Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Ortaçağ Avrupa’sında teknoloji Ortaçağ Avrupa’sı, teknolojik bakımdan durgun, bilimsel ve düşünsel bakımdan ise karanlıktı. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Internet ile zirve yapan medyanın tefekkür becerilerini körelttiğinin tespiti sadece sufiyi ilgilendiren bir konu değildir. Beyni zorla muhafazakârlaştırmaya sevk etmesi akıl sağlığına önem veren herkesi ilgilendirir. O CBT 1330/ 12 14 Eylül 2012 13. yüzyılda İbni Arabi ile öğrencisi Malatyalı Sadrettin Konevi’nin eşsiz eserleriyle tasavvufa yeni bir bakış açısı geldi. Bu iki mutasavvıf öncelikle tasavvufun müstakil bir ilim olduğunu ortaya koydular. Tasavvuf; konusu Tanrı olan, meseleleri tanrıâlemler, âlemlerTanrı ilişkisi olan, kendine has ilkeleri olan bir bilimdi. Kısaca tasavvuf metafizik idi. Tasavvufun meseleleri ile uğraşırken İbni Arabi ekolü araç olarak sadece “akıl”ın yeterli olamayacağını, vahiy, rüya, esinlenme kısaca tefekkür diye özetlenebilecek aracın da gerektiğini ifade ederler (benzer hususu batı felsefe tarihinde Berkeley’den Neitzsche’ye Thomas Kuhn’a dek pek çok ünlü düşünür farklı ifadelerle de olsa dile getirmiştir). Sufinin ta gazetenin ortaya çıkmasından itibaren, radyo, televizyon ve son olarak internet gibi medya araçlarını “az kullanmayı” tercih etmesi (gerekliliği) bununla ilgilidir. Zirvesini internette yapan bu araçlar bilimsel olarak da ispatlandığı üzere, beynin çalışma modeli üzerinde kalıcı etkiler oluşturmaktadır. Batı’da, bir kenara çekilip sessizlik içinde kitap okuma imkânının ortaya çıkmasıyla birlikte gelişen “derin düşünce” özelliği bu medya araçları ve özellikle de her an yepyeni ve sonsuz adette süprizi barındıran internet sayesinde giderek deforme olmaktadır. Bir başka deyişle günümüz insanı artık odaklanma, konsantre olma sorunu yaşamaktadır. Sadece ekran karşısında değil, yaşamının her anında. 1970li yıllardan beri beyinle ilgili yapılan deneyler beyinde iki farklı belleğin olduğunu ortaya koymuştur. Kısa süreli ve uzun süreli bellekler. Anlık olarak maruz kaldığımız tüm etkileşim ve algı kısa süreli bellekte gerçekleşir. Bunun uzun süreli bellekte saklanması ise ancak pekiştirme, tekrarlama, odaklanıp konsantre olabilmeye bağlıdır. Kişi(nin beyni) bu tür eylemleri yapacak zaman ve formasyona sahipse uzun süreli belleğinde daha çok şey saklar. Internet ile birlikte zirve yapan medya ise gazetelerin ortaya çıkmasından itibaren insanları bu sermayeden yemeye zorlamaktadır. Uzun süreli belleğe birşeyler atamamak sadece anı kolleksiyonu yapamamak anlamına gelmez. Bununla birlikte bilgi ve deneyim sahibi olmak, yeni fikirler, bilgiler üretmek gibi süreçler de sekteye uğrar. Buna karşılık kısa süreli belleğin sürekli kullanılması da insanın problem çözme gibi becerilerini güçlendirir. Tefekkür ya da derin düşünme becerilerinin körelmesi, uzun süreli belleğin giderek daha az kullanılması, yeni fikir üretme becerilerinin körelmesi farkında olmadan giderek insanın daha muhafazakâr hale gelmesine neden olur. Kişi bu becerileri köreldiği için ne yeni bir fikir üretebilir ne de ortaya atılan yeni fikirlere “kafa yorma” isteği duyar. Zaten bilinmekte olan fikirler, olgular limanında huzur bulur. Çünkü beyin her an gelecek yeni sinyalle ilgili karar vermeye programlanmıştır. “Internet, cep telefonu ya da Google olmazsa ne yaparım?” korkusu yaşayan insanların bu korkularının temelinde yatan şey biraz da bu olsa gerek. Sufinin internet gibi sürekli yeni bir şey sunma özelliği olan medyaları daha az kullanması bir saptama değil bir çıkarımdır. Aksi durumda tefekkür becerileri gelişmeyecek ve geriye sadece “akıl” kalacaktır ki gerek İbni Arabi gerekse de Konevi için, tasavvufun meselerini irdelerken bu araç insana yeterli gelmeyecektir; gelemez. “Ben Sufi değilim ki” diyenlerin durumunu ise “Dijital Medya ve Beyin” adlı bu mini dizimizin bir sonraki bölümünde ele alacağız. Sufi İnterneti Neden Az Kullan(malıd)ır? nik ve kültür hareketinin, mortaçağ Avrupa’sındaki dern Avrupa’nın doğuşundaki bilimsel ve teknolojik önemli etkenlerden biri oldurumla ilgili saptamaduğunu söyleyebiliriz. larda ve tartışmalarda temel soKatedraller sınır çizgisi run, ortaçağın sınırları sorunuteknolojisinin simgesiyse, sıdur. Çünkü ortaçağın sınırlarınırın öbür tarafında, yani ornın farklı görülmesine bağlı olataçağ tarafında ne tür bir tekrak farklı değerlendirmeler yanolojik süreç hüküm sürmüşpılacağı açıktır. Nitekim ortatü? çağı 15. yüzyılın sonuna kadar Yaklaşık olarak 2. yüzyıl ile getirenler, doğal olarak karanlık 12. yüzyıl arasındaki bin yıllık bir ortaçağ resmi yerine, yarı ayortaçağ döneminde, büyük bir dınlık bir ortaçağ resmi çiz NotreDame Kadetrali’nin yapımına 1160 yılında başlandı teknolojik durgunluk egemen mektedirler. Ancak karanlıktan oldu. Bu genel durgunluk içeçıkış yolunu açan Rönesans, niçin ortaçağa ait olsun? risinde üç önemli teknolojik yenilik değişimlere yol açtı. (Umberto Eco, ortaçağı Colomb’un Amerika’ya çıkış taBirincisi, çift sürmede kullanılan saban bıçağının toprihi olan 1492 ile bitiriyor ve böylece doğal olarak Rönerağı çok daha derinden ve çok yönlü olarak yarmasına yol sans’ı da ortaçağa bağlamış oluyor. Bunu yaparken de, “geaçacak biçimde geliştirilmesidir. leneksel olarak çağın 1492’de sona erdiğini oybirliği ile kaİkincisi, tarımda nadas usulünün geliştirilmesidir. bul edersek” ifadesini kullanıyor ve sonra da, “Bugün hala Üçüncüsü ise, gerek çiftlik hayvanlarında, gerekse ulaortaçağ teknolojisinin bayrağı altında yaşıyoruz” diyor. şımda, taşımada ve savaşta kullanılan hayvanların ayaklaÖncelikle belirtmeliyiz ki, 1492’nin ortaçağın sonu olduğu rına nal çakılması ve bu hayvanlarda koşum takımlarının konusunda uluslararası bir görüş birliği bulunmuyor. Ayrıkullanılmaya başlanmasıdır. ca bugün hâlâ ortaçağ teknolojisinin bayrağı altında yaşaBu üç teknik değişim, hem tarım ürünlerinin miktarıdığımız da doğru değildir. Eco, elbette bu sözleriyle ortaçanın ve çeşitlerinin artmasına, hem de ürünlerin kalitesinin ğın bir parçası olarak gördüğü Rönesans’ın teknolojisini kasve besin değerlerinin yükselmesine yol açtı. Bu üç değişim tediyor, fakat Rönesans’ın teknolojik bayrağı altında da yaönemsiz gibi görünebilir, fakat gerçekte insanların hareşıyor değiliz. Günümüzde, ortaçağla da Rönesans’la da ilgiketlerinin kolaylaşmasına ve hızlanmasına, daha iyi bessi bulunmayan elektrikelektronik teknolojisinin bayrağı allenmelerine, nüfusun artmasına, ticaretin genişlemesine, şetında yaşıyoruz). hirlerin çoğalmasına ve büyümesine, sanayi üretiminin doRönesans’ı ortaçağdan çıkışın başlaması olarak görüğuş koşullarının yaratılmasına yol açarak o çağ Avrupa’sıyorsak, bu iki evre arasındaki sınır çizgisini nerede bulabinın belirli bir dinamizm kazanmasına neden oldu. liriz? Sadece bir örnek vermek gerekirse, eğer bu üç gelişmenin sonuçları olmasaydı, büyük bir organizasyon olan Haçlı SeSINIR ÇİZGİSİ ferleri (10951291)’nin ihtiyaçları karşılanamaz ve bu seferler 12. yüzyılda başlayan katedrallerin yapımını, ortaçağ ile düzenlenemezdi kanısındayım. (Haçlı Seferleri’nin de çeRönesans arasındaki sınır çizgisi teknolojisinin ürünü ve semşitli yönleri ve boyutlarıyla, tıpkı coğrafi keşif seferlerinin bolü olarak görebiliriz. Katedraller dini yapılardır, fakat varetkilerine benzer şekilde, Rönesans’ın gelişimi üzerinde etlıkları geleneksel boyutlara kesin bir meydan okumadır. Orkileri olmuştur). taçağ boyunca birikmiş bütün bilgi ve tekniğin yeni bir tarzOrtaçağ ile Rönesans arasında, modern bilimsel düda dışavurumudur. Bu yapılar, şehirlerin gelişmesinin hem şüncenin doğuşu bakımından arayabileceğimiz sınır çizgisonucu, hem de itici gücü olmuştur. Katedralleri, içerdiksini ise, İngiliz bilim insanları Robert Grosseteste ve onun leri teknik yenilikler ve estetik özellikleri ile ortaçağ insaöğrencisi olan Roger Bacon’ın çıkışlarında ve çalışmalarında nının, edilgenlikten yaratıcılığa geçişinin simgesel eserleri buluruz. Edebi ve düşünsel alandaki sınır çizgisini ise, olarak da görebiliriz. Dante’nin çıkışında ve İlahi Komedya’da bulabiliriz. İlahi Bu büyük yapılar, 12. asırla 15. asır arasında bütün AvKomedya’dan sonrası Rönesans’tır. rupa’da yayıldı ve yeni çalışma biçimlerinin, yeni meslek Bin yıllık ortaçağ, teknolojik bakımdan durgun, bilimgruplarının doğuşuna yol açtı. Mühendisler, mimarlar ve taş sel ve düşünsel bakımdan ise karanlık bir çağdır. ustaları, şehir şehir dolaşarak bilgilerini ve ustalıklarını gösUmberto Eco, Ortaçağı Düşlemek, Can Yayınları, 2011. terdiler. Rönesans mühendisleri, bu katedralleri inşa edens.135 lerin torunlarıydı. Katedrallerin yapımının yarattığı bilgi, tek BİLİM ve GELECEK DERGİSİ’NDEN ANSİKLOPEDİ Bilim ve Gelecek Dergisi, 100 TL karşılığında bir yıl için abone olan herkese 60 TL değerinde Bilim Ansiklopedisi hediye ediyor. Michael Faraday Ödüllü Fizik Profesörü Charles Taylor başkanlığında hazırlanan, uluslararası alanda saygınlığı olan Macmillan/Kingfisher tarafından yayımlanan ansiklopedi, Remzi Kitapevi tarafından Türkçeye kazandırıldı. Abone olmak için; Tel: 0 216 349 71 72 0 216 245 26 14 KARABURUN BİLİM KONGRESİ Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve Kültür Derneği ve gönüllü katılımcılar tarafından Karaburun Bilim Kongresi bu yıl 7. Kez düzenleniyor. Bu yıl ki ana teması kapitalizmin kıskacında doğa toplum – teknoloji olan kongre 5 – 9 Eylül tarihlerinde Karaburun ve Mordoğan’da gerçekleşecek. Kongre ile ilgili ayrıntılı bilgi için: http://www.kongrekaraburun.org/