23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GLION DEKLARASYONU – 1 Üniversiteler İçin Yeniden Anımsatmalar Endüstrileşmiş Batılı ülkeler, yeni binyılda yükseköğretim sistemlerinin karşılaşacağı sorunlar ve bunların çözüm yöntemleri konusunda ortak endişeler taşıyor. Bu çerçevede 10 Batı Avrupalı ve 10 Kuzey Amerikalı uzman 1317 Mayıs 1998’de İsviçre’de Glion’da bir araya gelerek sorunları tartıştı ve öneriler oluşturdu. Cornell Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Frank H.T. Rhodes tarafından kaleme alınan ve sonra diğer üyeler tarafından onaylanan metin bir deklarasyon olarak yayımlandı. Metin, bilişim teknolojileri, yeni yönetim yaklaşımları, liderlik ve kurumsal güvenilirlik konularına değinerek tüm üniversitelere seslenmekte. Türkçeleştiren: Burak Kılanç, İstanbul Kültür Üniversitesi, ARGE Merkezi Yöneticisi, İçine girdiğimiz ve çocuklarımıza miras kalacak olan yeni binyıl, bizleri sersemletici bir “fırsatlar ve tehditler karışımı” ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bizler, bir yandan biotıp, iletişim, bilgi iletişim teknolojileri, alternatif enerji kaynakları, yeni malzemeler, otomasyon ve küreselleşme alanlarında yaşanan ilerlemeler ile ortaya çıkan yeni fırsatları gözlemlerken, diğer yandan ırkçılık, aşiretçilik, mezhepçilik, kuzeygüney eşitsizliği, açlık, nüfus artışıkaynaklarçevre arasındaki karmaşık denge, sürdürülebilir kalkınmanın zorunluluğu gibi kavramları ve bunların geleneksel “ulusdevlet”ler üzerindeki etkileri ile beliren tehditleri izliyoruz. Her ne kadar bu fırsatlar ve tehditler arasındaki denge çok açık olmasa da, kesin olan bir gerçek var: Bu göz korkutucu “yeni dünya”da insanlığın refahını sağlayacak olmazsa olmaz unsur tek başına yeterli olmasa dahi bilgi olacaktır. Günümüzde bilgi; doğal olarak (kendiliğinden) ortaya çıkan bedava bir kaynak değildir. Bilgi, bireysel bir keşif, kişiye özel bir yaratıştır ve ancak “hazır” bir akla gelir. Bilgi, derin düşünme ve araştırmalar, kişisel keşifler, felsefi arayışlar ve pahalı deneyler (denemeler) sonucu hayat bulur; ve sonra sadece eğitimli ve bilgilendirilmiş kişiler tarafından alınıp, anlaşılıp uygulanabilir. Yeni binyılda insanlığın geleceğinin dayanacağı temel unsurlar olan eğitim, kişisel beceriler, doğal kaynaklar, etkin kapasite kullanımı, sürdürülebilir birliktelikler, bilge liderlik, bilgili kararlar, ulusal disiplin, sağlam politikalar, uluslararası anlaşmalar, teknolojinin ve kaynakların sağduyulu ve insanlığın yararına kullanımı artan bir oranda bilgiye dayanacaktır: keşfedilen, kazanılan (biriktirilen), denenen, paylaşılan ve uygulanan bilgi. Tüm bunlar ise bilgelik gerektirir, yani bilginin tartılma ve kullanılma tarzı. Bilgi, üniversitenin temel işidir. Bilginin keşfedilmesi, denenmesi, yayılması ve uygulanmasının her aşamasında üniversitelerin yaşamsal bir rolü vardır. Ancak üniversiteler bu konuda yalnız değillerdir. Üniversiteler geniş yükseköğretim ağının bir parçasıdır. Çalışmaları lise ve kolejlerin çalışmasına dayanır. Üniversiteler, meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgülerinin, sanayinin, iş dünyasının, araştırma kuruluşlarının, hastanelerin, kamu kurumlarının ve uluslararası kuruluşlarının ortaklarıdır (paydaşlarıdır). Üniversiteler, yer aldıkları toplumun, bölgenin ve ulusun sıkıntılarını paylaşır ve onların gereksinimlerini gidermeye yönelik katkıda bulunur. Her ne kadar bu birliktelik ve bağımlılık yaşamsal olsa da, üniversitenin vazgeçilmez ve eşsiz rolü şöyle özetlenebilir: Üniversite keşfin en önemli temsilcisidir, yeni teknolojilerin dayandığı temel araştırmaları yürütür, ekonomik büyümenin lokomotifidir, kültürel mirasın koruyucusu ve ileticisidir, tüm meslek kollarında mesleğe yeni atılacakların akıl hocasıdır, yetenek ve yetkinliğin onaylayıcısıdır, kişisel idrak ve toplumsal dönüşümün temsilcisidir. Üniversitelerde hergün, gençler ve yaşlılar (ustalar ve çıraklar) insanlığın karmaşık sorunlarını, bilgelik sezgiyetenek ile bir araya getirmeye çalışırlar. Universite, içinde bulunduğumuz binyılın en önemli buluşlarından biridir. Her ne kadar dokuz yüzyıl önce yaratılmış olsa da, üniversite insanlığın başarma isteğinin gururu ve hayal gücünün zaferi olarak bugünlere gelmiştir. Bizler, üniversitelerin “öğrenen topluluğunun” üyeleri olarak, üniversiteyi toplumu dönüştüren bir rol üstlenmeye ve bu çerçevede (öncelikle) kendi kendini dönüştürmeye davet ediyoruz. Üniversitelere Çağrı: Yaratıcı Girişimcilik (Cesaret) ve Sorumlu Özgürlük Üniversiteler “öğrenen topluluklardır”. • Üniversiteler, • öğrencilerin öğrenme gereksinimleri, • aydın kesimin bilime desteği, • toplumun yeni bilgilere, eğitimli liderlere, bilgiyle donatılmış bireylere, mesleki uzmanlık bilgisine ve eğitime olan ihtiyacı • bireysel belgeleme ve onaylamaya gereksimi • nedeniyle yaratılmış ve desteklenmişlerdir. Bu işlevler, üniversitenin topluma karşı olan temel ve özgün katkılarıdır ve üniversite ile toplum arasında yazılı olmayan bir uzlaşmanın temelini oluşturur. Üniversitenin işlevlerini etkin ve sorumlu şekilde yerine getirmesine karşılık toplum da üniversiteyi akçasal olarak destekler, mesleki yargılama ve bilimsel belgelendirme kararlarını kabul eder, ona özel bir kurumsal otonomi ve bilimsel özgürlük verir. Bu toplumsal uzlaşma içinde üniversite de bilimin tarafsızlığından, en üst düzeyde mesleki rekabet ve bütünselliğin sağlanmasından, öğrencilerde öğrenme sevgisinin ve ileri bilgi düzeyinin oluşturulmasından ve toplumda bu işlevlere olan ihtiyaç konusunda genel duyarlılığın yaratılmasından sorumludur. İster gelişmiş ister gelişmekte olsun, bütün uluslar geçmişte hiç karşılaşmadıkları oranda, bilgiyle donatılmış bireylere, değişen ve karmaşıklaşan işlerle başa çıkabilecek eğitimli bir işgücüne gereksinim duymaktadırlar. Bu sadece üniversitelere optimum seviyede öğrenci akımı ile sağlanamaz. Yaşamboyu eğitim olanaklarının oluşturulması ve sürdürülmesi gerekmektedir. Bu yeni gereksinimler ortaya çıkar çıkmaz, kamu kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle, üniversiteler akçasal darboğazlar ile karşılaşmaktadırlar. Bu darboğazın nedeni “diğer toplumsal gereksinimlerdir”. Ancak unutulmamalıdır ki, bu diğer toplumsal gereksinimlere yaratıcı çözümler üretmek, sürdürülebilir gelişmeyi sağlamak ve mesleki hizmet yelpazesini genişletmek, yükseköğretime kamu kaynaklarından yatırım yapılmasını gerektirir. Eğitime yapılacak yatırımın sürekliliği “bilge politik liderlik” ile sağlanabilir, ki bu sağlanmadan toplumsal gelişme boş bir hayalden öteye gidemez. Üniversitelerdeki Meslektaşlarımıza Çağrı… Ülkenize, Bölgenize ve Tüm Dünya Toplumuna Karşı Sorumluluklarınızın ve Onlar İçin Üretebileceğiniz Faydaların Farkında Olun… Bu çerçevede: 1. “Öğretme”nin, Ahlaki Yönü Yüksek Bir Meslek Olduğu Kabul Edilmelidir. Öğretme mesleği, teknik bilginin kuru kuruya aktarılmasının ötesinde, bireyin (öğrencinin) karmaşık ancak dengeli bir gelişim ile tamamlanması işidir. Bu çerçevede aşağıdaki noktalara ağırlık verilmelidir: • geleneksel tekyönlü öğretme yöntemlerinin yanı sıra yaratıcı öğrenme ortamlarının geliştirilmesi • öğrenci odaklı, “öğrencidostu” bir atmosferin yaratılması • yüksek mesleki yetkinliğe sahip olmanın yanında, genel bilgi birikimi olan, yaşamboyu eğitime aç, kendi kendini motive edebilen, kültürel mirasının farkında olan, toplumsal görevlerinin ve mesleki (ahlaki) sorumluluklarının bilincinde olan mezunlar yetiştirilmesi. Bilim kamu yararına yapılır. Universiter toplumun tüm üyeleri, ister genç olsun ister yaşlı, araştırmaya, keşfe ve böylece öğrenmeye odaklanmalıdır. Her ne kadar kişisel bir arayış ve kavrayışa dayansa da, insanlık yararına olan yönüyle bilim, kamu ve özel sektör kaynakları ile desteklenen katılımcı bir girişimdir. Toplum, bilim adamının bağımsızlığını ve tarafsızlığını, biliminin bütünselliğini daha baştan öngörür ve destekler. Günümüzde, yeni işbirlikleri ve bilgi teknolojilerinin kullanımı ile ortaya çıkan fırsatlar, bilimin kullanılabilirliğinin sınırlarını genişletmekte ve topluma benzersiz yararlar getirmektedir. 2. Üniversite Bünyesinde Entellektüel Güçbirlikleri, Üniversite Dışında Yeni Ortaklıklar Yaratılmalıdır. Geleneksel disiplinler, üzerinde dikkatlice düşünülmüş (yerleşmiş) odaklanma ve soyutlama yöntemleriyle, bilimin güçlü lokomotifleridirler, ancak bu güçleri ile, geniş çaplı araştırmalar üzerinde kendilerine özgü katı kurallar ve kısıtlamalar hissettirirler. Güçlü bölümler, büyük yararlarının yanında, önemli araştırmaların boyutunu küçültüp kapsamını daraltabilirler. Kuvvetli disiplin bilgisi yaşamsal olmayı mutlaka sürdürecektir ancak diğer meslek ve disiplinlerin sezgi ve yetkinlikleri ile kaynaştırıldığında, daha büyük toplumsal sorunlara çözüm üretilebilecektir. Üniversite dışındaki şirket ve kuruluşlarla yapılacak ortaklıklar, akademisyenlere yeni yetenekler kazandırır. Bilim adamları, bilgi birikimlerini toplumsal sorunlara çözüm üretmek için kullanırken yavaş davranagelmişlerdir. Bu konuda akla birkaç neden gelmektedir: Bilim adamları kendilerine özgü zor anlaşılır ve uyumsuz kişiler olabilir. Bilim adamlarına hitap edecek olanak ve teşvikler eksik olabilir. Çözüm bekleyen sorunlar zor ve başarısızlık olasılığı yüksek olabilir. Ancak toplum, kendisiyle ilgili tüm önemli konularda, akademisyenlerin sezgi ve deneyimlerine gereksinim duymaktadır. Günümüzde, bilim adamlarına hitap edecek yeni güçbirliklerine, yeni destek ve teşvik yöntemlerine ihtiyaç vardır (ondokuzuncu yüzyılın ortalarında Amerika’nın gereksinimlerine çözüm üreten landgrant üniversiteler modeli örnek gösterilebilir). Bu güçbirlikleri geleneksel disiplinlerin yerleşmiş kurallarının yerini almayacaktır, ancak bunları tamamlayarak güçlendirecektir. CBT 1329/ 13 7 Eylül 2012 ÜNİVERSİTENİN TEMEL İŞİ BÜTÜN ULUSLARI BEKLEYEN DURUM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle