Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sa l k Kilo fazlalığı ve obezite Kilo fazlalığı ve obezite, giderek artan oranlarda görülen bir toplum sağlığı sorunu olmaya başladı. Obezite ile kronik hastalıkların gelişimi arasında birebir bir bağlantı olduğu yönündeki bilimsel kanıtlar giderek artmaktadır. Dr. Tahir Haytoğlu, VKV Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Kilo fazlalığı ve obezite, giderek artan oranlarda görülen bir toplum sağlığı sorunu olmaya başladı. Obezite ile kronik hastalıkların gelişimi arasında birebir bir bağlantı olduğu yönündeki bilimsel kanıtlar giderek artmaktadır. Kronik hastalıklar olarak kastedilen hastalıklar, yüksek tansiyon (hipertansiyon), şeker hastalığı (diyabet), yüksek kolesterol (dislipidemi) ve bunlara bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıklarıdır (kalp krizi, inme/felç gibi). Bu anlamda obezitenin tanımlanması da gerekmektedir. Obezite için en sık kabul edilen tanımlama vücut kütle indeksi (VKİ) ile yapılanıdır. VKİ kilo cinsinden ağırlığın, metre cinsinden ise boyun karesine (kg/m2) oranıdır. VKİ’si 2529.9 arası olanlar fazla kilolu, 30 ve üzeri olanlar ise obez olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer gelişmekte olan kavram da “adiposite” yani yağlanmadır. Burada yağın dağılımı ve miktarı önemlidir çünkü yapılan çalışmalar, bel çevresinde özellikle iç organları saran türde yağlanmanın sağlık açısından en büyük riski taşıdığını göstermektedir. KİLO KONUSUNDA KADINLAR MI, YOKSA ERKEKLER Mİ DAHA ŞANSLI? da yağlanma daha çok kalça, kol ve bacaklarda olur. “Bu farka sebep olan nedir?” diye bakıldığında, östrojen (kadınlık hormonu) en önemli etken olarak göze çarpmaktadır. Östrojen eksikliği durumu olarak da tanımlanabilecek menopoz dönemiyle beraber, yağ dağılımındaki fark da ortadan kalkar. Kadınlarda da göbek etrafında yağlanmanın olduğu ve kol ile bacakların nispeten inceldiği görülür. Aynı şekilde menopoz döneminde, kadınlar ile aynı yaş grubundaki erkekler arasında kalpdamar hastalıkları görülme sıklığı ve ona bağlı ölümlerin de eşitlenmeye başladığı görülür. KARIN BÖLGESİNDEKİ YAĞLANMA ÖNEMLİ Toplum geneline bakıldığında kilo fazlalığı ve obezitenin kadınlarda daha yaygın olduğu görülmektedir. Oysaki obezitenin doğurduğu kronik hastalıklar ve sonucunda gelişen kalpdamar hastalıkları ile kalpdamar hastalıklarına bağlı ölümlere bakıldığında, erkeklerde durumun daha kötü olduğu, bu tür olayların daha sık geliştiği belirlenmiştir. Buradan varılan sonuç, obezite kadınlarda daha yaygın olduğu halde, kalpdamar hastalıklarına bağlı ölümlerin daha az olmasına sebep olan bazı faktörlerin olduğudur. Yağ dokusunun (adipoz dokusu) dağılımı, bir kadın ile erkek arasında ilk bakışta görülebilen en önemli farklardan biridir. Erkekler kilo aldıklarında yağlanma göbek tarafında olma eğiliminde iken, kadınlar KADIN İLE ERKEK ARASINDAKİ FARKLAR Karın bölgesinde, iç organları saran yağlanmanın en basit şekilde değerlendirilmesi bel çevresinin ölçülmesi ile mümkündür. Erkeklerde 102 cm. üzeri, kadınlarda ise 88 cm. üzeri yüksek risk grubu olarak kabul edilir. Bir diğer ölçüm şekli de bel/kalça çevresi oranının alınmasıdır. Bu oran 0,85 üzerine çıktıkça riskin artığı görülür. Laboratuvar testlerinde de kişide iç organlar etrafında yağlanma olabileceğine işaret eden bulgular olabilir. Bunlar arasında yüksek trigliserit ve düşük HDLKolesterol en tipik olanlarıdır. Diğer sayılabilecek laboratuvar verileri 100’ün üzerinde açlık kan şekeri veya insülin direnci olabileceğine işaret eden yüksek açlık veya tokluk insülin seviyeleridir. Veya ultrasonografide saptanan karaciğer yağlanması ve başka bir nedene bağlanamayan karaciğer enzimlerinde yükselme olması da, iç organları saran yağlanma olduğuna işaret eder. YAĞLANMANIN OLUMSUZ ETKİLERİ Obezitenin/yağlanmanın oluş mekanizmaları ve de bunun nasıl vücudumuz üzerinde olumsuz etkiler yaptığı daha iyi anlaşılmaya başladıkça, bu durumun önlenmesi ve geri çevrilmesi içinde tedavi yöntemleri geliştirilmeye başlanıyor. İlaç tedavisinden çok, elbette doğru beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzının erken yaşlarda benimsenmesi en önemlisi olacaktır. Bu amaçla daha çocuk yaşta hareket etmek, egzersiz yapmak özendirilmeli, televizyon başında, bilgisayar başında çok uzun süre harcanmasından kaçınılmalıdır. Televizyon seyrederken yemek yeme, bir şeyler atıştırma gibi alışkanlıklar terk edilmeli, çocuklara bu alışkanlıklar hiç kazandırılmamalıdır. Beslenme konusunda temel prensipler olarak öğün atlanmaması ve yiyecek gruplarının bilinerek her grupta “sağlıklı” olanların “daha az sağlıklı” olanlara tercih edilmesi gerekir. Kilo kontrolü, kişinin kilo alırken önlem almaya başlaması 2030 kilo aldıktan sonra vermeye çalışmasından çok daha kolay bir yoldur. Kilo kontrolü için kişinin kendisini düzenli olarak tartması ve kendini kontrol etmesi gerekir. Beslenme alışkanlıklarında radikal değişimler içeren hızlı zayıflama diyetlerinden kaçınmak gerekir. Daha çok kalıcı yönde porsiyon kontrolü ve gereksiz kalorilerin kısıtlanma, besin değeri düşük ancak kalori değeri yüksek yiyeceklerin kısıtlanması daha etkili ve kalıcı bir önlem olacaktır. ya), Perşembe akşamları halka açık ve hafta içi gündüz saatlerinde orta dereceli okullara gözlem imkanı sunmayı sürdürmektedir. 7/24/365 gün olarak hizmete girdiği ilk günden bugüne yoğun ziyaretçi akınına uğradığını yayımlanan istatistikten öğreniyoruz (sayfada verildi). Toplu okul ziyaretleri grafikte oldukça belirgin. TUG’un Bilim ve Toplum Merkezi (BİTOM) bilgilerine adresinden ulaşılabilir. Kaynakça: The Astronomical Almanac 2013. T GÜNCEL GÖKYÜZÜ HABERLERi CBT 1373 17 / 12 Temmuz 2013 ürkiye’de ışık kirliliğinin çevresel ve kültürel etkisini ve ekonomik boyutunu değerlendirebilmek için, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde “Türkiye’de gece gökyüzü parlaklığının ölçülmesi” başlıklı bir proje yürütülmektedir. Projenin amacı Türkiye’de seçilmiş yerleşim yerlerinde (şehirler, kasabalar, köyler), seçilmiş “karanlık” yerlerde, milli parklarda, doğal yaşam alanlarında geceleyin gök parlaklığını ölçmek ve bu ölçümleri yıldızlı gecelerin doğal gök parlaklığı ile karşılaştırmak. Ölçüm sonuçları etkileşimli Türkiye haritasına işaretlenmektedir. Ülkemizin karanlık gökyüzü bilgilerine adresinden ulaşılabilir. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde (TUG, Antal