17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Aykut Göker http://www.inovasyon.org; [email protected] FELSEFE Öğrencileriyle birlikte seslerini yükselten akademisyenler umudumuzdur. Üniversitemizin içine düşürüldüğü çıkmazdan kurtulmasının yolu da onların mücadelesinden geçiyor. Assos’ta Felsefe Yaz Etkinliği’nde Nietzsche felsefesi irdelendi Felsefe Sanat Bilim Derneği tarafından organize edilmekte olan Assos’ta Felsefe etkinliği yaz dönemi 14 Temmuz günleri arasında Assos’ta gerçekleşti. Alman filozof Friedrich Nietzsche üzerine sunum ve tartışmaların yapıldığı etkinliğe, Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Başkanı, Felsefe Sanat Bilim Derneği Kurucu Üyesi ve Başkanı ve Assos’ta Felsefe etkinliğinin kurucusu ve direktörü Örsan K. Öymen, felsefe bölümleri öğretim üyeleri ve öğrencileri, New York Üniversitesi’nden John Richardson, Londra Birbeck College’den Kenneth Gemes, Martin Luther Üniversitesi’nden Alexander Aichele, City University of New York Hunter College’dan Christa Davis Acampora, ErnstMoritzArndt Greifswald Üniversitesi’nden Werner Stegmaier, WisconsinMadison Üniversitesi’nden Ivan Soll, Richmond Üniversitesi’nden Gary Shapiro, çevirmen, yazar, felsefeci Oruç Aruoba, merkezi New York’ta olan The Nietzsche Circle’ın kurucularından Rainer Hanshe katıldılar. Tümü etkinliğe konuşmacı olarak ilk kez katılan konuk felsefeciler Assos’un tarihi ve doğal ortamından, Aristoteles’in bir zamanlar burada yaşamış olmasından, felsefeye olan ilgiden çok etkilendiler. Rainer Hanshe, Zarathustras Stillness: Dreaming and the Art of Incubation (Zerdüşt’ün Durgunluğu: Hayal Kurmak ve Kuluçkaya Yatma Sanatı) başlıklı sunumunu Gezi direnişine adadı; mahkemenin parkla ilgili inşaatı iptal kararından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Her yaz dönemi etkinliğinde olduğu gibi tüm konuşmalar ve diyaloglar İngilizce gerçekleşti. Toplantıya yaklaşık 100 kişi katıldı. Prof. Dr. Örsan Öymen, bu yılın son etkinliğini şöyle değerlendirdi: “Nietzsche felsefe tarihinin en önemli filozoflarından birisidir. Tektanrıcı dinlerin despotik ve dogmatik yapısına yönelik eleştirileri, felsefedeki metafizik geleneğe yönelik eleştirileri Türkiye açısından da son derece günceldir. Nietzsche, geleneklerin kurbanı olmayan, sürünün peşine takılmayan, yaratıcı olan özgür ruhların ortaya çıkması için mücadele vermiş bir filozoftur. Bu açı Üniversitemizin Çıkmazı... Teknolojide ve teknolojik yenilikçilikte yetkinleşmenin, bu köşede hiçbir zaman, bilimde yetkinlik kazanma meselesinden ayrı ele alınmadığı; bilim ve teknolojide eşzamanlı olarak yetkinlik kazanılması gereği göz ardı edilirse, birinde kazanılmış yetkinliğin sürdürülebilir olamayacağının defalarca altının çizildiği bilinir. Örneğin, bilim üretemeyenin geleceğin teknolojilerini geliştirmesi imkânsızdır. Her iki alanda da bilgiyi üreten ana kaynak üniversitedir. Ne var ki üniversitemiz, her iki alanda da çıkmazdadır. Kendisinden teknoloji talebi yoktur ki, bu alanda bilgi üretsin... Sanayimizin üniversiteden olan bilgi talebi ‘günü kurtaracak’ teknik çözüm desteği düzeyinde kilitlenip kalmıştır. Sanayimizin, geldiği bugünkü imalatçılık düzeyinden yeni ürün ve bunun için gerekli yeni teknoloji geliştirme düzeyine sıçrama yapmasını ya da doğrudan bilimi temel alan geleceğin sanayilerine hazırlanmasını sağlayacak hemen hiçbir temel bilgi talebi yoktur. Bu nedenle de üniversitemiz ileri teknoloji araştırmalarında kısır kalmıştır. Diyelim teknolojide öyle. Peki, üniversitenin bilim üretmesi için kendisinden teknoloji talep edilmesi şart mıdır? Bilimsel araştırmaları asıl teşvik eden, insanoğlunun evreni bir bütün olarak kavrayabilme merakı değil midir? Üniversitenin varlığı bu meraka dayanmaz mı? Evet, temelde buna dayanır. Ama üniversitemiz bu açıdan da çıkmazın içindedir. Özellikle son on yıldır, ülkeyi yönetenler üniversiteyi sanayinin olmayan talebini karşılaması için baskılamakta; araştırma destek programları bu varsayım üzerine kurgulanmaktadır. İktidardaki siyasî İslâm bilimle kavgalıdır. Ülkenin bilimde yetkinleşmesi gibi bir derdi yoktur. Dayandığı kültür ticaret kültürüdür; iyi bildiği tek iktisadî faaliyet ticarettir. Onun için, gereksindiği tek şey, ülkenin eklemlendiği kapitalizmin dünya sistemi içinde yaptığı ticareti büyütmeye yarayacak kadar teknolojidir; üniversiteden tek talebi budur. Burada anlatmaya çalıştıklarımı, Prof. Dr. Metin Durgut 21. Yüzyıl İçin Planlama Kurultayı’nda (3031 Mayıs 2013, Ankara) sunduğu “21. Yüzyılda Bilim İçin Sorumluluk (Kapitalizme Rağmen)” başlıklı bildirisinde mükemmel bir biçimde ortaya koymuş... (Bu bildirinin ana hatlarına www.inovasyon. org adresinden ulaşılabilir.) Onun söylediklerine burada ekleyeceğim tek şey, üniversitemizin bugün içine düştüğü en büyük çıkmazın, siyasî İslâm’ın üniversiteden işaret ettiğimden başka bir beklentisi olmadığı için, bu kurumda yürüttüğü geniş çaplı kadrolaşma hareketinde de, kurduğu yeni üniversitelerde de hiçbir bilimsel yeterlilik arayışının olmamasıdır. Tek ölçüt, siyasî İslâm’a bağlılıktır. İleride Türkiye’de bilimin tarihini yazacak olanlar bu kadroların üniversitede yarattıkları tahribatı anlatacaklardır. Tıpkı 1930’lu yıllarda Alman üniversitesindeki Nazi yanlısı bilim adamlarının ve olanlara ses çıkarmayanların Alman biliminde yarattıkları tahribatın daha sonra yazılan onlarca kitapta anlatıldığı gibi. Ama bir farkla, Nazi yanlısı ya da yapılanlara ses çıkarmayan o bilim adamlarının arasında bilime gerçekten önemli katkılarda bulunmuş olanlar da vardı. Ama onlar da bu kitaplarda, bilimdeki başarılarına rağmen Nazi yanlılıkları ya da sessizliklerinin alınlarına düşürdüğü kara lekeyle birlikte anıldılar. Prof. Dr. Haluk Tosun’un bu meseleyi merak ettiğim için bana sağladığı o kitaplardan birkaçını buraya not edeyim: Mark Walker; Nazi Science: Myth, Truth, and the German Atomic Bomb, Perseus Publishing (1995). / John Cornweel; Hitler’s Scientists: Science, War, and the Devil’s Pact, Penguin Books (2004). / Max Weinreich; Hitler’s Professors, Yale University Press (1999). / Kristie Macrakis; Surviving the Swastika: Scientific Research in Nazi Germany, Oxford University Press (1993). / Klaus Hentschel; The Mental Aftermath: The Mentality of German Physicists (19451949), Oxford University Press (2007). Anılan kadrolara bu kitapları anımsatmanın tam zamanı. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.. ÖYMEN’İN DEĞERLENDİRMELERİ dan bakıldığında da Nietzsche’yi Assos’ta ikinci kez işlemiş olmamız çok önemliydi. Daha önce Türkçe gerçekleşen kış etkinliklerimizden birisinde de felsefesini işlemiştik. Ancak bu sefer dünya çapında önemli Nietzsche uzmanlarını Türkiye’ye getirdik. Söz konusu kişiler sadece Assos’ta değil, Türkiye’de de ilk defa konuşmacı olarak bulundular. Her konuşmacı filozofu farklı bir açıdan ele aldı. Dolayısıyla Nietzsche hakkında farklı perspektifler de ortaya çıktı. Bu da felsefenin diyalektik yapısıyla uyumlu bir durum oluşturdu. Türkiye’de uluslararası boyutta, Nietzsche üzerine bugüne kadar gerçekleşen, en kapsamlı ve nitelikli toplantı belki de buydu.” Tusaş, 40. Kuruluş Yıldönümünü Kutladı Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. –TUSAŞ, (İngilizce’de Turkish Aerospace Industries, Inc. TAI), 28 Haziran tarihinde 40. kuruluş yıldönümünü “TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii Günü” olarak kutladı. TUSAŞ’ın temellerinin 1973 yılında atıldığı dikkate alınarak, bundan böyle 28 Haziran tarihinin “TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii Günü” olarak kutlanması kararlaştırılmıştı. TUSAŞ, bu yılki 40.kuruluş yıldönümünde “Havacılık ve Uzay Sanayii Günü” çerçevesinde sürdürülmekte olan ve gelecekte yaşama geçirilecek yeni projelerini kamuoyu ile paylaştı. *SSM ile TUSAŞ arasında 26 Haziran 2013 tarihinde Özgün Helikopter Programı Sözleşmesi imzalandı. Sözleşme kapsamında 5 ton sınıfında hafif genel maksat helikopterinin sivil ve askeri versiyonu TUSAŞ tarafından tasarlanacak ve üretilecek. Özgün Helikopterin ilk uçuşu 5 yıl içinde gerçekleştirilecek. *TUSAŞ’ın özgün olarak geliştirdiği ürünlerden biri olan ve kendi kategorisinde dünyanın en iyi operatif sistemi olmayı hedefleyen “ANKA” Orta İrtifa Uzun Havada Kalışlı (MALE) İnsansız Hava Aracı Sistemi, 2013 Mayıs ayı itibariyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın tatbikatlarına fiilen katılıyor. *Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı “HÜRKUŞ” ise hangardan çıkarıldığı 27 Haziran 2012 tarihinden bu yana yoğun uçuş öncesi testlerine tabi tutuluyor; çok kısa süre içerisinde ilk uçuşunu yapmak için hazırlanıyor. *T129 ATAK Projesi için Kabul Test Faaliyetleri devam etmekte olup, kısa bir süre sonra ilk helikopterin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmesi hedefleniyor. *2013 yılı içerisinde gerçekleşecek bir diğer önemli gelişme ise, Uzay Sistemleri Montaj, Entegrasyon Test Merkezi’nin (UMET) hizmete alınmasıdır. CBT 13738 / 12 Temmuz 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle