24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Dünya benzeri gezegen çifti keşfedildi buluyor (Nature). Bu durum beş santim uzunluğundaki bu balığı insan hastalıklarının incelenmesine izin veren değerli bir deney hayvanı haline getirir diyor Derek Stemple (Wellcom Sanger Trust Enstitüsü, Cambridge). Şimdiye dek omurgalılar arasında insan ve fare kalıtımı dışında sadece Zebra balığının kalıtımı bu kadar iyi biliniyor. Ayrıca 26.000’den fazla geniyle, bugüne dek kalıtımı çözülen omurgalı hayvanlar arasında en büyük kalıtıma sahip. Balığın en az 3000 geninde insandaki hastalık genleriyle uyan mutasyonlar saptanmış veya oluşturulabilmiş. Zebra balığının kalıtımı sayesinde, insan genlerindeki değişimlerin ne şekilde hastalıklara yol açtıkları daha iyi anlaşılabilecek. Birçok hastalığın oluşumu balık kalıtımında, insan kalıtımındakinden daha iyi araştırılabiliyor diyor Stemple. Balık ve insan kalıtımı arasındaki tüm benzerliklere karşın önemli farklılıklar da söz konusu. Mesela Zebra balığı çok az sayıda “pseudogen” olarak tanımlanan genlere sahip. Bunlar, evrim sürecinde işlevlerini kaybeden genler sanılıyor. Bu evrimsel kalıtlardan insanda en az 13.000 tane bulunmasına rağmen Zebra’da sadece 154 tane var. İnsan genleriyle olan büyük benzerlik, omurgalı hayvanların tür olarak birbirlerine ne kadar yakın olduklarını gösteriyor. Ayrıca Zebra balığının kalıtımında, yakın akrabası sazana karşın tekrarlanan gen sayısı iki misli fazla. Bilimsel adı Danio rerio olan Zebra balığının üretimi kolay ve yavrularının da neredeyse saydam olmaları nedeniyle evrim biyologlarının araştırma objesidir. Bu sayede kas distrofisi ve cilt kanserinin genetik nedenleri hakkında bilgiler edinildi. Uzay teleskobu “Kepler” güneş sistemimizin dışında, ilk bakışta Dünya’ya çok benzeyen iki gezegen keşfetti. İki gezegenin yıldızlarına olan mesafeleri, üzerlerinde su bulunmasını mümkün kılabilir. Gökcisimlerinin çapı Dünyamızın 1.5 mislisi kadar (Science). Astronom Lisa Kaitenegger’e göre bunlar küçük çapları nedeniyle, güneş sistemimizin dışındaki yaşanabilir bölgedeki ilk kayamsı gezegenler. Aynı yıldızın etrafında dönen Kepler62 ve Kepler62f gezegenlerinden ilki, yıldızın çevresini 122, diğeri 267 günde tamamlıyor. Toplam beş gezegenden oluşan yıldız sistemi Dünyamızdan 1200 ışık yılı uzaklıkta. Kaltenegger’e göre, Kepler62f’nin atmosferinde büyük miktarda sera gazı varsa o zaman sıvı su için uygun sıcaklıkta olabilir. Ancak insanlar burada uzay giysileri giymeleri gerekirdi. Kepler 62e Dünyamızdan biraz daha fazla güneş ışığı aldığı için, yüzeyindeki suyun buharlaşmaması için bol miktarda buluta ihtiyacı olmalı. İki gezegenin de tüm yüzeyleri, dev okyanuslarla kaplı olabilir. Astronomlar son 15 yılda güneş sistemimizin dışında 850’den fazla üzerinde gezegen buldu. Şimdiye dek keşfedilen, ötegezegenlerin birçoğu on dünya kütlesinden daha küçük ve yıldızlarının yaşanabilir bölgelerinde bulunuyorlar. Dört yıldır Kuğu Takımyıldızı’na doğru çevrili Kepler teleskobunun görüş açısında 170.000 yıldız var. Astronomlar bu iki gezegen dışında üç gezegen daha bulmuşlar. Fakat bunlar ana yıldızlarının etrafında çok daha yakın bir mesafeden dönüyor Kepler62 Güneşimizden çok daha eski ve üçte bir daha hafif. Astronomlar bu yüzden “Turuncu Cüce”den söz ediyorlar. Bu tür yıldızlar nispeten daha az UV ışını yaydıkları için çevrelerinde diğerlerine göre yaşamın daha kolay gelişebildiği yıldızlar olarak kabul edilir. 2003 yılında Endonezya’nın Flores Adası’nda bir metre büyüklüğünde ilk insan kalıntıları bulunmuştu. Japon bilimciler “Hobbitlerin” ada yaşamına uyum sağlamak için küçüldüklerini söylüyor. (Proceedigns of the Royal Society B.) Bu iddialarını, Homo flo 1 metrelik insanlar h a y a tt a k a l a b il m e k için küçülmüşler resiensis’e ait kafatasının üçboyutlu görüntüleriyle kanıtlamaya çalışıyor. Bu cücemsi insan türünün Homo erectus’tan türediği tahmin ediliyor. En azından dikkat çekici beyni, Homo erectus’un küçük bir ardılı olduğunu göstermekte. Hobbit olarak da isimlendirilen bu insanlar Flores adasında dünyanın diğer bölgelerinden ayrı bir yaşam sürerken küçülerek binlerce yıl hayatta kalabilmişler. Flores insanları küçük bedenleri sayesinde adadaki yiyecek kıtlığına uyum sağladı, diyor bilimciler. Ayrıca ada yaşamına bağlı küçülme hayvanlar dünyasındaki diğer türlerden de bilinmekte. Bu teoriyle bilim insanları halihazırdaki teorilerle zıt düşüyorlar. Bunlardan biri bu türün çok daha eski bir insan türü olan Homo habilis’e uzandığına dayanıyor. Bu teoriyi kabul etmeyen görüşler de var. Alzheimer tanısı ve terapisi için önemli bilgiler edinildi. Beyinde biriken özel proteini görünür kılan Avustralyalı bilim insanları, bu birikimi beyin hacmi ve zihinsel yetilerle karşılaştırdı. Ayrıca ilk plak birikimi ve Alzheimerin ortaya çıkışı arasındaki süreyi de hesapladılar. Alzheimer hastalığı uzun bir zaman dilimi içerisinde oluşur. Beyindeki protein birikimi ancak on yıllar sonra zarar vererek beyin yeteneğini o kadar çok zayıflatıyor ki bu durumda artık Alzheimer teşhisi konulmaktadır. Özellikle de birikimin içeriği olan betaamyloid proteininin Alzheimerden sorumlu olduğundan uzun bir süredir kuşkulanılıyordu. Uzun hastalık sürecini ayrıntılı bir şekilde anlamak isteyen Australian Imaging Biomarkerş&Lifestyle (AIBL) araştırma grubu yeni yollar denediler. Melbourne Üniversitesi’nden Colin Masters ve ekibi, 200 katılımcının beynini dört yıl boyu, on sekiz ay arayla pozitron emisyon tomografisiyle (PET) incelemiş. İncelemelerden önce katılımcılara damardan “Pittsburgh compound B” aşılanmış. Bu madde betaAmyloid proteinlerine yapışarak, bunları görünür kılmış. Bu yöntemle bilim insanları böylece be Alzheimer riski yakında tahmin edilebilecek mi? yindeki protein birikiminin miktarını saptayarak beyin hacmi ve beyin yetisiyle karşılaştırmışlar. 200 katılımcıdan 145’i, araş ANA KUCAĞININ VAZGEÇİLMEZ RAHATLIĞI Yeni anne baba olanlar bilir, ağlayan bebek kucağa alındığında susar ve rahatlar fakat kucaktan indirildiğinde yeniden huysuzlaşır. Ana kucağının etkisi araştırıldı. Anlaşıldığı üzere kucak, insan, fare ve diğer memelilerde aynı rahatlatıcı etkiyi yapıyor. Bebekler gibi tüm memelilerin yavruları ilk başta çok fazla ilgi ve şefkat ister. Bu ilginin sağlıklı beden ve zihin gelişimi için önemi büyük. Yavru, bakımını garantilemek için annesine sokulur ve anne ayrıldığında ağlayarak ve şiddetli hareketlerle tepki gösterir. Bağlılık için gerekli olan bu görünür ve duyulur davranış, anne ve baba sevgisi için de önemlidir. Anne babaların çoğu içgüdüsel olarak bebeği kucağa almanın rahatlattığını bilir. Bebek ağlamayı keser ve bedensel olarak da rahatlar. Bu durumda tam olarak nelerin yaşandığını şimdi Japonya’daki RIKEN Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde Gianluca Esposita ve ekibi deneysel olarak inceledi. Araştırmaya bir ila altı aylık bebekleri olan 12 anne katılmış. Deneylerde beşiğin, kucakta tutmanın ve yürüyerek kucakta taşımanın, bebeğin davranışları üzerindeki etkisi dikkate alınmış. Bu şekilde en etkilisinin bebeği kucakta taşırken dolaşmak olmuş. Bu durumda ağlayan ve huzursuz bebekler sakinleşmekle kalmayıp kalp atış oranı da aniden düşmüş. Anlaşıldığı üzere kucakta taşıyanın hareket etmesi de önemli. Bebekler sadece kucağa alındıklarında etki daha zayıf hissedilmiş ve kalp atışları hemen hemen hiç değişmemiş. Ağlamayan bebekler kucağa alındıklarında kalp atışı hızı zayıflamış ama beşiğe yatırıldığında durum genelde kötüleşmiş. Yavruyu kucağa alarak dolaşmak sadece insana özgü bir davranış da değil. Aslan, sincap, kedi veya fare de yavrusunu (ağzıyla ensesinden kavrayarak) taşırken yürür... Diğer deneyler, yatıştırıcı etkiden o bölgeye dokunuşun ve bu dokunuşun algılanışının sorumlu olduğunu gösterdi. Bu reaksiyon parasempatik sinirler ve küçük beyin tarafından çalıştırılıyor. Bebeğin veya yavru hayvanın arka ayaklarını bükmesi de bir rastlantı değil. Yavruların bu şekilde “kıvrılmaları” anneye taşımayı kolaylaştırıyor. Evrimsel açıdan bakıldığında ise insan ve hayvanda görülen bu “rahatlatıcı refleks”in birçok faydası var. Yavrunun aldığı bu pozisyon, anne ve yavru arasındaki bağı güçlendirmekle kalmayıp, acil durumlarda hayatta kalma şansını da artırıyor. Sakin ve kolay taşınabilir yavruyla anne daha çabuk kaçabilir diyor bilim insanları. CBT 1363/ 6 3 Mayıs 2013 Akvaryum meraklıları minik ve parlak Zebra balığını çok sever. Bakımı kolay olan bu balığın kalıtımı insanınkine benzediği için de tıp biliminde de önemli bir yeri vardır. Kalıtımının çözülmesiyle yeni bilgiler edinilebilecek. İnsan kalıtımındaki genlerin yaklaşık olarak %70’i Zebra balığında karşılığını Zebra balığının kalıtımı bize çok benziyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle