17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Okul Dönemi Çocuklarda Hatalı Beslenme Okulların açılması ile birlikte çocukların beslenmesi büyük önem kazanıyor. Bu dönem ileriki yıllar için sağlıklı beslenmenin temelini oluşturacak bir dönemdir. Çocuğun okul çağlarında edindiği beslenme alışkanlıkları, ne yazık ki gelecekte de süreklilik gösteriyor. Bu dönemde çocuk kadar anne ve babanın da beslenme konusunda bilinçli davranması gerekiyor. Diyetisyen Zuhal Güler Çelik, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü H atalı beslenme alışkanlıklarının çok sayıda nedeni vardır. Bunların başında çocukların besin gereksinimlerinin bilinmemesi, ailenin beslenme alışkanlıkları ve okul çağındaki çocuklar için en iyisini yapmak isteyen annelerin kendi bilgilerine göre en iyi bildiği besinlerden çocuğuna fazla miktarda yedirmek istemeleri gelmektedir. Bunların dışında fiziksel aktivite azlığı, özellikle ailenin akşamları veya evde olduğu günler içerisinde televizyon bilgisayar karşısında oturmaları, çocukları ile oyun oynamamaları, yürüyüşler yapmamaları, sözlerden daha kalıcı izler bırakan olumsuz mesaj ya da mesajlar bırakabilmektedir. Ayrıca öğün atlama, şeker, tuz ve yağ içeriği yüksek yiyecekiçecek tüketimi özellikle ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarını kötü yönde etkilemektedir. Bu hatalı beslenme şekli, özellikle çocukluk dönemindeki şişmanlık (obezite) riskini artırmaktadır. rastlanmıştır. Yine bu araştırmaların sonucunda kahvaltı yapmayan çocukların daha şişman oldukları belirlenmiştir. Aile içerisinde ve okulda beslenme bilgisinin yetersiz verilmesi, okul yemeklerinin sevilmemesi ve çocukların % 90’ının kantinlerde hamburger, tost, kızarmış patates, cips kola gibi yağ ve karbonhidrat bakımından yüksek olan fastfood besinleri tüketmeleri, günlük almaları gereken vitamin ve özellikle kalsiyum minerali bakımından yoksun beslenmeleri büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun yanı sıra besin endüstrisinde özellikle bu yaş gruplarına yönelik reklamlar / kampanyalar (çikolata, fastfood, cips gibi abur cubur besinler) hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasına neden olmaktadır. Böylece erken yaşlarda kazanılan alışkanlıkların ileriki yaşlarda değiştirilmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Çocukların okul ve evde çeşitli yiyecekleri tüketmeleri ve temel beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Özellikle, öğünlerin atlanmaması, kahvaltının önemi, ara öğünlere önem verilmesi, okul yemeklerinin fastfood yemeklerinden daha sağlıklı olduğu konusunda çocukların bilinçlenmeleri ileriki hayatlarında yaşam kalitelerini artıracaktır. Okul çağı çocuğunun beslenmesi ve bu dönemde beslenme alışkanlıklarında meydana gelebilecek değişiklikler bu nedenle çok büyük önem taşımaktadır. Hem daha sağlıklı hem de daha başarılı nesiller yetiştirmede ailenin ve öğretmenlerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesi YETERSİZ VEYA YANLIŞ BESLENME Çocukların beslenmesinde bu dönemde görülen en sık değişiklik kahvaltı yapmamaktır. Kahvaltı günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi nedeniyle biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğündür. Bu konuda yapılmış bazı çalışmalar da bulunmaktadır. Bu araştırmalarda, kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu, problem çözme yeteneklerinin diğerlerine göre daha gelişmiş olduğu, kavrama yeteneklerinin daha iyi olduğu gözlenmiş, bazı araştırmalarda ise kahvaltı yapan çocukların beslenme yetersizliğinden oluşan hastalıklara daha az yakalandıkları KAHVALTI ÇOK ÖNEMLİ ve eğitilmesi bu sebeple önemlidir. Örnek kahvaltı: Taze meyve suyu, peynir, domatessalatalık, ekmek, pekmez, yumurta Örnek beslenme çantası: Kuru meyveli veya cevizli ev yapımı kek veya ev yapımı peynirli poğaça, ayran veya meyve suyu Karmaşık olayları anlamak için... Tınaz Titiz, [email protected] http://bit.ly/MOcLcw adresinde grafik biçimde, silgili bir kuşun kalemin bütünüyle “enerji” olduğu –ki E=mc2 dolayısıyla değil gösterilmişti. Bununla anlatılmak istenilen ise aşağıdaki birkaç anadenklemdi. Maslow’un ihtiyaçlar denklemi: • Kendini gerçekleştirmek (bireysel potansiyellerini harekete geçirmek) • Saygı görmek (kendine saygısı olması ve başkalarından saygı görmek) • Ait olmak (Sevgi, şefkat, bir grubun parçası olmak) • Güvenlik (Barınma, tehlikelerden uzak kalmak) • Fizyolojik (Sağlık, yiyecek, uyku) Bu ihtiyaçların tümü refah ve mutluluk türleridir. İnsan, en alttaki ihtiyaçlar en öncelikli olmak üzere, tüm imkânlarını bunları tatmin etmek için uğraşır. Altlara doğru indikçe bu uğraş en vahşi formlarda ortaya çıkabilir (aç kalan kişilerin birbirlerini yemeleri gibi). Silgili kurşun kalem bütünüyle enerji olduğu gibi, tüm refah ve mutluluk türleri, tamamen enerjinin –çeşitli yoğunluktaki formları [1] cinsinden ifade edilebilir. Bunlara “değer” denilebilir. Buna göre ancak enerjiye (veya onun yoğun hali olan değerlere) sahip olan birey ve toplumlar refah ve mutluluğa sahip olabilirler. İnsanlar değer peşinde koşarlar. Değerler nadir, peşinde koşan sayısı ise çoktur. Buradan çatışma çıkar. Çatışmada üstün olabilmek yine enerji ve türevleri (değer) yoluyla mümkündür. O halde değere sahip olmak varlığını sürdürmek için zorunludur. Bu zorunluk, insanlar tarafından konulabilecek tüm kuralları geçersiz kılar. Kurallara uyulmasını sağlayabilmek (iktidar) değerlere (enerji ve türevleri) sahip olmakla mümkündür. Bir toplum sahip olduğu ve varlığından haberdar olmayabileceği değerleri korumaz. Bu, istismara açık bir alandır ve bu değer, ihtiyacı olanlarca –aralarındaki mücadelenin galiplerine göre ihtiyaç duyanlara transfer edilir. Bir toplum sahip olduğu değerlerin varlığından haberdar, ama onları koruma gücüne yeterince sahip değilse yine istismara açık alanlar oluşur. Bu defaki transferler hile veya zor kullanarak gerçekleşir. Transfer işinde ustalaşan toplumlar giderek güçlenirler. Bir kişi veya toplumun çözebildiği sorunlar onun Sorun Çözme Kabiliyetini, dolayısıyla da başkalarından değer transfer edebilme kabiliyetini giderek artırır. Bir kişi veya toplumun çözemediği sorunlar onun Sorun Çözme Kabiliyetini, dolayısıyla da başkalarının değer transfer edebilmelerine direnebilme kabiliyeti giderek azaltır. Herhangi bir anda bir transfere konu olmayabilecek sorunlar, güçlü olanlarca birer koz (Bkz. http://bit.ly/O97njP adresindeki ALEGAR başlığı) halinde biriktirilir ve zamanı geldikçe, girişecekleri transfer süreçlerini kolaylaştıracak şekilde devreye sokulur. Koz formunda buzdolabına konulanlar tasnif edilerek etkililik, kullanılabilirlik vb. karakteristiklerine göre saklanırken, bir yandan da koz stoklarının zenginleştirilmesine çalışılır. Uluslararası ilişkiler ve değer transfer süreçleri “koz” konsepti çerçevesinde yürür. Dünya toplumları ikiye ayrılır: Koz konseptinin farkında olup onu kullananlar ve farkında olmayıp –ayrıca farkında olma konusunda dirençli olup sürekli ağlaşanlar, bağıranlar, geçmişiyle övünerek adım adım yok olmaya ilerleyenler. CBT1330/17 14 Eylül 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle