındaki çeltik tarlalarına ekilen pirincin kısa ve yana doğru uzayan kökleri bulunur. KinandangPatong pirincinin uzun kök gelişiminden Japon bilim insanlarının “Deeper Rooting” olarak isimlendirdikleri bir gen sorumlu. Araştırmacılar kı Bilim insanları beyin işlevlerinin simülasyonunda yeni bir boyuta ulaştılar. Japonya’da bulunan dünyanın dördüncü en hızlı süper işlemcisiyle elde edilen model, beyindeki bağlantıların yüzde birini oluşturuyor. Oysa bugüne kadarki simülasyonlar beyindeki bağlantılarının sadece bir milimetreküplük kısmını göstermişti. Japon ve Alman araştırmacılarının görüşüne göre bu çalışma bilgisayarda tüm beyni görüntülemeye doğru giden bir yol. Bu açıdan bakıldığında simülasyon, AB’nin “Human brain” projesine de önemli bir katkı sunuyor. Güncel model, birbiriyle 10,4 milyar bağlantı yeriyle birbirine bağlı olan 1,7 milyar sinir hücresini kapsıyor. Bu Bir haftalık kamp hayatı biyolojik saati düzenliyor Elektrik ışığı yerine daha fazla gün ışığı gibi basit bir reçeteyle uyku bozuklukları azalıyor. Yeni bir araştırmaya göre sadece bir haftalık kamp hayatı sayesinde bile iç saatimiz doğal gündüzgece ritmine uyum sağlıyor. Colorado Üniversitesi’nden Kenneth Wright ve ekibi ilk önce bir hafta boyunca sekiz yetişkinin gün ve gece ritmini takip etmiş. Katılımcılar normal yaşamlarına devam ederken ne zaman yatıp kalkacaklarına kendileri karar vermişler. Aynı grup daha sonra bir hafta boyunca Rocky Mountains dağlarında kamp yapmış. Elektrik bağlantıları bulunmayan katılımcılara cep telefonu, el feneri veya diğer aydınlatma araçları verilmemiş. Katılımcılar deneyin ilk haftasında alışık olduklarından daha geç yatağa girip biraz daha geç (sabah sekize doğru) uyanmışlar. Bu şekilde güneş ışığından daha az yararlanıp, güneşin batışından sonra daha uzun süre elektrik enerjisinden yararlanmışlar. Katılımcıların biyolojik saati bu şekilde iki saat geri kalmış. Bu durum melatonin oranıyla tespit edilmiş. Bu hormon gündüzgece ritminin ayarlanmasından sorumludur. Karanlığın bastırmasından sonra melatonin oranı artar ve uykumuz gelir. Işık melatonin hormonunun üretimini durdurarak sabahları uyanmamızı sağlar. İlk deney haftasında melatonin oranı uykunun başlangıcından yaklaşık olarak iki saat önce artmaya başlarken, sabahları saat sekiz civarında uyanma sırasında azalmış. Fakat bir haftalık kamp hayatının ardından biyolojik saat yeniden doğal gündüzgece ritmine uyum sağlamaya başlamış ve melatonin oranı güneşin batışından sonra artmaya başlayarak, sabahları ise gündoğumundan hemen sonra katılımcılar henüz uyanmadan düşmeye başlamış. Genelde sabahlayan insanlar bile doğal ışıklı ortamda yeniden erken kalkmaya başlıyorlar. Toplam uyku saati iki deneyde de aynı kalmış, ama doğal ritme uyum daha sağlıklı bir uyku demek diyor bilim insanları. Her insanın kamp yapma olanağının bulunmadığını düşünürsek, insanlara gün içinde güneş ışığından daha fazla yararlanmalarını, geceleri ise mümkün olduğunca daha az elektrik ışığı tercih etmelerini öneriyoruz diyor bilim insanları. yapabiliyordu ama yine de sürüngenler gibi kemikli bir kuyruğa sahipti. Sürüngenlerle karşılaştırıldığında kuşların da beden boyuna göre büyükçe bir beyni vardır. Bu özellik de onlara uçma için gerekli olan iyi görüş ve koordinasyon gibi yetileri sağlar. Son yıllardan itibaren Archaeopteryx’in eşsiz durumuyla ilgili kuşkular artmıştı. Son olarak gerçekleştirilen üçboyutlu simülasyon CBT 1378 6 / 16 Ağustos 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle