17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Müfit Akyos http://www.ınovasyonheryerde.com/: mufı[email protected] DENDROKRONOLOJİ OECDBilgi Ekonomisi Küresel Forumu’nda Türkiye, birikimini yansıtmaktan çok uzak, “bilimteknolojiyenilik” yönetiminden sorumlu bürokratlarla temsil edildi. Bilim ve Yenilik Politikalarının Geleceği Bilgi Ekonomisi Küresel Forumu (Global Forum on the Knowledge Economy), “büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde bilim ve yenilik politikalarının rolü hakkında hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyası arasında bilgi paylaşımı sağlamak ve gerekli ağların oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş” bir OECD platformudur. Forum üçüncü toplantısını, “Bilim ve Yenilik Politikalarının Geleceği” ana temasıyla 2223 Ekim 2013 tarihlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirdi. Başta bilim ve yenilik politikalarının geleceği olmak üzere, bilim ve yenilikle ekonomik büyüme, bilgi ve iletişim teknolojileri ve teknoloji öngörüsü ilişkisinin, açık bilim ve bilim sanayi ilişkisinin tartışıldığı yedi oturuma birçok ülkeden üst düzey uzmanlar katıldı. Pek çoğunun ortak özelliği, bilimteknolojiyenilikle ilgili kuramsal bilgi birikimine sahip olmaları ve günümüzden geleceğe öngörüstratejisiyasa bağlamında bakmalarıydı. Bu dizgede; öngörü ile bilim dünyasının ve uzmanların görüşleri, tanımlı metodolojiler kullanılarak ve demokratik katılım işleyişiyle ortaya çıkartılarak, geleceğe bakıp önceliklerin belirlenmesi sağlanmaktadır. Bu önceliklerledir ki stratejiler ve siyasalar geliştirilebilmektedir. Bu bağlamda Türkiye’ye bakıldığında, adeta öngörü ve strateji adımları atlanarak yalnızca gerçeklikten kopuk hedeflerin dayatıldığı bir “bilimteknolojiyenilik” yönetiminin olduğu görülmektedir. Örnekse; “Türkiye 2023 Hedefleri”; dünyanın 10. büyük ekonomisi olunması, ARGE harcamasının GSYH’nin %3’üne ulaşması ve araştırmacı sayısının 300.000’e varması. Bu hedefler 10. Kalkınma Planı’na da konuldu. Oysaki bu ülkede de çoktan güncellenmesi gereken bir öngörü çalışması yapılmıştı bir zamanlar TÜBİTAK öncülüğünde. Yapılan vurgulardan, bilim ve yenilik dünyasının yeni kilit sözcüğünün “açık (open)” olduğu anlaşılıyor; “açık bilim (open science)”, “açık veri (open data)”, “açık yenilik (open innovation). Bilimin artan karmaşıklığı ve maliyeti, dünyamızın ivedilikle çözülmesi gereken büyük sorunlarının kaynakların birleştirilmesini ve işbirliklerini gerektirmesi, bilgi kaynaklarına ve bilimsel çalışmaların sonuçlarına erişilebilirliğin ve açıklığın sağlanmasını zorunlu kılıyor. Ancak, bu açıklığın ne boyutta ve nasıl sağlanacağı henüz çözümlenebilmiş değil. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklarla her düzlemde oluşturulan ağyapılar “açık” işleyişin ana unsuru. Uluslararası araştırma alanında oluşan ağyapılarda yer alma ve yararlanma becerisinin her ülkenin bilim ve sanayi dünyasının derinliği, birikimi ve yönetilme becerileriyle sınırlı olacağı ise açık bir gerçek. Bilim yönetiminin yenilik ve girişimcilik parametreleriyle yeniden biçimlenmeye çalışıldığı günümüzde, yenilik bir uçta girişimcilikle artan oranda sulandırılarak ve siyasetin içeriksiz bir aracı olarak popülistleştirilmekte (inovasyon illüzyonu), diğer uçta bilimle artan oranda iç içe girerek karmaşıklaşmaktadır. Katma değeri yüksek yenilikçiliğin en önemli girdisinin bilgi olması bu karmaşıklığı kaçınılmaz kılıyor. Bilim dünyası, kendi içinde “büyük bilim”, “açık bilim” kavramları etrafında bilim yönetimini şekillendirmeye çalışırken bir yandan da adeta yeniliğe ve girişimciliğe karşı kendisini “koruyarak” uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu önemli foruma üniversitelerden ve ilgili kesimlerden Türkiye’nin birikimini yansıtmaktan çok uzak bir katılım vardı. Çoğunlukla biatla katmerlenmiş bürokratlarca temsil edilen ülkemizin “bilimteknolojiyenilik” yönetiminin, günümüzde konunun teknisyen yaklaşımıyla ve emir komuta ile ele alınmasının mümkün olmadığını, bilime ve onu yaratanlara saygı duyulmaksızın varsayalım ki iyi niyetli çabalarının ve hedeflerinin bile gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu anladığını umarız. Ancak ülkemizin en seçkin üniversitelerinden Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (sevgili okulum) gece vakti hoyratça basıldığı, başbakanından belediye başkanına kadar saldırı hedefi yapıldığı bir ülkede bu umudun en azından şimdilik bir hayal olduğu da baş edilmesi gereken acı bir gerçek. Dünyanın en yaşlı ağaçları Gezenin en uzun yaşayan organizmalarından biri ağaçtır. Yeryüzü’nde en az 50 ağacın bin yaşından yaşlı olduğu biliniyor. Fakat bilim insanlarına göre daha keşfedilmemiş çok sayıda yaşlı ağacın bulunuyor. A ğaçların bu kadar uzun yaşamalarının çok sayıda nedeni vardır. Uzun ömürlerinin sırlarından biri kompartımanlara ayrılmış damar sistemleridir. Bu sayede ağacın bir kısmı ölürken, diğer kısımları yeşerebiliyor. Pek çoğu da ayrıca ölümcül bakteri ve parazitlerle mücadele edebilmek için koruyucu bileşimler salgılar. Yeryüzü’ndeki Bristlecone çamları gibi yaşlı ağaçların, insanlar gibi yaşlanmadığı biliniyor. 3.000 yaşından daha uzun yaşamakta olan bu ağaçlar, 100 yaşındaki benzerleri gibi son derece sağlıklı bir şekilde gelişiyor ve büyüyor. Hayvanlardan farklı olarak bu çamların genetik mutasyonları yıllar geçtikçe hücrelerinde birbiri üzerine yığılma yapmıyor. Bazı ağaçlar klonlarını veya genetik olarak birbirinin eşi olan filizlerini gövdesi dışında büyütebilir. Böylece gövdenin ölümü, organizmanın son bulması anlamına gelmez. Devasa koloniler tek tek binlerce gövdeden oluşur ve bu gövdeler tek bir kök şebekesinden beslenir. Aşağıdaki fotoğraflarda dünyanın en yaşlı ve en büyüleyici ağaçlarından bazıları yer alıyor. METUŞELAH Dünyanın en yaşlı ağacı olan Bristlecone çamı Kaliforniya’daki Inyo Ulusal Parkı’nda denizden yaklaşık 3.000 metre yüksekte yaşıyor. 4.765 yaşında olduğu tahmin edilen bu yaşlı ağaç, Mısırda ilk piramitler ortaya çıktığında bile 100 yaşındaydı. Bristlecone çamına verilen takma isim “Metuşelah” ; bu isim İncil’deki en yaşlı kişinin adı. Ağaca zarar verilmesinden korkulduğu için tam yeri bildirilmiyor. Bu devasa servi, Florida’daki Big Tree Park’ında yaşıyor. Senatör, Mississippi Nehri’nin doğusundaki hacim olarak en iri ağaç. 38 metre uzunluğundaki ağacın 3.500 yaşında olduğu tahmin ediliyor. SENATÖR PANDO KOLONİSİ Pando teknik olarak en yaşlı tek ağaç değil, ancak Utah’da bulunan Quaking Aspen Kolonisi en yaşlı ağaç grubu. 350.000 metrekarelik bir alana dağılmış olan koloni birbirine tek bir kök ağı üzerinden bağlanıyor. İnsanın ataları daha Afrika’da yaşarken kavak türü olan bu ağaçlar 80.000 yıl önce yeşermeye başlamıştı CBT 1392 8 / 22 Kasım 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle