Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yaşargil, Dr. Türe ve bir kursiyer ile birlikte. sanın anlaması için ameliyat sırasında dokuları, kanlanmayı görmesi gerekiyormuş. İzlediğim ilk ameliyat epilepsi cerrahisi ameliyatıydı. Bazı epilepsilerde krizi tetikleyen bir odak oluyor. Eğer böyle bir epilepsiniz varsa ve odak da operasyon ile alınabilir bir yerdeyse, operasyon sonrası hasta ciddi bir hastalıktan kurtulabiliyor. Tabii bu yerin tespit edilmesi de bir başka macera. Yerin tespit edilmesi nörologların işi. Ama nörolojik bilimler ekibinin işi demek daha doğru olur. Bazen kafatası açılıp beyin yüzeyine, bazen de beyine elektrot saplayarak derinden kayıt alınıp emin olunduktan sonra bu işe girişiliyor. Bu hastada odak beynin en iç bölgelerinde yer alan hipokampusdaydı. Operasyon ile hipokampus çıkarıldı. Çok diplerden bir yeri çıkarmak için alışılmış noktalardan giriş yerine, Dr. Türe çok yeni geliştirdiği bir tekniği kursiyerlere gösterdi. Bu ameliyatta hastanın kafasının arka tarafında boynuna yakın bir yerden girildi. Tabii bunun yapılabilmesi için de hasta ameliyat masasının üzerinde yatmak yerine oturur durumdaydı. Anladığım kadarıyla kursun en önemli ameliyatlarından biri buydu. Bu açıdan şanslıydım. İkinci ameliyatta ulaşılması zor bir tümör çıkarıldı. İnsan keser alırsın diyor ama kesilen yer beyin, kestiğiniz her doku ile hastanın belki yürümesi, belki konuşması gidebilir. Dolayısıyla iş hiçbir beyin dokusuna hasar vermeden, yani hiç kesmeden beynin kendi boşluk ve kanalları kullanılarak giriş noktasından çok uzaklarda bir yerdeki tümöre ulaşmak. O noktaya gelindikten sonra tümörü almak herhalde birçok beyin cerrahı için çok zor değildi, ama oraya gelme tekniği anladığım kadarıyla bu hastanın seçilmesindeki nedendi. Üçüncü ameliyatın ne kadar zor olduğunu benim gibi hiç bilmeyen bile rahatlıkla değerlendirebilirdi. Beyin zarı açılınca karşımıza mor bir şey çıktı. Biraz sonra onun iri bir damar olduğunu anladım. Ameliyat biraz daha ilerleyince aslında birbirine çok yakın geçen iki damar olduğu ortaya çıktı. Derken alınacak tümörün de bu damarların arkasında yer aldığı anlaşıldı. Şöyle düşünün: Ön tarafta ana iki damar var. Onlara bir şey olursa beyinin ciddi bir kısmı hasar görebilir. Diğer taraftan siz bunların arasından girip arka taraftaki bir dokuyu alacaksınız. Arkadaki tümörün ikinci ameliyattakinden epeyce büyük olması da ek bir bilgi. Hani bir dedektif yada bir macera filmi izlerken nasıl heyecan içinde, her an tetikte, koltuğun ucunda oturarak seyredersiniz. Ben de öyle izledim. Damarın arkasına her geçişte yüreğim hop etti. Düşünsenize her kalp attığında bu damarlar da gözünüzün ününde atıyor. Bu heyecan sabah saat 08.00 civarı başlayıp, akşama doğru 17.00 sularında bitti ama ben de bittim. Sonraki konuşmalardan anladım ki bu ameliyat Ya AMELİYATLARIN ÖZELLİKLERİ şargil’in geliştirdiği çok zor ameliyat grubundaymış. Biyoloji dersinde organlar öğretilir, yerleri şematik bir resimde gösterilir. Önünüze gerçek bir et yığını konsa ve hangi organ nerede biter, diğeri nerede başlar diye sorulsa? Benim gördüğüm organlar kendi zarlarının içindeler. Buna en güzel örnek olarak soğanın zarlar ile birbirinden ayrılmış katmanlarını düşünebiliriz. Eğer bir yerde bir zar bittiyse siz birinci organı bitirip ikinciye girdiniz demektir. Tabii bu çok kabaca bir yaklaşım. Beyin cerrahı da tümör dokusuna yaklaştığında belki bir zar yok ama doku görüntü olarak değişiyor. Yeni dokunun içine girdikten sonra emme aleti ile oldukça rahat çalışabiliyor. Yeter ki öteki taraftan dışarı çıkılmasın. Bir beyin operasyonu üç dört saatten başlıyor, on saat süren ameliyatlar çok nadir değil. Bu süre içinde operatör ya ayakta ya da bir tabure üzerinde. Tuvalete gitmek yok. Yemek yemek yok. Bunun için ameliyat öncesi çok su içmemek gibi insanın aklına gelmeyecek kurallar var. Beyin cerrahisi, belki de mikro cerrahi biraz maket yapmaya benziyor. Çok küçük alanda saatlerce uğraşıyorsunuz. Masa başında maket yaptığınızı düşünün. Dirsekleri masa üzerinde, destek alarak durur. Birinci ameliyatta hasta oturur vaziyetteydi. Bütün operasyon boyunca Dr. Türe’nin elleri ileri doğru ve kendi baş hizasının üzerindeydi. Elinizi beş dakika bu şekilde tutun. Ne kadar zor olduğunu göreceksiniz. Masada yatan hasta üzerinde çalışırken de masada dayanacağınız bir yer yok. Buna Dr. Yaşargil çok hoş bir çözüm bulmuş ve patentini almış. Kanepelerdeki yastıkları düşünün. Bunun biraz daha sert dolayısıyla kendi ağırlığı altında dik durabilecek dikdörtgen prizma bir yastık düşünün. Operatör ile hasta arasında duruyor. Operatör dirseklerini üzerine koyup destek alabiliyor. Hoş değil mi? Tabii ne kadar teknoloji kullanırsanız kullanın iş dönüp dolaşıp insan kaynaklarına geliyor. Operatörün gözünü hastadan ayırmadan, elini hastadan çektiği anda elindeki aleti alıp, bir sonraki aleti veren hemşireyi hayranlıkla izledim. Arada bir kamera bir nedenle hastadan ayrılıp etrafı dolaşınca sekiz dokuz kişinin operasyon odasında kendi işlerini yaptığını görüyorsunuz. Anestezi uzmanları hastanın tam dozunda uyumasını sağlıyor. Nörologlar epilepsi cerrahisi ya da kritik bir alan civarı müdahalelerde EEG ölçümü alıp işlevsel bölgelerin kazaya kurban gitmelerini önlüyor. Tabii başkaları da var. Belki hasta ameliyat masasına yatmadan çok öncesinde devreye nöroloji, radyoloji gibi bölümler giriyor. MR gibi görüntüleme, EEG gibi teknikler ile beyinde nerenin müdahale edileceğine karar veriliyor. Epilepsinin bir odaktan çıkması durumunda odağın tespit edilmesi işi var. Ameliyat sonrası da bu iyileşme dönemi var. Yine MR, EEG ve başka kontroller. Yoğun bakım, katta bakım açısından hemşire hizmetleri. Yeniden hareketlerin öğrenilmesi gibi durumlarda fizyoterapi. Benim aklıma gelmeyen birçok başka grup da hastanın başarılı bir şekilde yaşama dönmesinde katkı veriyor. Herkes işini en iyi şekilde yapıyor. Bu sistemin bir noktasında oluşacak en ufak bir hata bütün çalışmanın başarısız olması ile sonuçlanabilir. Gözlerimin önünde beyinler, pensler, emme aletleri üç boyutlu geçerken bir taraftan da Türkiye’yi düşündüm. Diğer taraftan böyle bir kursun Türkiye’de Türkler tarafından verilmesinin gururunu yaşadım. Sonra aklıma son dönemde sağlık konusunda değişim, doktorların maruz kaldığı zorluklar, hatta fiziksel taciz edilmeleri geldi. Bilim ve Gelecek Bilim ve Gelecek dergisinin Temmuz sayısındaki kapak konusu “Eski Yunan’da Cinsel Aşk”. Acaba genel olarak aşk, özel olarak da cinsel aşk, felsefenin gündemine nasıl girmiş, ne türden tezler ileri sürülmüştür? İleri sürülen tezler, aşk bağlamında mitos’tan logos’a geçişi sağlayabilmiş midir? Eski Yunan felsefesinde cinsel aşkın evrimi nasıl olmuştur? Bunun yanısa; Anadolu Üniversitesi’nde ‘Matematik Noktası’, Ftipi tarih: İslamcı projesi, İslam hukuku kadına ne vaat ediyor?, Sürdürülebilir kalkınma gerçekten sürebilir mi? ve İnternette anonimlik ve Tor Projesi gibi konulara yer veriliyor. Matematik Dünyası Matematik Dünyası’nın 91. sayısında kapak konusu Analizden Konular II. Bu başlık altında; Tümevarımla integral hesaplamak, Karışık dizi örnekleri, Karışık seri örnekleri, Bir fonksiyonun taylor serisi her zaman fonksiyonu temsil eder mi?, Üs almak ve logaritma. Dergi ayrıca her sayıda olduğu popüler makalelere ve tartışma konularına yer veriyor. EKİP Bilim ve Teknik Bilim ve Teknik Dergisi’nin Temmuz sayısında kapak Gen Dopingi’ne ayrılmış. Bunun yanısıra modern çağın hastalığı olan depresyona da geniş veriliyor. Gelişmiş ülkelerde hemen hemen herkesin çantasında bir antidepresan var. Modern dünyanın bir salgın hastalığı gibi her geçen gün artış gösteren depresyon, başta bilim insanları olmak üzere toplumdan her kesimin dikkatini çekmiş durumda. Sadece yetişkinlerde değil artık çocuklarda bile görülen bu hastalığın nedenleri, antidepresanların etkileri ve gerçekten işe yarayıp yaramadığı gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Ameliyat ekibi gazeteciler ile birlikte. CBT 1323/9 27 Temmuz 2012