26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Demokratik ve özgür üniversite özlemi: Hemen, şimdi… Son günlerde üniversitelerdeki huzursuzluk “rektörler benim rektörüm değil” feryatlarına dönüştü. Birbirini suçlayan yöneticilerin, akademisyenlerin böyle bir huzursuzluk ve mutsuzlukları ilk defa olmuyor, bu gidişle de son olmayacak. Bu nedenle, yükseköğretim sistemimizin yapısı analiz edilmeyi zorunlu kılıyor. Prof.Dr. Yavuz Odabaşı, [email protected] lerin öncelikle kurullarda alınan kararların uygulayıcıları olması, yetkilerinin bununla sınırlı olması, koruyucu ve kollayıcı bilgeler oluşumuna engel olabilecektir. Bürokrasinin katı yapıları, kuralları ve iç işlemler yönergelerine sahip bürokratik üniversitelerde paydaşların katılımı ve kurulmuş sözde kurullar özerk ve özgürmüş gibi karar süreçlerinde yer alırlar ve öyle görünürler. Merkezileşmiş, otoriter yöneticibürokrat baskısının, tek tip uygulamaların iç içe geçtiği bir sarmalın içinde günümüz üniversiteleri. Demokratik kurum olarak yükseköğretim kurumları onsuz yapamayacağı açık olan demokratik kültürü geliştirme, koruma ve sürdürme konularında etkin rol alabilmeli ve ilkeli bir duruş gösterebilmelidir. Geleceğin demokrat bireyleri olacak öğrencilerin ve demokratik sivil toplumunun oluşmasında rol alması gereken yükseköğretim kurumlarının kendilerinin insan odaklı demokratik yönetişim modelleri ile de örnek olması gerekir. Sadece bilinen demokratik mekanizmaların oluşturulması ve bunlara şeklen katılımın yanında mekanikleşmiş yönetim, oynanan küçük bürokratik oyunlar, siyasallaşmayı ve keyfiliği önlemede yeterli olmuyor. Üniversite yapısı ile toplumun diğer kesimleri arasında anlayış, adanmışlık ve toplumsal uzlaşma zemini oluşturmak, demokratik bir değerler bütününü gerekli kılıyor. Akademik bölümler kendi konularında toplumsal gruplara reformlarında liderlik yapabilmenin yanında disiplinlerarası yaratıcılığı da sivil toplum çabalarında yer albilmelidir. Evrenselliğe açılma da bunun bir boyutudur. Her iktidar döneminde hazırlanan yasa tasarıları ve gündeme getirilen yakınmalar akademik dünyada “beklenti bulanıklığı” ya da karmaşıklığı yaratarak her kesimde bir “beklenti yorgunluğu” yaratmışa benziyor. Demokratik bir toplumun olabilmesi için, demokratik üniversitelerin oluşması öncelikli öneme sahiptir. Sağlıklı, ideal, demokratik toplum için aktif demokratik değerlerle donanmış yurttaşların yaşama hazırlanması ve demokrasi standartlarının yükseltilmesine çalışılmalıdır. Üniversitelerdeki hoşgörü, çoğulculuk ve farklı görüşlerin yansıtabilmesi, bunların eleştirileri ve karşı görüşleri yansıması, düşüncelerin test edilmesi ve biçimlendirilmesini içeren demokratik değerlerin yaratılması ve yaşatılması önemli. Kültürel hoşgörü ortamı yaratılabilmeli ve her kesimden bireyin eğitim alabilmesini kolaylaştırmak gerekmektedir. Çokkültürlülüğe sahip bir toplum için insanları hazırlamak için üniversiteler toplumdan yüksek duvarlarla ayrılmamalı ve karar mekanizmalarının içerisinde tüm paydaşlar yer alabilmelidir. Toplum olarak bağımsız, özgür düşüncelerini açıklamaktan çekinmeyen ancak başkalarının da görüşlerini saygı ve hoşgörüyle karşılayan mezunlar yetiştirebilecek demokratik üniversite için aslında en önemli konu, demokratik kültürde yetişmiş ve demokratik değerlere sahip olan akademisyenlerin, çalışanların varlığıdır. Demokratik karakterle uyumlu kurumlar, çalışanlar ve öğrencileri demokratik değerlere sahipler mi? Yönetiminde kendisi özgür ve demokrat olmayan kurumların, demokratik değerlerle donanmış öğrenci yetiştirebilmeleri olanaksızdır. Bunun eksikliği, tüm çabaları boşa çıkartabilecektir. yor. Cambridge Üniversitesi Kimya Bölümü’nden Prof. Shankar Balasubramanian, dörtlü sarmal yapının hücre belirli bir genotipe sahip olduğunda ya da işlevinde bir bozukluk meydana geldiğinde ortaya çıktığını söyledi. Dörtlü sarmal yapı, DNA’yı birarada tutan ve genetik kodu oluşturan dört bileşenden guaninin çok sayıda bulunduğu bölgelerde görülüyor. Yapıya bu nedenle Gdörtlü adı verildi. Bilim insanları, insan hücrelerinde ilk kez ‘dörtlü sarmal’ yapıya sahip DNA’ya rastladıklarını açıkladı. SONUÇ Ü lkemiz yükseköğretim sisteminin bugünkü yapısı ve işleyişi iç içe geçen, birbiriyle yoğun etkileşim içerisinde olan, Cumhuriyet öncesi Darülfünun döneminin, Fransız, Alman ve Anglosakson üçlüsünün gelenekleri ile üç kavramkuram biçimi olarak birbirini tamamlayan FordizmWeberizmTaylorizm etkisindeki yönetsel ve eğitsel uygulamalara sahiptir. Buna ek olarak, değişen dünyanın etkileri ile bir araya gelerek oluşan bu bileşimden yenileşerek dönüşmeye cevap aramayı hızlandırmasından söz edilebilir. Mevcut otoriter, merkezi ve hiyerarşik bürokratik yapıdaki seçimler, kabile reisini, tarikat liderini, şef olabilecek birilerini seçme türündeki bir anlayış ve uygulama ile gerçekleşiyor. Demokrasiyi sadece oylama olarak gören ve biçimsel demokrasinin tüm oyunlarını en iyi biçimde oynayarak yönetim kademesine gelen ve hatta bunun için Ankara’daki eş, dost, akraba, siyasetçi gibi kişilerle çirkin, etik dışı kulislerde bulunmayı uygun görenler, iktidara geldiklerinde kendini diğerlerinden daha üstün, meslektaşlarını ise daha aşağıda görmeye başlamaktadır. Sonuçta herkesin özümsediği iktidargüç tapınmacılığına dayanan bu durum, istense de istenmese de demokratik uygulamalardan ödün verilmesine neden oluyor. melidir. Etkin katılımcı, insana duyarlı ve tüm paydaşlarla ortak çalışma odaklı çoğulcu demokratik bir yönetim dokusu kurum içi ortak katılımcı/paylaşımcı yönetim anlayışı ile kamu gözetimi ve süreli idarecilikten oluşan üçlü bir yapıyı zorunlu kılıyor. Üniversiteler; hem kendi içlerinde, merkezi yönetimin temsilcisi gibi davranan idari/teknik personel ile akademik personel arasında sürtüşmeyi ortadan kaldırabilmeli, hem de merkezi yönetime karşı “demokratikleşme” lidir. Böylece, yükseköğretimin üç atlısı olan “akademik, idari ve mali ” özerklik sağlanabilir. Eğitimin ortak üreticileri olarak akademik personel, idari ve teknik çalışanlar, öğrencilerin ilgilerinin, katkı ve katılımlarının teşvik edilmesi demokratik yönetişim için kaçınılmazdır. Kurumsal özerklik, akademik özgürlüğün garantisi ve çoğu zaman da nedeni olmayabilir. Özerklik sadece kaynak kullanımı ile sınırlı değil. Merkezin ders programları, müfradat, merkezden belirlenecek esaslar üzerindeki kontrolü azalmalı ve demokratik bir süreçle programlar ve içerikleri belirlenebilmeli. Özerklik olmadan üniversiteler egemen toplumun eleştirisini yapma yeri, ortamı olma özelliğini taşıyamaz. Akademik özerkliğin sağlanması yönünde, üniversitelerle ilgili kararlar, bilim ortamı içinde ve mümkünse her üniversitenin kendi ortamı içinde verilip uygulanabilmelidir. İş dünyasından olduğu kadar merkezi hiyerarşiden gelebilecek gelecek baskılara ve yönlendirmeler karşı akademik özgürlük korunmalıdır. “Merkezi, bürokratik vesayetten” çıkıp ”piyasa vesayeti” ne girmeyecek bir denge oluşturulabilmeli. Akademik özgürlük ve özgür düşünceye dayalı üniversite yönetişimi; öğretim üyelerimizin değerlendirilmesinde evrensel kıstaslardan ve akademik değerlerden başka hiçbir şeye, hiçbir önyargıya bağımlı olunmamasını gerekli kılar. Bu nedenle, kurumsal kültürün bilimsel ve entelektüel verimliliği oluşturularak gerçek anlamda akademik özgürlüğün gerçekleştirilmesine çalışılmalıdır. Bu bağlamda akademik etiğin, öğretme ve öğrenme özgürlüğünü sağlayacak biçimde olmasına özen gösterilmesi önemlidir. Akademik çalışma ortamının demokratikleştirilmesi ve akademik aristokrasinin ve bürokrasisinin azaltılması kaliteli yükseköğretim için vazgeçilmezlerden olmaktadır. Her şeye müktedir rektörlük makamının yetkilerinin azaltılarak seçilmiş kurullara yetkilerinin artırılması ve yönetici SİHİRLİ KİLİT: DEMOKRATİKLEŞME Asıl konu, üniversitelerde uzun zamandır var olan kültür ve içselleştirilmiş, kabullenilmiş uygulamaların oluşturduğu değerler sisteminin değiştirilmesi ve dönüştürülmesidir. Bunun için “demokratik kültür ve değerlere” sahip bir “yönetişim” uygulaması kaçılmaz.” Kararlardan etkilenenler, karar alma sürecinden dışlanma olmadan kararların alınmasında söz sahibi olabilmelidir” ilkesi gereği, demokratik hesap verebilirliğin kurumlardaki şeffaflığa bağlı olduğu ve bu gerçekleşmeden “demokratik katılım”ın olmayacağı da çok açıktır. Yönetimin, demokratik değerler ve demokratik katılım temelli çoğulcu bir biçime dönüşebilmesi; yöneticilerin değerlendirilmesine, paylaşılmış ortak alanların açılmasına ve paylaşılmış yönetimin, meslektaş ilişkilerinin iyileştirilmesine ve her alanda çeşitliliğe bağlıdır. Demokratikleştirme, sadece demokratik yönetişime katılım rollerini iyileştirmekten çok daha fazlasını ve ötesini içerir biçimde üniversitenin kendi yapısında ve üyeleri arasında esnekliği, yenilik arayışını ve düşünce özgürlüğünü teşvik et DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE YÖNETİŞİMİ CBT 1349/ 18 25 Ocak 2013 ‘Dörtlü sarmal DNA’ kanserde yeni umut İnsan hücrelerinde ilk kez ‘dörtlü sarmal’ yapıya sahip DNA’ya rastlandı. Dörtlü sarmal yapı, kanser hücrelerinin yayılmasını engellemekte yepyeni bir yöntemin keşfine yol açabilir. Bilim insanları, insan hücrelerinde ilk kez ‘dörtlü sarmal’ yapıya sahip DNA’ya rastladıklarını açıkladı. “Nature Genetics” dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, daha önce sadece ikili sarmal yapıya sahip olduğu düşünülen insan DNA’sında birbirine dolanmış dört DNA ipliğine rastladı. Hızla bölünen hücrelerde daha yaygın görülen dörtlü sarmal yapının, kanserle ilişkili olduğu düşünülü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle