26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dünya göstergeleri Kitap Siyaset felsefesinin bu önemli kavramı bizde demokrasi kültürü açısından ayrı bir değer taşımaktadır. Hırvatistan AB’nin 28. ülkesi Hırvatistan 1 Temmuz tarihinden itibaren Avrupa Birliği’nin 28. üyesi oldu. Slovenya’dan sonra AB’ye katılan ikinci Balkan ülkesi olan Hırvatistan’ın ekonomisi daha çok “GIIPS” grubu denilen, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve İspanya’dan oluşan Akdeniz ülkeleri grubunun ekonomilerine benziyor. Yüzde 17’lerde seyreden işsizlik oldukça yüksek ve işsiz gençlerin oranı ise % 52’lere tırmanmış durumda. 2008 yılından bu yana ekonomileri % 13 dolayında küçülmekle birlikte bu yıl % 1’lik bir büyüme bekleniyor. Hırvatistan’ın 4.4 milyonluk nüfusu pek çok Avrupa ülkesinin nüfusundan daha yoksul. Kişi başına düşen GSMH, AB ortalamasının üçte ikisi civarında. Ancak Hırvatistan hükümetinin kasaları benzer zorluklarla mücadele eden diğer ekonomilere göre daha iyi durumda. Borçları daha az ve bütçe dengeleri gelecek 5 yıl içinde iyiye gidecek gibi görünüyor. AB, büyük bir olasılıkla Balkanlar’da büyümeye devam etmeyi planlıyor. Karadağ ile müzakereler bir yıl önce başlamış durumda; Sırbistan ile de gelecek ocak ayında başlaması düşünülüyor. Kamusal alan ve sınırları yapılan bir araştırmasına göre dünyanın en işlek kimi okyanusları, çoğunlukla kötü hava koşulları nedeniyle meydana gelen ve iklim değişikliğine bağlı olarak artması beklenen, deniz kazalarının da en yoğun yaşandığı yerler. Güney Çin Denizi ve Doğu Hint Adaları, Doğu Akdeniz ve Karadeniz, Kuzey Denizi ve Britanya Adaları’nın 19992011 yılları arasında deniz kazalarının en çok yaşandığı bölgeler olarak kayda geçtiği belirtiliyor. Bu süre içinde yaşanan 293 kazanın dünya üzerindeki mercan kayalıklarının yüzde yetmişinden çoğunun barındığı Güney Çin Denizi’nde meydana geldiğine dikkat çekiliyor. Söz konusu bölge denizlerinin biyoçeşitliliğiyle tanınıyor. Dünyanın En Tehlikeli Alternatif Enerji: Temiz Okyanusları Belirlendi Hidrojen İçin Daha Southampton Solent Üniversitesi tarafından “Havalı” Bir Yöntem Biyoetanol endüstrisindeki ilerlemeler sayesinde geliştirilen “etanol buhar düzeltimi” adlı bir yöntem yakıt pili araştırmacılarına yepyeni olanaklar sunuyor. Yöntem biyoetanolun özel katalizörler varlığında ayrıştırılması suretiyle araçlardaki yakıt pili sistemlerinin içinde doğrudan hidrojen gazı (H) üretilmesine olanak tanıyor. Bu da, alternatif enerji ve ulaşım için halihazırdaki yakıt aktarımı altyapılarından yararlanabilecek bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Şimdilik etanol buhar düzeltimi yönteminin önündeki en büyük engel, çoklu tepki yolaklarının yakıt pili zarlarına zarar veren zehirli karbon monoksit (CO) yan ürünleri üretmesi. “Türkiye’de Kadının Durumu” yazısına düzeltme Geçen hafta (sayı 1372) kapak konumuz olan “Türk Kadınının Durumu” başlıklı Prof. Esin Ergin’in yazısında bizden kaynaklanan bazı hatalar oldu. Yazı içinde adı geçen Şekil 1, programlar arasında uyumsuzluk nedeniyle, sayfaya çekilirken gözükmediği için basılamamıştı. Şekil 1’i burada veriyoruz. Sayfada yer alan “Türkiye’de 15+ yaş kadın nüfusunun eğitim durumu 2012 TÜİK” başlıklı şekil, Şekil2 olarak adı konmalıydı. Orta sayfa sağ alttaki şeklin, “Şekil 3, AB’de Kadın İstihdam Oranları – 2011” şeklinde başlıklandırılması ve “erkekkız” ayrımının “erkekkadın” olması gerekirdi. Düzeltir, özür dileriz, hem Esin Hoca’dan hem okurlardan.. ŞEKİL: 1 CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE EKONOMİK BÜYÜME Kaynak: A. Morrison, d. Raju, N. Sinha, (2007) World Bank, Gender Equity, Poverty and Economic Growth, Policy Research Working Paper 4349, s.2. CBT 13739 / 12 Temmuz 2013 Kamusal alan neresidir, sınırları nelerdir, demokrasi açısından önemi nedir? Bu ve benzeri sorulara yanıt arayanlar için Nazım Onat’ın Hannah Arendt ve Jurgen Habermas’ın yaklaşımlarına eğilen bu çalışma iyi bir başvuru kitabı olma özelliğini taşıyor. Kamusal alan ile özel alan kavramlarının çözümlemesini yapan kitap üç bölüm ve sonuç tan oluşuyor. Birinci bölümde tarihsel bir kategori olarak kamusal alanın kavramlaştırılması üzerinde duruluyor. İkinci bölümde Arendt in cözümlemeleri ve sınırlandırması, üçüncü bölümde de Habermas ın görüşleri ortaya konarak sonuçta Aristoteles in buna ilişkin belirlemeleri ile Rousseau nun genel irade kavramı, ayrıca insan hakları, yurttaşlık hakları açısından kamusal alanın nasıl oluşturulacağına ilişkin görüşlere yer veriliyor. Genel gözetime herkesin denetimine açık olanla/olması gerekenle, yaşam alanı/mahrem alan ayırımının incelikle yapıldığı bölümcede “Bir toplumda var olan kamusal alanın genişliği veya sınırları söz konusu toplumdaki düşünce, ifade,topla nma,örgütlenme,tanınma ve insan hakları özgürlüklerinin gelişmişliği ile “ ilgisi nedeniyle kamusal alan kavramının siyasal bir içerik taşıdığının altı çiziliyor. Bu bölümde Ackermanı ın “Liberalizm belli türden iletişim kısıtlamalarına dayanan bir politik kamu diyalogu kültürüdür.Liberalizmdeki iletişim kısıtlamalarının en önemlisi tarafsızlıktır,“ alıntısı günümüzde tarafsızlık adına yapılan perdelemeyi, medyamızın “olağan şüphelilerini” işaret ediyor. Biat medyasının durumunu ise okura bırakıyor. Çünkü Aristoteles , kamusal alanı siyasetin yapıldığı yer olarak tanımlarken şehir plancısı Hippodamos u, haz yaşamı siyaset yaşamı ve theoria yaşamı üçlemesinde siyaset yaşamı için alanların önemini bilerek kentleri planladığı için övüyor. Bizim kentlerimizde alanları yok etmek için çırpınan kimilerinin “siyasal canlı olan yurttaşın “ canına okumakta pek ustaca davrandıklarını düşünmeden edemiyoruz. Doğaldır ki “Ustalık “larının öteki eylemlerinden sadece biri olarak. İnsan değerleri amaçlarına uygun etkinliklerin, kamusal alanın sınırlandırılmasındaki önemi, neyin kamusal alan içinde sayılması gerektiği konusunda da başka bir ip ucu veriyor okura. İonna Kuçuradi den yapılan alıntı ile “ Kamusal alanda Mucize Özünal; Yazar, Hukukçu gerçekleştirilen yurttaş etkinlikleri bize insan değerlerini sunar “ dedikten sonra günümüz Türkiyesinde kimi eylemlerin değerlendirilmesinde bize ışık tutuyor. Kamusal alanın tümüyle şiddetten arınmış bir yerde ancak var olacağı belirlenimi, gaz ve cop bayramlarının demokratik (!) özünü de belirliyor. Yazar ırk etnik yapı din temellendirmelerinde siyaset yapmanın çelişikliğini, özellikle Arendt ile ilgili bölümcede yazırın da belirttiği gibi Betül Çotuksöken’in çizdiği, dış dünya düşünce dil çerçevesi bağlamındageliştirilen kavramların apaçıklığıyla doğrudan gösteriyor. Kısaca söylemek gerekirse yurttaşlık bilgisi, sorumluluğu konusunda kendisini geliştirmek isteyen bütün okurların okuması gereken bu küçük kitap parlak bir ışık yakıyor zihnimizde. İnsan hakları ve demokrasi açısından, yoksulluğun en büyük insan hakkı ihlali olduğu ülkemizde daha ne çok iş edim eylem ve özveriye gereksinim olduğunu ortaya koyuyor. Durakistanbul yayınlarından çıkan kitap 0555 399 0363 telefondan da edinilebilir. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü Abdullah Özkucur Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, 2013 2. Baskı, 596 sayfa Köy enstitüleri gerçeği sürüyor. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Abdullah Özkucur’un daha önce yayınlanan Hasanoğlan Köy Enstitüsü adlı kitabının genişletilmiş ikinci baskısını yayınladı. Özkucur, Çifteler Köy Ensti tüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirmiştir. Bu kitap, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün felsefesini, eğitimöğretim çalışmalarını ve kurtuluş destanını anlatıyor. 596 sayfalık bu kitapta ayrıca köy enstitülerinin kurucusu İ. Hakkı Tonguç ve enstitülerde yöneticilik yapmış Ferit Oğuz Bayır, Rauf İnan, Hürrem Arman, Nazif Evren, Hamit Özmenek ve Fakir Baykurt’tan yazara gelen mektuplar da vardır. Köy enstitüleri, sadece köyü canlandırmak değil, aydınlanma devrimini halk katmanlarına ulaştıran kurumlardı. O nedenle köy enstitüleri yayınları sürüyor ve sürecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle