Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP limler Akademisi üyelerine gösterZamanla çeşitli firmalar tamek istemişti. rafından üretilen makinelerin Ne yazık ki buhar basıncı ile tenekonomik değerlendirilmesi için cere büyük bir patlama ile parçalanbir “birim”in belirlenmesi gemıştı. Her ne kadar kimseye bir şey olrekliliği ortaya çıktı ve bu komadı ise de, olayın zihinlerde şok etnuda Watt ve Savery bu birimin “beygir” gücüne endeks alarak kisi yarattığı açıktır. Diğer taraftan Magdeburg Belediye Başkanı mühensaptanmasını, düşünmüşler ve dis Otto von Guericke (16021686) Watt, 33.000 librelik (14.968.8 havanın bir basıncı olduğunu kanıtkg.) yüküm 1 dakikada 1 foot lamak amacı ile bazı deneyler yapmış(0,3048 m.) yükseğe çıkarılmatı. İnce bakır sacdan kapalı bir kabın sına “beygir gücü” diye isimk a p b u içindeki havayı boşaltınca lendirmişti. Bu, bugün kullanharlaşarak içine doğru çökmüştü. dığımız “beygir gücü” birimine Bu kez iki parçadan oluşan sağlam Resim 3: çok yakın değerdedir (1 BG= 75 cidarlı bronz bir kürenin içinin hava Papin’in atmosferik buhar kg. m/s). sı boşaltılmış, 8 beygir gücü parçaları makinesi modeli Buhar gücü ile çalışan “buh a r makineleri”nin gerçekleşbirbirinden ayıramamıştı, kürenin içine hava verilince parçalar kendiliğinden ayrılmış mesi ise ilmin gelmesini bekledi. 1824’de Sadi Carlardı. Papin bundan haberdardı. Ve tasarladığı not, 1843’de J.P. Joule “işle ısı” arasındaki bağınmakinesinde iş yapacak kuvvet olarak, ne olduğu, tıyı, bunları takiben Clausius, Kankine, Lort Kelne yapacağı bilinmeyen “buhar basıncı” yerine, hiç vin gibi bilim adamlarının çabaları ile “termodibir tehlikesi olmayan atmosfer basıncını tercih et namik” yasaları belirlendi ve “su buharı”nın bütün miş olması bu sebepten olabilir. New Comen de ay fiziki özellikleri bilindi, imalat teknolojisinin de genı sistemi uygulayarak, yanına aldığı mühendisler lişmesiyle gerçek “buhar makineleri” yapılabilmiş, le makinesini yapmıştı. bunlar taşıtlara uygulanarak demiryolları ile kıtaİşe yarayan bu makineler maden ocaklarına yer lar, denizyolları ile Atlantikler kolayca aşılabilmişti. leşmeye başlayınca karşılarına, kendi iş alanlarının Bilimsiz teknoloji kör adamın değneği ile yolunu elden çıkacağını fark eden beygirciler çıktı. Bazı ma bulmasına benzer. 1712’de New Comen’un “atkinelerin kırıldığı bir süre makinecilerle beygirci mosferik buhar makinesi”nin gücü, 60 cm. silindir lerin ciddi mücadeleleri kayıtlarda vardı, ama so çapı ve 70 strok kabulüne göre 10 B.G. civarında nunda makine galip geldi. hesaplanabilir. Bu tarihten 200 yıl sonra körün gözleri açılmış ve artık değneğini atmıştı, Hamburg limanından New York’a hareket eden, ne yazık ki AtBEYGİR GÜCÜ New Comen’un “atmosferik buhar makinesi” lantikte bir buzdağına çarparak batan “Titanik” tranbaşka makine imalatçıları tarafından, yani sistem satlantiğinin iki pervanesini çeviren her bir buhar de bazı ayrıntılar da geliştirilerek 100 yıl kadar sür makinesinin gücü 30.000 BG idi. Geminin iç hizdü, bu konuda James Watt (17361819) unutul metleri için 16.000 BG “Buhar Türbini” ile beraber toplam gücü 76.000 BG idi. mayan isimlerden biridir. Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com www.mustafacetiner.com Amsterdam’da Üç Kişiydiler... Amsterdam’da üç kişiydiler İki kız ve bir erkek… İlki bir biyolog idi… Ülkesinde ona öğretmedikleri emek ve bilginin değerini bu ülkede öğrenmiş, buraya sığınmıştı. Diğeri bir caz şarkıcısı, çello virtüözüydü. Kendi ülkesinde olmayan sanata saygıyı burada görmüş, ülkesinden uzakta ama özgür yaşamayı tercih etmişti. Mutlu muydular, bilmiyorum, oralara ait miydiler? Ama oradaydılar işte, orada yaşamayı seçmişlerdi. Çünkü kendi topraklarında durum ortadaydı. Üniversitelerin hali. İsminin önünde unvanlar, arkasında makamlar olan, bilimsel yöntemden, bilimin düşünce yapısından habersiz sözde akademisyenler. Hiçbir uluslararası yayını olmayan Bilimler Akademisi üyeleri. SGS, LYS, SBS kıskacında bir gençlik. Yarış atına çevrilen ve aptallaştırılan çocuklar, işsiz, aç ve inançlarını yemeye hazır bir çoğunluk. Bu toprakların geçmişine ve geleceğine yabancı, yerel olamadan evrensel olmaya çabalayan özenti zavallılar. AVM’ler, 100 katlı binalar yapmayı uygarlık sanan uyanıklar. Halkından nefret eden, onları ve değerlerini küçümseyen sözde seçkinler. İktidar yanlısı sözde aydınlar. Amcalar, ağabeyler, kardeşler, yeğenler, beyefendiler, hemşeriler. Güvencesiz ve adalete hasret emek. İnançlar kadar değeri olmayan, saygı duyulmayan pozitif bilgi ve akıl. Bezirgânlar, çokbilmişler, din satıcıları. Bu ülke içinde çok şey olup bu ülke sınırlarının dışına çıkınca bir hiç olanlar. Ben dedim oldu’cular. Tüm planlarını bu ülkenin insanlarının hafızasız, bilgisiz oldukları varsayımına göre yapan kurnazlar. Geciken adalet, belki de hiç olamayan adalet. Kapı komşularına, trafikte yan şeritte seyreden sürücülere tahammülsüz insanlar. Kadına karşı şiddet ustaları... Susmayı erdem, koşullara uymayı akıl sanan zavallılar... Üçü de bu ülkeden, bu ülkenin “miş” gibi yaşamlarından kaçmışlar ve orada kalmışlardı. Üçüncüsü bir ilaç bilimciydi. Bir süre onların üniversitelerinde ve onlar için çalışmıştı. Üçüncüsü diğer ikisinden biraz farklıydı. Farklıydı, çünkü bir süre sonra doğduğu toprakların çağrısına boyun eğmiş ve geri dönmüştü. Gazete bulmacasını çevresindekilere sorarak tamamlayan ve buna sevinen insanların yaşadığı memleketini özlemişti. Annesinin yemekleri, doğduğu mahalle, evi burnunda tüter olmuştu. Dışarıdan gelen bir yabancı gibi görülmediği ülkesinde olmak istiyordu. Ait olmayı özlemişti, güzel dilinin konuşulduğu topraklar geri çağırmıştı onu. Sabah simidinin, masaya saçılan susamlarının, demli bir çayın keyfini arar olmuştu. Çocukluğundan bildiği yanık türkülere hasret kalmıştı. O buralara döndü, diğerleri orada kaldı. Onlar orada, bizler ise buralardaydık. Nerede olursak olalım aslında hepimiz aynıydık. Nerede olursak olalım buralarda olmayı, buralarda kalmayı arzuluyorduk. Keşke buralar biraz oralar, ama aslında hep buralar olabilseydi. Keşke biz hep beraber buralarda kalabilseydik. Kalabilseydik ve oraları hayal bile edemeyenlere umut olabilseydik. D Ü N Y A G Ö S T E RG E L E Rİ Zenginler servetlerini hak ediyorlar mı? GlobeScan isimli bir piyasa araştırma şirketi 23 ülkedeki 12.000 kişinin zenginlere ilişkin görüşlerini aldı. Sonuçlara göre dünyada yetişkinlerin %39’u zenginlerin malvarlıklarını hakkıyla kazandığını düşünüyor. Bir zenginin serveti arttıkça, malvarlıklarını hakkıyla kazanmadığı görüşü ağırlık kazanıyor. Avrupalı ve Güney Amerikalıların zenginlerle ilgili düşünceleri oldukça benzeşiyor. Anglosakson dünyası ise daha hoşgörülü bir yaklaşım sergiliyor. Bu konuda en acımasız görüş başta Rusya ve Çin olmak üzere yükselen ekonomilerde görülüyor. 1985 ile 2005 yılları arasında 600 milyon kişinin yoksulluktan kurtulduğu Çin’de, yetişkinlerin %50’si zenginlerin servetlerini hak ettiği düşünülüyor. Rusya’da ise oligarkların güdümündeki ekonomik düzende, halkın yalnızca %16’sı zenginlerin hakkıyla zenginleştiğini düşünüyor. Türkiye’de ise bu oran %20’lerde seyrediyor. CBT 1323/ 15 27 Temmuz 2012