23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR AIDS semptomları gösteren yeni bir hastalık rülmekte. Normal beden kitle endeksine ve yüksek bel kalça oranına sahip grupta genel ve kalpdolaşım rahatsızlığına bağlı ölüm riski şişmanlardan bile yüksek diyor bilim insanları. Bu yüzden normal kilolu ama şişkin göbekli olmak çok daha tehlikeli. Tıp uzmanları uzun bir süredir fazla kilonun kalpdolaşım sorunlarına yol açtığını düşünüyordu. Bu yüzden de beden kitle endeksi bu risk için önemli bir gösterge sayılıyordu. Şimdi özellikle de karın bölgesinde biriken yağların tehlikeli olduğu görüldü. Karın yağları, kalp ve metabolizmaya zarar veren kronik iltihaplanmalara neden olan uyarı maddeleri salgılıyor. Bunlar ayrıca damarların tıkanmasına da yol açıyor. ropsychology). Zihinsel yetilerin yaşa bağlı olarak gerilemesinden farklı olarak özellikle kadınları etkileyen bir şeyler var diyor Hertfordshire Üniversitesi’nden Keith Laws. Araştırma ekibi 828 erkek ve 1.238 kadının verileri bulunan toplam on beş araştırmayı incelemiş. Bu incelemelerde özellikle de erkekler ve kadınlar arasındaki bilişsel beyin yetilerinin karşılaştırılması önem taşıyordu. İstatistiksel değerlendirme için yaş, eğitim durumu ve hastalık evresi de dikkate alınmış. İster dilsel yetiler isterse mekânsal tahmin yetisi ya da bellek yetisinin farklı biçimleri olsun, erkekler hep daha iyi bir test sonucu vermiş. Kadınların sözcük tanıma, sözel bellek ve dili kavrama gibi yetilerde geri kalmaları şaşırtıcı olmuş. Çünkü sağlıklı kadınlar bu konuda çok ileri yaşlara kadar erkeklerden daha yetenekliler. Tıp uzmanları tuhaf bir hastalıkla karşı karşıya kaldılar. Asya’da çok sayıda, ABD’de ise birkaç hasta bağışıklık zayıflığından şikâyetçi. Semptomlar AIDS’e benzese de, test sonuçları HIV negatif. Hastalıktan bir antikor sorumlu tutuluyor, ama görünürde henüz bir tedavi yok. Akciğer iltihabı gibi enfeksiyonlar sağlıklı insanlar tarafından atlatılıyorsa da bağışıklık sistemleri HIV nedeniyle zayıflayan hastalar genelde bu tür hastalıklar yüzünden hayatlarını kaybeder. Hastalık etkenleri bağışıklık sisteminin zayıflığından yararlandıkları için bunlara “fırsatçı enfeksiyo nl ar” (opportunistic infections) deniyor. Tıp bu arada etkili savunma araçları geliştirdi. Kandaki virüs oranını hızla düşürerek, bağışıklık hücrelerinin bozulmasını önleyen HIV ilaçları mesela. Bu sayede bu tür enfeksiyona sahip HIV pozitif hasta sayısı son yıllarda iyice azalmıştı. Fakat 2004 yılında Tayland ve Tayvan’da bu tür enfeksiyonlar yeniden çoğalmaya başladı. Hastalarda tipik AIDS semptomları görülürken, hepsi HIVnegatif idi. Bilim insanları bunun üzerinde bu hastalığı araştırmaya başladı. New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan sonuçlara göre, hastalık yetişkinlik döneminde ortaya çıkan bir bağışıklık zayıflığı. Hastalığın kalıtsal olmadığı sanılıyor. Bir enfeksiyonla mı ortaya çıktığı konusunda yüzde yüz emin değil uzmanlar, ama anlaşıldığı üzere hastalık bulaşıcı değil, yani insandan insana geçmiyor. Amerikan Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nden Sarah Browne, bu semptomları gösteren 106 hastayı incelemiş. Bu hastalar genelde tüberküloz ve tüberküloz benzeri akciğer hastalığı ya da diğer bir oportünistik enfeksiyona sahipti. Tüm bu hastaların kan hücrelerinde dikkat çeken şu olmuş: Hastaların %88’inde belli başlı bir otobağışıklık antikoru saptanmış. Bunlar “Interferon gamma” proteinine kenetleniyor. Bu protein, bağışıklık sistemini uyaran, dolayısıyla da enfeksiyon savaşımla önemli olan bir sinyal molekülüdür. Oysa HIvirüsleri bağışıklık sisteminin önemli hücrelerini yani yardımcı Thücrelerini engelliyor. Fakat Thücrelerinin bozulması da Interferon gamma’nın engellenmesi de neticede aynı sonuçları doğuruyor. İki süreç de bağışıklık sistemini dramatik bir şekilde zayıflatıyor ve beden zararsız mikroplara karşı bile güçsüz kalıyor. CBT 1329/ 6 7 Eylül 2012 renilebiliyor. En azından koku ve duyma duyusu, yeni bilgileri birbirine bağlayacak kadar uyanık kalıyor. İsrail Weizmann Enstitüsü’nden Anat Arzi: İnsan uyurken bilinçsiz olarak mesela ses ve kokular arasındaki bağlantıyı belleğe aktarabiliyor. Araştırma çerçevesinde uyuyan insanlara güzel veya rahatsız edici kokular eşliğinde çeşitli sesler dinletilmiş. Katılımcılar güzel kokularda daha derin soluk almış. Ve ilginç bir şekilde uyuyanlar bir müddet sonra güzel kokular eşliğinde dinledikleri sesleri, kokusuz olarak duyduklarında da daha derin nefes almaya başlamışlar. Fakat katılımcılar iki duyu algısı arasındaki soyut bağlantıyı bilinçli olarak hatırlayamamış. Bu davranış, biçimlendirilmiş bir çağrışıma uzanıyor. Bu da ses ve kokunun zihindeki bağlantının uykuda gerçekleştiğini açıklıyor. Bilim insanları yine de olgusal bilgiler veya yabancı dil gibi daha karmaşık bilgilerin uykuda öğrenilemeyeceğini düşünmekte. Güney Fransa’da 1012 metre uzunluğunda bir dinozor bulundu. Yaklaşık 75 milyon yıllık Titanosaurus, silindir biçimli dişleriyle bitkilerle beslenmiş. Aix en Provence yakınlarındaki Velaux köyündeki kazılar on yıl kadar önce başlamış. Paleontologlar yeni türe Doğu Avrupa’da yakın bir akrabası bu Fransa’da yeni bir dinozor türü Normal kilolu insanlarda şişkin göbek de sağlığı tehdit ediyor. Bu kişilerin kalpdolaşım hastalığından ölme olasılıkları, yağları bedenlerinde daha farklı dağılmış olanlara kıyasla çok daha yüksek. Sonuç, Münih’te gerçekleştirilen Avrupa Kardiyoloji Birliği Kongresi’nde açıklandı. Mayo Clinic’te Karine Sahakyan ile çalışan ekip, yaşları 18’den başlayan 12.785 Amerikalıyı incelemiş. Katılımcılar beden kitle endeksine göre üç gruba (normal, fazla kilolu ve şişman) ayrıldıktan sonra her grup kendi içinde bel ve kalça oranına göre yeniden iki gruba ayrılmış. 14.3 yıl sonra araştırmaya katılanlardan 2.562 kişi yaşamını yitirmiş ve bunlardan 1.138’i kalpdolaşım rahatsızlığı nedeniyle ölmüş. Buna göre en büyük ölüm riski bel ve kalça oranı yüksek olan normal kilolularda gö Normal kilolu göbekliler tehdit altında lunması nedeniyle Atsinganosaurus velauciensis (Velaux’lu Çingene dinozoru) adını verdi. Dinozor iskeletinin yüzde yetmişinden fazlası ortaya çıkarılmasına rağmen, kafatası bulunamadı (Poitiers Üniversitesi, Geraldine Garcia). Kadınların Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha büyüktür. İngilizler şimdi hastalığın kadınlarda çok daha ağır etkiler bıraktığını da saptadı. Sağlıklı kadınların dilsel yetileri daha iyi olmasına rağmen, kadın Alzheimer hastalarında bu beyin yetisi de erkek hastalara kıyasla daha fazla zarar görmekte. Bununla birlikte kadınlarda demansın niçin daha hızlı ilerlediği henüz bilinmiyor (Journal of Clinical and Experimental Neu Alzheimer kadınlara daha fazla zarar veriyor Kanser, şempanzelerde insanlara kıyasla çok daha az görülüyor. Amerikalılar bunu, genlerdeki etkinliğin belli başlı değişimlerden etkilenmesine bağlıyor. Buna karşın genlerdeki yapıtaşlarının sırası çok daha küçük bir rol oynuyor (American Journal of Human Genetics). Nitekim bu sıra, şempanze ve insanda hemen hemen aynı. Bilim insanları burada ayrıca genetik yapıtaşlarının dizisindeki değişimlerin türlerin evrimini daha az tetiklediğine dayanan hipotez için de bir kanıt görüyor. Kalıtım bilgilerinin ayarlanması üzerinde etkili olan değişimler daha önemli. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden Soojin Yi, genlerdeki modifikasyondan metillenmeyi sorumlu tutuyor. Bu süreçte bir karbon ve üç hidrojen atomundan oluşan küçük molekül grupları kalıtımın farklı bölgelerine aktarılıyor. Bunun sonucunda genetik yapıtaşlarının asıl sırası bozulmadan genlerin etkinliği değişmekte. Bunun da değişmiş genlerle çalıştırılan metabolizma süreçleri üzerinde etkileri var. Kanser, insanlarda niçin daha yaygın? KEHRİBAR İÇİNDE EN ESKİ EKLEMBACAKLILAR Uluslararası bir araştırma ekibi kehribar içinde korunagelen dünyanın en eski eklembacaklılarını buldu. 230 milyon yıllık kehribarlar daha önce bulunan en eski örneklerden 100 milyon yıl daha eski. PNAS dergisindeki araştırma yazısına göre birkaç milimetre büyüklüğündeki reçine damlacıkları içinde bir sinek ve iki de akar bulunuyor. Bilim insanları yaklaşık olarak 70.000 kehribarı inceledikten sonra mikroorganizmalar ve bitki kalıntıları dışında bu üç hayvanı bulmuşlar. Eklembacaklılar New York Amerikan Doğa Tarihi Müzesi ve Ottawa’da (Kanada) incelenmiş. Trias dönemine ait iki akar yeni türleri temsil ediyorlar. Günümüzdeki safra akarlarına (Eriophyidae) çok benzeyen Triasacarus fedelei ve Ampezzoa triassica, bugüne dek tahmin edilenden daha eski olmalı diyor bilim insanları. Safra akarları grubu 3500’den fazla tür barındırır. Hayvanlar bitkiler üzerinde safra benzeri küçük yumrular oluşturarak, onlara zarar verir. Günümüzde çiçekli bitkilerden beslenen safra akarlarının aksine Trias dönemindekiler kozalaklı ağaçlara bulaşıyordu, dolayısıyla da reçine içine hapsolup kalmışlar. Söz konusu iki akar çiçekli bitkilerin ortaya çıkışından yüz milyon yıl önce yaşıyordu. Tebeşir döneminde çiçekli bitkilerin yaygınlaşmasıyla birlikte akarlar da beslenme alışkanlıklarını değiştirmişler. Bilim insanları kehribar içinde bedeninin çok küçük bir parçası bulunduğu için sineği ayrıntılı bir şekilde inceleyememişler. Varolan bilginin uyku esnasında beyne daha iyi yerleştiği zaten biliniyordu. Fakat son araştırmaya göre uyurken yeni bilgiler de öğ Uyurken öğrenmek mümkün
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle