26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör le gerçekleştirilen deneylerde, normal beyaz yağ hücrelerini değiştirerek, yağ tabakasını yok etmiş. Alman bilim insanlarının FASEB dergisindeki yazılarına göre etki maddesi öte yandan aşırı kiloya bağlı iltihap riskini de düşürüyor. Bu da şişmanlığa karşı yeni tedavi umudu doğurdu. Bununla birlikte araştırmacılar fazla kilolarını atmak isteyenler Viagra almasın, ilacın “zayıflatıcı etkisi” insanda test edilmedi henüz diyor. Daha çok Viagra olarak bilinen Sildenafil etki maddesiyle aslında iktidarsızlık sorunları tedavi ediliyor. Bu madde sıklıkla Guanosinmonofosfat (cGMP) uyarı maddesinin bir sinyal zincirinde etkiyerek, cinsel organdaki kan akışını ayarlayarak sertleşmeyi mümkün kılıyor. Ancak bilim insanları kısa bir süre önce mavi hapın diğer bir etkisini de fark etmişlerdi. Nitekim uzun bir süre Sildenafil verilen farelerde kilo kaybı saptanmıştı. Fakat bunun nedeni bilinmiyordu. Bonn Üniversitesi’nden Alexander Pfeifer, diğer araştırmalarla birlikte Sildenafil maddesinin yağ hücreleri üzerindeki etkisini farelerde test etmek için kemirgenlere en az yedi gün Sildenafil vermişler. Bu şekilde etki maddesinin beyaz yağ hücrelerini, kahverengi yağ hücrelerine dönüştürdüğü görülmüş. Kahverengi yağ hücreleri, besin enerjisini yakarak ısı enerjisine dönüştürüyor. Bu hücreler yağ depolarını erittikleri için ve şişmanlıkla savaştıkları için de bilim insanları şişmanlığa karşı tedavi geliştirebileceklerini umuyorlar. Araştırma çerçevesinde diğer bir ilginç gözlem daha yapılmış. Beyaz yağ hücreleri kalorilerle beslendiklerinde büyüyor ve sağlık için sorun yaratan iltihaplanmalara da yol açabiliyorlar. Bu tür iltihap reaksiyonları kalp dolaşım hastalıkları, kalp enfarktüsü, inme, hatta kanser ve diyabete bile neden olabiliyorlar. rengine bürünerek zor görünür hale geliyorlar. Ayrıca yaşam alanlarını savunurken erkek kertenkelelerin rengi birkaç dakika içerisinde soluyor. Yeni türün varlığı DNA analizleri sayesinde keşfedildi. Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün Bey, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı adına gerçekleştirilen “Türkiye’nin İnsan Kaynağının Belirlenmesi’’ projesinin sonuç raporunun tanıtımına katılarak üniversitede öğrencilerin piyasada yeni oluşan işlere uygun olarak yetiştirilmesi gerektiğini söylemiş.. CBT 1349/7 25 Ocak 2013 Güney Vietnam’da erkekleri görkemli bir renge sahip yeni bir kertenkele türü saptandı. Erkek kertenkelenin kafası eş arayışı sırasında parlak maviye dönüşüyor. Bu kertenkelenin yağmur ormanlarında ve Saigon’da yaşadığı biliniyordu ama DNA analizlerinden sonra başlı başına bir tür olduğu anlaşıldı (Zootaxa dergisi). Milyonluk Ho Chi Minh kentindeki parklarda bile bu renkli kertenkeleleri görmek mümkün. Yeni kertenkele türü Calotes bachae Agamen ailesine dahil. Özellikle de erkekleri muhteşem renkleriyle dikkat çekiyorlar. Eş arayışı sırasında hayvanların kafası gök mavisi renginde parlıyor. Ayrıca bukalemun gibi de renklerini değiştirebiliyorlar. Mesela geceleri daha koyu ve kahve Vietnam’da yeni bir kertenkele türü Çok zehirli olmasına rağmen Botulinum toksini (Botox) ilaç ve kozmetik endüstrisinde kullanılmakta. Güvenirlik ve yoğunluk testleri için her yıl yarım milyon fare ölüyor. Yeni bir yöntem belki de kemirgenlerin hayatını kurtaracak. Yapay olarak oluşturulan ışıltılı baloncuklar bir ilacın içinde ne miktarda zehir bulunduğunu gösteriyor. Clostridium botulinum bakterisi tarafından üretilen Botulinumnörotoksin (Botox), bilinen en kuvvetli zehirlerden biridir. Botox sinir uçlarından kaslara giden sinyal aktarımını engelleyerek, felç ve solunum durmasına (apne) neden olabiliyor. Beden ağırlığının bir kilosuna düşen bir mikrogramlık zehir bir yetişkini öldürmeye yetiyor. Botox örneğin iyi sterilize edilmeden üretilen sebze konservesi gibi gıda ürünlerinde oluşabiliyor. Fakat öte yandan olumlu tarafları da var. Botox ile bir dizi kronik rahatsızlıklar, sinirlere bağlı hatalı duruşlar, şaşılık veya migren gibi hastalıklar da tedavi ediliyor. Kozmetik endüstrisi 1990’lı yıllardan bu yana yüzdeki kırışıklıkları gidermek için de bu zehirden yararlanıyor. Ne var ki Botox’un kullanımı ateşle oynamak kadar tehlikeli. Doğal bir ürün olan toksin sabit yoğunlukta üretilmiyor. Yetkili kuruluşlar bu yüzden her Botox içerikli ilacın LD50testiyle farelerde test edilmesini zorunlu kılıyor. Bu testlerde hangi dozda farelerin yarısının öldüğü kontrol ediliyor. İlaç endüstrisindeki bu rutin testler için AB ve ABD’de her yıl yarım milyon fare öldürülüyor. ETH Zürih’te Oliver Weingart şimdi farelerin hayatlarını kurtarabilecek bir test sistemi geliştirdiler. Deney hayvanları ve canlı hücre olmaksızın işleyen bu sistem, sinir zehrinin toksik etkinliğini yapay olarak üretilmiş ve lipit zarıyla çevrili baloncuklarla (lipozom) ölçüyor. Zarın içine gömülü özel sinir hücresi reseptörleri Botulinum nörotoksin’le bağlanıyor ve baloncuğun içindeki bir protein ışımaya başlıyor. Bu flüoresan etkisi doğrudan doğruya Botox yoğunluğuna bağlı. Lipozomlar ne kadar kuvvetli ışırsa, zehrin yoğunluğu o kadar yüksek demek. Yeni test yöntemiyle şimdilik on pikogramlık zehir tespit edilebiliyor, araştırmacıların hedefi bu oranı bir pikogramdan (bir pikogram= bir gramın trilyonda biri) aşağıya indirmek. Test sistemi üç saat içerisinde ölçülebilir bir flüoresan üretiyor. Testin tamamı 24 saatten kısa bir süre içinde tamamlanıyor, oysa farelerde ancak bir ila dört günde bir sonuca ulaşılabiliyor. Nilgün Özbaşaran Dede Hayvan deneyleri yerine ışıldayan baloncuklar Bakan, fenedebiyat fakülteleri başta olmak üzere bazı yüksekokul ve fakültelerde düzenleme yapılacağını, çok fazla mezun veren bazı bölümlerin kapatılacağını, bazılarında kısıtlamaya gidileceğini, bazı bölümlerin ise sayısının artırılacağını da sözlerine eklemiş. Bu sözleri üzerine derhal bir feryat yükseldi ve iktidarın temel bilimlere düşmanlık ettiği söylendi. İktidarın temel bilimin ne olduğunu bilmediği, Türkiye Bilimler Akademisi’nin başına gelenlerden bellidir ve Nihat Ergün Bey o talihsiz müdahalenin mimarları arasındadır. Dolayısıyla kendisinin bilim konusunda dünyadan habersiz olduğu ve bu bilgisizliği Başbakanı ile paylaştığı artık bilinen bir şeydir. Ama bu durum, son söylediklerinin yanlış olduğu anlamına gelmez. Nihat Bey’in söyledikleri doğrudur, ancak bu doğrunun içinde üniversitenin ne olduğunu bilmemek gibi bir yanlış sıkışmıştır. Dolayısıyla ne Nihat Bey ne dediğini tam olarak bilmekte, ne de ona karşı feryat edenler durumu kavramış gözükmektedirler. Piyasanın gerektirdiği nitelik ve nicelikte insan yetiştirilmesi bir ülkenin tüm öğretim sisteminin en önemli amaçlarından biridir. Bunun için meslek liselerinden başlayarak meslek okullarına, oradan da meslek yüksek okullarına uzanan geniş bir yelpazede okullar, adam gibi öğretmenler ve imkânlarla donatılmalıdır. 1247 sayılı YÖK Kanunu, daha önce rayından çıkan meslek öğretimini düzelteyim derken, her okulun adının önüne bir üniversite yaftası yapıştırarak durumu iyice rezil etmiştir. Burada önemle vurgulamak istediğim, yükseköğretimi rayından çıkaran 12 Eylül darbesi değil, Demokrat Parti’den beri ülkeyi yöneten bilgisiz ve popülist hükümetler ve bürokratlardır. YÖK Kanunu mevcut fena bir durumu daha da beter etmiştir. Sayın bakanın bazı temel bilim bölümlerine gereğinden fazla öğrenci gittiğini söylemesi doğrudur. Aynı şikâyeti ben yıllardır yapmaktayım. Hatta bir keresinde YÖK’ün 70 olarak belirlediği İTÜ Jeoloji kontenjanını ben o zamanki YÖK Başkanı muhterem hocam ve sevgili dostum Erdoğan Teziç’in yardımıyla 40’a düşürttürmüştüm ki o bile fazlaydı. İdeal öğrenci sayımız 25’ti. Türkiye’de son sayımda yanılmıyorsam 17 tane jeoloji bölümü vardı. Bu sayı bir skandaldır, zira Türkiye’nin o kadar jeoloğa ihtiyacı yoktur. Ama esas sorun, temel bilimlere gelen öğrencinin ezici ekseriyetinin o bölümlere isteyerek gelmemesi, puanı istediği yerlere tutmadığı için ne pahasına olursa olsun üniversiteye kapağı atmak arzusuyla o bölümlere tabiri câizse düşmesidir. Böyle gelen öğrencileri ben bir üniversite öğretmeni olarak istemem. 18 yaşına kadar hayatta ne yapacağını bulamamış insanlar bir sorundur ve bu sorun lisede çözülmelidir. Onun için yükseköğretime müdahale etmeden ortaöğretimin adam edilmesi gerekir, imamlaştırılması değil. 18 yaşına kadar mitolojinin gerçek olduğunu sanarak gelen bir insanın gerçek dünyaya uyum sağlaması elbette kolay olmaz. Onun için Nihat Bey öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı ile bir masaya oturup ortaöğretimi modern bir hale getirtmeli. Yükseköğretimin ise iki kulvarı var. Bu kulvarlardan meslek eğitimi veren kalabalık, bilim eğitimi veren tenhadır. Kalabalık kulvarın ihtiyaçlarına meslek okulları ve meslek yüksek okulları cevap verir. Üniversiteler ise bilim eğitimi verir, yani bilim üretir ve bilim üretiminin nasıl yapılabileceğini öğretir. Üniversitelerin ürünlerini hem kendileri, hem de meslek yüksek okulları değerlendirir. Her ikisinde de doktora yapılır, ama bu doktoraların amaç ve yöntemleri değişiktir. Bilim doktoraları doğa ve toplumun temel sorunlarının aydınlatılmasıyla, meslek yüksek okulları ise bahis konusu sorunların uygulamaya yansımalarınıda karşılaşılan sorunların çözümüyle uğraşırlar. Aradeki sınır keskin değildir ve onun için adı Federal Teknik Yüksek Okul olan İsviçre’nin meşhur ETH’si veya Amerika’nın MIT’si veya Caltech’i aynı zamanda temel bilime de muazzam katkılar yapan kuruluşlar olarak temayüz etmişlerdir. Nihat Bey ve arkadaşları da, onları feryat figan eleştirenler de önce üniversite eğitimi nedir öğrenirlerse, yaptıkları tartışma dinlenilmeye değer bir hal alır, toplumumuza ve dünyaya da bir fayda sağlar. Üniversite Üzerine Kör Dövüşü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle