27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Mikro besleyici maddelerin sağlık üzerindeki önemi neş sistemimizdeki Merkür gezegenine benziyorsa da çok daha küçük diyor NASA’dan Thomas Barclay. Bugüne kadar güneş sistemimizde bulunanlardan daha küçük gezegenler bilinmiyordu, bu açıdan bakıldığında yeni keşfedilen gezegen bugüne kadar gözlemlenenlerin en küçüğü. Kepler 37b’nin çapı sadece 3.800km kadar. (Ay’ın çapı 3500km’dir). Mini gezegen, merkezi yıldızı 37’nin çevresinde diğer iki gezegenle birlikte dönüyor. Bu gezegenlerden biri (Kepler 37c) dünyamızdan biraz daha küçükken diğeri (Kepler 37d) dünyamızdan çok daha büyük diyor bilim insanları Nature dergisinde. Güneşinin çevresini 13 günden biraz daha kısa bir süre içinde tamamlayan Kepler 37b’nin üzerindeki tahmini sıcaklık yaklaşık olarak 430 derece. Kepler 37c güneşinin çevresini 21 günde, kepler 37d ise 40 günde tamamlıyor. Bilim insanları mini gezegeni NASA’nın uzay teleskopu “Kepler” ile buldular. Kepler teleskopu, bir gezegenin doğrudan doğruya yıldızının önünden geçtiği zaman meydana gelen mini tutulmaları izliyor. Son keşif bir kez daha uzaktaki gezegen sistemlerinin bizim sistemimizden çok farklı olabileceklerini gösterdi (Nature). en büyük bilmecesinin nihayet çözülmesini istiyor. Beynin tüm süreçleri haritalanacak, tüm sinir hücrelerinin işleyiş biçimleri öğrenilecek ve bunlarla birlikte Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların araştırılmasında hız kazanılacak. “Hükümet, İnsan Genom Projesiyle genetikte ulaşılanları, beyin için istiyor” (New York Times). 1990 yılında başlayan proje sayesinde insan kalıtımının şifresi çözülmüştü. Burada ilginç olan Avrupa Birliği’nin de kısa bir süre önce benzer bir araştırma projesini açıklamış olması. Avrupa ve Amerika’nın projesi arasında farklılıklar var. Amerikalılar mesela beyin fonksiyonlarını sentetik bir DNA’da saklamak istiyorlar. Beslenmede tıpkı hormon gibi etkiyen mikro besleyici maddeler önemli. Yağlar, proteinler veya şeker sanıldığından daha az rol oynuyor. Şişmanlık yalnızca doğru beslenme alışkanlığıyla giderilebiliyor. Fakat ne var ki doğru beslenme için bilimin bile kesin bir reçetesi yok henüz. Kimi bilim insanları şişmanlıktan yağları sorumlu tutarken diğerleri rafine karbonhidratları suçluyor. Cincinnati Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırma bu tür suçlamaların yanlış olduğunu ve beslenmenin daha çok bir tür “hormon kokteyli” olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Kan dolaşımıyla aktarılan uyarı maddeleri olan hormonlar, hücrelere belli başlı durumlarda ne şekilde davranmaları gerektiğini söylüyorlar. Araştırmayı yöneten Randy J. Seeley: “Yiyecekler sindirildiklerinde, mikro besleyici madde bileşimleri kanda dolaşarak çeşitli organların hücre yüzeyi reseptörleri üzerinde etkinliklerini değiştirecek şekilde etkiyorlar. Hormonlar da bedenimizde aynı şeyi yapıyorlar. Bu şekilde bedenimiz “dinleyebiliyor” ve alınan besinlere göre reaksiyon gösteriyor. Araştırmacılar buna örnek olarak bir aminoasit olan lösini gösteriyor. Bedenimiz tarafından üretilmeyen lösinin besinlerle alınması gerekiyor. Lösin, besin tüketimi ve beden ağırlığından sorumlu olan beyin bölgeleri üzerinde etkilidir. Bu madde daha çok inek sütünde, yumurta sarısında, esmer pirinçte ve soya fasulyesinde bulunuyor. Bilim insanları gıdaların içindeki mikro besleyici maddelerin sağlığımız üzerinde etkili olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de sağlıklı beslenme formülünü ararken metabolizma üzerinde önemli bir etkisi bulunan moleküler düzeydeki maddelere odaklanıyorlar. (Oxford) ekip Doğu Sibirya ve Gobi Çölü’nün arasındaki kuzeygüney ekseninde yer alan altı mağaradaki oluşumları inceleyerek, günümüzdeki ortalama sıcaklıktan biraz daha sıcak olduğu zamanlarda donmuş toprakların eridiğini saptamışlar. Sadece 1.5 derecelik bir artış bile önemli bir erimeye yol açabilir diyor araştırmacılar. Bu gelişmenin yan etkisi olarak Gobi Çölü’de nemli ve yeşil bir yapıya dönüşebilir. Böyle bir ısınmanın Orta Asya’daki çevreyi önemli bir şekilde değiştirerek büyük miktarda karbonu atmosfere salacağı tahmin ediliyor. Güneş sistemimiz dışındaki en küçük g e ze g e n Sibirya’da bulunan mağaralardaki mineral yataklarını inceleyen bilimciler ilginç sonuçlara ulaştı. Geçmişte günümüzdeki ortalama sıcaklıktan sadece 1.5 derece daha sıcak olduğu zamanlarda, donmuş topraklar eriyerek sera etkisini artırmış. Yıl boyu donmuş kalan topraklar atmosferden iki misli karbon barındırırlar. Donmuş topraklar eridiği takdirde bu karbonun önemli bir kısmı karbondioksit ve metan olarak havaya karışacaktır. Donmuş toprakların 450.000 yıllık geçmişi Sibirya mağaralarındaki karbon birikimlerinden okunabiliyor. Bu mağara oluşumları (speleotemler) sadece sıcak dönemlerde büyüyor. Anton Vaks yönetimindeki 1.5 derecelik sıcaklık artışı Sibirya’yı eritebilir Henüz kesin bir şey yok ama sadece söylentisi bile bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı. New York Times gazetesindeki habere göre Amerikan Başkanı Barack Obama milyarlarca dolara mal olacak dev bir araştırma projesi planlıyor. Hükümet yetkilileri, özel vakıflar, en saygın araştırma enstitülerinde çalışan önemli bilim insanları, Google ve Microsoft gibi bilgisayar firmalarının katılımıyla on yıllık projenin Mart ayında başlayabileceği söyleniyor. Hedef, insan beyninin deşifre edilmesi. Amerikan tarihinin en kapsamlı araştırmasıyla Obama, “Beyin Etkinliği Haritası”nın (“Brain Activity Map”) çıkartılmasını ve bilimin Amerika ve Avrupa arasında bilimsel rekabet Reunion ve Mauritius adalarının altında yeni bir mikro kıta bulundu. Mauritia olarak isimlendirilen kıta parçası, muazzam lav kütleleriyle örtülü olduğu için bugüne kadar ünlü tatil adalarının altında gizli kalmıştı (Nature Geoscience). Bulgu, okyanuslarda tahmin edilenden çok daha fazla minik kıtaların bulunduğunu gösteriyor. Kıtaların birbirinden kopması mantodan yükselen sorguçlarla ilgilidir. Bu dev balonlar, yer mantosundan yükselen ve tektonik levhaları alttan yumuşatan kayacı kızdırıyor. Böylece yumuşayan bölgelerde yani kızgın noktalarda (hotspots) levhalar birbirinden ayrılabiliyor. Yaklaşık olarak 170 milyon yıl önce ilk kıta Gondvana’nın başına gelen de buydu. Bu dev kıta ilk başta Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Avustralya, Madagaskar ve Hindistan’ın içeriyordu. Kıta ilk önce Afrika ve Madagaskar arasında kalan bölgede kırıldı, daha sonra ise Avustralya ve Antarktik arasında ikinci bir kırılma yaşandı. Bu kırılmadan sonra kıta parçaları günümüzdeki konumlarını aldılar. Bununla ilgili kanıtlar Madagaskar’ın kuzeyinde yer alan kıta parçalarında (Şeyseller) bulunmuştu. Çünkü eğer kızgın noktalar, büyük bir kıta parçasının kenarında bulunuyorsa, kıtadan küçük parçalar kopabiliyor. Madagaskar açıklarında bir mikro kıta İLK KEZ BİR CENİNİN BEYİN GELİŞİMİ GÖRÜNTÜLENDİ Wayne Eyalet Üniversitesi bilim insanları ilk kez bir ceninin beyin gelişimini farklı evrelerde görüntüledi. Bu yöntem sayesinde ileride otizm ve şizofreni gibi hastalıkların tanısı ve tedavisi doğum öncesinde gerçekleştirilebilecek. Cenin beyninin ne şekilde geliştiği ve işlediği hakkında çok az şey bilindiğini söyleyen Moriah Thomason bundan, görüntü taraması sırasında ceninin ters dönmesini sorumlu tutuyor. Ceninin bu hareketi yüzünden yararlı sonuçlar elde etmek zorlaşıyor. Thomason buna rağmen, 2438 haftalık yirmi beş ceninin beynini fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle taramaya başarmış. Her tarama yaklaşık olarak on dakika sürmüş. Bilim insanları gelişmekte olan beynin incelenmesi sırasında özelikle de iki noktaya dikkat etmiş. Sinirsel bağlantılar ve bunların gelişimi. Beklenildiği gibi iki beyin yarısı arasındaki bağlantılar her hafta biraz daha sıklaşıp, çoğalmış. İlk bağlantılar beynin ortasında gerçekleşmiş ve gelişim sürecinde dışa doğru yayılmışlar. Bilim insanları şu sıralar çeşitli evrelerdeki yüz ceninin beynini tarıyor. Bu görüntülerle farklılıkları göreceğiz diyor Thomason. Bilim insanları, ceninin normal beyin gelişiminin ne şekilde gerçekleştiğini öğrendikten sonra normal bağlantılara sahip olmayan beyinleri inceleyecekler. Şizofreni ve otizm gibi hastalıkların anne karnındaki büyüme sırasında gelişmeye başladığından yola çıkan bilim insanları, bu olumsuz gelişmelerden beyindeki hatalı bağlantıların sorumlu olabileceğin düşünüyorlar CBT 1355/ 6 8 Mart 2013 Astronomlar güneş sistemimiz dışındaki en küçük gezegeni keşfetti. Kepler 37b olarak isimlendirilen bu mini gökcisminin, içinde hava ve su bulunmayan kayamsı bir gezegen olduğu tahmin ediliyor. Kepler 37b gü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle