Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bellek tazeleme; ama güncel: B 20’sini yitirmiş. Ancak iki yıl sonra, 1930’da oyların yüzde 18’den çoğunu almış, 6,5 milyona yakın seçmen 107 vekili Reichstag’a Son yıllarda nedense sürekli bir film, bir oyun, bir kişi, bir kuram, bir de tam göndermiş. İki yıl daha geçmiş Türkçe çevirisiyle etki gözümün önünde canlanıp, beynimin kıvrımlarında ve 1932’de 13,7 dönüp duruyor: Film, Sıradan Faşizm; oyun, sinemaya da uyarlanan Cadı milyon Alman Kazanı; kişi Pastor Martin Niemöller; kuram, Kırık Camlar Kuramı; etki de, “NSDAP” deDavid Dunning Justin Kruger Etkisi... Önce Sıradan Faşizm... miş, oyların Tunç Tayanç yüzde 37,4’ü Reichstag’da elleğim beni yanıltmıyorsa, 1960’lı yılların ikinci 230 sandalye kazandırmış. Bir yıl sonra oy verenler 17 yarısında, Ankara’da, Fransız Kültür Merkezi’nde, milyonu geçmiş, yüzde 44’e yaklaşmış, sandalye sayısı da Sinematek sayesinde tanıştımdı Sıradan Faşizm’le. 288’i bulmuş. Yani, kimse kalkıp da, NSDAP’nin ve Özellikle İkinci Dünya Savaşı öncesinin “sıradan elbette Hitler’in iktidara gelişinin “demokrasi dışı” ya olayları”nın savaş sonrasında, 1950’li, 1960’lı yıllarda da “antidemokratik” olduğunu söyleyebilecek bir durumyinelenmesini hiç unutamadım. Sonra birkaç kez daha da değil... izledim. “Kaz adımı yürüyüşler” ve “kartalın pençeleri” ile Sovyet sinemacısı Mikhail Romm, Üçüncü Reich’ın Üçüncü Bölüm biter. arşivinin yanı sıra Hitler’in özel film arşivi, SS subaylaDördüncü Bölüm’de, o tarihlerde “sona ermekte olan” rının çektiği özel filmler, Sovyetler Birliği ve diğer kimi bir dünyayı yönetenlerin, örneğin İngiltere, İspanya, ülkelerin devlet arşivleri gibi kaynakları da kullandığı Norveç krallarının, Hollanda kraliçesinin güler yüzlü göfilmiyle, yalnızca Almanya’da Nazizmin 1930’larda başrüntülerini, otomobil yarışları, jazz ve fokstrot, güzellik layan yükselişini ve Savaş ile birlikte gelen çöküşünü anyarışması, akrobatlar, bandomızıka, birbirleriyle dövüşen latmakla kalmıyor. Daha önemlisi, “faşizm” denen olakadın boksörler vb kitleleri “aymazlığa iten” görüntüler yın oluştuğu koşulları sergiliyor, sıradan, küçük, önemsiz izler. Böyle bir ortamda faşizm kol gezgörülen olaylarla, tehlikeli hoşgörülerle, mektedir... gündelik ilgisizliklerle, yerine getirilmeÜçüncü Reich, Beşinci Bölüm’ün yen görevler ve kaçınılan sorumluluklarkonusudur; ünlü “meşaleli yürüyüşler”; la nasıl palazlandığını, sıradanlaştığını da ister komünist, ister sosyal demokgösteriyor. rat olsun, “Hitler’den farklı düşünen Film “Moskova’danve Varşova’dan inherkes”in sindirilmesi, bir şekilde san manzaraları” ile başlar; sınav sonuçla“bertaraf edilmesi”; meydanlarda, hele rını endişeyle bekleyen gençler; sonuçlar üniversitelerde Tolstoy’dan Voltaire’e açıklandığında yüzleri gülen gençler; “bekadar değişik dünya yazarlarının, nim annem dünyanın en güzel annesidir” Thomas Mann’dan Heine’ye birçok diyen, bu güzelliği resme döken çocuklar; Alman yazarın imzasını taşıyan kitap“benim çocuğum dünyanın en güzel çocuların “şehvetle” ateşe atılması, yakılğudur” diyen anneler... ması... Ve dış ses: “Führer’i sevmiyorsanız bundan ötürü Ansızın bir kurşun sıkılır; çocuğu kucağında bir anne yargılanabilirsiniz!” yere düşer. Sonra Nazizmin kurbanı olan “o güzel anneSoyun eski Yunan’a dayandırılmaya çalışılması, kafaler” ile “o güzel çocuklar”ın cansız bedenleri, tel örgüler, tası hesapları vb. Altıncı Bölüm’de işlenir. Aryan ırkını artık müzeye dönüşen toplama kampları, oralarda sergisürdürmek “ve elbette dünyanın tek hâkimi yapabilmeklen tonlarca kadın saçı, bacak protezi, çocuk lazımlığı... için RdK (Reichsbund der Kinderreichen Reich’ın BüVe “Deutschland über Alles”... yük Aile Birliği) ‘nin önerisi “en az dört çocuk”tur... Ardından isteri krizine tutulmuş bir biçimde Nazi selaYedinci Bölüm’de “tek halk, tek imparatorluk, tek mıyla Hitler’i selamlayan Almanlar görünürler; “bunlar önder”in nasıl pekiş(tiril)diği görülür: Ortak çorbaya kada insandı, öyle sanıyorlardı” der dış ses: “Birey bir hiçti, şık sallayanlar; Krupp’un desteği ve işbirliği yapması; Nayüz binler, milyonlar bir şey ifade ediyorlardı” diye sürer zizmin ekonomik programı; “stratejik” önemi olan otoanlatım. yolların yapımı ve temel atma törenleri, Sanayi Fuarı’nda İkinci Bölüm’de Mein Kampf ’ın özel baskısının yapılsergilenen denizaltılar, tanklar... Ve gene o dış ses: “Hitler ması gösterilir. Sonra Üçüncü Bölüm’de “açıkgöz demabağırarak konuşur; çünkü halk bundan hoşlanıyordur!” gog” Adolf Hitler görünür beyaz perdede. “Herkes için “Bana güç veren aydınlar değil; işçi ve çiftçi sınıfına refah” vaat eder. Kitleler haykırırlar: “Sieg Heil!” Yavaş dayanıyorum” der, “bitip tükenmeyen güzel sözler hayavaş SA’lar (Sturmabschütze Fırtına Bölükleri) oluşur, zinesi” olarak tanımlanan Hitler Sekizinci Bölüm’de; sokağa egemen olmaya başlarlar. “İşçi” ile uzaktan yakın“parti benim”dir artık... Perdede yalnız da değildir Hitler; dan bir ilgisi olmasa da adı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi İtalya’da “Duce” çığlıkları arasında Mussolini vardır ve Partisi (NSDAP Nationalsozialistische Deutsche Arbeikimin kimi taklit ettiği iyice karışıktır; aslında ikisi de terpartei) olan parti ve Hitler yükselişe geçerler. Hin“iç içe”dir... denburg Cumhurbaşkanı’dır; büyük sermaye, Hitler’in Dokuzuncu Bölüm, gücünü “aydınlar”dan almasa da, “şansölye” yapılması karşılığında iki milyon Alman Mar“arada sırada parmak sallayarak korkutulması gereken kı önerir. aydınlar”, aktörler, ressamlar, yontucular, bilim insanları Burada filmi izlemeyi durdurarak NSDAP’nin seçimbirbiri peşi sıra ve süklüm püklüm arzı endam eylerler. lerdeki durumuna bakarım: 4 Mayıs 1924’de, iki milyo“Yoz sanat”tan söz edilse de, Marika Rökk, “Swing from na yakın kişinin oy verdiği NSDAP oyların yüzde 6.5’ini Berlin”de “oryantal” yapar; ama Marlene Dietrich “Nazi alarak Reichstag’a 32 vekille girmiş. 1928’de aldığı oy karşıtı”dır ve ABD yurttaşlığına geçer. yarıdan çok azalmış, Reichstag’daki sandalyelerin de Sıradan Faşizm CBT 13743 / 19 Temmuz 2013 “Bizler sana aidiz!” Onuncu Bölüm’de, “Nazi ideolojisi” ile yetişen gençler böyle haykırırlar: “Bizler sana aidiz!” Abece kitapları, “Frida ve Frieda Hitler’i selamlarlar: Heil Hitler!” ve “SA’lar yürür, bayrağı selamlarız” diye başlar. On yaşına gelip de “Hitler Gençliği”ne katılanlar yemin ederler: “Führer’imizi simgeleyen bu kan rengi bayrak altında, bütün enerjimi ve gücümü ülkemizin kurtarıcısına, Adolf Hitler’e adamaya ant içerim. Onun için canımı vermeye hazırım.” On Birinci Bölüm’de “Bir başka Almanya” daha vardır: “Alman işçi sınıfı”. 1920’lerdeki gösterilerde “faşizm açlık ve savaş demektir” pankartları altında yürüyen işçi sınıfı zamanla parçalanmış, NSDAP’nın SA’ları ile sokak çatışmalarına giren Kızıl Cephe 1932’de yasaklanmıştır. Gene o dış ses: “Alman halkı kandırıldı; Hitler’e alıştırıldı...” “Sen bir hiçsin; halkım ise her şeydir.”/ “Geniş halk kitlelerine bir kadına hitap eder gibi sesleneceksin; çünkü o zaman severek ve isteyerek bir güce boyun eğerler.” / “Basit insani duygulara seslen.” / İnsanlar “geri zekâlı ve tembeldir; ne okumayı, ne de düşünmeyi severler.” Hitler’in “propaganda felsefesi”nin arka planı böyle dile getirilir On İkinci Bölüm’de. On Üçüncü Bölüm’de önce Avusturya “ilhak” edilir, sonra Polonya’ya girilir: SAVAŞ On Dördüncü Bölüm’de Alman askerleri Sovyetler Birliği topraklarındadır. İnsanı insanlığından utandıran görüntüler birbirini izler: Asılmış çocuklar, kadınlar; yanlarında gülerek fotoğraf çektiren Alman askerleri; ceplerinden asılmış insanların fotoğrafları çıkan Alman askerleri; “toplu kıyım”, “tecavüz” ve şiddetin her türlüsü. Getto’da yaşam; gaz odaları; tam bir “toplu histeri” ya da “cinnet” durumu: Olan bitenden habersiz olduğu söylenen Almanlar gözyaşları içinde Hitler’i selamlarlar: “Sieg Heil!” Arada, idam sehpasında, boynunda yafta sallanan bir Alman görünür: “Ben hayır dedim! Ben vatan hainiyim!” On Beşinci Bölüm, ölen Sovyet askerlerine bir tür ağıttır: “Faşizmin dünyanın hiçbir yerinde bir daha yer almayacağına inanıyorlardı.” Acaba? ... ve Savaş sonrasında Berlin ile Paris’ten kareler: Ne savaşı, ne de faşizmi bilen, onlar güzel yaşasınlar, gülüp eğlenebilsinler diye ödenen milyonlarca bedeli bilmeyen, anımsamayan dünün çocukları. İlk izlememden bu yana aklımdan çıkmayan 1930’ların ortamının 1950’li, 1960’lı yıllarda yinelenmesi: Akrobatik gösterilerin yapıldığı otomobil yarışları; bir modern resmin yapılma süreci; monokini; Batı Almanya’da erkeklerin vücut, kadınların güzellik yarışması ve ABD’de denizcilerin “şiddet” üzerine kurulu eğitimleri... Üzerlerine gamalı haç karalanmış Musevi mezarlıkları, Almanya’da, İsveç’te, İngiltere’de ve dünyanın başka yerlerinde, kollarında gamalı haçlı pazıbent, önlerinde gamalı haç bulunan bayrakla yürüyen faşistler, Nazi hayranları; ABD’de “Rudolf Hess’e özgürlük”; silah tekelleri; roketler ve yığınla yeni silah... Gene çocuklar, ellerinde oyuncak tüfeklerle “askercilik” oynayan çocuklar ve bir öykü: “Tavuk bir yumurta yumurtlamış, hem de altın bir yumurta. Büyükbaba kırmaya çalışmış, kıramamış; büyükanne kırmaya çalışmış, kıramamış. Fare geçerken kuyruğu çarpmış, yere düşen yumurta kırılmış. Büyük baba ağlıyor; büyük anne ağlıyor. Tavuk, ‘ağlama büyük baba, ağlama büyük anne diyor; “ben yine yumurtlarım! “ Filmle birlikte “Sıradan Faşizm”in değil, “yazma eylemi”nin de sonuna geldim; ancak bir önerim var: İnternette biraz dolaşın, Zeynep Oral’ın 16 Nisan 2005’de Cumhuriyet’te yayımlanan “Sıradan Faşizm” başlıklı yazısını bulun. Hitler’e ve izleyenlere/öykünenlere inat: Hem okuyun, hem düşünün... Yetmez: Google’da “Ordinary Fascism” yazın; karşınıza çıkan kareleri izleyin ve özellikle de bugünlerde bir kez daha düşünün... DEMOKRASİ