27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör tırmanın başında sağlıklıyken, 36’sında hafif bilişsel bozukluk söz konusuydu ve 19 kişiyse Alzheimer hastasıydı. Alzheimer hastalarında araştırmanın başından itibaren en çok betaAmyloid birikimi bulunduğu kanıtlanmış. Sağlıklı insanlarda plak birikimi en düşük seviyedeydi. Bilişsel bozukluğa sahip katılımcılarda bu oran iki grubun arasında kalıyor. Daha sonraki incelemelerde tüm katılımcıların %82’sinde daha fazla protein birikirken, sadece %18’inde bu durum gözlemlenmemiş. Burada ilginç olan nokta betaAmyloid proteininin düzenli bir şekilde birikmediğidir. Protein ilk başta çoğalıyor, daha sonra durgunluk evresi var hatta en sonunda azalabiliyor da. Ayrıca araştırmacılar sağlıklı insanların birçoğunda yüksek betaAmyloid değerleri saptamışlar. Ve sağlıklı insanlarda bile beta birikimi ve beyin yetilerinde zayıflama arasında bir bağlantı tespit edilmiş. Araştırmanın başından itibaren Alzheimer hastası olanlarda bu bağlantı saptanmamış. Bilim insanları beyinlerinde protein birikimi saptanan sağlıklı insanların telaşlanmamasını söylüyorlar. Nitekim ilk birikimlerden, ilk Alzheimer belirtilerinin ortaya çıkması arasında otuz bir yılın bulunduğunu hesaplamışlar. Sonuçlar, hastalığın gelişimini tahmin etmede ve çeşitli terapilerin ne zaman uygulanacağı konusunda yardımcı olacak diğer araştırmacılar. gın. Yaşam alanı Hindistan’dan doğuya doğru Endonezya’nın adalar dünyasına kadar uzanıyor. Fakat avlanma uzun bir süre için devam edecek olursa bu durum değişebilir. Gerçi Çin’in güneyinde ve Vietnam’da gekkolar üretiliyor ama bu oran çok düşük. Satışa sunulan hayvanların birçoğu yabanıl ortamda avlanıyor. Gekkolar çok uyumlu hayvanlar, ormanda yaşamalarına rağmen Bangkok gibi büyük kentlerde bile hayatta kalabiliyorlar. Fakat sadece Tayvan’a geçen on yılda 15 milyon kurutulmuş gekko ihraç edilmiş. Bunların yüzde yetmişi Tayland’dan geliyor. WWF’ye göre burada iç ticaret yasal, ihracat içinse lisans gerekiyor. Tahminlere göre geri kalanlar Endonezya’ya ait. Anlaşıldığı üzere gekkonun tedavi edici etkisine olan inanç göçmenler arasında da çok yaygın. Bilim insanları 19982004 yılları arasında Birleşmiş Milletlere en az 8.5 ton kurutulmuş gekkonun geldiğini saptamış. Pilotlar Günü 26 Nisan 2013 Cuma günü hayatımda almaktan en çok korktuğum, ama günün birinde de alacağımdan emin olduğum haber geldi: Oğlum arayarak, ilk filo komutanım, emekli hava pilot Albay Nuri Koyuncuoğlu’nun vefat ettiğini söyledi. Dünyanın en eski limanı Sorbonne Üniversitesi’nden Pierre Tallet yö Tropikal ülkelerde yaşayan Tokeh gekkosu aslında başlı başına bir nimettir. Çünkü hamamböcekleri ve sivrisineklerle besleniyor. Fakat gekko buna rağmen en çok avlanan sürüngenlerin başında. Geceleri avlanan kırmızı benekli Tokeh gekkosu pek seçici değildir. Önüne ne gelirse sıyırıp süpürüyor. Bu sivrisinek, sinek, tespihböceği veya hamamböceği olabilir. Hatta başa çıkabilirse fare veya yılan gibi daha büyük hayvanları da avlar. Gekkoya avlanma sırasında özellikle de incecik kıllarla bezeli parmakları yardımcı olur. Yapışkan ayakları sayesinde gekkolar düz bir duvara bile tırmanabiliyor. Bu yüzden böcek cenneti olan tropikal ülkeler için gekkolar bulunmaz bir avcıdır aslında. Sonuçta örneğin sıtma veya dang ateşi gibi hastalıkları bulaştıran sinekleri silip süpürüyorlar. Ne var ki insanların batıl inançları bu hayvanı bile tehlikeye soktu. Traffic ve World Wildlife Fund (WWF) organizasyonları tarafından gerçekleştirilen araştırma, kırk santim kadar büyüyen gekkonun insanlar tarafından bazı hastalıkları iyileştirdiği gerekçesiyle avlandığını ortaya koydu. İnsanlar kurutulmuş gekkonun HIV ve AIDS’i bile iyileştirdiğine inanıyor. Ayrıca Astım, diyabet ve cilt hastalıklarında da kullanılıyor. Gerçi gekko Güney Asya’da henüz çok yay Batıl inanç gekkoyu öldürüyor Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1363/ 7 3 Mayıs 2013 netiminde çalışan Fransız ve Mısırlı araştırmacılar, Kızıldeniz’deki Vadi elCarf bölgesinde, dördüncü hanedanın ikinci firavunu olan Keops firavununun iktidar dönemine ait bir limanı gün ışığına çıkardı. Buluntular, limanın dünyadaki tüm liman yapılarından bin yıl daha eski olduğunu gösteriyor (Discovery News). İngiliz uzman Sir John Garner Wilkonson 1823 yılında buradaki kayalıkta gerçi iki yapı fark etmişti fakat bunların yeraltı mezarlığına ait olduğunu düşünmüştü. Oysa burası bir gemi barınağıydı. Araştırmacılar gemi kızakları, ipler ve seramik kalıntıları bulmuşlar. Ayrıca denizde de dördüncü hanedana ait yirmi beş çapa bulunmuş. Diğer yüz çapa ise bir binanın yaklaşık iki yüz metre ilerisinde bulunmuş. Bazı çapaların üzerinde hiyeroglifle yazılmış isimler bulunuyor ki bilim insanları bunların ait oldukları gemilerin isimleri olduğunu tahmin ediyor. En eski liman dışında, yüzlerce papirüs kalıntısını içeren en eski arşiv de önemli bir bulgu. Papirüslerin birçoğunda Keops döneminde bira ve ekmek gibi gıda ürünlerinin gemilere ne şekilde dağıtıldığı yazıyor. Papirüslerden biri ise Keops piramidini inşa edenler arasında yer alan memur Merrer’e ait. Memur özellikle de piramitlerin inşasında kullanılan taşların elde edildiği Turah taşocağını gidiş gelişlerini anlatıyor. Mısır tarihi uzmanları ilk kez eski Mısır’ın gündelik yaşamıyla ilgili bu kadar ayrıntılı bilgilere ulaştı. Uçan kuşların patronları yoktur Fransız atasözü Her tanıdık ölümü insanı üzer, ama Koyuncu Albayımın ölümü, herhangi bir tanıdığın ölümü değildi. Belki de hayatımda üzerimde en derin izler bırakmış iki kişiden biriydi Koyuncu Albayım: Diğeri de arkadaşı M. Bahaeddin Gürfırat’tı. Dün benim yarım bir anda kayboldu. Koyuncu Albayım Türk Hava Kuvvetleri’yle olan ilk bağımdı. Akrabamız olan Hv. Plt. Tümg. İhsan Aras’tan sonra hatıralarımın en derin köşesindeki havacıydı, çünkü kendisini ilk hatırladığımda ben beş yaşındaydım. O, o zaman binbaşıydı ve Yeşilköy’deki 223. Filonun komutanıydı. O aylarda 27 Mayıs ihtilâli olunca, kendisi Bakırköy’den Avcılar’a uzanan bir alanın sorumlusu haline geliverdi. Omuzlarına aldığı muazzam sorumluluk aynı zamanda kendisine çok büyük bir güç de vermişti. Bu gücü çok sınırlı bir şekilde bile olsa kötüye kullansa, bugün Yeşilköy’ün zenginleri arasında olabilirdi. Ama onun yaşamı boyu tek varlığı bir bodrum katındaki iki odalı dairesi oldu. Aslında bu ifade yanlıştır: Onun en kıymetli varlığı, dürüstlüğü, öldüğü ana kadar taşıdığı onuru, millet ve vatan sevgisi, bayrağına, üniformasına ve ordusuna olan bağlılığıydı. Bu konuda tanıdığım en zengin insanlar arasındaydı diyebilirim. Onun dostu olmak herkes için bir şeref, bir ayrıcalıktı. Hava Kuvvetleri ailesi içinde hem üstleri, hem de emrinde çalışanlar onu çok sever ve sayarlardı. Emrinde çalışan subaydan erine kadar herkesin ağabeyi ve babasıydı. Bu disiplini ihmal etti anlamına alınmamalı. Tam tersine: Ödünsüz bir disiplinciydi, ama onun disiplini akılcılığın vücut bulmuş şekliydi. En sert cezaları uyguladığı askerleri onun yanından ayrılırken göz yaşları içinde ellerini öper giderlerdi. Ben 1960 yazında 223. Filonun maskotu oldum ve hayatımda ilk defa Hava Kuvvetlerinin (o zaman hâki renkte olan) mavi kepli üniformasını giydim. Herkesin bir oyun olarak baktığı bu maskotluğu iki kişi ciddiye almıştı: Ben ve Koyuncu Albayım. Yakından tanıdığı rahmetli anneanneme bir gün telefon ederek bana kaliteli bir oyuncak tabanca alınmasını, beni bayrak törenlerine çıkarmak istediğini söylemiş. Birkaç gün önce filo binasındayken, beni yanına getirtmiş ve masasının üzerinde üçe katlanmış bayrağı göstererek “elini bayrağın üstüne koy” emrini vermişti. Sonra da boyum yüksekliğinde olan masanın üzerindeki bayrağa elimi bastırarak bana her Harbiyelinin ettiği yemini ettirdi. Sonra da karşısına alıp, bu yeminin neleri gerektirdiğini anlattı. Belki hepsini hatırlayamıyorum, ama hatırladıklarım arasında, vatanımı ve milletimi herşeyden çok sevmek, annemin, babamın, büyüklerimin, komutanlarımın sözlerini dinlemek, onlara sevgi ve saygı göstermek ve asla yalan söylememek vardı. Şunu da bugün gibi hatırlıyorum: «Celal, artık sen Hava Kuvvetlerinin bir zabitisin. Sana her bakan, sende Hava Kuvvetlerini görecek. Üniforman Hava Kuvvetlerinin şerefidir, bu şerefe kat’iyyen leke sürmeyeceksin.» Koyuncu Albayımın bu sözlerini asla unutmadım. Hayatım boyu her an, sanki bütün dünya beni seyrediyormuş ve orada Türk Hava Kuvvetlerini görüyormuş gibi hissettim. Her başarımı, herkesten önce komutanlarıma arzettim. Eğer yaşantımda birkaç yararlı iş yapabildiysem, vatanımı ve milletimi iyi temsil edebildiysem, bunda herşeyden önce Koyuncu Albayımın ve onu, ve dolayısıyla beni yetiştiren Hava Kuvvetlerimizin payı en büyük paydır. Onu Türk Hava Kuvvetlerinin Ebedi Filosundaki son görevine uğurladık. Onu orada komutanları, silâh arkadaşları, havacı kardeşleri karşılayacaklar. Hiç kuşkum yok, can dostları rahmetli dedem ve rahmetli annem de orada olacaklardır. Gönül isterdi ki merhum komutanımı daha iyi bir Türkiye’den uğurlayabilelim. Onun vücudu toprak olacaktır. Ama onun temsil ettiği ruh sonsuza dek göklerimizde devriye gezecek, biz geride bıraktıklarına Cumhuriyetimizi ilelebet payidar kılmak olan görevimizi hatırlatacak ve güç verecektir. Ebedî Filoda sonsuza dek hür ve müreffeh bir Türkiye Cumhuriyeti üzerinde iyi uçuşlar Komutanım! Üstün İnsan Hv. Plt. Albay Nuri Koyuncuoğlu’nun Ardından
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle