24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GİDEREK DAHA AKILLI OLMAYI SÜRDÜREBİLİR MİYİZ? Yeni Zelanda Otago Üniversitesi’nden James R. Flynn 28 yıl önce toplumbilim uzmanlarının günümüzde bile açıklamaya çalıştıkları bir olguya tanık oldu: IQ düzeyleri 20. yüzyılın başlarından beri hızla yükselmekteydi. Konuyu derinlemesine araştırmaya koyulan Flynn yirmiyi aşkın ülkenin zekâ sınav verilerini incelediğinde de elde edilen değerlerde yılda 0,3 puanlık on yılda 3 tam puanlık bir artış meydana geldiğini gördü. Bunu izleyen ve yaklaşık 30 yıl boyunca sürdürülen çalışmalar, şimdi Flynn etkisi adıyla bilinen, küresel boyuttaki bu yükselişin istatistiksel bir gerçeklik olduğunu kanıtladı. B u konuda eylül ayında Are We Getting Smarter adlı kitabı da yayımlanan Flynn, “Asıl şaşırtıcı olan, artışın 21. yüzyılda da sürüyor olması. Elde edilen son veriler ABD’deki artışın yıllık 0.3’lük artışı gölgede bıraktığını gözler önüne seriyor,” diyor. Flynn etkisinin en garip özelliklerinden biri de sonu gelmeyen tekdüzeliği ne yavaşlıyor, ne de durup yeniden başlıyor. Yalnızca “gizli bir el tarafından yönlendiriliyormuşçasına” sürekli yukarıya doğru tırmanıp duruyor. Oklahoma Üniversitesi ruhbilimcilerinden Joseph Rodgers bu etkinin çok daha minik zaman ölçeklerindeki yansımalarını araştırmak amacıyla yaklaşık 13 bin ABD’li öğrencinin sınav sonuçlarını inceledi. Öğrencilerin sınavdan aldıkları puanların beş ya da on yıllık bir zaman diliminde yükselip yükselmediğini merak eden Rodgers ve arkadaşları her yıl sistematik bir artışın meydana geldiğine tanık oldular.1989 doğumlu çocukların sonuçları 1988 doğumlulardan daha iyiydi. Flynn etkisi çocukların IQ belirleme sınavlarında, ortalamada, anne ya da babalarından 10 puan kadar daha yüksek bir sonuç elde edecekleri anlamına geliyor. Bu etkinin sürmesi durumunda, bu yüzyılın sonuna gelindiğinde bizden sonraki kuşakların yaklaşık 30 puanlık bir üstünlüğe sahip olması bekleniyor. İyi de, bu etki gerçekten de böyle sürüp gidecek mi? Bu eğilim sonsuza dek sürerek günümüz ölçütlerine göre öke (dahi) düzeyinde sayılan insanlarla dolu bir geleceğe doğru mu gidilecek? Yoksa, Flynn etkisinin ve insan zekâsının doğal bir sınırı mı var? anneme bilgisayarı nasıl kapatacağını öğretmeye çalışırken,‘başlat düğmesine bastır ve kapat komutunu seç,’ dediğimde o fareyle ekrana vurmaya başladı,” diyor. Mitchum büyükannesinin zeki olmadığını da sözlerine ekliyor. Oysa ki o, düğmenin düğme olduğu, telefonların fotoğraf çekmediği bir dünyada yetişti. Aralarında Flynn’in de olduğu çok sayıda bilim insanı giderek yükselen IQ düzeylerinin ham beyin gücündeki bir artışı yansıtmadığına inanıyor. Tam tersine, Flynn etkisi insan anlağının (zekâsının) nasıl çağcıllaştığını gösteriyor. Bu tür sınavlar soyut öbeklerin tanımlanması ve aralarında bağlantı kurulmasını sağlayan bir ustalık gerektiriyor. Flynn bu becerinin geride bıraktığımız yüzyılda insanlık tarihinin herhangi bir döneminde olduğundan çok daha yararlı bir duruma geldiğine de dikkat çekiyor ve, “Soyutlamaları sınıflandırmazsanız ve mantıktan yararlanmaya alışık değilseniz, çağdaş dünyaya tam olarak uyum sağlayamazsınız. Sovyet ruhbilim uzmanı Alexander Luria 1920’lerde Rusya’nın kırsal bölgesinde yaşayan köylülerle müthiş söyleşiler yaptı. Onlara sürekli kar yağan yerlerde yaşayan ayıların her zaman beyaz olduklarını söylüyor, Kuzey Kutbu’nun hep karlı olduğunu belirterek oradaki ayıların rengini soruyordu. Köylüler de kahverenginin dışında ayı görmediklerini söylüyorlardı, çünkü varsayımsal bir sorunun anlamlı olabileceğini düşünmemişlerdi,” diye ekliyor. Köylüler aptal değillerdi. Yalnızca yaşadıkları dünya farklı becerileri gerektirmekteydi. Flynn burada asıl ilginç olanın zekâ sınavlarında daha başarılı olmamızdan çok, tüm bunların 20. yüzyıl insan zekâsının geçmişine yeni bir ışık tutması olduğuna parmak basıyor. Flynn etkisinin basit bir yorumu garip sonuçları da hemen gündeme getiriyor. Örneğin, bu etkiyi geçmişe uyarlayacak olursak, 1900’de Büyük Britanya’da yaşayan ortalama bir insanın 1990 ölçütlerine göre yaklaşık 70 değerinde bir IQ düzeyine sahip olacağı sonucuna varırız. Bu da, Michigan Eyalet Üniversitesi bilişsel ruhbilim uzmanlarından David Hambrick’e göre, ortalama bir Britanyalının zekâ geriliğinin sınırında olduğu ve kriket oyununun kurallarını anlayacak yetenekte olmadığı anlamına gelir. Oysa bu kesinlikle saçma bir düşüncedir. Atalarımızdan daha zeki olmayabiliriz, ama anlaklarımızın değişime uğradığı kuşku götürmez bir gerçek. Flynn söz konusu değişimin, eğitimin yaygınlaşmasına, ailelerin küçülmesine, tarımsal uğraşların yerini teknik ve yönetimsel işlerin aldığı bir toplumun ortaya çıkmasına neden olan sanayi devrimiyle birlikte başladığına inanıyor. Sanayi devriminin sonucunda soyut ilkelerde ustalık gerektiren mühendisler, elektrik teknisyenleri, endüstri mimarları gibi yeni meslek dalları ortaya çıktı. Eğitimin yaygınlaşması yeniliklerin ve toplumsal değişimin yolunu açarak zekâmızla teknolojiye dayalı kültürümüz arasında süregiden ve kısa erimde bitmeyecekmiş gibi görünen olumlu bir geribeslem döngüsünün oluşmasına neden oldu. Araştırmacıların çoğu Flynn’in kendi adını taşıyan etkinin genelde sanayi devrimi ve teknolojik gelişmelerin bir sonucu olduğu yönündeki görüşüne katılıyor. Ne var ki, bu etkinin daha güçlü kılınmasını sağlayacak ve eğitimle ilgili ya da toplumsal politikaların çizilmesine katkıda bulunabilecek kesin unsurların belirlenmesi son derece güç. Eğitimdeki gelişmelerin bunda önemli bir payı olduğu kuşkusuz. 20. yüzyılın başları gibi yakın bir geçmişte ABD nüfusunun büyük bir çoğunluğu en çok yedi yıllık bir eğitimden geçmekteydi. Günümüzde erişkinlerin hemen hemen yarısı en az üçüncü düzey eğitimden geçmiş durumda. Gelgelelim, örgün eğitim olup bitenleri tam anlamıyla açıklamıyor. Kimi bilim insanları 20. yüzyılda IQ düzeyinde tanık olunan artışın büyük ölçüde zekâ çan eğirisinin sol ucundaki en düşük değerlere sahip kişilerde, bir olasılıkla daha iyi eğitim olanaklarının bir sonucu olarak, meydana gelen gelişmelerden kaynaklandığına inanıyorlardı. Ancak Duke Üniversitesi’nden Jonathan Wai ile Martha Putallaz tarafından yakın bir geçmişte yapılan ve beşinci, altıncı, yedinci sınıflardan 1.7 milyon öğrencinin sınav sonuçlarının değerlendirildiği bir araştırmada, en yüksek puanları alan %5’lik kesimin Flynn etkisiyle son derece uyumlu bir biçimde yükselişe geçtiği görüldü. Zekâ eğrisinin giderek yükseldiği konusunda Wai, “Z ilk kez bir kanıta ulaşmış olduk,” diyor. Wai ve Putallaz’ın elde ettikleri sonuçlar eğrinin tümden değişmekte olduğunu, artışın ardında yatan kültürel güçlerin herkesi eşit derecede etkiliyor olması gerektiğini gösteriyor. Araştırmacılar karmaşık video oyunlarının ve hatta kimi televizyon programlarının giderek yaygınlaşmasının IQ sınavları için gerekli olan sorun çözme becerisini geliştirici bir eğitim zemini oluşturduklarına inanıyorlar. Rodgers’e göre, Flynn etkisinin evrenselliği olayın ardında tek bir neden aramanın ne denli anlamsız olduğunu gösteriyor. Rodgers bu etkide her biri bir başkasının iniş çıkışlarına karşı koyan dört, ya da beş egemen unsurun olması gerektiğine dikkat çekiyor. Çocuklukta daha iyi beslenme, yaygın eğitim, daha küçük aileler ve çocukların daha eğitimli anababalar tarafından yetiştirilmelerinin en olası nedenler arasında sayılabileceğini belirtiyor. Gelecek neleri beraberinde getirecek? IQ düzeyleri sürekli yükselecek mi? Kesin olan şu ki, yaşadığımız dünya öncelikle biz insanların davranışlarına bağlı olarak ZEKÂ EĞRİSİNİN YÜKSEKLİĞİ ÇAĞDAŞ DÜNYAYA UYUM sorunun düşük puanlı bir yanıtı, “Her ikisi de yenebilir” gibi bir yanıt olabilir. “Her ikisi de meyvedir” yanıtı basit fiziksel niteliklerin ötesine geçtiğinden daha yüksek puanlı bir yanıt olacaktır. İkinci alt sınav da birbirleriyle soyut bir biçimde ilintili olan bir geometrik çizimler dizisinden oluşuyor. Sınavdan geçirilen kişinin bu çizimler arasındaki ilintiyi doğru bir biçimde tanımlaması gerekiyor. Flynn etkisinin çelişkili bir özelliği bu tür tüm sınavların ruhbilimcilerin akışkan zekâ adını verdikleri, alışık olmadığımız sorunları çözmemize yarayan doğal yeteneği tümden sözel olmayan ve kültürden bağımsız bir biçimde ölçmek üzere tasarlanmış olmalarından kaynaklanıyor. Yine de, Flynn etkisi çevreyle ilgili bir unsurun dünyanın her yerinden insanların zekâsını oluşturan sözde kültürden bağımsız bir bileşeni üzerinde çarpıcı bir etki yarattığını açıkça ortaya koyuyor. Zekâ sınavlarında gösterilen başarıyla ilgili kuşaklararası farklılıkları ayrıntılı biçimde araştıran Florida Eyalet Üniversitesi ruhbilimcilerinden Ainsley Mitchum ve Mark Fox, insanlardaki gelişkin soyut düşünme yeteneğinin dünya üzerindeki nesneleri algılama biçimindeki yeni bir esneklikle bağlantılı olabileceğine inanıyorlar. Mitchum,“Bilgisayarın başlat ‘düğmesi’ ile herkes haşır neşirdir, ama bu gerçekte bir düğme değildir. Büyük DÜNYA GÖSTERGELERİ Patent başvuruları Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) verilerine göre 2011 yılında dünyada en fazla patent başvurusu Çin Patent Ofisi’ne yapıldı. Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyette bulunan WIPO, dünyadaki 125 patent bürosunu izliyor. Çin 526.412 başvuru alarak Amerika ve Japonya’yı aşmış durumda. Küresel başvurular geçen yıl % 7.8 oranında artarak 2 milyon barajını aşmıştı. Çin’deki başvurular 2009 ve 2011 arasında dünyada patent başvurularının % 72’sini oluşturuyor. Bu dönemde ABD’nin payı % 16. 2011’de yaklaşık bir milyon patente onay verildi. En fazla onayı Japonya verdi. Ancak şu anda geçerli olan patent sayısı bakımından ABD en önde; dünyadaki 7.9 milyon patentin 2.1 milyonu ABD’de yürürlükte. Düzeltme: 4 Ocak 2013 tarihli dergimizde yer alan Dünya Göstergeleri köşemizde Dünyada Patent Başvuruları başlıklı grafik, yanlışlıkla bir önceki sayıdaki “Dünyada İnanç Dağılımı” başlıklı metin ile birlikte yayımlanmıştır. Bu sayımızda grafiği doğru metni ile birlikte yeniden yayımlıyoruz. CBT 1349/ 10 25 Ocak 2013 ZEKÂMIZ DEĞİŞİYOR GELECEK NELER GETİRİR? CBT 1349 /11 25 Ocak 2013 Bilim insanları Flynn etkisinin ayırdına varılmasıyla hemen hemen aynı zamanda, IQ düzeyindeki artışın neredeyse tümünün en çok uygulanan zekâ sınavlarının belirli bölümlerinde gösterilen başarıdaki artışın bir sonucu olduğuna da tanık oldular. Bu sınavlardan biri olan Çocuklar İçin Wechsler Zekâ Ölçeği, her biri farklı becerileri değerlendiren çeşitli bölümlerden oluşuyor. Gelişmenin kristalleşmiş zekâdaokulda edinilen türde bilgilermeydana gelmesini beklemek insana çok daha doğal gelebilir. Oysa, gerçekte hiç de öyle olmadığı görülüyor. Aritmetik ve sözcük dağarcığı gibi konulardaki becerilerin değerlendirildiği bölümlerle ilgili sonuçların zaman içinde pek de değişmediği görülüyor. IQ düzeyindeki artışın büyük bir bölümü soyut uslamlamayla ilgili iki alt sınavdan geliyor. Bunlardan biri benzerlikler” ile ilgili olup, “Elmayla portakal arasında “b ne gibi benzerlikler vardır?” türünde sorular soruyor. Bu ÇAĞDAŞ ZEKÂ ÇARPICI ETKİSİ VAR Wechsler alt sınavlarında IQ değerleri Gelecek kuşakların yanında budala kalacağız! beklediğine işaret ediyor. Doğal olarak, insan zeBelirli Türde Bir Zekâ kâsı yalnızca IQ sınavlarıyIQ düzeyi nasıl ölçülür? Çok bilinen bir uygulama, çok sayıda alt sınavdan la belirlenebilecek biçimoluşan Çocuklar İçin Wechsler Zekâ Ölçeğidir. Kimileri çocuğun sözcük dalerde değişmiyor. Hamğarcığını, artimetik becerisini, ya da genel bilgi düzeyini değerlendirir. Kimibrick, “İnsanlar giderek leri de çocuğun kavramsal yeteneklerini sınar. Örneğin, benzerlikler hızlanıyorlar bundan emisınavında çocuklardan sözcükler arasında soyut benzerlikler kurmaları istenir (söz gelimi, tilki ile tavşan). Tırmanışın nim. Tepkime süresiyle ilyalnızca bu kavramsal alanlarda gerçekleştiği görülüyor. gili araştırmalarda yaygın Flynn etkisi soyutlama konusunda giderek daha Benzerlikler bir uygulama yaklaşık 200 başarılı olduğumuzu gösteriyor. milisaniyenin altındaki tepkilerin kapsam dışında bırakılmasıdır. Çünkü insanların en hızlı tepki verebilecekleri sürenin yaklaşık 200 milisaniye olduğuna inanılır. Ancak şimdilerde bu tür araştırmaları yürüSözcük dağarcığı tenlere soracak olursanız çok daha fazla deneyi dışarıda tutmak zorunda kalAritmetik dıklarını görürsünüz; çünkü insanlar her geçen gün daha da hızlanıyor. Metinleri kısaltıyor, video oyunları oynuyor, gerçekten hızlı değişmeyi sürdürecek. tepki vermeyi gerektiren işlerle uğraşıyoruz. Sanırım, yeFlynn zekâyla kültür arasındaki uzun erimli etkileşiterince veriye sahip olduğumuzda algısal hız ölçümlerinmi tanımlarken teknoloji dünyasından bir benzetme de Flynn etkisine benzer bir duruma tanık olabileceğiz ,” yapmayı yeğliyor. “1900 yılında yollar çok kötü olduğundiyor. dan arabaların hızı da komik denecek denli düşüktü. Flynn etkisine benzer bir şeyin varlığı bizi çok da şaAncak yollarla birlikte arabalar da evrildi. Yollar düzelşırtmamalı. Tam tersine, yokluğu belki de çok daha sardikçe, arabalar da giderek gelişti ve mühendisler her gesıcı olsa gerek; çünkü böyle bir durum yaratmakta olduçen gün daha da hızlı arabalar üretmeye başladılar.” ğumuz dünyaya artık tepki vermediğimiz anlamına gelir. Anlağımızla kültür arasında da benzer bir geribeslem dünyaya uyum sağlayabildiğimizin bir Flynn etkisi döngüsü var. Bilginin farklı biçimlere dönüştüğü ve yirg ö s t e r g e s i v e b u n un yansıttığı beceriler yaratmaya olami otuz yıl önce aklımıza bile getiremeyeceğimiz hızlarda n a k s a ğ l a d ı ğ ı d e n li yok etmeye de olanak tanıyor. yer değiştirdiği bir dünya yaratıyoruz. Teknolojide her Kısacası, şansımız yolunda giderse, bizleri her geçen bir kazanım ona uyum sağlayacak bir zekâ düzeyini gegün daha da zeki kılacak ve bizden sonra gelen kuşaklarektiriyor. Değişen zekâ düzeyleri de dünyayı yeniden birın yalınlık ve sıradanlığımıza hayranlık duyacakları bir çimlendiriyor. Flynn etkisi, içinde bulunduğumuz yüzyıldünya yaratmayı sürdürebiliriz. da bitecekmiş gibi görünmüyor. Tam tersine, hepimize Rita Urgan premodern ve basit gözüyle bakılacağı bir geleceğin bizi Kaynak Scientific American, Eylül 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle