Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Başbakan demişti ki: “George, Helga hızlı trene binecek de benim Ahmedim, Mehmedim, ...Ayşem, Fatmam niçin binemesin?” Binecekler tabii; ama George’un, Helga’nın geliştirdiği trenlere... CBT 1330/8 14 Eylül 2012 Eskişehir’deki 1894 doğumlu Cer Atölyesi, 1926 doğumlu Hava İkmal Bakım Merkezi ve 1933 doğumlu Şeker Fabrikası’ndan söz ediyorduk... İlki 118; ikincisi 86, üçüncüsü 79 yaşında... Günümüzdeki işlevleri nedir? Sondan başlayalım. Şeker Fabrikası bugün de üretimini sürdürüyor. Türkiye’de kurulan ilk şeker fabrikalarından biri olduğu için, bu sektörde okul görevi görmüş; bilgi ve deneyim birikimimize önemli katkılarda bulunmuştur. Fabrikayla birlikte kurulan ve kurucularının en az ana fabrika kadar önem verdikleri Makina Bakım Atölyesi ise bugün, Türkşeker’in, 33.000 metre karelik kapalı alana sahip Eskişehir Makina Fabrikası’dır. Verilen tanıtım bilgilerine göre, fabrika, şeker üretiminde kullanılan makina ve donatımın önemli bir bölümünü imal yeteneğine sahiptir. Benzer imalat işleri de yapabilmektedir. Ama tanıtımında geçen sözcük yalnızca ‘imalat’tır. Gönül isterdi ki, 79 yaşındaki bu fabrika, tanıtımında tasarım geliştirme kapasitesinden ve markasını basıp ihraç edebildiği özgün bir ürününden de söz edebilsin... 86 yaşındaki Hava İkmal Bakım Merkezi’nin, 1940’lı yılların ikinci yarısından başlayarak yatırıldığı uzun kış uykusundan, Kıbrıs Harekâtı öncesi ve sonrasında karşılaşılan silâh, mühimmat ve teknik hizmet teminindeki sıkıntılardan ders alanlarca uyandırıldığı biliniyor. Bugün, “...sorumluluğundaki jet uçaklarının, hidrolik, pnömatik, mekanik, elektrik ve aviyonik sistemlerinin bakımı / testi, tadilat ve modernizasyonu ile yapısal parça onarım ve değişim” hizmetlerini yürütüyor. Bu, önemli bir bilgi ve deneyim birikimine işaret ediyor. 1985’te Eskişehir’de bir uçak motoru fabrikasının kurulmasında bu birikimin etkili olduğunu sanıyorum. Bu fabrika, ortaklarının arasında General Electric (ABD) firmasının da bulunduğu (ortaklık payı %46,22), TEI (TUSAS Engine Industries) kısa adıyla bilinen şirkete ait. TEI bugün uçak motoru montajında ve test hizmetlerinde belirli bir yetkinliğe sahip... Motor parçaları üretiminde bir “mükemmeliyet merkezi” olmuş. Bu, teknolojik açıdan önemli bir yetenek düzeyidir. “Ürettiği motor parçalarının çoğunda [dünyada] tek kaynak konumunda... Askeri ve ticari alanda 38 değişik motor programına yönelik [olarak ürettiği parça sayısı] 660’ı aşmış...” Hedefi, “komple bir motor üreticisi olma yolunda yeni teknolojik kabiliyetler kazanmak” olarak ortaya konmuş. TEI, çalıştırdığı bu ülkenin mühendislerinin ve iş birliği yaptığı bilim insanlarımızın çabalarıyla ve tabiî şirketin doğası gereği, yabancı ortağının da el vermesiyle eklemlendiği uluslararası üretim bandında, dileriz, bu hedefine ulaşır. Cer Atölyesi ise, talihin garip cilvesine bakın ki, Türkiye’nin o kararlı demiryolu politikasının terk edildiği 50’li yıllarda (artık Eskişehir Demiryolu Fabrikası adını almıştır) ilk Türk buharlı lokomotifi Karakurt’u geliştirir; Karakurt, 1961 yılında “istim tutar.” Aynı yıl fabrikanın onurlu bir serüvenine, ilk Türk otomobili Devrim’in yapımına tanık oluruz. Bu konuda olumluolumsuz çok şey yazıldı. Benim açımdan o otomobil, fabrikanın o dönemdeki mühendis ve ustalarına egemen olan yapma/yaratma heyecanının ve fabrikadaki yetenek birikiminin çarpıcı bir göstergesidir. Öylesi bir birikim sürecinden geçen ve artık TÜLOMSAŞ kısa adıyla anılan 118 yaşındaki kurum bugün ne yapıyor derseniz; TCDD için, bütünüyle yabancı lisansıyla, dizel elektrikli ve elektrikli anahat lokomotifleri, dizelhidrolik anahat ve manevra lokomotifleri ve yük vagonu yapıyor... Sonuç şu ki, yüzyılı geçen ya da yüzyıla yaklaşan makina imalat deneyimimize rağmen, kentimizin ortasından başka ülkelerin geliştirdiği hızlı trenler; tepemizden de yine başkalarının geliştirdiği uçaklar geçmeye devam edecek. Biz kendi trenimizi, kendi uçağımızı geliştirmeyi niçin başaramadık? Niçin sevgili Eskişehirliler? Eskişehir Yazılarının Anımsattığı Sorular (3) ‘Akademik değerleri savunmak için devletten bağımsız yapılanma gerekli!’ Bilim Akademisi Derneği, hükümetin Türkiye Bilimler Akademisi’ne (TÜBA), TÜBİTAK Bilim Kurulu ve YÖK tarafından üye atanmasını öngören 27 Ağustos 2011 tarihli Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin (KHK) ardından 25 Kasım 2011 tarihinde kuruldu. TÜBA’dan istifa eden üyelerin kurduğu bu yeni akademi, “bilimsel liyakat, özgürlük ve dürüstlük ilkelerini tanıtmayı, örneklemeyi ve gözetmeyi” ilke edinen, tam anlamıyla bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olma yolunda bir yılını doldurdu. Bilim Akademisi Derneği’nin kurucu üyesi ve başkanı Prof. Dr. M. Ali Alpar ile derneğin ilk dokuz ay içinde neler yaptığını, hedeflerini, projelerini, uluslararası ilişkilerini ve gelecekte neler yapmayı planladıklarını konuştuk. Reyhan Oksay • Kuruluş aşamasında ne gibi sorunlarla karşılaştınız? Bugünkü durumunuz nedir? • Kuruluş aşamasında çok büyük engellerle karşılaştık diyemem. İhtiyacımız yalnızca çalışmak için zamandı. Ağustos 2011’de KHK krizi ile karşılaştığımızda o zamanki TÜBA üyeleri olarak İstanbul ve Ankara’da toplandık. TÜBA üyeleri olarak yetkilileri bu kararlarını değiştirmeleri yolunda ikna etmeye çalışma kararı aldık. Çoğumuz atama yapılırsa ayrılırız diye kararlaştırdık. Bu arada gereken her şeyi yapalım dedik. Ayrıca sivil toplum kuruluşu olarak, devletten bağımsız bir akademinin de her koşulda gerekli olduğunu düşündük ve bu yolda hazırlığımızı yaptık. Ankara’da 30 Ekim 2011 tarihinde yapılan TÜBA Genel Kurul Toplantısı’nda üyeleri dışarıdan atanan bir kurumun Akademi olarak kabul edilemez olduğu ilkesinde mutabık kaldık. Ancak gidişatı hiçbir şey durduramadı. TÜBA yöneticilerinin hükümet temsilcileri ile toplantısı, TÜBA’yı temsil eden bir heyetin Cumhurbaşkanı ile görüşmesi, ulusal medyada sesimizi duyurmak için geniş bir kampanya başlatmak ve çok sayıda yabancı akademiden ve uluslararası akademiler birliklerinden gönderilen mektuplar sonucu değiştirmedi. 3 Kasım 2011 tarihindeki ikinci kararnameden sonra TÜBA’ya üye atama kararının geriye dönüşü olmadığını anladık. Bir çoğumuz o aşamada istifa ettik. Şu anda üye sayımız 60; bunların içinden 9 üye, aynı zamanda TÜBA üyeliğini de devam ettiriyor. Bizim tüzüğümüz Ağustos 2011 kararnamesi öncesinde TÜBA üyesi seçilmiş arkadaşların Akademik Liyakat, Dürüstlük ve Özgürlük ilkelerini benimsemek koşuluyla Bilim Akademisine üye olabilmelerini öngörüyor. Kurulduktan sonra oluşum çalışmaları önemliydi. Bu da insanların zamanını alıyor. Ben araştırma ve ders verme dışında tüm zamanımı Bilim Akademisi çalışmalarına ayırdım. Yönetim Kurulu olarak ayda bir toplanıyoruz. Bu arada önemli iki destek aldık. Önce İzzetin Silier Bey çok önemli bir gereksinimimizi karşıladı. Beşiktaş’ta, içinde derslikleri olan, toplantı yapabileceğimiz bir mekânı çok uygun koşullarla kullanımımıza açtı. İkinci büyük desteğimiz de ofisimizi çekip çeviren arkadaşımız. Bu genç ve çalışkan arkadaşımız, yarım gün çalışmasına karşın işlerimizi büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Başka bir arkadaşımız da kuruluş aşamamızda gönüllü olarak web sitemizi kurdu. • Derneğinizin parasal kaynakları? • Burada önemli olan bağımsızlığımızı korumak. Bilim Akademisi Derneği neler yapıyor? Prof. Dr. Ali Alpar Bunun için bir sivil toplum örgütü olarak kendi kaynaklarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu ilk aşamada bağışlardan oluşan 30.000 TL’lik bir desteğimiz oldu. Üyelerimizden aldığımız aidatlar (yılda 360 TL) var. Kısa zamanda hayata geçirmeyi düşündüğümüz önemli bir proje üzerinden işadamlarımızdan, kurum ve kişilerden destek göreceğimizi sanıyorum. Projenin adı Genç Akademisyenler Burs Ödülleri. (ayrıntılı bilgi aşağıda) • Bu ilk sene içinde neler yaptınız? • Birincisi TÜBA’dan gelenlerin dışında yeni Bilim Akademisi üyelerinin seçimi için bir süreç geliştirdik. Yeni üyelikler için adayların değerlendirilmesine başladık. İlk grubun seçilme sürecini bu yılın sonlarına doğru sonuçlandıracağız. Kamuoyuna kendimizi tanıtmak, popüler bilimle tanıştırmak için Bilim Akademisi Konferansları başlattık. 2012 İlkbaharında 5 konferanstan oluşan bir dizi toplantı düzenledik. Pera Müzesi ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde yapılan bu toplantılara katılım yoğundu. Bu etkinliğe sonbaharda devam edeceğiz. Beşiktaş’taki ofisimizdeki dersliklerde bilim ve eğitimle ilgili dersler, çalıştaylar düzenledik. Feza Gürsey Enstitüsü’nün III. Uluslararası Matematik Fizik Konferansının iki oturumunu ağırladık.Türk Astronomi Derneği ile birlikte lisans ve lisansüstü öğrenciler için Astronomlar için Fizik yaz okulu yaptık. Bu okul geçen yıl kaybettiğimiz TÜBA üyesi değerli astrofizikçimiz adına yapılan Hakkı Ögelman Yaz Okullarının ilkiydi. Bütün bunlardan başka genç bilim insanlarının Genç Akademi adı altında, bizim dışımızda bağımsız bir yapı oluşturmaları için ilk adımlar atıldı. Uluslararası akademiler camiasına kendimizi tanıtma gi