23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ODTÜ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ’NDEN AÇIKLAMA: ‘Gelişmenin tek koşulu temel bilim üretmektir’ ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji Bölümleri, ortak bir açıklama ile sanayi ve bilgi temelli toplumlarda temel bilimlerin nasıl olması gerektiği konusunda kamuoyunu bilgilendirdiler. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersan Akyıldız’ın imzası ile yayımlanan açıklamada, son günlerde fen edebiyat fakülteleri mezunları üzerinde yaşanan gelişmelerin ve yapılan yorumların toplum nezdinde çok yanlış ve eksik bilgilenmeye yol açabileceği endişesi ile böyle bir girişimde bulundukları belirtiliyor. lara yelken açan insanoğlu, 20. yüzyıla geldiğinde Einstein’ın Görelilik Kuramını; Dirac, Bohr, De Broglie, Heisenberg, Schröedinger gibi bilim adamlarının çalışmalarıyla Kuantum Kuramını keşfetmiş ve evreni anlayabilme yolunda yepyeni ufuklar açmıştır. Kimya: Maddenin yapısını anlamayı hedefleyen kimya bilimi, kimyasal tepkimeler sonucunda maddenin yapısının ve özelliklerinin nasıl değiştiğini merak ederken, fizik ile diğer doğa bilimleri olan biyoloji ve jeoloji arasındaki köprüyü kurmuştur. Günümüzde, malzeme bilimi, akıllı malzemeler, polimerler gibi yüksek teknolojik araştırma ve uygulamaların ardında bu birikimin olduğunu yadsımak olanaksızdır. O DTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji Bölümleri, son günlerde fen edebiyat fakülteleri mezunlarının öğretmen olabilme olanaklarının ellerinden alınması üzerine, toplumu temel bilimler konusunda aydınlatmak üzere bir açıklama yaptılar. Açıklamada, “Bu uygulama ne denli kabul edilemez bir girişim ise, bu fakülte mezunlarının sanki sadece öğretmen olabilecekleri yaklaşımı da o denli yanlıştır” deniliyor. Fen edebiyat fakülteleri mezunlarının sanayide ve akademik dünyada aranan adaylar olması gerektiğine vurgu yapılıyor. Açıklamada özetle şöyle deniliyor: Değişik bilim alanlarının matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilgilerini içeren bilim dalları, “temel bilimler” olarak nitelendirilir. Temel bilim alanlarında yeni bilgi üretimine yönelik araştırmalar, ağırlıklı olarak, üniversitelerin matematik, fizik, kimya, biyoloji bölümlerinde yapılır. Bu bölümlerden mezun olanlar, edindikleri geniş teknik bilginin yanı sıra içselleştirdikleri “bilimsel yöntem” gereği sürekli merak eden ve sorgulayan bireyler olarak günümüz teknolojisinin hayat bulmasında her aşamada kilit rol oynamışlardır. Temel bilim, sürekli evrilerek gelişen ve biriken süreçlerin uzamıdır. Kullandığı yeni fikirler ve yöntemler daha sonra yaygınlaşarak pratiğini bulur. Tarih, endüstriyel ve teknolojik gelişmelerin temel bilim araştırmaları olmaksızın gerçekleşemeyeceğinin MATEMATİK, FİZİK, KİMYA VE BİYOLOJİNİN ÖNEMİ örnekleriyle doluyken bizler bunun ne kadar bilincindeyiz? Dünyayı değiştiren kritik gelişmelerin tabanını oluşturan temel bilimlere ne kadar önem veriyoruz? Matematik: Uygarlığın gelişiminde büyük bir öneme sahip olan matematiğin fen bilimleri, mühendislik ve sosyal bilimlerde problemleri tanımlama ve çözmede kullanıldığını günlük hayatımızda bile sıklıkla görmekteyiz. Temel fizik yasalarının anlaşılması ve modellenmesi, organların çalışma süreçlerinin anlaşılması, genetik kodlama ve yapılanmanın anlaşılması, tıp ve biyomedikal gibi alanlarda kullanılan matematik, aynı zamanda bu alanlardaki gelişmeleri de tetikler. Belirli bir ihtiyaçtan üretilen matematik ise, daha sonraları kendisine hiç beklenmedik bambaşka uygulama alanları bulmuştur. Biyoloji: Biyoloji bilimindeki araştırmalar, günümüzde yepyeni gelişmelerin ortaya çıkmasına ve insanın yaşam kalitesini arttıracak, sağlıklı yaşamasını sağlayacak tekniklerin kullanılabilmesine yol açmıştır. Fizik: Bütün amacı mikro, makro ve kozmolojik düzeylerde maddeyi ve onun evrenini anlamak olan fiziğe baktığımızda da, termodinamik, elektromanyetik teori, dinamik ve mekanik gibi günümüz biliminin ve teknolojisinin yapıtaşı kuramlarını daha 17. ve 18. yüzyıllarda oluşturmuştur. Böylesi bir altyapıyla artık evrende sorgulanacak ve bulunacak yeni bir bilgi kalmadığı bundan sonra yapılması gerekenin ağırlıkla biriktirdiklerini pratik uygulamalara yöneltme yanılgısına saplanmak üzere iken, 1897 yılında J. J. Thompson’un elektronu keşfi ile merak ve bilmek konusunda yepyeni ufuk Çağımızda insanın önündeki problemler ve toplumların gereksinimleri ancak “gelişmek için temel bilim üretmek” anlayışıyla çözülebilir. Bu çerçevede, temel bilim ile uygulamalı bilim ayrımı sanıldığı kadar anlamlı değildir. Hangi bilginin uygulanacağını ve ne türlü uygulamalara dönüşeceğini önceden kim kestirebilir? Pek sözü edilmeyen bilim tarihi, karar alıcıların ve yöneticilerin bilimi bir gelişme ve güç kaynağı olarak nasıl desteklediklerinin örnekleriyle doludur. Bilimsel kurumları tahrip eden yöneticiler de, sonuçta bunu kendi çıkarlarını ve güçlerini korumak için yapmışlardır. Bugünün dünyasında ne yazık ki ekonomik kaygılar ve yatırımlardan bir an evvel kâr sağlama isteği bilimsel kaygıların ve bilimin uzun vadeli yararlarının önüne geçmiş durumdadır. Sonuç olarak, çağdaş toplumlarda, temel bilimsel araştırma kültürel ve ekonomik anlamda var olabilmenin tek şartıdır. Bu faaliyetler her toplum için aynı yaşamsal öneme sahip olduğundan sadece kimi gelişmiş toplumlara bırakılmamalı ve her toplum için öncelikli hedef olmalıdır. Aksi takdirde, küreselleşmenin “dünya düzeyinde kontrol” eğilimine boyun eğmek ve küresel ağyapılara sıradan konumlarda entegre olmaya zorlanmak kaçınılmazdır. Unutulmamalıdır ki, üretilen bilimsel bilgi uzun vadede bambaşka kazanımlara yol açabilecektir. VAR OLABİLMENİN TEK ŞARTI Jeotermal araştırmaları Baştarafı 13. sayfadan devam Ayrıca termal turizm tesisleri yatırımı son yıllarda büyük bir hız kazandı. Termal turizm deniz/güneş/kültürel turizm ile birleştiğinde bölge ve ülke için önemli ekonomik gelişme elde edilmesi bekleniyor. Türkiye’de balneolojik kullanım için jeotermal debi miktarı (~ 40o) 50.000 l/s olan belirlendi. Bu miktar, kaplıcalardaki termal sulardan günde 8 milyon kişinin faydalanması için yeterlidir. Hedef 2013 yılına kadar yerel kürist sayısını 15 milyona ve yabancı sayısını ise 250.000’e yükseltmektir. Jeotermal alan ısıtma sistemlerinin, belirtilen elektrik üretimi üzerinde kademeli (entegre) kullanım ile sera ısıtması ve balneolojik uygulamalar ile teknik ve ekonomik verimliliğin birleşmesiyle daha kârlı ve uygun olacağı bilinmektedir. Diğer taraftan, günümüzde Türkiye’de, Metro Meydan M1 Alışveriş Merkezi/İstanbul (4.6 MWt) ve Dalaman’daki Terme Maris Tesisi’ni içeren 15’in üzerinde jeotermal ısı pompa uygulaması (yaklaşık 38 MWt) mevcuttur. Bu uygulamaların da gelecekte artması bekleniyor. CBT 1323/18 27 Temmuz 2012 Jeotermal potansiyel açısından en zengin ülkelerden biri olan Türkiye’de, 20002010 yılları arasında, jeotermal etkinlik başlıca elektrik üretimi ve alan ısıtma sistemleri üzerinde oluştu. Toplam kurulu elektrik güç üretim kapasitesi 99 MWe ulaştı. DenizliKızıldere (20 MWe), AydınSalavatlı Dora1 (7.36 MWe), KızıldereSarayköy Bereket (6.85 MWe), AydınGermencik (47.4 MWe), ÇanakkaleTuzla (7.5 MWe) ve AydınSalavatlı Dora2 (9.7 MWe) jeotermal güç üretim santralları bulunmakta. Kızıldere ve Salavatlı’da kurulan karbondioksit fabrikalarının kapasiteleri 160.000 ton/yıl’a ulaştı. Ülkemizde balneoloji uygulamaları, sera ve konut ısıtma sistemleri olmak üzere (2084 MWt) toplam uygulama kapasitesi var. 2015 yılına kadar toplam 300 MWe elektrik üretimi kurulu gücü ve 4000 MWt ısı kullanımı hedeflendi. Termal turizm kapasitesi 15 milyona ulaşabilir. Jeotermal kaynakların üzerinde şu öncelikli ARGE ça SONUÇLAR lışmaları yapılabilir: Derin ve yüksek sıcaklıktaki rezervuarlar araştırılmalı. Saha araştırma ve işletiminde yeni araştırma teknikleri uygulanmalı ve verimi yüksek santrallar kurulmalı. Sürdürülebilir üretim sağlanabilmesi ve yararlanabilmesi için koruma alanı etütlerinde saha sınırları belirlenmeli, kaynak rezervuarları korunmalı, bu kapsamda mevcut yönetmelikte bu konu ayrıntılı olarak belirtilmeli. Jeotermal faaliyetler sonucu ortaya çıkan atık su sorunu için reenjeksiyon çözümü geliştirildi, kaynaklar çok hızlı bir şekilde faaliyete geçirilmeli. Jeotermal enerjinin başarısını etkileyen kabuklaşma ve korozyon sorunları kimyasal inhibitörlerin enjeksiyonuyla çözülmekte. Sonuç olarak, bu alanları faaliyete geçirmek için ve bu sektöre yatırımları hızlandırmak için gerekli. Daha çok jeotermal sondaj kuyuları açılmalı. Kuyu riskleri fonlar tarafından desteklenmeli. Jeotermal alanların kullanımı belirlenmeli ve birleştirilmiş kademeli kullanım teşvik edilmeli. Uluslararası jeotermal geliştirme projeleri desteklenebilir. Bilgi üretimi ve teknoloji transferi ile eğitim konularında uluslararası projeler yapılmalı; finans, malzeme ve ekipman temini için kolaylıklar sağlanmalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle