Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üç kadından biri şiddet görüyor, hem de yetmiş yaşına kadar!w D ünya genelinde çok sayıda kadına şiddet uygulandığı yeni bir durum değil ama son bir araştırmayla sanılandan çok daha fazla kadının şiddet gördüğü ortaya çıktı. Dünya genelinde kadınların yüzde otuz beşi, dövülüyor, tecavüz ediliyor veya cinsel ilişkiye zorlanıyor. Kadına karşı şiddet salgın olarak nitelendirilecek derecede küresel bir sağlık sorunudur diyor Dünya Sağlık Organizasyonu genel müdürü. “Aynı zamanda da sağlık hizmetlerinin kadınlar için daha fazla hizmet edeceğini ya da etmesi gerektiğini görüyoruz”. Araştırmanın sonuçlarından biri kadınların yabancılardan çok kocaları tarafından şiddet gördüğüne dayanıyor. Dünya genelindeki kadınların yüzde otuzu eşlerinden şiddet görüyor ve cinayete giden kadınların yüzde otuz sekizi de yakın ilişkide bulundukları kişiler tarafından öldürülüyor. Kadınların yüzde 7.2’si yabancılar tarafından cinsel istismara uğruyor. Araştırmaya on beş yaşın üzerindeki kızlar ve kadınlar dahil edilmiş. İki türlü şiddete uğrayan kızların ve kadınların sayısı da az değil. Kapsamlı raporun verileri Dünya Sağlık Organizasyonu’nun uzmanları, Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu ve Güney Afrika Tıp Araştırmaları Konseyi uzmanlarınca bir araya getirilmiş. Şiddet, kadınlarda çok sayıda kısa ve uzun vadeli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Dünya Sağlık Organizasyonu ayrıca kliniklere ve tıp personellerine, tecavüz ve diğer bedensel şiddet biçimlerinin daha iyi anlaşılması için açıklayıcı bilgiler hazırladı. Birçok kadın utandığı için başına gelenleri gizlemektedir ve bu durumda da tıbbi yardım alamamaktadır. Dünya Sağlık Organizasyonu kadına uygulanan şiddetin arkasında depresyon ve alkol bağımlılığı gibi sorunların da bulunduğunu söylüyor. Tecavüze uğrayan kadınlarda cinsel yolla bulaşan hastalıklar 1.5 misli fazla görülmektedir. Ayrıca kürtaj olma ihtimalleri de diğerlerine göre iki kat fazla. Bilim insanları ilişkilerinde sık sık şiddet gören kadınların düşük kilolu bebek dünyaya getirme risklerinin yüzde on altı daha yüksek olduğunu da saptamışlar. Uygulanan şiddet türlerinin tanımlanmasında endişe verici diyor araştırmacılar. Bedensel şiddet tokattan, eşya fırlatmaya, kuvvetli yumruklamaya, tekmelemeye, boğaz sıkmaya, yakmaya hatta ateşli silahla tehdide kadar uzanıyor. Cinsel şiddete, normal ilişkiye zorlama dışında, tehditle kadının normalde kabul etmeyeceği cinsel uygulamalara zorlama da dahil. Son araştırma kadına uygulanan şiddettin, tüm ülkelerde her kültürde ve tüm sosyal tabakalarda görüldüğünü açıkça ortaya koymakta. Bununla birlikte bölgelere göre farklılıklar söz konusu. Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Avustralya ve Japonya’da kadınların yüzde 23.2’si, Avrupa’nın diğer bölgelerinde yüzde 25.4’ü, Güneydoğu Asya’da yüzde 37.7si ve Afrika’da ise yüzde 36.6’sı bedensel veya cinsel şiddet görüyor. İlişki içinde en fazla şiddet kurbanı olan kadınların yaşları 4044 arasında değişiyor (%37,8). En az şiddet gören grup yaşları 5059 arasında değişen kadınlardan oluşuyor (%15,1). Daha yaşlı kadınlara uygulanan şiddet olayları ise daha fazla diyor bilim insanları. Yaşları 6064 arasında değişenlerin yüzde 19,6’sı ve yaşları 6569 arasında değişenlerin ise yüzde 22,2’si şiddet görüyor. Daha yaşlılar araştırmaya dahil edilmemiş. 1519 yaşları arasındaki kadınlar arasında şiddet görme oranı ise yüzde otuz civarında. Yabancı basında hükümetin bilim politikaları ‘Hükümetin bilim politikaları temel bilimleri göz ardı ediyor’ İnternet bilim dergisi ScienceInsider, Gezi protestolarının hükümet ile hükümetin bilim politikalarına karşı çıkan akademisyenler arasındaki genel çatışmayı nasıl etkilediğini Bilim Akademisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Alpar’a sordu. Alpar, akademisyenler üzerindeki baskının devam ettiğini ancak en önemli sorunun TÜBİTAK’ın temel bilimler konusundaki araştırmaları göz ardı etmesi olduğunu belirtti. Alpar, gezi eylemlerinden önce de var olan başka bir soruna dikkat çekiyor. Bu sorun temel bilimlerin ihmal edilmesi. Protestolar başlamadan önce de temel bilimler açısından uzun vadeli bir tehlikenin varlığının söz konusu olduğunu açıklayan Alpar, “TÜBİTAK’ın şimdiki yönetiminin bilim politikaları, uygulamalı teknolojiler dışında her şeyi göz ardı ediyor. Bu yönetim temel bilimleri bir lüks olarak görüyor. TÜBİTAK’ın genel bütçesi genişlemekle birlikte temel bilimlerin payı düştü.” Üniversiteler Erdoğan ve karşıtları arasındaki çatışmalarda ön saflarda ğı olan The Chronicle of Higher Education, 2 Temmuz sayısında, New York Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslami Araştırmalar bölümünden öğretim üyesi Aslı Iğsız’ın kaleme aldığı “Gezi Parkı Protestoları Türk Akademi Dünyasında Yankı Buluyor” makalesi yer alıyor. Iğsız, Gezi Parkı eylemlerinde gençlerdeki öfke ve yetkililerin eylemleri bastırmak için uyguladıkları orantısız şiddetin, hükümet ve yükseköğretimin bir bölümü arasındaki son çatışmaları bilenler için hiç de şaşırtıcı gelmediğine dikkat çekiyor. Iğsız hükümetin ktidarlarda bulunduğu sürece yükseköğretim kurumları üzerindeki baskılayıcı uygulamalarından bazılarını şöyle sıralıyor: • Daha önce bağımsız bir kurum olan Türkiye Bilimler Akademisi AKP destekli üyeleri kabul etmek zorunda bırakıldı. • YÖK hükümetin bir uzantısı haline getirildi. • Üniversitelere yandaş rektörler atandı. • İsmail Beşikçi, Pınar Selek, Müge Tuzcuoğlu, Büşra Ersanlı gibi akademisyenlerin haklarında, yetkililerin “hassas” konular olarak nitelendirdikleri alanlarda yaptıkları çalışmalar yüzünden kovuşturma açıldı. • Akademisyenler yaptıkları çalışmalar yüzünden hedef alındı. Örneğin Kocaeli Üniversitesi’nden Onur Hamzaoğlu kamuoyunu anne sütünde ve bebek dışkısında bulnanan ağır metaller konusunda uyardığı için aleyhinde dava açıldı. • Gezi olaylarına katıldıkları için çok sayıda üniversite öğrencisi gözaltına alındı. •Hükümetin tayin ettiği rektörlerin yönetimi altındaki okullarda okuyan protestocu öğrenciler çeşitli şekillerde cezalandırıldılar. • Çevre koruma kurumlarının önleri bürokratik engellerle kesilerek tümüyle tasfiye edildi. • Koruma altındaki ormanlık araziler yeni bir yasa ile özel sektörün, turizmin ve inşaat sektörünün kullanımına açıldı. Böylece bu arazileri bilimsel kurumların veya bilim insanlarının bağımsız olarak değerlendirmeleri olanaksız hale getirildi. Özetle bugün Türkiye’deki akademik ortam, araştırma konularının sıkı bir denetime tabi tutulması (evrim gibi), kronizm (eşdost kayırma), yönetim mekanizmasını tek bir elde toplama, akademik özgürlüklerin ihlali,öğrencilerin okuma hakkının elinden alınması gibi engellemelerle çağın gerisine düşmüş durumda. Üstelik bütün bu uygulamalar “demokrasi modeli” olarak sunulmaya çalışılıyor. CBT 13733 / 12 Temmuz 2013 Yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilere ve öğretim üyelerine yönelik bir haber kayna Hükümet’in evrim karşıtlığına yeni kanıt 5 Temmuz tarihli Scien ceInsider internet dergisi, TÜBİTAK’ın Matematiksel Evrim Yaz Okulu için yapılan destek başvurusunu reddetmesini, muhafazakar hükümetin evrim karşıtlığını ilk kez açıkça dile getirmesi olarak değerlendiriyor. Yazıda, Princeton Üniversitesi’nden Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji Bölümü’nden Dr. Erol Akçay’ın olayla ilgili görüşlerine yer veriliyor: “Türkiye’de biyoloji öğrencilerinin okulda aldıkları matematik alt yapıları yeterli değildir. Oysa matematiksel biyoloji son yıllarda önemi giderek artan bir bilim dalı. Bu yaz okulu, Türk öğrencilerin popülasyon genetiği, oyun kuramı ve evrimsel modelleme gibi konularla ilk kez tanışmalarını sağlayacak.” İnternet dergisi, Türk bilim insanlarının TÜBİTAK’ın bu yanıtına tepkilerinin şaşkınlık değil, öfke olduğunu belirtiyor. Yaz okulu etkinliğini düzenleyenlerden adının açıklanmasını istemeyen bir bilim insanı, “Hükümetin eskiden yaptıklarını göz önüne aldığımızda bu sonucu bekliyorduk” dediğine dikkat çekiyor. Akçay ise bu kararın, gelecekte konuşma ve araştırma özgürlüğünün engellenmesi gibi daha büyük ve daha genel sorunlara yol açma tehlikesi taşıdığını söylüyor. BİLİM POLİTİKALARI PSİKOLOJİ