Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Çağdaşlık (Modernity) Çağdaşlık bulanık bir kavramdır. Hiçbir ülkede ve hiçbir bağlamda aynı olması olanağı yoktur. Her ülkede farklı kültürel ve tarihi temellere oturur. Benzer sonuçlar değişik kaynaklı nedenlere de dayanabilir. Kaldı ki hiçbir ülkede kurumlar terazi ile tartılmış ölçülere göre dengelenmez. Çağdaşla çağdaş olmayan bir arada yaşar. Örtülü olan ve olmayan kadınlar gibi. da pek çok. Batılılar bunlara bayılıyor. Çünkü onlara sürekli mal ve marka ve teknoloji satacaklar. Yeni bir komplo kuramı olarak görülse bile Müslümanların kafasını karıştıran kapitalist propagandanın, Batının yakın gelecekteki amaçları için bazı kavramları kullandıkları düşünülebilinir. Çok kültürlülük ve post modernizm kavramları bu amaçlarla kullanılıyor. Bu düşünceler İrak, Pakistan, Suriye gibi ülkelerde akademik düzeyde tartışılan düşünceler olmaktan çıkıp, nasıl olduğunu pek anlamadığım bir şekilde, ilkel mezhep kavgalarına dönüşüyor. Müslümanlar birbirlerini öldürüyorlar. Çok kültürlü çağdaşlık (MultiCultural Modernity) toplumların geleneksel davranışlarının çağdaş teknoloji ile yan yana yaşaması bağlamındaki gözlemlere dayanır. Kanımca bu çağdaşlığın çeşitliliği değil, çağdaşlığa erişilememenin çeşitliliğidir. Yukarıda söylediğim gibi otomobil sahibi olmak çağdaş olmak değildir. Ama eskisi gibi olmak da değildir. Bu belirsiz ve tanımı zor bir konumda yaşamak demektir. Halkı okutmak çağdaşlığa yaklaşmak için bir yoldur. Ama medrese bilgisi ile matematiğin ve biyolojinin birlikte gideceğini düşünmek ilkesel bir yanlıştır. Rasyoneli dışlamak demektir. Bu çağdaş öğretimin yozlaşmasıdır. Bunun sonucu toplumun teknolojide geri kalması demektir. Biyoloji biyokimyanın, biyokimya tıbbın önünü kesince dışarıya bağımlı kalmak zorundasınız. Bugüne kadar sayısal, spekülatif ve politik nedenlerle yozlaşan üniversite öğretimi bilim ve rasyonalizasyonu dışlarsa sonucu dünyayı yatak odasına almak olabilir. Öğretimin niteliğiyle oynamak, teknolojide geri kalmak, daha az üretim ve fakirlik ve dışa bağımlılıktır. 21.yy. yarısından sonra bütün dünya Müslümanlardan ve Afrika’dan oluşan bir fakirler dünyasını çağdaş bir sömürge olarak kullanmak üzere beklemektedir. Çağdaşlık yeni bir oyuncak değil, yeni bir düşünce sistematiğidir . Sanayileşmenin bilimsel gelişme ile akılcılık sentezi doğrultusunda geliştiğini öğrenmek zorundayız. Öğretimle sanayi arasındaki ilişkiyi sayısal olarak anlamak zorundayız. Japonya bu yolu göstermiştir. Çin bu yolda Amerika’ya yetişmiştir. Brezilya dindar bir hıristiyan ülkesi olarak bu yolun başındadır. Amerika halkının dindarlığına bir şey olmadan, en üst bilimsel eğitim, en ileri teknoloji, en büyük askeri güç olarak kalmaya çalışmaktadır. Dünyanın en geri ülkelerinde bilgisayar ve internet satılıp alınıyor. Bu arada gelişmiş ülkeler yeni köle tipini tanımladılar: Artık köleler zincirli olmayacak. Zincirle doğacaklar. O nun için sosyal bilimciler bir başka kavram daha geliştirmişlerdir. Din, dil, gelenek gibi farklı Alternatif Çağdaşözelliklerin tanımladığı bir ‘A lık’ kavramı var. Acaba ayrılan karısını öldürmek alternatif bir çağdaşlık gösterisi sayılabilir mi? Çağdaşlaşma, Marx’ın ve Weber’in 19.yy’da söyledikleri gibi, kesin bir değişim süreci içinde toplumun bütün özelliklerini kapsıyor. Süreç toplumun tümünü içeren bir olgudur. Çağdaş araçları kullanma Batılılık olarak anlaşılınca otomobil alan kendini çağdaş sanır. Tatilde dizine kadar pantolon giyen herkes kendini çağdaş hissediyor olmalı. Çağdaşlık dünya ile bütünleşme amaçlı olmazsa, basit bir ithal sürecine dönüşüyor. Üreten toplumların bayıldığı şey de bu biçimsel çağdaşlık. Uçak, cep telefonu alıp, gökdelen inşa eden geri kalmış toplumları seviyorlar. Gelişmemiş toplumların insanları (kuşkusuz yönetici sınıflar da buna dahil), bu bağlamda pusulayı şaşırıyorlar. Temel sorunun kullanılan araçta değil, o aracın zorladığı davranışsal değişmede olduğunu unutuyorlar. Otomobil sahibi olmakla birlikte yayalara ve diğer kullanıcılara saygılı olmak çağdaşlaşmanın bir özelliğidir. Türkiye’de her yıl yollarda 10 000 kişi ölmesi ya da yaralanması bir çağdaşlaşamama göstergesidir. Teknolojinin hepsi ithal edilse de çağdaşlaşmış olunmuyor. Tipik örnek Suudi Arabistan. Dubai ne kadar gökdelen inşa etse çağdaş değil. Çağdaşlık tümel bir tavır. Bazı kavramların, kurumların ve araçların kabul edilmesi çağdaşlaşma değil. Gerçi onların varlığının getirdiği davranışsal yeniliklere çağdaşlaşma yolunda adımlar olarak bakılabilir. Fakat bunlar satın alınıp takılan şeyler değil. Toplumun çoğunluğunca benimsenmezse, bir taklit gösteriye dönüşüyor. Bu yeterli değil. Müslüman, Yahudi, Hindu çağdaş olabilirler. Çağdaşlık kavramı Hıristiyan olmayı içermiyor. Din dayatmıyor. Hindu racaları gösterişli geleneksel giysileriyle de çağdaş olabilirler. Fakat bu kavramlar içinde çağdaşlıktan ayrılmayan temel özellikler var: İnsanın eşitliği ve özgürlüğü. Bunları gerçekleştiren kamu düzenine de Çağdaş demokrasi deniyor. Halkın özgürlükten haberi olmadığı bir ülke çağdaş değil. Kapitalizm, sosyalizm, welfare state, çağdaş bir toplumun genelde taşıdığı giysiler. Bunların varlığı yadsınırsa kimse size çağdaş demiyor. İnanç, geleneksel giysiler, geleneksel mutfak, insan ilişkileri genelde çağdaşlaşmaya engel değil. Fakat insan eşitliği ve düşünce özgürlüğünü kabul edemeyen ideolojik kültürel tabular çağdaşlığı engelliyor. Türkiye’de ‘Ben komünistim, ben dinsizim, ya da ben milliyetçi değilim’ sözleri sokaktaki adamın doğal olarak kabul edeceği şeyler değil. Bir sosyalist partisinin kurulup meclise girmesine karşın, hâlâ Marx ya da sosyalizmin varlığının kimseyi rahatsız etmediği bir kültürel çağdaşlığa erişmedik. Ona karşın Osmanlı ilkelliğini ve despotizmini hayal eden adamlar var. Türkiye sadece otomobil ve gökdelen çağdaşı. Buna alternatif çağdaşlık demek bir uydurmacadır. Çağdaşlık teknoloji ile ilgili iki özellik daha içeriyor: İkisi de bilimsel düşüncenin ve rasyonalist geleneğin temeline oturuyor. Her şeyi Batı dan ithal eden bizim gibi sürekli müşteri ve ‘mildly islamic’ toplumlar rasyonalizasyon ve bilim olmadan çağdaş olunabileceğini hayal eden garip adamlarla dolu. Oysa çağdaşlık insanlık tarihinin evrimi içinde yer edinmiş bir ontolojik gerçek. Bilim ve rasyonalizasyon tarihi olmadan çağdaş teknoloji uygarlığı tasarlamak olanaksız. Çağa katılmak sadece bir epistemoloji sorunu değil. Bugün, düşünsel bir temel olmadan, çağdaşlığı sadece bir sözlük ve sergi olarak algılayıp, onu rasyonel niteliğinden soyutlayan insanlar ‘mildly islamic’ toplumlarsimsel hareketleri ve beslenme stratejisi ortaya çıkartılacak. KuzeyDoğa Derneği’nin aylarca süren alan çalışmasının neticesinde 23 yaşlarında, 1,840 g ağırlığında ve ARAS ismi verilen küçük akbabanın sırtına uydudan her gün düzenli koordinat alan 45 gramlık bir uydu vericisi takıldı. Kuşun uçuş esnasında daha kolay tanınabilmesi için sağ kanadına TR01 yazılı kanat bandı takıldı. Yakalandığı nehir havzasının ismi verilen ARAS’tan veriler gelmeye başladı. Dünya nüfusları 21.900 ile 30.000 birey arasında olan küçük akbabaların son 42 yılda Avrupa nüfusları, son 8 yılda ise Balkanlardaki sayıları yarıya inmiştir. Birçok bölgede akbabalar ciddi besin sıkıntısı çekmektedir. Bu yüzden KuzeyDoğa Derneği 2009 yılında, Iğdır Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nün desteği ve arazi tahsisi ile Iğdır Yeşil Kuşak Ormanı’nın ağaçlandırılmamış arazisinde Türkiye’nin ilk akbaba lokantasını kurmuştur. ÇOK KÜLTÜRLÜ ÇAĞDAŞLIK TABULAR ENGEL Soyu tehlike altındaki küçük akbabalar uydudan izleniyor KuzeyDoğa Derneği, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) ve Utah Üniversitesi işbirliğiyle, dünyada nesli tehlike altında olan (endangered) küçük akbabaya (Neophron percnopterus) Türkiye’de ilk defa uydu vericisi takılarak takibine başladı. Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde Aras ve Arpaçay nehirlerinin kesişme noktasında, KuzeyDoğa Derneği Başkanı ve Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağan H. Şekercioğlu ve uzman biyolog Emrah Çoban’ın liderliğindeki özverili ekip tarafından düzenli olarak izlenen küçük akbabalar, zarar vermeyen özel teknikler ile yakalandı ve sırtlarına uydu vericisi takıldı. Bu sayede dünya çapında nesli tehlike altında olan küçük akbabanın bölgede kullandığı alanlar, göç rotası, mev Tayfun Akgül CBT 1329/ 5 7 Eylül 2012