Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Evrendeki en büyük yapı Kırışık parmaklarla kavramak daha kolay var olan virüs savunması için anahtar rol oynarlar. Avusturya’da Moleküler Tıp Araştırma Merkezi’nde (CeMM) Giulio SupertiFurga ve ekibi, şimdi bu proteinlerin yapısını çözdü. Bağışıklık sisteminin molekülleri bekçi görevini görerek, sürekli hastalık etkenleri olan bedene yabancı molekülleri izler. Bu tür moleküller bulunduğunda hücrenin savunma mekanizması harekete geçer. Yabancı molekülleri yok etmek ve enfeksiyonu durdurmak için bir dizi savunma molekülü birlikte hareket eder. Bu süreçte araştırmacılar tarafından “Bağışıklık sisteminin askerleri” olarak isimlendirilen IFIT proteinleri anahtar rol oynuyor. Bunlar birçok viral genetik malzemeyi bedeninkinden ayırt ederek, etkisiz hale getiriyor. İnsanda IFIT 1’den 5’e kadar olmak üzere en az beş farklı IFIT molekülü var. Şimdi IFIT proteinlerinin karmaşık üçboyutlu yapısı ve moleküler yapı planları anlaşıldı. İnsan bedenine bir virüs ya da başka bir hastalık etkeni bulaştığında savunma sistemi harekete geçerek, enfeksiyona karşı Thücreleriyle, antikorlarla ya da adaptif bağışıklık sisteminin diğer faktörleriyle etkili bir şekilde savunmaya geçer. Ne var ki bu özgül bağışıklık çok yavaş reaksiyon gösteriyor ve ancak bir haftada tamamen etkin hale geliyor. Savunma sistemi devreye girene dek, hızlı hareket ederek duruma geçici olarak el koyan “savunma birlikleri” olmasaydı, enfeksiyonlar çok büyük zararlar verirdi. Doğuştan gelen ve genetik olarak belirlenmiş olan bağışıklık sistemi, hastalıklarla çok karmaşık bir şekilde savaşan sınırlı sayıda hücre ve proteinlerden oluşur. Enfeksiyona iyice odaklanarak savaşmak için yüzlerce çeşit protein üretiliyor. Bunların arasında IFIT proteinleri sayıca en üstün olan ve en hızlı hareket eden moleküller. Araştırma, bedenin gribe, kuduza ve daha çok sayıda virüse karşı verdiği savunmanın anlaşılmasında önemli bilgiler veriyor. Kanser veya iltihaplı hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılacak IFIT hedefli ilaçlar geliştirilebilir. Uluslararası bir astronom ekibi evrendeki gelmiş geçmiş en büyük yapıyı keşfetti. “Büyük Kuasar Grubu” yaklaşık olarak dört milyar ışık yılı uzunluğunda. İngiliz CentralLancashire Üniversitesi’nden Roger Clowes ve ekibinin 73 kuasar içeren grup ile ilgili araştırması Monthly Notices of the Royal Astronomical Society’de yayımlandı. Kuasarlar evrenin gençlik dönemine ait çok parlak galaksi çekirdekleridir. 1980’li yıllardan bu yana kuasarların muazzam büyük gruplar halinde toplandıkları biliniyordu. Ne var ki daha önce hiç bu kadar büyük bir grup keşfedilmemişti. Bu “Büyük Kuasar Grubu, evrende şimdiye dek gördüğümüz en büyük yapı” diyor Clowes. Modern kozmoloji ilkesine göre hiçbir yapı 1.2 milyar ışık yılından daha büyük olmamalı. Bu yüzden yeni keşfedilen grup olağanüstü bir keşif oldu. CBT 1349/ 6 25 Ocak 2013 Çek bilim insanlarına göre kahverengi gözlü insanlar mavi gözlülere kıyasla daha güvenilir bir etki bırakıyor. Seksen erkeğin ve kadının fotoğrafının, göz rengi ve yüz biçimine göre değerlendirmeleri istenmiş. Bu şekilde biçim ve güvenirlilik arasında bir ilişki ortaya çıkmış. Sonuç iki cinsiyet için de geçerli (PLOS One Online). Katılımcılar kahverengi gözlüleri daha güvenilir bulmuş. Bu sonuç göz renginden çok, kahverengi gözlülerin tipik yüz yapısıyla ilgili diyor Karls Üniversitesi (Prag) biyologu Karel Kleisner. Kahverengi gözlü insanların daha büyük ağızlı, yuvarlak çeneli ve daha büyük gözlü yüzleri daha güvenilir bulunuyor. Göz rengi ve yüz yapısının ilişkilendirilmesinin genetik sebepleri olabilir. Bazı Batı kültürlerinde yer alan “Kahverengi gözler tehlikelidir ama aşkta sadıktır” atasözü de Kleisner’in araştırma sonuçlarıyla kısmen örtüşüyor. Daha önceki araştırmalarda da kahverengi gözlü erkekler başat karakterli olarak tanımlanmıştı. “Göz rengi bir olasılıkla iki sinyal birden gönderiyor.” Araştırmasının toplumu heyecanlandırdığına inanan Kleisner, kendilerine güvenilmeyen insanların eş seçiminde veya tanıtılmaları sırasında şanslarının daha az olduğunu söylüyor. Kahverengi gözlü insanlar daha mı güvenilir? Uzun süren banyodan ya da bulaşıktan sonra parmaklarımızın derisi yumuşar ve kırışır. Newcastle Üniversitesi bilim insanları, parmakların bu şekilde olması halinde, ıslak veya nemli objelerin daha iyi kavranıp, taşınabildiğini tespit etti (Biology Letters). Belki de parmaklarda oluşan kırışıklıklar suyu iterek, kavrama sırasındaki tutma yetisini iyileştiriyor olabilir. Parmakların en üstteki deri tabakasının uzun süre suyla temas etmesi halinde kırıştığı biliniyordu. Fakat yeni araştırmalar, kırışık oluşumunun otonom sinir sistemi tarafından çalıştırıldığını göstermiştir. Bu da bu etkinin bir işlevi olduğunu gösteriyor. Katılımcılar kuru objeleri ıslaklara kıyasla daha çabuk taşımışlar. Bu deneyde parmakların ıslak veya kuru olması fark yaratmamış. Oysa ıslak objeler, nemli ve kırışık parmaklarla daha hızlı taşınmış. Bu da parmaklardaki kırışıklıkların, ıslak objelerin kavranması ve taşınması sırasında olumlu etki yaptığını gösteriyor diyor araştırmacılar. Anlaşıldığı üzere parmaklardaki kırışıklıklar suyu daha iyi iterek, tutma yetisini iyileştiriyor. Ama belki de ciltteki esneklik veya yapışkanlık özelliği de değişiyor olabilir. Parmak uçları gibi ayak tabanlarımız da uzun süre suda kaldığı zaman kırışıyor. Bu durum da, daha iyi tutunma yetisiyle ilgili olabilir. Araştırmacılar, “Kırışık parmakların, nemli bölgelerden veya sudan besin toplamayı kolaylaştırdığını, ayrıca kırışık ayak tabanları atalarımıza yağmurda daha sağlam adımlar atmalarına yardımcı olmuştur” diyor. Virüslerle savaşan proteinlerin yapı planları Rekor sıcaklıkların görüldüğü aylarda dünya genelinde bir artış söz konusu. Rekor sıcaklıktaki aylar, normalden beş misli fazla yaşanıyor. Dünya ısınmaya devam ettiği takdirde aşırı sıcak ayların sayısı 30 yıl içinde 12 misli artacak diyor Madrid Complutense Üniversitesi ve Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü (PIK) bilim insanları. Son on yıllarda Avrupa’da (2003), Avustralya’da (2009), Rusya’da (2010) ve Amerika’da (2012) daha önceleri hiç görülmemiş sıcaklıklar yaşandı diyor araştırmacı Dim Cournou: “Aşırı sıcaklıklar ölümlere, orman yangınlarına ve hasat kayıplarına neden oluyor. Toplumlar ve ekosistemler yeni rekor sıcaklıklara uyum sağlayacak durumda değil.” Araştırmacılar aşırı sıcak aylardaki artışın doğal oynamalarla açıklanamayacağı sonucuna vardılar. “Araştırma, rekor sıcaklıklarda iklim değişimine bağlı sistematik bir artışın olduğunu göstermiştir” diyor Stefan Rahmstorf (PIK). Olağanüstü sıcaklık artışlarının sadece küçük bir kısmı doğal faktörlere bağlı, yüzde sekseninin ise insan kaynaklı olduğu anlaşılmış. Sayılar sadece küresel ortalama değerlere ait. Avrupa, Afrika ve Güney Asya’nın bazı bölgelerinde aşırı sıcak ayların sayısı şimdiden beklenenden on misli fazla. Araştırma çerçevesinde NASA’nın en az 12.000 noktadan aldığı ölçümler, istatistiksel olarak değerlendirilmiş. İklim değişimi devam ettikçe bu gelişme daha da etkili olacak. Rekor sıcaklıklarda artış Bedenin belli başlı proteinleri, doğuştan İktidar hapının etki maddesi Sildenafil’in beklenmedik bir etkisi ortaya çıktı: Fareler Viagra yağ hücrelerini değiştiriyor Mars’ta yaşam için geri sayım Var mı Mars’ta yaşamak isteyen? Hollanda’daki NonProfit Mars One Organizasyonu NPO, 2022 yılında Mars’ta yaşamın başlayabileceğini açıkladı. Organizasyon bu yılın ilk yarısında halihazırdaki yaşantılarına son verip Mars’ta yeni bir hayat kurmak isteyenleri aramaya başlayacak. Ve bu “görev” için on sekiz yaşını doldurmuş herkes müracaat edebilecek. Tüm adaylar dünya genelinde yayımlanan bir televizyon programıyla tanıtılacak. Bu tanıtımın amacı, her biri dört kişiden oluşan altı grup bulabilmek. Bu gruplardan biri herkesten önce Mars’ta yaşama şansını elde edecek. Ekip Mars’a ayak basabilmek için önce sekiz yıllık bir eğitimden geçirilecek. Dönüşü olmayan bir yoluculuğa hazır olan ve istenilen niteliklere sahip herkesin başvurması bekleniyor. Sekiz yıllık eğitim nedeniyle adaylardan, olayın mantığını kavrama, dayanıklılık, uyum sağlama yetisi, güvenilirlik ve benzeri nitelikler aranıyor. Rahat olmayan çevre dışında en büyük zorluk, iyi işleyen bir topluluğun kurulması olacak. Çünkü organizasyon koloniyi büyütmek için iki yıllık aralıklarla geriye kalan grupları da göndermek istiyor Mars’a. Ve son dörtlü grup Mars’a yerleştikten sonra belki de bir tür hükümetin kurulması gerekecek diyor uzmanlar.