01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör yarak süpernovaya dönüşüyor ve demirden daha ağır elementler de üretiyor. Yıldızın ilk ağırlığına bağlı olarak bu patlama sırasında altın veya gümüş de oluşabiliyor. Aynı kütleye sahip farklı yıldızlar patladığında bu sırada oluşan ve uzaya savrulan elementlerin oranı aynıdır. Bu sabit bağıntı öncellerinin atıklarından yeniden biçimlenen daha sonraki yıldız jenerasyonunda da kalıcı oluyor. Heidelberg Üniversitesi’nde Camilla Hansen ve ekibinin incelemeleri, ölçülen yıldızlardaki gümüş miktarının mesela altın gibi diğer ağır elementlerden farklı olduğunu gösteriyor. Bu, gümüşün bir süpernova patlaması sırasında çok özel bir füzyon sürecinde meydana geldiği ve bu sürecin altın madenini oluşturandan farklı olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle gümüş, altınla birlikte oluşmuş olamaz, bu elementler farklı kütlelere sahip yıldızlar tarafından üretilmiş olmalılar diyor Hansen. Araştırmacılar bundan sonra gümüşün oluşmasını sağlayan süpernova patlama süreçlerini ayrıntılı bir şekilde inceleyerek, gümüşün oluşumu sırasında yıldızların ne kadar ağır olduklarını bulmak istiyor. Reklam ve medyalardaki estetik baskısı yüzünden izleyicilerin kafalarında kendileriyle ilgili gerçek dışı tasavvurlar oluşmakta. Queensland Üniversitesi’nden Bastian Brock son araştırmasından çıkan sonuç şu: Mutlu olma isteği de çok fazla baskı yapan bir standart haline gelebilir. Sırf başkaları mutlu olmalarını istiyor diyor mutlu olmaya çalışanlar ironik olarak tam tersi bir duruma düşüyor. Brock, bu beklentinin negatif duyguları uyandırdığını söylüyor ve bu etkiyi “Feeling bad about being sad” (Üzgün olmak yetmiyormuş gibi bir de kötü hissetmek) olarak isimlendiriyor. Araştırmacı bu bağlantıyı Avustralyalı ve Japon üniversite öğrencileriyle yaptığı yüz yüze görüşme araştırmasıyla bulmuş. Her ne kadar bu bağlantı iki grupta görülse de Avustralyalılar da daha güçlüydü diyen Brock, bunun Doğu ve Batı arasındaki farklı zihniyetle ilişkili olduğunu söylüyor. “Japonya’da kabul görmeye ve soğukkanlılığa büyük değer veriliyor, hatta sıkıntı içinde olmanın bile pozitif değeri varken, mutluluğun peşinden gitmek neredeyse ahlaksızlık olarak görülmekte”. Oysa Batı’da diyor araştırmacı üzüntü, korku ve depresyon gibi gündelik duygular patolojik hale getirilip, standarttan sapma olarak değerlendirilmekte. Bugün masamın üzerine 1/1.000.000’luk renkli bir Türkiye jeolojik haritası, 1/500.000 ölçekli Türkiye yerkabuğu kalınlığı haritasının, 1/250,000’lik diri, yani faal faylar haritasının paftaları, bir Türkiye bentonit envanteri, şev duraylılığı hakkında bir eğitim kitabı ve iki MTA Dergisi duruyor. Koruyucu grip aşısı her yıl en olası virüs tipine göre yeniden üretiliyor. S a n Diego Üniversitesi’nden Joy Phillips şimdi güçlendirilmiş bir bağışıklık sisteminin de gribi önleyebileceğini buldu. Araştırmacı farelerin bağışıklık sistemini yapay olarak üretilen bir proteinle güçlendirmiş. Bugüne kadar aşılarda sadece ek yardımcı madde olarak kullanılan “EP67” proteini, hastalığı henüz virüsün içindeyken yok edecek bir etkiye sahip. Farelerle gerçekleştirilen deneyler, grip virüsü bulaşan kemirgenlere EP67 proteini verildiğinde enfeksiyonu yirmi dört saat içinde savunmuşlar. Fareler ya hiç hastalanmamış ya da hastalığı çok hafif atlatmış. Hatta normalde ölümcül olan bir dozu bile atlatmışlar, yapay proteinle. EP67, mukozada bakteri, virüs ve mantara bağlı enfeksiyonlarla savaşan C5a proteiniyle (bedendeki doğal protein) aynı etkiyi yapıyor. EP67 sadece gribal enfeksiyonlarda değil her tür solunum yolu hastalıklarından yardımcı olabilir diyor bilim insanları. Çünkü protein hastalık etkenleri üzerinde değil bağışıklık sistemi üzerinde etkili. Ancak yeni proteinin insanlarda kullanılabilmesi için daha birçok klinik testin yapılması gerekiyor. Gribe karşı yapay protein Kızıl Gezegen’deki kil rezervleri bugüne kadar eski denizlerin kalıtları olarak kabul ediliyordu. Fakat jeologlar artık yeni bir hipotez geliştirdiler. Mars’taki kilin kökeni yanardağlar olabilir. Bununla ilgili kanıtlar ise Dünya’da bulundu. Poitiers Üniversitesi’nde Alain Meunier dünyamızdaki volkanik kil rezervlerini inceleyerek, Mars’taki kil minerallerinin sulu lav akıntılarıyla biçimlenmiş olabileceğini söylüyor Nature Geoscience dergisinde. Mars’taki kil rezervi, gezegende bir zamanlar nemli ve ılıman bir iklimin hüküm sürmüş olabileceğine dair bir işaret olarak kabul edilmişti. Nitekim kil normalde toprağın suyla uzun vade Mars’taki kil, volkan kaynaklı olabilir CBT 1331/ 7 21 Eylül 2012 Sevincinin ve neşenin bir standart olarak sunulduğu bir yerde, mutluluk gidiyor yerine hüzün kalıyor. İnsan zengin ve güzel olmalı. Ayrıca mutluluğu da unutmamalı. Photoshop sayesinde reklamlara inanılmaz beden görüntüleri yansıyor. 1.75m’den uzun boylu olmalarına rağmen elli beş kiloluk mankenler şişman bulunup, photoshop tekniğiyle gerçek dışı bedenlere sahip oluyor, hatta yine aynı gerekçeyle çalıştıkları ajanstan kovulabiliyorlar. Dergilerde gördüğümüz abartılı rötuşlar sırf eğlencelik olarak kabul edilebilirdi belki, eğer bunun arkasında bir problem yatmasaydı tabii. Mutluluğun peşinden koşmak, mutsuz kılıyor li etkileşimi sonucunda oluşur. İkinci bir yol da kil minerallerinin su zengini lavlarla oluşması. Meunier, Fransız Polinezya’sındaki Mururoa atolündeki kil minerallerinin volkanik geçmişini araştırınca, spektroskopik özelliklerinin, “Mars Reconnaissance Orbiter” uzay sondasının Mars’ta tespit ettiği kil ile örtüştüğünü görmüş. Bilinen Mars meteoridinin bileşimi de Mars kilinin volkanik kökenli olduğu tezini doğruluyor. Eğer bu doğruysa, genç Mars’ın hiçbir zaman sıcak ve nemli bir iklime sahip olmadığı ve tahmin edildiği gibi yaşama elverişli bir iklimin hüküm sürmediği de kabul edilecek. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] Bunların hepsini araştıran, yapan, basan ve dağıtan MTA, yani Tükiye Maden Tetkik ve Araştırma Genel Müdürlüğü‘dür. Bu genel müdürlük, 1935 senesinde başta jeolog Ord. Prof. Hamit Nâfiz Pamir olmak üzere, Türkiye’deki jeologların ve coğrafyacıların (aralarında Ord. Prof. İbrahim Hakkı Akyol) Atatürk nezdinde yaptıkları bir girişim sonucu kurulmuş, bana sorarsanız, zaman zaman teklemelere rağmen, en iyi çalışan devlet kurumlarımızdan biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Kurum, başlangıçta onu kurduran bilim insanlarının ve Atatürk’ün bilgelikleri ve uzak görüşlülükleri sayesinde bağımsız bir enstitü idi. İçinde çalışanlar devlet memuru olmakla beraber, bu enstitü bir araştırma kurumuydu. Turgut Özal, zeki bir insan ve iyi bir mühendis olmasına rağmen, genel kültürü kıt ve görgüsüz adamdı. Bu özellikleri onun MTA’nın bağımsızlığına tahammül edememesine yol açtı (hatırlarım, MTA’nın Anadolu çapındaki güzel tesisleri, parti toplantıları vs. için onun ve adamlarının hep ağzını sulandırıyordu) ve Özal o cânım Enstitüyü Enerji Bakanlığı’na bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürdü. Ancak MTA’nın başına gelen ilk ve büyük felâket Özal’dan önce, Deniz Baykal’ın Enerji Bakanlığı zamanında cereyan etmiştir. Kıymetli bir bilim yönetmeni olan muhterem dostum Sayın Doç. Dr. Sadrettin Alpan MTA’yı gerçekten iyi bilim yapılan enfes bir kurum yapmıştı. Deniz Baykal, yerine Prof. Dr. Nezihi Canıtez‘i atadı. Tabii Alpan’dan sonra Canıtez’in atanması aynı bilim geleneğinin katlanarak sürmesi demekti; hepimiz çok mutlu olmuştuk. Ama Baykal, MTA’yı kendi cahil kadrolarıyla doldurdu ve Nezihi Hocamızı doğduğuna pişman etti. Rahmetli Hoca sağlığını kaybetti ve istifasını kelimenin tam anlamıyla masasına atarak ABD’de MIT’ye kaçtı! Ondan sonra MTA sürekli bir inişe geçti, ta ki Dr. Ziya Gözler müdür olana kadar. MTA’nın içinden yetişip gelen bildiğim ilk müdürü olan, Ziya öncelikle kurumunun yaralarını sarmaya çalıştı. Politikanın nâhoş nefesini sürekli ensesinde hissetmesi tabiî Ziya’ya gerçekten yapmak istediklerinin belki onda birini bile yaptırtmadı, ama Ziya, kurumun esas görevi olan ülkenin jeolojik verilerinin toplanması ve bunların ülke insanlarına ve tüm bilim dünyasına sunulması işini, Sadrettin Bey’den beri ilk kez ciddiyetle ele aldı. Onu izleyen genel müdürler, veri yayımlama işini aynı ciddiyetle sürdürdüler ve bu önemli iş şimdiki müdür Mehmet Üzer’in yönetiminde en verimli haline ulaştı. Buraya kadar söylediklerim, MTA’nın hazırladığı harita ve kitapların mükemmel olduklarını iddia etmiyor; hattâ bazıları pek kötüdür. Ama bu durum dünyanın bütün jeoloji servisleri için aynıdır. Amerikan Jeoloji Servisi United States Geological Survey (kuruluşu 1879) tarafından yayımlanmış son derece kötü bir sürü harita ve kitap, broşür vs. gösterebilirim. Aynı şey Alman (kur. 1862) ve Fransız (kur. 1868) jeoloji servisleri için de geçerlidir. Yakın zamana kadar, 1835’te kurulmuş olan Britanya Jeoloji Servisi bunların hepsinden üstündü. Onlarda da bir kalite azalması görülmektedir ki bunun Birleşik Krallık’taki nedeni, üniversitelerin klasik jeoloji eğitimini bırakıp jeologlara fizikçilik ve kimyacılık oynatmaya kalkmalarıdır. MTA’nın yaptığı ve benim kalitesiz bulduğum bazı şeylerin sorumlusu ise üniversiteler ve onları bu hale getiren politikacılardır. Üniversiteleri yöneten kurumlardaki rezillikleri dile getirenleri alçaklık yapmakla suçlayan Sayın Başbakan, asıl o önemli mevkilere yeteneksiz, bilgisiz ve akılsız kişileri atamanın en büyük alçaklık olduğunu bilmelidir. MTA’nın işlerinde içten alkışlanması gereken taraf, topladığı bilgileri yayına dönüştürmek suretiyle ayırım yapmadan herkesin eleştirisine sunmasıdır. MTA’yı, görülen eksikliklerden ötürü kötülemek yerine, görülen yanlışları derhal ilgili dairelere belgeleriyle ileterek bundan sonraki baskılarda bunların düzeltilmesini temin etmektir. Türkiye’de her yerbilimci (coğrafyacı, jeolog, jeofizikçi) bilmelidir ki Türkiye’de yerbilimlerinin patronu MTA’dır. Bizler hangi kurumda çalışırsak çalışalım, hepimiz MTA’nın uzantılarıyız, onun adamlarıyız, çünkü MTA bizim ülkemizin jeoloji servisidir. Ona ne kadar gözlem akarsa, o ne kadar ihtimam görürse, ülkemizde jeoloji o derece yücelecek, yeraltımızdan o derece yararlanabileceğiz. Unutmayalım: MTA’nın başarısı, bizlerin başarısıdır. MTA’ya Aferin!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle