02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeni Uluslararası Ekonomik Düzene Doğru (1/3) : Değişim ve Yapısal Gelişme Dünya ekonomisi, 2008’den bu yana, oldukça ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Aslında bu kriz için, küresel anlamda yaşanılan ilk kriz demek yanlış olmayacak sanırım. IMF’nin, Nisan 2013 raporundan hareketle yapılan hesaplara bir bakalım. Cenan Torunoğlu, Stratejist, Ekonomist, [email protected] Dünya ekonomisi, ortalama %4,0 büyürken, 2008 krizi ile, büyüme yavaşlıyor, 2009’da geriliyor, 2010’da krizden çıkıldı derken, 2011 ve 2012’de büyüme yeniden yavaşlıyor. krizin, küresel özelliği , krizin süresini, yapısını ve krizden çıkışı, önceki krizlere göre farklılaştırıyor, çözümünü zorlaştırıyor. Konuyu üç aşamada irdelemek istiyorum. 1)Değişim ve Yapısal Gelişme 2)Yeni Ekonominin Yeni Trendleri 3)Küresel Kurumlar ve Kurumların Dönüşümü Bu üç konuyu üç ayrı yazıda ele alacağım. hâkimiyetini görüyoruz. Marshall yardımı, Trumann doktrini, ve parasal düzenin kurulmasını sağlayan Bretton Woods anlaşması (doların konvertibilitesi), Uluslararası Para Fonu (IMF) önemli olgular. Ancak, 1971’e gelindiğinde, ABD doların konvertibilitesini kaldırıyor ve gümrük vergilerini %10 artırıyor. Arkasından 1973 ve 1978 yıllarında petrol krizleri de bu dönemin önemli kırılma noktalarını oluşturuyor. 1990’lı yıllar, dünyada her şeyin farklılaşmaya başladığı dönemin tohumlarının atıldığı yıllar. Bu farklılaşmanın temelinde de internet olgusu ve dijitalleşme bulunuyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Bill Clinton ve Al Gore’un bilgi otoyolları projesiyle dünyayı birbirine bağlanması yeni kırılmanın önemli unsurları. Küreselleşmenin kaçınılmaz bir olgu olması, dünyada bir yerde olup bitenin herkes tarafından biliniyor, izleniyor olması da dijitalleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Küreselleşme, aynen birleşik kaplardaki gibi, krizlerin de hızla yayılması ve genelleşmesi için ortam oluşturuyor. 21. yüzyıla ikiz kulelere saldırı ile giriyoruz. Yazımın girişinde de sözünü ettiğim 2008 krizini yaşıyoruz, ancak, bu krizden çıkıyoruz diye düşünürken, finansal kriz dönüşüyor ve resesyonla karşılaşıyoruz. Dünya ilk kez küresel ekonomik krizi yaşamaya başlıyor. Dünya ekonomisinin merkezinin, 1950’lerde başlayan doğuya yönelmesi özellikle 21. yüzyılın ilk on yılında, Çin’in hızlı büyümesi ve Hindistan’ın yükselişi ile hızlanıyor. Yine hesaplamalara göre, 2025 yılına kadar, dünya ekonomisinin merkezinin, 1000 yıl sonra, Asya’ya geri gelmesi ihtimali oldukça yüksek görülüyor. Gelecek hafta, yazımın ikinci bölümü olan, yeni ekonominin yeni trendlerinden söz edeceğim. Kaynaklar 1)Avrupa Enerji Ajansı Raporu 2)McKinsey GEP 3)International Future’s Forecast, 4)World Population Prospects: The 2010 Revision, Bu gelişmeye, ülke kırınımında bakarsak, esas sıkıntının, gelişmiş ülkelerde olduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde de, büyüme rakamı daha yüksek olsa da, aynı hareketi, sıkıntıyı görmek mümkün. 2008’de finansal olarak başlayan krizin, Dünya ekonomisinde resesyonla devam ettiğini ve küresel bir nitelik taşıdığını görüyoruz. Bu ilk küresel kriz, birden bire olmuş bir şey değil elbette. Belli bir birikimin ve dönüşümün sonucu. Krizi incelerken de çok yönlü bakma ihtiyacı oluşuyor. Çünkü bu Önce, dünyadaki değişim ve yapısal gelişmeyi irdelemek için sizi bin yıl geriye götürmek istiyorum. İncelemelere göre, 10001500 dönemi boyunca, küresel ekonomik faaliyetlerin mekânsal değişiminde pek hareketlilik görülmüyor. Bu dönem boyunca, dünya nüfusunun yarısından fazlası Çin ve Hindistan'da yaşıyor ve bu bölge dünya ekonomisinin merkezi gibi görülüyor o dönemde. Ancak, 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa'nın nüfusu hızla artmaya başlıyor, tarımdaki gelişmeler bu sektördeki nüfus ihtiyacını azaltarak bu nüfusun kentlere göç etmesine neden oluyor ve kent sanayisine hazır işgücü oluşuyor. Yaşam düzeyi yükseliyor. 18.19. yüzyılda sanayi devriminin önce İngiltere’de, sonra Batı Avrupa’da ve nihayet Kuzey Amerika’da ortaya çıkması sonucunda, dünya ekonomisinin merkezi batıya ve kuzeye kayıyor. Asya ise, büyük ölçüde, tarım bölgesi olarak kalıyor. 20. yüzyılda, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte, ekonominin merkezinin, Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya kaydığını görüyoruz. Ancak, doğuya da sıçramış olan sanayi devrimi sonucunda ortaya çıkan Japonya’nın da etkisi ile, ekonominin merkezi, 1950’li yıllardan itibaren tersine dönüyor ve hızla doğuya kaymaya başlıyor. Burada, 20. yüzyılın önemli olaylarını ve kırılma noktalarını hatırlayalım. 1929 krizi ilk önemli kriz olarak ortaya çıkıyor. Bu kriz daha ziyade Batı’nın krizi niteliği taşıyor ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor. 1950’ye gelindiğinde, Amerika Birleşik Devletleri 1000 YIL ÖNCESİNDEN BUGÜNE 5)OECD Wolfensohn Center for Development 6)The world in 2025, Rising Asia and SocioEcological Transition, 2009 European Commission 7)Global trends 2025: A Transformed World, November 2008 NIC 2008003 8)The world economy in 2050: a tentative picture, December 2010 CEPII 201027 9)IMF, WEO, April 2013 10)Foreign Affairs Magazine, Ocak / Şubat, 2010 CBT 1367/13 31 Mayıs 2013 UN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle