23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bakırköy Lisesi’nin 105. Kuruluş Yıldönümü İstanbul Bakırköy’de açılan ilk Türk okulu 127 yıldır öğretime devam eden Behramağa İlkokuludur. Bu okul, II. Abdülhamid döneminin meşhur darüssaade ağası Hafız Behram tarafından 1884 yılında yaptırılan binada Makriköy Mektebi İbtidâ’îi Behramî adıyla öğretime başladı. Prof. Dr. Ö. Aydın Atasoy, İstanbul Teknik Üniversitesi, oaatasoy@gmail.com) . Abdülhamid’in 25. cülus yıl dönümü nedeniyle 1901 yılında Bakırköy’de iki ortaokul açıldı. Bunlardan Makriköy Hamidiye İnas Rüşdiye Mektebi (Bakırköy Hamidiye Kız Orta Okulu) Bakırköy’ün merkezinden uzaktaki kiralık bir binada öğretime başladı. Ancak, binanın fiziki yetersizliği ortaya çıkınca, 1902 yılında, Hafız Behram Ağa’nın 1887’de ölümüyle Abdülhamid’in mülkiyetine geçen ve Makriköy Hamidiye İlk Okulu adı verilen binaya taşındı. Hamidiye Zükur Merkez Rüşdiye Mektebi (Hamidiye Erkek Merkez Orta Okulu) ise, Maarifi Umumiye Nezaretince satın alınan Kont Alléon konağında (2009 yılında yandığından hâlen restore edilmektedir) öğretime başladı. Bu ortaokullar içinde ilkokul sınıfları da vardı. Bakırköy’de idadi (lise) eğitimi veren bir okul yoktu. Ortaokulu bitiren öğrencilerden imkânları olanlar surlar içindeki Dersaadet (İstanbul) idadilerine gidiyorlardı. Bakırköylüler için çok masraflı ve zahmetli olan bu durum zamanın Maarifi Umumiye Nâzırı Haşim Paşa’nın dikkatini çekti ve Hamidiye Erkek Merkez Orta Okulunun iki sınıf eklenerek idadi düzeyine yükseltilmesine karar verildi. 2 Aralık 1907 Pazartesi günü, Rüşdiye Mektepleri Yüksek İdaresi Müdürü Said Bey’in, kaymakam ve diğer resmî erkânın, okul yönetimi ve öğretmenlerin, tüm öğrencilerin hazır olduğu parlak bir törenle Makriköy Hamidiye İdadi Mektebi açıldı. Bu bir erkek lisesiydi. İlk gün 12 efendi öğrenci kaydedildi. 7 Aralık 1907 Cumartesi günü 13 öğrenci ile öğretime başlandı. 28 Aralık 1907 Harita Genel Komutanlığının 1723 Eylül 1959 tarihli uçuCumartesi güşunda çekilen hava fotoğrafında Bakırköy Lisesi kaba nüne kadar inşaatı bitirilmiş hâlde görülüyor. öğrenci kaydına devam edildi. 1909 yılında ilk mezunlara diplomaları dağıtılırken birer kol saati hediye edildi. İstanbul Valiliği, 3 Şubat 1910 tarihinde Maarifi Umumiye Nezaretine bir yazı yazarak, Makriköy Hamidiye İdadi Mektebi binasını (Kont Alléon konağını) hükümet ve belediye dairesi olarak kullanmak istediklerini belirtti. Ayrıca, Maarifi Umumiye Nezaretinin bu binayı 2100 liraya hükümete satmasını ve bu parayla o civardaki uygun bir arsayı satın alarak mükemmel bir mektep binası yaptırmasını önerdi. Valilik, müstakbel binanın mimari planını da yazı ekinde gönderdi. Ancak, Nezaretten gelen yanıtta, 2100 liranın rayicin altında olduğu ve mektep binalarının Nezaretçe yapılacak plana göre iki katlı inşa edilmesi gerekirken gönderilen planda dört katlı bir bina öngörüldüğü belirtilerek, bahçesi de olmak koşuluyla Maarif Nezaretince hazırlanan mimari plana uygun bir bina yerel idarece yaptırılırsa mevcut idadi mektebinin terki mümkündür dendi. CBT 1330/18 14 Eylül 2012 Tıp fakültelerinde evrimsel tıp öğrenimi Emrah Yucesan <emrahyucesan@yahoo.com II Cumhuriyet dönemine geçilince, Kont Alléon konağı ve Hafız Behram Ağa binası, sırasıyla, Bakırköy Birinci Mektebi (halk dilinde Taş Mektep) ve Bakırköy Üçüncü Mektebi adlarıyla ilkokul düzeyinde eğitim için kullanıldı. Biri kızlar, diğeri erkekler için iki yeni ortaokul açıldı. Bu dönemin başlarında Bakırköy’de lise eğitimi yapan tek okul, Bezazyan Ermeni Lisesi idi. Maarif Vekaleti özel okullarda öğretimin Türkçe yapılmasını kararlaştırınca, Bezazyan Lisesi 193738 öğretim yılından başlayarak Türk öğrencileri de kabul etti. Ancak, 8 Ocak 1940 tarihinde, mali durumunun bozuk olduğu, idari yolsuzluklar yapıldığı ve verilen eğitimin resmî liselere eşdeğer olmadığı gerekçeleriyle lise kısmı Maarif Vekaletince kapatıldı. 1941 yazında da mali nedenlerle ortaokul kısmı kapandı. Bakırköy, 1935 yılında 28400 ve 1950 yılında 42600 olan nüfusu 1955 yılında 107300’e ani artış gösterince, lise düzeyinde eğitim veren bir okuldan yoksun olmanın sıkıntılarını Osmanlı dönemindekinden daha büyük boyutlarda yaşamaya başladı. Bakırköy’de yeniden lise eğitimi yapılması kararlaştırıldı. Yenimahalle’deki arsada bina inşaatı başladı. İnşaat devam ederken, müdür olarak atanan Macit Karakurum‘a, yapımı yeni tamamlanan Yavuzevler İlkokulu binasında 23 Kasım 1959 tarihinde öğretimi başlatması emri verildi. Yapılan sade bir törenle Bakırköy Lisesi yeniden açılmış oldu. Burada çok zor şartlar altında bir yıl öğretim yapıldı. İkinci yıla Kartaltepe İlkokulu binasında başlandı. Nihayet inşaatı tamamlanan asli binaya 18 Şubat 1961 tarihinde kurdele kesilerek girildi. 12 derslikli bu yeni binada 196263 öğretim yılında ortaokul eğitimi de başladı ve 199091 öğretim yılının sonuna kadar devam etti. 1999 Marmara Depremi’nde bina büyük hasar gördüğünden yıktırılıp yerine şimdiki bina yaptırıldı. Osmanlı Arşivlerinde bulduğum ve içeriklerini yukarıda özetlediğim belgelere göre, hayatın her alanında değerli insanlar yetiştirerek ilçemizin onur kaynağı olan Bakırköy Lisesinin ilk açılış tarihi 2 Aralık 1907 Pazartesi günüdür. Yani, okulumuz 105 yıl önce kurulmuştur. 201213 öğretim yılına bu tarihsel bulguya vurgu yaparak anlam kazandırmak için, camiamıza, özellikle 19591969 aralığındaki on yıllık dönemle ilgili fotoğraf ve belgelerin kopyalarını tarafıma göndermeleri çağrısı yapıyorum. Bu çalışmamı, başta okulumuzun Cumhuriyet dönemindeki ilk müdürü Macit Karakurum olmak üzere, ortaokul ve lise öğrencisi olduğum 1960’lardaki tüm yönetici ve öğretmenlerimizden oluşan efsane kadro adına armağan ediyorum. 1) T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri: a) MF MKT 1030/32, b) MF MKT 1026/2, c) MF MKT 1025/53, d) MF MKT 1147/34, e) MF THR 1147/47, f) MF MKT 1100/48. (Arap harfleriyle yazılmış bu belgelerin arşiv uzmanı Sayın Ramazan Tuğ tarafından yapılmış Latin harflerine transliterasyonları, Atasoy arşivinde mevcuttur). 2) Cumhuriyet gazetesi arşivi. 3) Macit Karakurum: Okulun Tarihçesi, Bakırköy Lisesi 19611962 yıllığı, s.6. 4) Ö. Aydın Atasoy: İstanbul Bakırköy Behramağa İlköğretim Okulunun kuruluş tarihçesi, Cumhuriyet gazetesi Cumhuriyet Bilim Teknoloji dergisi, 10 Haziran 2011, sayı 1264, s.16. 5) Ö. Aydın Atasoy: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bakırköy’de Eğitim, hazırlanmakta olan kitap. G ünümüzde tıp fakültelerimiz sadece doktor yetiştiren adeta bir zanaat okulu kimliğine büründü. Bunun sosyoekonomik birçok nedeni olabilir ama bu nedenlerden bağımsız olarak, tıp fakültesi öğrencilerine verilen eğitim bu durumun en büyük sebebidir. Zira tıp fakültesi dersleri, her dersi birbirinden ayrı anlatıp, konular arası bağlantı kurmayan/kuramayan öğretim üyelerince (tümünü kastetmiyorum) işleniyor ve öğrencilere bilimsel bakış açısı kazandırılamıyor. Biyolojik bilimlerde öğrenim görülüyorsa ve T. Dobhzansky’nin dediği gibi “Evrimin ışığı olmadan biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur” (1) söylemini kabul ediyorsak ki ciddi bilimciler arasında bu konuda ihtilaf yok biyolojinin alt dalı olan tıbbı bu durumdan bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Biz istediğimiz kadar evrim kuramının gerçekliğini sorgulayarak vakit kaybedelim, özellikle batıda bilimciler hastalıkların kökeni, patojenlerin kökeni ve olası tehlikeleri, insanların biyocoğrafik yayılımlarıyla ilgili olarak ortaya çıkan bulguları değerlendirmekte ve evrim kuramının öngördüğü şekilde bunlara çözüm aramaktalar. Konuyla ilgili olarak son yıllarda lilteratürde yayın sayısında artış bulunmaktadır ve pek çok bilimsel kitap yayınlanmıştır (2,3). Evrimsel tıp’ ın Tıp Fakültelerinde temel bilim derslerinin bulunduğu ilk yıllarda öğrencilere okutulması doğrultusunda fikir birliği oluşmuştur (4). Akademik toplulukta zaten genel kabul gören bu kuram, konuyu öğrenmesi gereken, biyolojik bilimlerle ilgili dallarda öğrenim görenlere (burada bahsedilen Tıp Fakültesi öğrencileridir) anlatılmalıdır. Tıp Fakültelerinde evrimsel tıp kavramının öğretilmesinin bir diğer yararı da, geleceğin klinisyenleri ile temel bilimcilerinin uyum içinde çalışabilmeleri ve birbirlerini bilimsel olarak daha iyi anlayabilmeleridir. Evrim konseptinden uzaklaştıkça tıp fakültesi öğrencileri yaptıkları işleri çok iyi yapan ama neyin nasıl bulunduğunu, hangi şartlar altında nelere dikkat edilerek ve neler öngörülerek geliştirildiğini anlamayan zanaatkârlar olarak yetişeceklerdir. Detaya girmemek için sadece birkaç örnek ile konu geçilecektir. Örneğin birçoğumuzun her sene olduğu grip aşıları, hastalığa neden İnfluenza virüsünün genetik materyalinde meydana gelebilecek olası evrimsel değişimler hesaplanarak hazırlanır ve bilinen diğer klasik bir örnek olan antibiyotiklerin çok miktarda kullanımları da bakterilerde gözlenen olası mutasyonlar sayesinde dirençli bakteri soylarının ortaya çıkmasına neden olur. Sadece bu örnekler bile evrimsel mekanizmaların tam da Darwin’ in evrimin işleyişini açıklayan teorisi ile ne kadar uyumlu olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Örnekleri sınırsız derecede çoğaltmak mümkündür. AIDS’ ye neden olan virüs HIV’ dır ve HIV (+) bireylerin bazıları mutant olduğundan AIDS’ ye yakalanmazlar. Burada HIV organizmaya insandaki CD4 hücreleri aracılığıyla girer ama koreseptör olarak adlandırılan CCR5 ve CXCR4 reseptörleri virüsün hücreye girmesinde gereklidir. Bu reseptörleri kodlayan genlerin her iki allelinde (homozigot) bir mutasyon olursa kişi HIV (+) olur ama AIDS görülmez (5) (Bu örnek yararlı mutasyon olmaz diyenler için sanırım yeterlidir). Klasik örneklerden bir diğeri de Orak Hücre Anemisi’ nde genomda meydana gelen tek bir nükleotid değişimi bireyi hasta yapmaya yeter (Hemoglobinin Beta zincirinde 6. pozisyonundaki Glutamik Asit, Valin’ e dönüşür). Bu birey Afrika gibi bataklıkların bol olduğu bir yerde yaşıyorsa bu mutasyon onu Orak Hücre Anemisi için taşıyıcı yapar ama organizmadaki eritrositlerin (kırmızı kan hücreleri) içine giremeyecek olan sıtma paraziti bireyi sıtma hastalığının ölümcül sonuçlarından kurtaracaktır. Gerçekten de Orak Hücre Anemisi oluşturan bu durum Afrika’ da yaygındır ve Afrika’ dan ABD’ ye getirilen Amerikalı Afrikalılarda da, beyazlara göre daha sık gözlenmektedir (yararlı mutasyona bir örnek daha). Bu ve benzeri hastalıklar sadece evrim kuramı anlaşılıp onun aydınlatıcı ışığında anlamlıdır. Aynı sebepten öğrencilere meydana gelen hastalıkların fizyopatolojisinin, evrim kuramı temel alınarak anlatıldığında daha verimli olacağı kuşkusuzdur. Evrimsel olarak değerlendirilen hastalıkların anlaşılma EVRİM KONSEPTİNDEN UZAKLAŞMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle