17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sanatkârın Ölümü Yrd. Doç. Dr. Hacer Gülşen (İstanbul Kültür Üniversitesi) Türk şiirinin usta kalemi Cahit Sıtkı Tarancı, “Sanatkârın Ölümü” adlı şiirinde, eserleriyle insanları etkilemiş sanatkârların ölümünü şu dizelerle anlatıyor: “Gitti gelmez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrı’da kaldı. Yine Muhittin’in, “Yeni Edebiyat” adlı eserinde sanat nedir? Sorusuna aşağı yukarı Şahabettin Süleyman gibi bir cevap aradığını görmekteyiz. O bu konuda şunları söyler: “İnsanlarda heyecanı bediî (güzelliğin heyecanı) denilen hareketi ruhiyyeyi (ruhi hareketi) husule (meydana) getiren şey sanattır.” Muhittin, kitabında “art” karşılığı olarak kullandığımız sanat kelimesini, ikinci manada, yani hüner, maharet, marifet manalarında kullanırken, sanatın resim, musiki gibi çeşitlerinin tamamına da “beaux arts” karşılığı olmak üzere sanayii nefîse (Güzel sanatlar), bu sanata sahip kişiye de sanatkâr ya da hünerver (hüner sahibi ) adını verir. Muhittin, güzellik hazzını meydana getiren esere, güzel sıfatını verdiğimizi, fakat bu bakış açısından hareket ederek sanatı, güzelliğin ifadesi olarak tarif etmenin doğru olmayacağını sözlerine ekler.2 Dün olduğu gibi bugün de sanat ve sanatkâr tanımlamaları yapılmaktadır. Sanatkârların sayısının azaldığı gerçeği üzerinde ise sık sık durulmaktadır. Yahya Kemal, “bir milletin romanı şarkılarıdır” der. Bugün, bizim gerçek romanımız olması gereken şarkılarımızın çoğunun, müzik kalitesinin, olumsuz manada değiştiğini görüyoruz. Bunun bir nedeni gerçek sanatçıların yetişmemesi, sanatkârlığın sadece fiziksel bir mükemmeliyet taşımak olarak yorumlanmasıdır. Gerçeğin içte, derinde değil, dışta, şekilde aranmasıdır. Bugün sanatçı geçinen pek çok insan var. İçlerinde bunu hak edenler olduğu gibi hak etmeyenler de var. Bakın Barış Manço’nun mütevazılığına! Bir röportajı sırasında Barış Manço şu sözleri söylüyor: “Ayrıca sanatçı olduğumu da iddia etmiyorum. Geldi çattı en son ölmek. Ne bir yemiş, ne bir çiçek; Yanıyor güneşte petek; Bütün bal arıda kaldı.” Kuşkusuz gerçek sanatkârların ölümü, güzel eserin yarıda kalmasına neden oluyor. Bazen bir şiir, bazen bir şarkı, ömürden bir telin kopması gibi çalınmadan, söylenmeden yarım kalıyor. Herkesin kolaylıkla her şey olabildiği ancak sanatkâr olmakta zorlandığı zamanlardayız. Atamızın söylediği gibi: “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.” Gerçek sanatkâr, topluma bir şeyler katar, onu yönlendirir, geliştirir. Bu uğurda çok sıkıntı çekse de o, yine de vazgeçmeden yoluna devam eder. Peki, sanatkârların bütün bir ömürlerini harcadıkları sanat nedir? Sanat, bugüne kadar farklı şekillerde tanımlanmıştır. Türk edebiyatında özellikle II. Meşrutiyetten sonra yazılmış belagat kitaplarında, sanat üzerinde durulmaktadır. Şahabettin Süleyman, sanat nedir? Sorusunu “hayatı hariciyenin taklidi” (harici hayatın taklidi) olarak cevaplandırır.1 Ben öldükten sonra torunlarım ansiklopedilerde Barış Manço’yu ‘sanatçı’ diye okurlarsa, galiba sanatçı olduğum da tescil edilmiş (onaylanmış) olacak.” Bırakın bir sanatkâr olarak zaman sizin gerçek değerinizi ardınızda bıraktığınız eserlerinizle ortaya koysun. Bu açıdan geleceğe ne bıraktığınız çok önemli. Gençler bugün, bütün dertleri sallıyor, sevdiğini eziyor, kırıyor, aldatmanın tadına varıyorsa, bu toplumda artık bir şeyler iyiye gitmiyor demektir. Onlara sevgiyi, sadakati, dostluğu, vefa duygusunu sanatın büyüleyici havası içinde vermek gerekir. Aziz Nesin bir şiirinde; “İnsanlar gider şarkıları kalır. Şarkılar var, benim şarkılarım, Söyleyemem içimde kalır” der. Ne güzel söyler! Sanatkârlarımızı, yalnız öldükleri zaman değil, yaşarken de hatırlamalıyız. Onların bilgi ve deneyimlerinden faydalanmalıyız. Bir gün gönül bahçemizi terk ettiklerinde de içlerinde söylenmedik tek bir sözleri, tek bir şarkıları kalmadan gitsinler. Ama her söylenişinde sözleri ve şarkıları, güzel eserleri, bizlere, onları hatırlatsın. Barış Manço’nun bir şarkısında söylediği gibi ; “Gözlerimde son bir bulut Gülpembe Hâlâ hep seni arar, seni bekler Gülpembe” 1 Şahabettin Süleyman, “Sanat Nedir?”, Sanat ı Tahrîr ve Edebiyat, İstanbul 1329, s. 3, 4 2 Muhittin, Yeni Edebiyat, İstanbul 1330, s.8 14 Türkiye’de Işık Kirliliği çalışmaları Dış aydınlatmada, yani kamunun ortak kullanım alanlarında yapılan aydınlatmada, gerektiğinden fazla ve yanlış yönde, yanlış zamanda ışık kullanılmasına ışık kirliliği diyoruz. Türkiye’de ışık kirliliğinin çevresel ve kültürel etkisini ve ekonomik boyutunu değerlendirebilmek için, İstanbul Kültür Üniversitesi Fizik Bölümü’nde “Türkiye’de gece gökyüzü parlaklığının ölçülmesi” başlıklı bir araştırma projesi yürütülmektedir. CBT 1374 15 / 19 Temmuz 2013 B u p r o j e nin amacı Türkiye’de seçilmiş yerleşim yerlerinde (şehirler, kasabalar, köyler), seçilmiş “karanlık” yerlerde, astronomi gözlemevlerinde ve milli parklarda, doğal yaşam alanlarında geceleyin gök parlaklığını ölçmek ve bu ölçümleri yıldızlı gecelerin doğal gök parlaklığı ile karşılaştırmaktır. Ayrıntılar için projemizin internet sitesine (www.isikkirliligi.org) bakılabilir. Ölçüm sonuçları bu sitede bir veri tabanında toplanmakta ve etkileşimli Türkiye haritasına işaretlenmektedir. İplik kurtları uzayda daha uzun yaşıyor Uzayın yerçekimsiz ortamında bulunmak, iplik kurtlarını dünyadaki hemcinslerinden daha uzun ömürlü kılıyor. Sadece 9 gün yörüngede kalan kurtçuklarda bile, yaşlanmayı hızlandıran bazı genlerin etkinliği yavaşlamış. Sonuçlar uzaydaki özel koşulların bir organizmayı genetik olarak etkilediğini gösteriyor. Scientific dergisindeki yazıda uzaydaki koşulların yaşlanmayı yavaşlatabileceğinden söz ediliyor. Fakat etkinin gerçekten de yerçekimsizliğe mi yoksa örneğin yüksek ışın gibi diğer çevre faktörlerine mi dayandığı kesin olarak açıklanamıyor. Uzay uçuşlarından, yerçekimsizliğin çeşitli fizyolojik bozukluklara ve denge duyusunun bozulması veya kas ve kemik erimesi gibi hastalıklı değişimlere neden olduğu biliniyordu diyor Tokyo Metropolitan Gerontoloji Enstitüsü’nden Yoko Honda. Ancak eksik olan yerçekiminin, bir organizmanın yaşlanması ve ömrü üzerindeki etkisi yeni bir bilgi. Sonuç, sadece araştırmalar için değil astronotların gelecekteki uzun süreli uzay misyonları açısından da ilgi çekici.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle