17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapadokya’da üç köy, kanserle mücadelede dünyaya örnek Kapadokya bölgesinde üç köyde, mezotelyoma gibi nadir görülen bir kanser türünün sıklıkla görülmesinin altında yatan nedenleri araştıran yerli, yabancı bilim insanları, hastalığın yalnızca çevresel koşullara değil, bazı gen mutasyonlarının varlığına bağlı olarak geliştiğini ortaya çıkarttı. Konuya geniş yer ayıran New Scientist dergisi, bölgede bir dedektif gibi hastalığın izini sürdüren araştırmacıların, bir insanın genetik yapısı ile kansere yakalanma yatkınlığı arasındaki ilişkiyi net bir şekilde ortaya çıkartmaları açısından çok büyük bir başarıya imza attıklarını belirtiyor. Dergimize konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin ise, Kapadokya’da sürdürülen kanser araştırmalarının, yalnızca ülkemizdeki mezotelyoma hastalarına değil, dünyanın dört bir yanındaki hastalara da erken tanı ve tedavi olanağı sağlayacağına inanıyor. TOLGA ÇUKUR VE ARKADAŞLARI “Arama sırasında beyinde neler yaşanıyor”a önemli yanıtlar buldu Bilkent Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okuduktan sonra ABD’de doktora yapan Tolga Çukur, biyomedikal görüntüleme ve sinyal işleme konusunda postdoktora çalışmaları yapıyor. Çukur’un 5 patenti ve çok sayıda araştırma makalesi var. nı yani beynimizdeki kategorilerin tablomsu dağılımını bozup, kaydırıyor. Mesela bu şekilde insan kategorisine daha fazla kaynak ayrılırken, insana benzemeyen kategorilerin kaynakları küçülüyor diye açıklıyor bilim insanları. İşte tam da bu süreç, çok sayıda ifadeler arasında aradığımızı elemeye yarayan bu göreve konsantre olmamızı sağlıyor. Beyin tüm ifadelere açık olan çok yönlü bir alıcıdan, aranan kategori için uzmanlaşmış bir sensora dönüşüyor. Tolga Çukur beyin araştırmaları konusunda sorularımızı yanıtladı: Soru: Beyin üzerine çalışmalarınız sürecek mi, neleri kapsayacak? Elde ettiğimiz sonuçlar daha önceden literatürde gösterilmemiş olan etkileri ortaya koyuyor, bu bağlamda bir sondan ziyade yeni bir başlangıç. Beyindeki kaynakların dinamik olarak atanmasının, sadece objelere ya da görsel algıya yönelik değil beyinde gerçekleşen diğer işlevler için de faydalı olabilecek genel bir mekanizma olduğu kanısındayız. Bu nedenle diğer görsel özelliklerinin, seslerin, dil yapılarının, ve kısa süreli belleğin temsil edilmesinde görev alan beyin bölgelerinin dikkat süreciyle değişimleri üzerine araştırmalara yoğunlaşacağız. H awaii Üniversitesi Kanser Merkezi’nden patolog Michele Carbone, Kapadokya’daki köylerdeki gizemli hastalığın nedenlerini araştırmak için Kapadokya’ya geldiğinde Türk bilim insanlarıyla ortak çalışmalara katıldı. Mezotelyoma olarak bilinen akciğer zarı veya karın zarı kanseri genellikle asbeste maruz kalan kişilerde görülür. Oysa bu kanserden en fazla etkilenen Karain, Sarıhıdır ve Tuzköy isimli üç köyde, asbestin izine rastlanmaması üzerine, bilim in CBT 1363/ 10 3 Mayıs 2013 • Erionit içeren bölgeler: Bu mineralin sağlık sorunlarına yol açma riski taşıdığı ilk önce Kapadokya bölgesinde ortaya çıktı. Burada erionit açısından zengin taşlar ev ve bahçe duvarlarında kullanılıyor. ABD’nin de bazı bölgelerinde bulunan mineral, yol yapımında, oto parklarda ve oyun alanlarında kullanılıyor. CBT 1363/ 11 3 Mayıs 2013 sanları (Başta 1970’li yıllardan bu yana Prof. Dr. İzzettin Barış) hastalığa asbest ile benzer özellikler taşıyan erionit mineralinin yol açmış olabileceğini ortaya çıkarttı. Volkanik küllerin su ile etkileşimi sonucu oluşan bu mineral dünyanın dört bir yanında dağlık ve kayalık bölgelerde bulunuyor. ABD (Kuzey Dakota’da Killdeer dağlarında) Avrupa, Avustralya ve Yeni Zelanda’da (Bknz: Dünyada erionitin bulunduğu bölgeler) erionitin bulunması üzerine erionit kaynaklı mezotelyoma, uluslararası bir halk sağlığı problemi olarak ele alınmaya başladı. Son yıllarda hastalığın yalnızca çeve koşullarına bağlı olarak değil, genetik yatkınlığa bağlı olarak da ortaya çıktığı anlaşılıyor. Michele Carbone’nin ve Fox Chase Kanser Merkezi’nden genetikçi Joseph Testa’nın genetik çalışmaları en sonunda meyvelerini verdi ve BAP1 geninin hastalığa yatkınlığı arttırdığı saptandı. Türkiye’de de çeşitli üniversite hastanelerinin sürdürdüğü araştırmalardan elde edilen bulgular Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır’da görüldüğünü ve epidemiye asbest olmaSAĞLIK BAKANLIĞI DEVREDE yan erionit mineralinin Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanı Doç. Dr. yol açmış olduğunun keşMurat Gültekin, dergimize yaptığı açıklamada Bakan fedildiğini belirtiyor. lık olarak mezotelyoma üzerinde araştırmalar yapan En güçlü karsinojenyerli, yabancı bilim insanları ile ortak projeler yürütlerden biri olarak kabul . Bunların arasında Prof. Dr. İzzettin tüklerini söylüyor. edilen erionit, bu köylerBarış, Prof. Dr. Salih Emri gibi Türk bilim insanlarının deki ev ve bahçe duvarlayanı sıra, Michele Carbone ve Joseph Testa gibi ulusrının yapımında kullanılararası üne sahip araştırmacılar bulunuyor. Bu çalışlan volkanik kayaçlarda maların ana hedefi, bu nadir görülen kanseri yalnızca bulunuyor. Bu evlerde arönlemek değil, erken evrede teşhis edilmesini sağlatık yaşamıyor olsalar bile, mak. Prof. Dr. İzzettin Barış yaklaşık 30 yıl önce bu mezotelyomaya ait belirhastalığın daha çok Kapadokya çevresindeki yerleşim tiler maruz kalınıştan 20bölgelerinde görüldüğünü ilk keşfettiğinde, bunun 50 yıl sonra çıkabiliyor. yalnızca çevresel faktörlerden kaynaklanmış olabileceŞimdi Tuzköy’ün sağini düşünüyordu. kinleri yeni kurulan köyOysa şimdi bazı gen mutasyonlarının bu hastalığa lerinde. Eski köyde islah yatkınlığı arttırdığı ve genetik yapının çevresel etçalışmalarının yapıldığını, eski köyün ağaçlandırılarak menlerle etkileşim içine girerek hastalığı tetiklediği anıt gibi korunacağını belirten Dr. Gültekin, “Bu işanlaşılıyor. Michele Carbone’nin mezotelyoma kanselem bütün dünyaya örnek olacak. Çevre koşullarından rine yakalanmış hastalarda ortaya çıkarttığı BAP1 gen kaynaklanan bir hastalığın önlenmesi için, hastalığın mutasyonu, bu hastalıktan sorumlu genlerden yalnızca yaygın görüldüğü yerleşim alanı tümüyle boşaltılıp, biri. ABD ve Türkiye ortaklığında yürütülen mezoteldaha güvenli bir yere taşınması dünyada sık görülen yoma genetik ve erken tanı çalışmaları halen devam bir uygulama değil” diyor. ediyor. Sarıhıdırlılar ise zaten nehir taşması nedeniyle yıllar önce karşı yakaya taşınmış. Yeni yerleşim yerleri 3 KÖYDE YAYGIN tuğla ve briketten yapıldığından köylülerin kanserli Dr. Gültekin, Türkiye’de Orta ve Güney Anadomadde soluması önlenmiş. lu’da önemli bir halk sağlığı problemi oluşturan mezoDr. Gültekin Karain’de yaşayanlarda ise bu hastatelyomanın, özellikle Kapadokya bölgesinde 3 köyde, lıkla ilgili bir farkındalık oluşturmaya çalışıldığını, buranın sakinlerinin de DÜNYADA ERİONİTİN BULUNDUĞU BÖLGELER hastalık ile mücadelede Volkanik bir mineral olan erionit dünyanın pek çok bölgesinde bulunuyor. Bu mineralin her türlü işbirliğine hatozunu solumak, hemen olmasa da, 2050 yıl içinde akciğer zarı kanserine yol açabiliyor. zır olduklarını belirtiyor. Amerikan Kanser Araştırma Derneği birden fazla genin hastalıkta etken olduğunu ortaya çıkartıyor. K (AACR) Landon Vakfı’nın 2008 yılında INNOVATOR ödülüne layık görüldüklerini belirten Dr. Gültekin, “Bu ödül kanserin önlenmesinde uluslararası işbirliğinin önemini vurgular. ABD ve Türkiye’de çalışan genetik, torasik onkoloji, jeoloji ve patoloji uzmanlarının oluşan bu ekipte Michele Carbone, İzzettin Barış, Ümran Doğan, Salih Emri, Murat Tuncer gibi bilim insanları yer alıyordu. Bu araştırmadan elde edilen bulgular Türkiye sınırlarını aşarak dünyada diğer benzer bölgelerde yaşayanlara da uygulanabilecek” diyor. Derleyen: Reyhan Oksay New Scientist, 13 Nisan 2003 http://www.aacr.org/home/publicmedia/aacrpressreleases/pressreleases2008.aspx?d=1027 http://amfoes.wordpress.com/2010/12/20/yinenaturedergisindeyiz/ http://www.mesotheliomatr.org/saglik/eylem.php http://www.bbc.co.uk/news/worldeurope11711136 Kapadokya Amerikalı jeolog Ed Murphy Kapadokya’daki mezotelyoma vakalarından ve Prof. Dr. İzzettin Barış’ın erionit çalışmalarından haberdar olunca, benzer bir ilişkinin ABD’de de olabileceğini düşünerek erionit açısından zengin bir bölge olan North Dakota’daki Killdeer Dağı’ndan ve yakınlardaki yerleşim bölgelerinden örnekler topladı. Bunların analizi sonucu tüm bölgede ciddi oranda erionit bulunduğu tespit edildi. Bu oranlar çevre bölgedeki insanların sürekli olarak erionite maruz kaldıkları anlamına geliyor. Etkilerini neredeyse 30 yıl sonra ortaya çıkartan mezotelyoma söz konusu olduğunda, Dakota’da ciddi kanser vakalarının henüz görülmemesi, ileride de görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Bunun sonucunda Murphy EPA (Environmental Protection AgencyÇevre Koruma Ajansı) başta olmak üzere diğer kurumların sağlık uzmanları ile Kapadokya’daki mezotelyoma vakaları ile daha yakından ilgilenmeye başladılar. Tüm çabaları ileride Dakota veya başka bölgelerde Kapadokya’dakine benzer kanser vakalarının önüne geçmek. KAPADOKYA’DAN DAKOTA’YA aliforniya Üniversitesi (Berkeley) Helen Wills Neuroscience Institute’de biyomedikal görüntüler ve sinyal işleme alanlarında uzman araştırmacı olarak çalışan Tolga Çukur ve arkadaşları beynin nasıl çalıştığı konusunda ilginç bir araştırmaya imza attı. Temel soru şuydu: En kıyıda köşede gizlenmiş objeleri bile bulmayı nasıl beceriyoruz? Ve bu arama sırasında niçin bir tür tünel bakışı geliştiriyoruz? Bu soruların yanıtlarını Türk bilim insanı Tolga Çukur ve arkadaşları ayrıntılı bir şekilde araştırarak sürpriz sonuçlara ulaştı. Anahtarımızı veya kalabalık bir toplulukta bir tanıdığımızı aradığımızda neredeyse bir tür tünel bakışı geliştiriyoruz. Çevreyi sistematik olarak aradığımız objeye göre tarayarak, uygun olmayanları eliyor ve bizi yönlendirecek biçimler, renkler ve yapılar arasında aradığımız objeye uyanı bulmak için konsantre oluyoruz. İşte Çukur ve arkadaşları bu arama çabası sırasında beynimizde nelerin yaşandığını açıkladı. Beynimizin çok düzenli bir depolama sistemine sahip olduğu zaten biliniyordu. Algıladıklarımız bu sistem tarafından binlerce obje kategorisine göre sınıflandırılmaktadır. Bu bize birbirlerinden tamamen farklı olan insanları “insan”, elma veya muzu ise “meyve” olarak algılamamıza izin veriyor. Görme kabuğunda çeşitli kategorilerden sorumlu sinir hücresi grupları, sadece kendi obje türleri görüş alanımıza girdiği zaman reaksiyon gösteriyor ve bu şekilde beyin kabuğunda bir tür semantik bir harita oluşuyor. Araştırmacıların sorusu şöyleydi: Nöron gruplarının görevleri belli başlı bir nesneyi aradığımızda değişiyor mu? Bu amaçta beş katılımcı bir saat boyu doğal filmlerden oluşan görsel uyaranları izlemiş. Bu filmlerde görülen objeler, beyin tarafından kullanılan 935 farklı obje kategorisine aitti diyor Çukur. Araştırmaya katılanlar bir deneyde filmi sadece izlemekle yetinirken, ikinci bir deneyde filmlerde görülen insanları veya otomobilleri bulmaya çalışmış. Katılımcılar filmi izlerken, uzmanlar da fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle (fMRT) beyin etkinliklerini kaydetmişler. Bu kayıtların değerlendirilmesi sonucunda, izlenen 50 bin vokselden, çeşitli arama görevleri sırasında işlevleri değişen yaklaşık 30.000 voksel saptanmış. Sonuçlar beynimizin sanılandan çok daha dinamik olduğunu göstermiştir diyor Çukur. Çünkü somut bir obje kategorisi arandığında örneğin insan, sinir hücrelerinin tüm görev dağılımı değişiyor. Normalde binalar, aletler ve cihazlardan sorumlu olan nöronlar geçici olarak otomobillerde ateşlenirken, diğer zamanlarda hayvan, bitki veya belli başlı doğal maddelerden sorumlu olanlar ise insanlara bakıldığında reaksiyon gösteriyorlar. Ayrıca bu değişim sadece görme merkezi için de değil, diğer birçok beyin bölgesi için geçerli. En büyük değişiklik soyut düşünme, planlama ve karmaşık zihinsel görevlerden sorumlu olan prefrontal kortekste izlenmekte. Bir obje kategorisini bakarak aramak tüm semantik ala Soru: Bu son araştırmanın sizce en önemli katkısı ve önemi nedir? Bundan önce literatürde öne sürülen kuramlar şöyle öngörüyordu: Beyinde her obje için özelleşmiş ve büyük ölçüde ayrışmış bir bölge vardır, ve bir objeyi ararken ona adanmış bölgedeki nöronların ateşlenme seviyeleri diğer bölgelere göre yükselir. Bizim elde ettiğimiz sonuç, genel kabul edilenin aksine, beyindeki nöral toplulukların yalnızca sabit bir şekilde aynı işlevi gerçekleştirmediğini, gerektiğinde oldukça hızlı bir şekilde görev değişikliğine uğrayabileceğini ve bu sayede beynin işlem kapasitesinin arttırılabildiğini gösteriyor. Bu sonuç, sürekli değişen doğal ortamımızda insan beyninin sınırlı sayıda nöral hücreyi kullanarak, birbirinden oldukça farklı bilişsel işlemleri nasıl başarıyla gerçekleştirebildiği konusunda bize önemli bir ipucu veriyor. Soru: Beynin haritalanması konusunda ABDAB arasında kurulan işbirliği hakkında düşünceleriniz. Gerek Avrupa’da gerekse cok yakın zamanda ABD’de başlatılan “beyin haritalama projeleri” bilim dünyasi açısından çok heyecan verici gelişmeler. Beynin işleyişinin çözümlenmesi kanımca günümüzdeki en önemli bilimsel soru, ve şu anda bu konuda çok sınırlı bilgiye sahibiz. Kuşkusuz, bu projeler, beyindeki sinir hücreleri ve oluşturdukları ağlar hakkında çok büyük miktarda veri ortaya çıkaracaktır. Bu verilerin yorumlanıp beyin işlevleri hakkında temel prensiplerin belirlenmesi gerekmektedir ki, bu kolay bir sorun değil. Fakat, bu sorunun aşılması halinde, birçok beyin rahatsızlığına yönelik etkin tedaviler ve duyu engelli insanlara yardımcı olacak cihazlar geliştirilmesi mümkün olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle