Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ları okuyan insanlar genellikle bilgi kaynağını kontrol etmedikleri için ifadenin veya makalenin o konu hakkında söylenen yegâne şey olduğunu sanırlar. Aynı gazeteler ileri bir tarihte bu makaledeki ifadeleri yalanlasa bile atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Bir bütünün içinden yalnızca komployu destekleyen bilgileri ayıklayıp çıkartmak Bir bütünün içinden yalnızca işine gelenleri seçmek aslında insanları kandırmaktan başka bir şey değildir. Ne var ki bu, en sık başvurulan yollardan biridir. Bilgi yığını içinden yalnızca teoriyi destekleyenleri seçmek, diğerlerini göz ardı etmek çok etkili bir siyahtır. Büyük bir titizlikle seçilen malzeme, bir bütünmüş gibi sunulduğu zaman, insanlar komplo teorisinin kanıtlarla desteklendiği yanılgısına kapılırlar. Bu taktik, en fazla 11 Eylül komplo teorilerinde kullanılmıştır. Saldırının devlet organları tarafından tertiplendiği iddiasını ortaya atanlar, kendi teorilerini destekleyen fotoğraf ve yazıları kullanarak, tersini savunanları görmezden geldiler. Teorilerini böyle bir temele dayandıran komplocuların dürüstlükle hiçbir ilgileri yoktur. maz. Bunun üzerine teorisyen gözlemcinin bilgisizliğinden yararlanarak “o şeyi” delil olarak sunar. Bu tümüyle bir mantık hatasıdır. Açıklanamayan “bir şeyden” sonuç çıkartmak doğru değildir. Buna en güzel örnek sihirbazların başvurduğu hilelerdir. Sihirbaz gösterisini yaparken, bazı şeyleri nasıl yaptığını anlamazsınız; ancak bir kişi hilenin içyüzünü anlatınca bu kadar basit bir noktayı gözden kaçırmış olduğunuz için kendinize kızarsınız. Rastlantı etkisi Komplo teorileri dünyasında rastlantı diye bir şey yoktur. Her şey bir nedene bağlı olarak ortaya çıkar ve her şey bir şekilde bir şeye bağlantılıdır. Örneğin 11 Eylül olaylarında bazı politikacılar, çarpan uçaklara yapmış oldukları rezervasyonları iptal etmiş olabilirler mi? Komplo teorisyenleri böyle bir rastlantıyı kabul etmez; mutlaka bu iptaller ile terör eylemleri arasında bir ilişki olmalıdır. Olasılığı çok düşük rastlantıların bile ortaya çıkması olanaksız değildir. Fakat komplo teorisyenleri olması en muhtemel rastlantıları bile rastlantı olarak kabul etmezler, bunları kanıt olarak sunmaya çok meraklıdırlar. Pareidolia: Belirsizliklerden kanıt çıkartmak Bilim insanlarını yanıltarak taraf tutmalarını sağlamak Bilim insanları da insandır; dolayısıyla hata yapabilirler. Örneğin bir bilim insanı da yanlış bilgileri doğru sanabilir ve doğru sandığı bu bilgileri gönül rahatlığı ile savunabilir. Fakat bilim, tek bir bilim adamının doğruları üzerine inşa edilmez. İşte bu nedenle bilimsel süreçler hakem değerlendirmesinden (meslektaş tarafından değerlendirme/gözden geçirme) geçerler. Bilim insanlarından biri hata yapmış olabilir; 10 bilim insanı hata yapmış olabilir; hatta 100 bilim insanı hata yapmış olabilir, ancak ortaya atılan tez bir hakem kuruluna sunulup, bilim topluluğu tarafından incelenirse, hatanın gözden kaçma olasılığı büyük ölçüde azalır. Hata varsa, birisi, bir yerde büyük bir olasılıkla bu hatayı fark edip sorgular. Böylece hatadan bütün bilim insanları haberdar olur. Bu durumda itirazlar dikkate alınır ve tartışılır. Orijinal iddia yeniden gözden geçirilir. Sonuç olarak hiçbir bilimsel hipotez hakem kurulunun görüşü alınmadan bilim dünyasında kabul görmez. Bazen bir komplo teorisyeni, doktora derecesine sahip bir bilim insanını ortaya attığı komplonun doğruluğuna ikna edebilir. Bilim adamı doğruluğuna inanmış olduğu bu senaryoyu çevresine yeterince duyurursa, teorisyen, komplosunun doğruluğunun kanıtı olarak bilim insanını referans gösterebilir ve iddiasını şöyle savunabilir: “Aralarında Prof. Dr. xxxx’in de bulunduğu çok sayıda bilim insanı, resmi açıklamaların doğru olduğunu kabul etmiyor.” Burada “Prof. Dr.” oldukça saygın ve güvenilir bir referans olarak sunularak, insanların kafasındaki kuşkular giderilmeye çalışılır. Hayal meyal, belli belirsiz bir uyarının net ve kesin bir görüntü veya ses olarak algılanması. Örneğin bulutları bazı şekillere benzetme, Mars yüzeyinde surat, ağaç görmek vb. Bu olgu klinik durumlarda, kişinin iç dünyasını anlayabilmek için psikiyatri tarafından kullanılır; hepimizin bildiği rorschach mürekkep lekesi testi gibi. Pareidolia beynimizin örüntü (pattern) algısının yan etkisidir. Görsel ve işitsel algılarımız büyük ölçüde örüntü algısına dayanır. Bunun sayesinde farklı kişiler, farklı ses ton larında, farklı hızlarda ve farklı aksanlarda bile konuşuyor olsa konuşulan dili anlayabiliriz. Benzer şekilde nesneleri, daha önce hiç görmediğimiz renklerde ve az da olsa farklı şekillerde bile olsa tanıyabiliriz. Bu sayede insanları tanırız ve diğerlerinden ayırt ederiz. Bu o kadar önemli bir olgudur ki, örüntü tanıma becerisi olmadan hayatta kalmamız mümkün değildir. Örüntü tanıma büyük ölçüde deneyimlerimize bağlıdır. Ayrıca bağlam da çok önemlidir. Bir bağlamı tanıdığımız an, belirli bir beklenti içine gireriz. Örneğin bir kitabı açtığımız zaman içinde yazılar ve resimler olmasını bekleriz. Bu beklenti olgusu “Backmasking” denilen bir tür gizli mesaj verme tekniğinde geçerlidir. Bu mesajlar müzik parçasını normal olarak dinlerken algılanmazlar. Fakat ses dosyası aynı hızda ters çevrilerek dinlendiği zaman mesaj ortaya çıkar. Profesyonel bir kayıt tekniğidir. Eğer eseri tersinden çalarken herhangi bir beklenti içinde değilseniz yalnızca anlamsız bir gürültü duyarsınız. Ancak insanlar varolmayan bir şeyi algıladıklarını sanarak örüntü tanıma sistemlerini aldatırlar. İşte komplo teorisyenleri de pareidolia denilen olgudan büyük ölçüde yararlanırlar. insanları örüntü olmadığı halde, bir örüntü gördükleri yönünde kandırırlar. Ve bu örüntüyü de bir kanıt olarak takdim ederler. Kanıt olarak sunulan fotoğrafları yanlış yorumlamak Komplo teorisyenlerinin en sık başvurduğu yöntemlerden biri olayla ilgili fotoğrafları inceleyerek görüntüleri amaçları doğrultusunda yorumlamalarıdır. Fotoğrafın en önemli özelliği görüntüyü yanlış değerlendirmeye açık olmasıdır. Gerçek olayda var olan ayrıntılar fotoğrafta görünmeyebilir ve buna bağlı olarak ortaya farklı bir görüntü çıkabilir. Bu nedenle pek çok adli vakada fotoğraflar kanıt olarak kabul edilmez. Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: http://warp.povusers.org/grrr/conspiracytheories.html http://people.howstuffworks.com/conspiracytheory.htm http://www.huffingtonpost.com/johncook/conspiracytheorists Dünya göstergeleri Rüşvet ve hırsızlık hangi ülkede, ne düzeyde? Yolsuzlukla mücadeleye liderlik eden küresel bir sivil toplum örgütü olan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency InternationalTI) yeni bir araştırması dünyada rüşvet ve yolsuzluğun hangi bölgelerde daha yaygın olduğunu araştırdı. Araştırmaya göre her dört kişiden biri geçen yıl vergi, sağlık, polis, tapu ve diğer kamu hizmetleri için rüşvet verdiğini açıklamış. Rüşvetin, Afrika ve Ortadoğu gibi dünyanın geri kalanına göre daha yoksul ve kötü idare edilen bölgelerinde daha yaygın olduğu görülüyor. Rüşvetin en yoğun olduğu ülkelerin başında Sierra Leone (% 84), Liberya (% 75) ve Yemen (% 74) geliyor. Kamu araştırmasına katılan insanların üçte biri polise rüşvet verdiğini açıklıyor. Bu da kamu hizmetlerinde en fazla rüşvet verilen kurumun polis olduğunu işaret ediyor. Sierra Leone, Liberya ve Nijerya’da polise rüşvet verenlerin oranı dörtte üçe ulaşıyor. Rüşvetin nedenleri ülkeden ülkeye değişiyor. Bangladeş, Ürdün ve Kamerun’da görüşleri alınan insanların yarıdan fazlası kamu hizmetlerinden yararlanmanın tek yolunun rüşvet olduğunu belirtiyor. Endonezyalılar ise rüşvetin süreci hızlandırdığını söylüyor. Gürcistan, Doğu Avrupa, Japonya ve Güney Kore’de yaşayanlar rüşveti minnettarlık belirtisi olarak verdiklerini belirtiyor. Genel olarak dünyada 70 ülkenin vatandaşı yolsuzluğun son iki yıl içinde giderek arttığına inanıyor (2. Harita). Ancak ilginç bir şekilde Ruanda, Güney Sudan ve Sırbistan’da rüşvet ve yolsuzlukta azalma izleniyor. Bu araştırmaya göre Türkiye’de rüşvet verme oranı %21 civarında ve yolsuzlukta artış görülüyor. http://www.transparency.org/gcb2013 Komplo teorilerinin tartışıldığı ortamlarda “cehalet” sözcüğü hakaret içeren bir tanım değildir; yalnızca bir şeyi bilmemeyi işaret eder. Başka bir deyişle cehalet etkisi, görünür bir açıklaması olmayan “bir şeyi” ön plana çıkartırken kullanılır. Açıklaması olmayan “o şey” artık bir kanıt olarak sunulur. Komplo teorisyeni olayla ilgili kaynak malzemenin içinde bir ayrıntıyı işaret eder. Gözlemci konu hakkında bilgisi ve uzmanlığı olmadığı için bir açıklama yapa CBT 1374 13 / 19 Temmuz 2013 Cehaletin etkisi PSİKOLOJİ