Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Evrimin itici gücü işbirliği ve dayanışma Son yıllara kadar rekabetin evrimin en önemli dinamiklerinden biri olduğu düşünülüyordu. Bu süreçte yardımlaşma ve dayanışma kural dışı bir durum olarak algılanıyordu. Oysa son yıllarda yapılan çalışmalar, evrim sürecinde işbirliğinin düşünülenden daha belirleyici olduğunu gösteriyor. tımı kaşır.” Örneğin Japon makak topluluklarında hiyerarşinin en alt kademelerinden gelen bir maymun, üst mevkideki (ve iyi bir şöhrete de sahip) bir başka maymunun sırtını kaşıdığında kendi sırtının da birileri tarafından kaşınacağını bilir. Çünkü itibarlı bireyin sırtını kaşırken görülmek, kendi itibarını da artırmıştır. G eçen yıl Nisan ayında Japonya’nın Fukuşima Daiiçi nükleer santralındaki reaktörler, deprem ve bunu izleyen tsunami felaketine bağlı olarak erimeye başlayınca, tesise yeniden girip, kontrolden çıkan reaksiyonu kontrol altına almak gerekti. Bunun için deneyimli gönüllülere ihtiyaç duyulduğu açıklanınca 20’li yaşlarındaki bir bakım teknisyeni öne atıldı. İçerdeki havanın zehirli olduğunu ve bunun ilerde evlenme ve çocuk sahibi olma şansını elinden alacağını biliyordu. Bütün bunlara karşın Fukuşima’nın kapısından geçerek tesisin radyasyon yüklü odalarına girdi. Bunun için mütevazı aylık ücretine ek olarak küçük bir mesai alacağını da biliyordu. Adını vermek istemeyen bu teknisyen basına yaptığı açıklamada, “Bu işi yapabilecek birkaç kişiden biriyim. Bekârım ve gencim. Bu sorunu halletmek benim görevim” diye konuştu. ha kârlı çıktığını ortaya koyan binlerce bilimsel çalışma yapıldı. Hepsi, işbirliğinin evriminde beş farklı mekanizmanın etkin rol oynadığını gösteriyor. Birbirlerini sık sık gören, düzenli olarak bir araya gelen insanlar arasındaki işbirliğinin evrimine yol açan mekanizmaya dolaysız karşılıklılık adı verilir. Buna en çarpıcı örnek vampir yarasalarında görülür. Eğer bir yarasa gün içinde bir kurban bulup, doğrudan kanını emme şansına sahip olamamışsa, mağaradaki arkadaşlarından yiyecek dilenir. Şansı yaver giderse mağaradaki arkadaşlarından biri, emdiği kanın bir kısmını aç yarasanın ağzına kusar. Vampirler düzenli bir yaşam sürerler ve her gece aynı mağaraya dönerler. Dolayısıyla grup üyeleri birbirlerini düzenli olarak görür. Yapılan çalışmalar, yarasaların, zor zamanlarında kendilerine kimin yardım ettiğini hatırladığını gösteriyor. Ve yiyeceğini aç arkadaşı ile paylaşan yardımsever yarasa, kendisi yiyecek bulamadığı zaman, büyük bir olasılıkla daha önce yardımcı olduğu yarasa tarafından doyurulur. 1) Dolaysız karşılıklılık Her zaman bu kadar büyük bir özveri gerekmese de, doğada buna benzer davranışlar sanıldığından fazladır. Örneğin bir organizmanın içindeki hücreler bölünmelerini kontrol altında tutmak ve kanserleşmeye yol açmamak için eşgüdüm içinde hareket etmek zorundadır. İşçi karıncalar, kraliçelerine ve kolonilerine hizmet etmek adına kendi doğurganlıklarından vazgeçebilirler. Aynı sürünün içindeki dişi aslanlar, birbirlerinin yavrularını emzirirler. İnsanlar, yiyecek sağlamaktan, yaşam alanlarının korunmasına dek pek çok konuda birbirlerine yardımcı olurlar. Yardıma koşan her insan, yaşamını tehlikeye atmak zorunda kalmasa da, kendi üretkenlik şansını diğer bireyin iyiliği için feda etmek durumunda kalabilir... Biyologlar, uzun süredir, evrimin kanlı bir rekabetin sonucu olduğu yaygın görüşünün baskısı altında, işbirliğini nasıl yorumlayacaklarını bilememenin rahatsızlığı içindeydi. Darwin, doğal seçilim yoluyla evrim kuramını oluştururken, rekabeti “oyunun kuralı” olarak değerlendiriyordu. Bu kavramı uç noktalara çekersek, insanların hiçbir koşulda rakibine yardım etmemesi gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Önemli olan yaşam oyununu kazanmaktır. Bunun için de her türlü yol mubahtır. DOĞADA YARDIMLAŞMA İSTİSNA DEĞİL! Bireyler, tek bir kişi için değil, daha büyük bir topluluğun iyiliği için kendi bencil çıkarlarından fedakârlık edebilirler. Bu beşinci mekanizmaya grup seçilimi adı verilir. Bu kavram ilk kez Darwin tarafından ortaya atılmıştı. Darwin 1871’deki İnsanın Türeyişi isimli kitabında, bir grubu oluşturan bireylerin, birbirleriyle yardıma hazır olduğunu, grubun ortak çıkarları için kendilerini feda edebileceklerini yazıyordu. Darwin’e göre yardımlaşmanın yaygınlaşmış olduğu grubun, diğer gruplar karşısında galip gelme olasılığı yükselir. Biyologlar bu tarihten sonra bu görüş üzerinde ciddi bir tartışma başlattılar; başka bir deyişle doğal seçilimin işbirliğini, rekabete tercih ettiği iddiasını herkes kabul etmedi. Araştırmacıların kurduğu matematiksel modeller, seçilimin çoklu düzeylerde de bireysel genlerden grup genlerine kadar işlerlik kazandığını ortaya koydu. Bu görüşe göre bir şirketin çalışanları yükselmek için birbirleriyle yarışabilir, ancak çalıştıkları şirketin, sektör içindeki yerini sağlamlaştırmak için de işbirliği yapmaktan geri kalmazlar. 5) Grup seçilimi ÇEVRE İÇİN DAHA UMUT VAR Kısıtlı kaynakların tüketimi konusunda daha her şey bitmiş değil. Plön’deki Max Planck Enstitüsü Evrim Biyolojisi Bölümü’nden Manfred Milinski ve ekibinin yürüttüğü bir dizi bilgisayar deneyi, kamu mallarının kullanımında insanları daha özverili davranmaya özendirecek bazı faktörler olduğunu ortaya koydu. Bu deneylerden birinde, deneklerin her birine 40 Avro verildi ve bilgisayardaki bir oyuna katılmaları istendi. Oyuncunun yapacağı tek şey bu parayı kullanarak Yeryüzü’nde iklimi kontrol altında tutmaktı. Katılımcılara her turda ellerindeki paranın bir kısmıyla ortak bir havuza bağışta bulunmaları söylendi. 10. turun sonunda ortak havuzda 120 Avro veya daha fazla miktarın bulunması durumunda, iklim değişikliğinin aşırıya kaçmayacağı ve katılımcıların ellerinde kalan parayla evlerine dönebileceği belirtildi. Ancak ortak havuzdaki para 120 Avro’nun altındaysa, iklim tümüyle kontrolden çıkacak ve herkes parasını kaybedecekti. Oyuncular çoğu zaman iklimi korumayı beceremedilerse de, araştırmacılar oyuncuların davranışlarının turlar ilerledikçe değiştiğini fark ettiler. Araştırmacılar, iklim değişikliğinin ne gibi felaketlere yol açacağına ilişkin otoriter tonda açıklamalar yaptıkça, oyuncuların daha özverili davrandıklarını gözlemlediler. Bu da insanların ortak çıkarların korunması için ikna edilmesi gerekliliğine işaret ediyordu. Ayrıca insanların, ne kadar bağışta bulundukları herkesin duyacağı şekilde açıklandığı zaman daha cömert davrandıkları izlendi. Bu da başkaları tarafından olumlu algılanmanın ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyordu. İngiltere’de Newcastle Üniversitesi’nde yapılan bir başka çalışmaya göre de, insanlar başkaları tarafından izlendiklerini fark ettikleri anda daha cömert davranıyorlar. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: Scientific American, Temmuz 2012 CBT 1323/ 11 27 Temmuz 2012 CBT 1323/ 10 27 Temmuz 2012 O zaman dayanışma ve yardımlaşmanın evrimdeki yeri nedir? Son yapılan çalışmalar, Dünya’daki yaşamın evriminde yalnızca rekabetin değil, işbirliğinin de belirleyici olduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla yaşam yalnızca hayatta kalmak için birbiriyle mücadele değildir, aynı zamanda hayatta kalmak için birbirine yaslanmaktır. Ve işbirliğinin evrim üzerindeki etkisi en fazla insanlarda belirgindir. Son yıllarda evrim sürecinde işbirliğine yanaşanların da İŞBİRLİĞİNİN EVRİMİNDE ROL OYNAYAN BEŞ MEKANİZMA İşbirliğinin bir canlı topluluğunda sağlam bir yer edinebilmesi için gerekli olan mekanizma, işbirliğine yatkın olanlarla, işbirliğine yanaşmayanların popülasyon içindeki dağılımının homojen olup olmamasına bağlı olarak çalışır. Bu mekanizmaya uzamsal seçilim adı verilir. Komşular (veya sosyal ağ içindeki arkadaşlar) birbirine yardım etme eğilimindedir. Bu yardımsever bireyler kümeler oluşturur. Bu kümeler büyür, gelişir ve işbirliğine yanaşmayanlarla giriştikleri rekabette genellikle üstünlüğü ele geçirirler. Uzamsal seçilim basit organizmalarda da geçerlidir. Maya hücreleri arasında işbirliğine yatkın olanlar, şekerin sindirilmesini sağlayan bir enzim salgılar. Bunun karşılığında ağır bir bedel öderler. Oysa işbirliğine yanaşmayan hücreler, enzim üretmek yerine, beleşçiliği tercih ederek işbirliği yapanların ürettiği enzimi tüketirler. MIT’de ve Harvard Üniversitesi’nde birbirinden bağımsız olarak yürütülen iki ayrı deneyde, işbirliği yapanlarla işbirliğine yanaşmayanların düzgün bir dağılım sergilediği maya hücresi popülasyonlarında, işbirliğine yanaşmayanların üstün geldiği ortaya çıktı. Oysa işbirliğine yanaşanların ve yanaşmayanların kümeler oluşturduğu popülasyonlarda işbirliği yapanlar üstün geliyordu. (Bu mekanizma Silivri, Mamak ve Hasdal’daki tutukluların niçin toplumdan tecrit edildiğini açıklıyor. İnsanları örgütleme kapasitesi yüksek olan bu kişiler, toplumda kümeleşme (örgütlenme) tehlikesi yaratıyor. Kü 2) Uzamsal seçilim ORTAK KAYNAKLARIN PAYLAŞIMI TRAJEDİSİ Çevrenin korunması söz konusu olduğunda oyun kuramı bazı ipuçları veriyor. İkiden fazla oyuncunun katılımıyla oluşturulan işbirliğinde ortaya çıkan ikilem veya açmaza kamu malı oyunları denir. Harvard Üniversitesi biyoloji ve matematik bölümleri öğretim görevlisi Prof. Dr. Martin A. Nowak kamu malı oyunlarını şöyle açıklıyor: “İkiden fazla oyuncunun bulunduğu bir ortamda grubun içindeki herkes benim işbirliğimden memnundur. Fakat her şeyin eşit olduğu koşullarda ben kazancımı artırmak için işbirliğine yatkın biri olmaktan vazgeçip, çıkarlarını koruyan biri haline dönüşebilirim. Böylece herkesin işbirliği içinde olmasını isterken, ben kurnazca bir yaklaşım ile çıkarcılığı tercih edebilirim. Bu aşamada sorun, herkesin aynı şekilde düşünme sinden kaynaklanır. Sonuçta işbirliği biter, ‘kazık atma’ başlar.” 1968 yılında çevrebilimci Garrett Hardin tarafından tanımlanan Ortak Kaynakların Paylaşımı Trajedisi olarak bilinen klasik kamu malı senaryosunda Hardin şöyle bir kurgu yaratır: Ortak bir otlağı paylaşan bir grup büyükbaş hayvan yetiştiricisi, hayvanlarının kendi paylarının ötesinde otlamasına izin verir. Oysa bu davranışlarının başkalarının hakkına tecavüz etmek anlamına geldiğini ve bunun sonunda kendilerinin de zarar göreceğini bilirler. Bu senaryo ile gerçek yaşamda doğal kaynakların tüketimi arasında benzerlik kurabiliriz. Bunun örneklerini temiz su kaynaklarının ve petrol yataklarının kullanımında görebiliriz. Kamuya ait ortak kaynakların korunması söz konusu olduğunda kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyenlerin çoğunluğu oluşturduğunu düşünürsek, gezegenimizin ekolojik sermayesini gelecek nesiller için koruyabilecek miyiz? meleşmenin işbirliği ve dayanışmaya zemin hazırlaması, doğal olarak iktidar sahiplerinin işine gelmiyor. ÇN) Yalnızca kendini değil, içinde bulunduğu topluluğu düşünme eğiliminin evrilmesini sağlayan en akla yatkın mekanizma, genetik olarak birbirine bağlı bireyler veya akrabalar arasındaki dayanışmadır. Bu durumda bireyler, akrabaları için özveride bulunurlar; bunun nedeni akrabalarıyla aynı genleri taşımalarıdır. Böylece yardıma ihtiyacı olan bir akrabaya yardım etmekle, birey kendi üreme şansını tehlikeye atmış olsa bile, akrabanın taşıdığı genler üzerinden kendi genlerinin devamını sağlar. Akraba seçilimi kavramını ilk kez dile getiren 20. yüzyılın önde gelen biyologlarından J.B.S Haldane’dir. Halda 3) Akraba seçilimi ne bu kavramı şöyle açıklıyordu: “İki kardeşimi veya sekiz kuzenimi kurtarmak için suya atlarım.” Bu cümleyle şunu demek istiyordu: Kardeşlerimizle DNA’larımızın yüzde 50’sini paylaşırken, ilk kuzenlerle yüzde 12.5’ini paylaşırız. Dayanışmanın ortaya çıkmasında etkili olan dördüncü mekanizma da dolaylı karşılıklılıktır. Dolaysız karşılıklılıktan farklı olan bu mekanizmada, birey başkasına yardıma kalkıştığında ihtiyaç sahibi bireyin itibarına ve saygınlık derecesine bakar. Sıkıntıya düşenlerin yardımına koşan biri olarak isim yapmış bir birey, kendisi de dara düştüğünde yabancılardan destek alabilir. Böylece “Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini” mantığının aksine, yardıma koşan şöyle düşünür: “Ben senin sırtını kaşıyayım, birileri de benim sır 4) Dolaylı karşılıklılık İşbirliğinin oluşumunu yönlendiren bu beş mekanizma, amiplerden zebralara kadar her çeşit organizma için geçerlidir. İşbirliğinin bu kadar yaygın oluşu, ta ilk başından beri dünyadaki yaşamın evrilmesinde itici bir güç olarak hep var olduğunu gösteriyor. Ayrıca işbirliğinin çok derin izler bıraktığı bir grup olan insanlar, savunmasız ve silik bir yaratık halinden, milyonlarca yıl içinde evrim geçirerek gezegenin en başat yaratığı haline dönüştü. Bu yaratık öyle teknolojiler geliştirdi ki, denizlerin en dip noktalarına erişebildiği gibi, uzayın uzak köşelerine de gidebildi. Biz insanlar bu müthiş gelişmeleri birlikte çalışarak gerçekleştirdik. Gerçekten de işbirliğine en yatkın tür insandır. O nedenle insanlara işbirliği ve dayanışmanın şampiyonları diyebiliriz. Doğada, işbirliğinin beş mekanizmasının da kullanılıyor olmasından yola çıkarak, şu sorunun yanıtını araştırabiliriz: İnsanı tüm yaratıkların en yardımseveri haline getiren nedir? Bilim insanlarının gözlediği kadarı ile insan, diğer yaratıklara göre dolaylı karşılıklılığa dayanan bir yardımseverlik sergiler. Bunun nedeni nedir? Çünkü gelişmiş bir lisana sahibiz. Böylece biz insanlar, yakın çevremizdeki aile üyelerinden dünyanın öbür ucundaki tümüyle yabancı insanlara kadar herkes hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Hepimiz herhangi bir şeyin kim tarafından, niçin, nerede, kiminle yapıldığını öğrenmek için can atıyoruz. Bunun için sosyal ağ içinde uygun konumda olmak zorundayız. Lisan ve dolaylı karşılıklılık arasındaki etkileşim, kültürel evrimin süratle yol almasını sağladı. Kültürel evrim insan türünün uyum yeteneğinin can damarıdır. İnsan popülasyonları genişledikçe ve iklim değiştikçe bu uyum yeteneğimizden yararlanarak gezegenimizi ve üzerindeki canlıları korumak için birlikte çalışmanın yollarını araştırdık. Ne var ki çevresel koşullara ve iklim değişikliğinin geldiği noktaya bakarsak, bu hedefi tutturmakta zorlanacağız gibi geliyor. LİSAN VE İŞBİRLİĞİ ARASINDAKİ İLİŞKİ 7 MİLYAR İNSANIN İŞBİRLİĞİ YAPMASI ŞART Evrim konusunda gerçekleştirilen simülasyonlar, işbirliğinin doğası gereği dengesiz ve tutarsız olduğunu gösteriyor. Dünyada toplumsal işbirliğinin zirveye çıktığı dönemleri, çoğu zaman bencil davranışların yaygın olduğu dönemlerin izlediği görülüyor. Bu da toplumdaki fedakârlık ruhunun her zaman kendini yenilediğinin bir kanıtı. İnsanlık tarihinde, siyasi ve mali sistemlerin izlediği trendlerde, işbirliği ve bencil davranış dönemlerinin iniş çıkışları açıkça görülüyor. Şu anda insanların hangi dönemde bulunduğu belli değil, ancak açıkça görülüyor ki dünyanın ortak sorunlarının çözümünde daha büyük bir işbirliği herkes için yarar sağlayacak. İş politikacılara düşüyor; Dünya’nın tükenmekte olan kaynaklarının korunmasında yedi milyar insanın işbirliği içinde davranmasını sağlamak zorundalar.