17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Fare kafasında insan karaciğeri geliştirildi nuşan bilim insanları, yeni yöntemi şimdilik sadece iki çiftte denediklerini bildirdiler. Yöntem, yapay döllenmedeki embriyo seçiminde devrim yaratacak diyor uzmanlar. Sadece beş ila altı kromozomun olası hatalar için incelendiği halihazırdaki PGT yöntemlerinin aksine “Gelecek Nesil Sıralama” (Next Generation Sequencing/NGS) tüm kalıtımın analizine izin veriyor. NGS yöntemi ilk kez Oxford NIHR Biyotıp Araştırma Merkezi’nden Dagan Wells tarafından başarıyla uygulandı. Tüm kalıtım incelemesiyle bilim insanları her şeyden önce genetik bozuklukları ve kromozomlardaki dikkat çekici bölgeleri daha iyi saptamak istiyorlar. Yöntemin yapay döllenme başarısını ve düşük riskini düşürme potansiyeli var diyor Wells. Yapay döllenme yönteminde yumurta hücreleri beden dışında spermayla dölleniyor. Elde edilen embriyo daha sonra annenin bedenine aktarılıyor. Halihazırdaki yöntemlerdeki maksimum başarı oranı yüzde otuzdur. Bunun nedeni kesin olarak bilinmese de uzmanlar gizli kalan kromozom bozukluklarından şüpheleniyorlar. Wells ve ekibi kullanılmakta olan yöntemlerdeki zayıflıkların önemli ölçüde yok edebileceklerine inanıyor. Tüm kalıtım on altı saat içinde okunabilecek. Ve bu sayede test sonuçlarının beklenmesi sırasında embriyonun dondurulması da gerekmeyecek. CBT 1374 6 / 19 Temmuz 2013 Yapay organ üretiminde bilim insanları önemli bir adım daha attı. Japonlar laboratuvarda ürettikleri (insan) karaciğer dokusunu farenin kafasına aktardı. Burada işlevsel mini karaciğer gelişti. Araştırma sonuçlarını ilk kez 2012 yılında Yokohama’daki Kök Hücre Konferansı’nda sunan Yokohama City Üniversitesi’nden Takanori Takebe ve ekibi, ilk önce üç hücre tipiyle bir “karaciğer tomurcuğu” üretmiş. Bu tomurcuk daha sonra farenin kafatasındaki küçük bir delikten aktarılmış. Kafa içinde örneğin özel mikroskoplarla dokunun gelişimini ve işlevini kontrol etmek çok kolay diyor Takebe. Farenin bağışıklık sistemi, yeni organı reddetme olasılığına karşı değişimden geçirilmiş. Hücreler ve dokular damar sis temiyle bağlan mış. Deneylerde indüklenmiş pluripo tent kök hücreleri (iPS hücreleri) kul lanılmış. Bu tür hücreler mesela insanın cilt hücrelerinden elde edilir ve daha sonra bir tür kök hücre olarak gençleştirilir. Takebe ve Hideki Taniguchi iPS hücrelerini öncü karaciğer hücreleri olarak geliştirebilmek için insana ait damar hücreleri, göbek kordonu dokusu ve olgunlaşmamış bağdokusu hücreleri eklemişler. Bu karışımdan birkaç gün içinde üçboyutlu yapılar gelişmiş. Fare kafasında karaciğer tomurcuğundan bir mini karaciğerin gelişmiş olması bir “proof of principle” olarak kabul edilmiş. Yani bu yöntemin prensipte işlediğinin ve böbrek, karaciğer veya pankreasta da uygulanabileceğinin bir kanıtı. Uzmanlar mini karaciğeri iki ay sonra çeşitli zamanlarda, karaciğer tarafından özümlenen ilaçlarla test yaparak kontrol etmişler. Mini karaciğerde proteinler saptayan araştırmacılar genleri de analiz etmişler. Doku daha sonraki deneylerde karın bölgesinde bağırsak etrafındaki bağ dokusuna yani “gerçek yerine” aktarılmış ve doku burada da büyümeye devam etmiş. Hastalar üzerinde deneyler yapabilmeleri için önlerinde daha uzun bir yol var. Nitekim yapay karaciğer, kandaki zehirli maddeleri indirgeme konusunda henüz mükemmel işlemiyor. bundan yeni yıldızlar oluşturduklarına dayanan teori için, şimdiye kadarki en iyi kanıt, diyor Avrupa Güney Gözlemevi. Toulouse Astrofizik ve Gezegenbilimi Araştırmaları Enstitüsü’nde Nicolas Bouche ve ekibi sonuçları Science dergisinde yayımladı. Astronomlar uzun bir süredir galaksilerin, çevrelerindeki maddeleri yutarak büyüdüklerini tahmin ediyordu. Fakat bu süreci doğrudan izlemek zordur. Bouche ile çalışan araştırmacılar, ender görülen galaksi, kuasar ve uzaydaki çok parlak bir cisim sıralamasından yararlanmışlar. “Kuasarın doğru yerde bulunması, büyük bir şanstı” diyor Kaliforniya Üniversitesi’nden Cyrstal Martin. Yeni bir yapay döllenme yöntemi daha İngiliz tıp uzmanları Preimplantasyon Genetik Tanısı’nın (PGT) yeni bir yöntemiyle, yapay döllenmede çok daha yüksek bir başarı oranı elde ettiler. Yeni yöntemin uygulandığı bir bebek Haziran ayında dünyaya gelmiş. Uzmanlar embriyonun tüm kalıtımını incelemişler. Londra’daki Avrupa Üreme ve Embriyoloji Konferansı’nda (ESHRE) ko Korkak fareler daha uzun yaşıyor mış oldu. Kısa ömürlü fareler içinse “hızlı yaşa, genç öl” ilkesi geçerli. Araştırmacılar deneylerle “Yaşam Tarihi Teorisini” (Life History Theory ) kontrol etmişler. Buna göre yaşam beklentisi yüksek olan fareler daha az etkin ve daha az keşif meraklısı. Araştırmacılar 82 erkek ve dişi fareyi incelerken, 17. Kromozomun belli başlı varyantını taşıyan hayvanları seçmişler. Bu kromozom dişilerin yaşam beklentisinde rol oynamaktadır. Bu durum erkek fareler için geçerli değil diyor bilim insanları. Erkek farelerde farklı davranış motifleri de gözlemlenmemiş. Dişiler için seksenli yıllarda geliştirilen teori geçerli. Yaşam beklentileri daha uzun olan fareler daha pasif bir karaktere sahip. İlk kez yaşam beklentisi üzerinde etkili olan genetik bir element ve kişilik arasındaki bağlantıyı kanıtladık diyor Yannick Auclair. Bununla birlikte “Yaşam Tarihi Teorisiyle” tahmin edildiği gibi uzun ömürlü fareler çok aşırı derecede dikkatli de davranmıyorlar. Sonuçta bir farenin yiyecek bulabilmesi ve üreyebilmesi için en azından asgari ölçüde cesarete ihtiyacı var özetliyor uzmanlar. Tehlikeli yaşantı erken ölüme neden olabilir. Üstelik bu sadece insanlar için değil fareler için de geçerli. Yaşlanan dişi fareler daha az aktifler ve genç fareler kadar riske girmiyorlar. Dahası daha az yiyorlar. Yani “dingin yaşam, uzun ömür” ilkesine göre uzun yaşıyorlar. Zürih Üniversitesi davranış biyologları bu araştırma sonuçlarıyla, en azından farelerde, yaşam beklentisinin ve kişiliğin birbirine bağlı olduğunu söyleyen teoriyi kanıtla Kafa atışı beyni değiştiriyor Uzmanlar uzun yıllardan bu yana kafa atışı üzerine tartışıyor. Topa kafayla vurmak aptallaştırır mı? Amerikalı ve Alman bilim insanları bu soruyu ilk kez evet diyerek yanıtladılar. Alman radyolog Inga Koerte yönetiminde çalışan ekip bu konuda ilk kez somut belirtiler saptadı. “İncelemeleri Erken doğan bebeğe Mozart mı Bach mı? Gaz bulutlarını yutan galaksi görüntülendi Uzaktaki bir galaksinin gaz bulutlarını ne şekilde yuttuğu gözlemlendi. Bu araştırma, galaksilerin çevrelerindeki gazı yutarak Az kalori yakmak ve daha hızlı kilo almak, yetişkinler için adeta bir kâbustur. Fakat bu durum erken doğan bebekler için önemli. İsrail’de gerçekleştirilen bir araştırma, erken doğan bebeklerin Mozart’ın müziğiyle, Bach’ınkine kıyasla daha çabuk büyüdüklerini gösterdi. Klasik müziğin bebeklerin bedensel gelişimi üzerindeki pozitif etkileri aslında birçok araştırmayla kanıtlanmıştı. Fakat Tel Aviv Ichilov Kliniği bilim insanları Mozart müziğinin daha yararlı olup olmadığını kontrol etmiş. Prof.Dr. Mandel yönetiminde yapılan araştırma için, otuzuncu haftada dünyaya gelen ve ortalama olarak 1,2 kilo ağırlığında olan bebekler seçilmiş. Bebekler üç gruba ayrıldıktan sonra birinci gruba Wolfgang Amadeus Mozart’ın besteleri, ikinci gruba Johann Sebastian Bach’ın besteleri dinletilirken, üçüncü gruba hiç müzik dinletilmemiş. Bebeklere kulaklıkla dinletilmek üzere sadece ağır tempolu besteler seçilmiş ve ses 75 desibele ayarlanmış. Bebekler müzik dinlerken bilim insanları metabolizma değerlerini hesaplamak için alınan oksijen ve verilen karbondioksit miktarını ölçmüşler. Bu şekilde ortaya tamamen farklı sonuçlar çıkmış. Mozart müziğinde metabolizma hızı yüzde 9,7 azalırken, bu oran Bach müziğinde yüzde 4,5 kalmış. Üstelik de Mozart müziğinde etki çok daha çabuk ortaya çıkmış. On dakika gibi kısa bir süre içinde metabolizma hızı düşmeye başlamış. Temel metabolizma oranı olarak da bilinen bu değer, bedenin dinlenme sırasında temel fonksiyonlarını ayakta tutmak için ihtiyacı olduğu enerji miktarını açıklar. Bebeklerde temel metabolizma oranı düşürüldüğünde daha az kalori kaybediyorlar, dolayısıyla da daha hızlı kilo alabilirler diyor Mandel. Profesör Mozart müziğinin eşsiz etkisi için de bir açıklama getirdi: “Mozart besteleri için tipik olan aynı müziksel motiflerin tekrarı rahatlatıyor, bu da müziğin olumlu etki yaptığını açıklıyor.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle