17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Jeomorfolog nasıl yetiştirilebilir? Emrullah Güney Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı [email protected] Prof. Dr. Celal Şengör’ün, Prof. Dr. İlhan Kayan’ın JEOMORFOLOJİ, JEOMORFOLOG konusunda yazdıklarını paylaşım sitelerinde meslekdaşlarımıza duyurduk. Her iki yazı da yurtiçinden ve yurtdışından ilgiyle izlendi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi DTCF’yi bitirdiğimiz zaman kendimizi “jeomorfolog” zannediyorduk. MTA Enstitüsü’nde çalışırken bu unvanın ciddiye alınmadığını gördük. MTA’da jeolog, maden mühendisi, jeoloji mühendisi, topograf, sondajcı önemliydi ama bir coğrafya mezununun yapabileceği iş yoktu. Kaldı ki, 6 ay teorik 6 ay pratik olmak üzere bir “yüksek” prospeksiyon kursundan geçtikten sonra prospektör olarak göreve başlamıştık. Lise mezunları da aynı unvanla çalışıyorlardı ve biz fakülte mezunu olarak ek bir üstünlüğe sahip değildik. Coğrafya bölümü mezunları jeomorfolog unvanı taşıyabilir mi? Amacı öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültelerinde bazı coğrafya mezunlarının da istemleri sözkonusudur: “Hocam, bize de jeomorfolog unvanı verilsin!” Hayır, bu kadar basit değil. Fırat Üniversitesi’nde coğrafya asistanı iken jeomorfolog unvanı olduğuna inanan iki kişiydik. Ben ve Sadettin Tonbul. (Şimdi Prof. Dr.) Bu durum, Heidelberg Üniversitesi’nde doktora yaparak gelmiş olan Hilmi Karaburun’un tepkisini çekiyordu. Bir Ankara yolculuğundan sonra Elazığ’a “jeomorfolog” olduğuna dair bir belgeyle döndü ve bize sürpriz yaptı. DTCF’de bizleri anlatınca, rahmetli Prof. Dr. Cevat Rüştü Gürsoy, raftan bir belge almış ve imzalamış. Böylece Dr. Karaburun da jeomorfolog unvanını taşımaya hak kazanmıştı. Bu kadar basitti iş. Fiziki coğrafya ve jeoloji kürsüsü mezunları jeomorfolog unvanı kazanmış sayılıyordu. DTCF dışında Fen Fakültesi’nde Genel Jeoloji (Dr. Zati Ternek vermişti), Ziraat Fakültesi’nde Toprak Bilgisi (Prof. Dr. İlhan Akalın vermişti) derslerini de almıştık.Öğetmenlik yapabilmemiz için de diplomamızın arkasına “Pedagojik Formasyon almıştır” kaşesi basılmıştı (Hüsnü Cırıtlı, A. Vexliard, H. R. Öymen, K. Aytaç gibi eğitimciler ders vermişti ). Fakat, jeomorfolog olmak için bu dersler yeterli miydi? Öte yandan, adı Edebiyat Fakültesi olmasa da DTCF teknikuygulayım alanında çalışacak eleman yetiştirebilecek konumda mıydı? Fakültede ilk 2 yıl dersler genel olarak veriliyordu, son 2 yılda da her öğrenci kürsülere ayrılıyordu. Bu seçimi öğrenci kendisi yapıyordu. Öğretmen olmak isteyenler daha çok ülkeler coğrafyası ya da beşeri ve ekonomik coğrafya kürsülerine ayrılıyordu. MTA Enstitüsü’nde jeomorfolog unvanı taşıyan Ahmet Arık, biz Fırat Üniversitesi’nde iken, doktoramızı bitirdikten sonra Malatya’ya gitmemizi önerdi. İnönü Üniversitesi içinde Mühendislik Fakültesi bünyesinde Jeomorfoloji Bölümü açılması için gayret gösteriyordu Arık. Sanırım, jeomorfolojinin ne olduğunu bilmeyen rektör ve dekan konuya sıcak bakmayıp ilgisiz kalınca, Arık da düş kırıklığına uğramış ve girişimlerini sonlandırmıştı. Jeolog, Fen Fakültesinin jeoloji bölümünde yetişir ve bu unvanı kazanır. Jeoloji Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Hidrojeoloji Mühendisliği de öyle... Öyleyse Jeomorfoloji de Fen Fakültesi içinde bir bölüm olarak açılmalıdır. Edebiyat fakülteleri, DTCF jeomorfolog yetiştiremez. Temel harita bilgisi nasıl verilmektedir? Bunun için Harita Genel Komutanlığı ile işbirliği, uygulama yapılmakta mıdır? Jeodezi, fotogrametri konusunda yetkin bir öğretim üyesi ders verebilmekte midir? Jeoloji ucu bucağı belli olmayan bir evrensel bilimdir. Bu dersi gerçekten verebilecek öğretim elemanı sayısı ülkemizde son derece azdır. Dersler kadar, arazi gezileri, doyurucu bilgiler de önem taşımaktadır. Prof, Doç ve Yrd. Doç. Dr. uzman öğretim görevlisi (genellikle kamu kuruluşlarında görev yapanlarDSİ,TCK vd) unvanı taşıyan sayısız eleman varlığına karşın, üniversitelerimizde jeolojiyi benimsetebilecek eleman sayısının yetersiz olduğu söylenebilir. Klimatolojimeteoroloji alanında verilen dersler yeterli mi? Toprak alanında tarım ya da orman mühendisliği bilgileri gerekmektedir. Bitki coğrafyasıBotanik alanında iyi yetişmiş, kitap sahibi öğretim elemanları ders verebilmekte midir? HidrocoğrafyaHidroloji konusunda 4 yıl içinde öğrenci nasıl yeterli bilgiye sahip olacaktır ? Bunun için her yarıyılda en az bir kez, ırmak havzaları gezilmelidir. Gezileri masraflı, tehlikeli gören bir edebiyat fakültesi yönetiminde nitelikli, bilgili arazi insanı yetiştirilebilir mi? Ayrıca, laboratuvarlar var mıdır? Jeomorfoloji bölümü nerede açılabilir? ODTÜ, İTÜ, KTÜ...Yerbilimleri Fakültesi adıyla... Bölüm enflasyonu eğitime zarar verecek. Yerli, yabancı tüm literatürün yer aldığı kütüphanesi olan fakültede, Türkçe yanında mesleki İngilizce bilgisine sahip öğrenciler 8 yarıyıl içinde jeomorfolojinin tüm ana ve yan derslerini alarak yetiştirilebilir. Yaz tatillerinde öğrenciler Kafkasya’yı, Balkan ülkelerini, Ortadoğu’da bazı ülkeleri gezmeye götürülmelidir. Bilgi birikimi yanında, görgü ve gözlem de önem taşımaktadır. Nitelikli bir eğitim için ders dışı etkinlikler önemli. Dünyanın başlıca jeologları, jeomorfologları zaman zaman davet edilerek, konferans vermeleri sağlanmalı. 4 yıl sıkı, yoğun bir eğitim yeterli olabilir. Ancak uzman jeomorfolog olabilmek için tezli yüksek lisans yapma koşulu getirilmeli. Sonuç olarak, Avrupa’da coğrafyacıların (Geomorphology), ABD’de ise jeologların (Physical Geology) tekelinde olan jeomorfoloji eğitimi ülkemizde ciddiyetle ele alırsa, jeomorfolog unvanını hakkıyle taşıyabilecek elemanlar yetiştirmek mümkün olabilir. mıştır. Ayrıca inkılaptan sonra hükümetin giriştiği düzenlemeler memleketin iktisadi hayatını bile doğrudan doğruya idareye bağlamış oluyordu. Bu şartlarda inkılabı anlatan roman ve tiyatroların neden ortaya çıkmadığına şaşmamak elde değildir. Biz buna sebep olarak yine Divanı Harp korkusunu, bir de o alanda yazılacak bir eser için gerekli olan sosyolojik araştırma külfetine girilmemesini buluyoruz. Mizah alanında ise bu iki sebebin hiçbirisi mevcut değildir. Bu nedenle en ziyade mizah gazeteleri, mizah tasvirleri kamuoyunun hissiyatına tercüman oldu. Ve iki buçuk seneden beri önemli bir dış meseleye ait olan resim veya mizah makalesinden ziyade iç meselelere ve idareye ait bir olay, resim ve karikatür genel ilgiyi çekti.” Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Gezi Park’lıma DüşündüşlerIII (*) EVRENSEL BİLİM Mizah devrimcidir Baştarafı 12. sayfadan devam rültüleri ile yorulan binlere bir mesken hizmeti gören mizah edebiyatının bizde revaç bulmasının asıl sebepleri. Mizah edebiyatının konu edindiği şeyler, sosyal bünyede önemli rol oynayan ve kamuoyu üzerinde özel etki yaratabilecek olan olaylar ve kişilerdir. Ticareti ve sanayisi sınırlı olan Osmanlı cemiyetinde en büyük rol oynayan ise hükümettir. Sosyal sebepler memleketimiz sosyal bünyesinde her şeyden ziyade idareye özel bir konum vermiş, böylece ailelere memur olma isteği vermiş, tüccarların, çiftçilerin ve sanatkarın da başarı için hükümetten müdahale ve himaye beklemelerine yol aç (*) Bu sözleri “Düşündüşlem Deyişler” ( Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul 2008) ve “FLU(X)US – Bir Denizin Kıyısından Bir avuç Çakıl Taşı” (http://okcesizhayrettin. blogspot.com) adlı yapıtlarımdan seçtim. CBT 137319 / 12 Temmuz 2013 •Gülünç olmak soytarının işi… Bizi yaralayan onun göğsünü kabartır! Ama soytarıya da gülünür yeterince gülünç değilse. •Eğrinin geçtiği noktalar sayılamaz. Ama doğru için iki nokta yeter. Sonsuz doğru ise bir noktadan geçer. Bir nokta tanrı için, iki nokta benim için, sayısız nokta şeytana! • Düşünce özgürlük ister / özgürlük düşünce… •Yanlışlanabilir yaşamak… Doğrusu bu. Kendimize doğruladığımız bir yaşamla, başkasına yanlışlanabilir olmalıyız. •Devlet kendini değil, bizi saydamlaştırıyor. Biz de saydamlaştırıyoruz kendimizi ve bunu huşu içerisinde yapıyoruz. Yeni totalitarizm! •Bazı kavramların içerisi doldurulduğunda insanlık son bulur. • Bardağın boş kısmını görmeyen doldurmayı düşünemez. Dolu kısmını görmeyi yüceltmek bir aptallaştırma yöntemidir. • Toplukonut… Ne biçim bir söz! Toplu mezar gibi! Burulmadı mı, kararmadı mı hâlâ yüreğin? Hangi sevinç ezdirmiyor seni? •Süreç içi erek – Erek için süreç… • Öfkeni beklet. Sorulmasından onur duyacağın bir öfke değilse, utancın olmadan unut gitsin… • Özgür olmak eşit olmamak gibi gelir kimilerine. Eşit olmamak oysa özgür olmamak değil midir? • Büyük çark yavaş döner. Boşuna işlemiyorsa doğru olan budur. •İstediğin şey yeterince saf mı? • Başkaldırmak başını bir güneşe doğru kaldırmaktır. • Koşullar duygularını yaratıyor. Öyleyse koşulları yaratmak görevini ve sorumluluğunu taşıyoruz. • Bir düşüncenin yeniden düşünülüyor olması, koşullarının yeniden yaşanıyor olması demektir. •Yalnız öleceksin. Yaşamak can cana, işte bunun için güzel! • Hak etmediğini alıp vermek… Bununla insanlık yok olur. Suum cuique! • Yargıçları rahat uyuyan bir ülke uykusuz bir ülkedir. • Kaygı pişmanlığı önler. •Özgürlük dayatma oluyor, dayanışma değilse… •Özgürleşmek… İnsanlığın en kapsamlı, en anlamlı tasarımı! • Ne şehvet, ne savaş, ne tanrı… Bizi başka bir şey doyurmalı. • Özgünlük özgürlükledir. • Çık, düş, vur, koyul, yola gelme! • Açık olana hiçbir şey kapalı değil! • Düşmanını kazan! • Körkütük mevzuatçı… • Kimlik değil, kişilik sorunumuz var! • Dünya yeterince büyük kalmalıydı… • İktisat düşünceleri gibi, düşüncenin de evrilip çevrildiği bir iktisadı vardır. • Anlam, verdiğimiz bir şeydir. • Sermaye senin elinde değilse, sen başkasının elindesin. • Birden fazla Donkişot mümkün mü? Olmayanlar için “evet”. • Nerede ayağını yere basıyorsan, orada yapacak bir şeyler var. • İktidar ister. Ölesiye, öldüresiye ister. İktidar sonunda ölümdür. Ölmekle kurtulur insan ondan. İstemek soldurur, kördür. İstemesiz anlarımız var mıdır? Evet, onlar elmas anlar; bulması çileli, yitirmesi kolay anlar… • Hukuk başkayı öteki yapmaz. Ötekinin başkalığına öteki başkalarıyla aynı hakkı tanır. Böyle değilse, o hukuk değildir. • Doğru işleri iyi yapmaktan daha iyi bir şey yok. • Senin kararındır doğru olan. Kaç kişi olursan ol. • İnsanlar birbirine değer vererek ayakta dururlar. Bu yüzden birbirindeki değeri bilmek, bulmak görevleri vardır. • Yükümlülüğünü getiremezsen, hakkını götüremezsin. • Herkes kendi yanında durmalı. Kendi yanını da, herkesin ortak ya(rarı)nını kapsayacak biçimde kurmalı. • Sinop’lu Diogenes şimdi avuç avuç su götürüyor yanmış kavrulmuşlara.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle