Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR İnsansı maymunlarda kültürel farklılıklar O zamanlar bile gökyüzü olayları, kutsal ayinlerle uyumlu hale getirilmeye çalışılıyordu. Yeni bulgularda Mayalıların tipik dünya görüşü yansıyor. Mayalılar hep geri dönen döngülerin varlığına inanıyorlardı. Dünyanın her zaman varolacağını ve 7000 yıl sonra bile her şeyin kendi zamanlarındaki gibi olacağını düşünüyorlardı. Yani sonuçta tamamen zıt bir düşünce tarzına sahiptiler. Biz sürekli bir son ararken, onlar güvence arıyorlardı (Science). çakmak ve elektromekanik zaman saati Curie’lerin keşfi olmadan işlemezdi bile. Basınçla elektrik, elektrikle de hareket üretilmekte. İkincisi devirli ve düzenliyse, zamanın ölçülmesinde kullanılabilmektedir. Her ne kadar basıncı elektrik enerjisine dönüştüren çok sayıda malzeme bulunsa da Lee’nin keşfi küçümsenecek gibi değildir. Nitekim bunlardan birçoğu zehirlidir ve üretimi de zordur. Oysa Lee’nin M13 bakteriyofajı (insanlar için tehlikeli olmayan virüsler) ucuz ve güvenli olduğu için laboratuvar araştırmalarının gözde aracıdır. Virüslerin çoğaltılması için besleyici ortamda yaşayan bakterilere aşılanması yeterlidir, geriye kalanı mikropların içindeki biyokimyasal mekanizma hallediyor. Ve bu şekilde üretilen virüsler kendi kendine düzenleniyorlar da. Bilim insanlarının “self ensebly” olarak isimlendirdikleri bu düzenleme sayesinde virüsler elektronik elementlerle donatılmaya hazır hale geliyor (Nature). Piezoelektrik etki malzemedeki ağırlık noktalarının kaymasına dayandığı için, virüs proteinlerindeki gerilim ilave elektrik yüklü aminoasitlerle yükseltilebiliyor. Viral elektroniğin nereye varacağını kestirmek zor olsa da Lee şöyle diyor: “Telefonunuzun kendi kendine şarj olduğunu düşünsenize. Bunun için gerekli olan enerji, ayakkabının tabanında gizli olan kağıt inceliğinde bir jeneratör tarafından üretilecek.” Almanlar, şempanzelerde kültürel farklılıklar bulunduğunu saptadı. Batı Afrika’daki maymunlar ceviz kırmayı sever. Batı Afrika’daki Fildişi Sahili’nde bulunan Tai Ulusal Parkı’ndaki üç komşu şempanze grubunu inceleyen Leipzig MaxPlanck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü araştırmacıları şimdi grupların farklı aletlerden yararlandıklarını saptadı. Lydia Luncz ve ekibi şunu merak etti: Genetik açıdan hemen hemen hiç farklı olmayan ve benzer çevre koşullarında yaşayan şempanzeler arasında kültürel davranışlar görülebilir miydi? İnsanlarda kültürel farklılıklar çok benzer çevre koşullarında yaşayan komşu gruplarını birbirinden ayıran başlıca faktördür diyor Luncz. İşte buna çok benzer bir durum şimdi sadece Tai Ulusal Parkı’ndaki şempanzelerde (Pan troglodytes verus) gö rüldü. Araştırmacılar üç gruptaki kırk beş şempanzenin coula edulis ağacının cevizlerini hangi aletlerle kırdıklarını incelemiş. Buna göre maymunlar cevizleri taş veya odunla kırarken, ağaç köklerini de örs olarak kullanıyorlar. Cevizlerin mevsim içindeki sertlik derecesine göre aletler değiştiriliyor ve gruplar farklı aletlerden yararlanıyor. İki grup “hasat zamanında” taştan oduna geçiyor. Üçüncü grup ise daha büyük taşlar kullanıyor. Taş, odun ve cevizlere ulaşım imkânının üç grupta da aynı olması, şempanzelerin aynı yaşam alanını paylaşmalarına rağmen farklı kültürel davranışlara sahip olduklarını gösteriyor. Luncz bu yılın sonunda yeniden Fildişi Sahili’ne giderek, şempanzelerdeki alet kullanım kültürüyle ilgili diğer sorular için yanıt bulmak istiyor. Mesela üç gruptan hangisinin en iyi ceviz kırma yöntemini bulduğu veya maymunların kaç yaşından itibaren ceviz kırmayı öğrendikleri gibi. bu alanın bazı kısımları 1920’li yıllarda, diğer bir bölümü de 1970’li yıllarda haritalandırılmışsa da, kalıntılar arkeologlar tarafından sistematik olarak 2008 yılından bu yana incelenmekte. Boston Üniversitesi’nde William Saturno ile çalışan ekip, iki yıl önce rastlantısal olarak eve benzer bir yapıda aşınmış duvar resimleri bulmuştu. Arkeologlar kaçak kazılarla açığa çıkan küçük bir parçayı takip ederek mekânın üç sağlam duvarını buldu. Girişin karşısındaki kuzey duvarında bir niş içinde oturan mavi tüylerle süslenmiş kral tasviri yer alıyor. Maya işaretlerine göre bu “Obsidiyan’ın küçük kardeşi”. Saturno, bu kişinin o dönemdeki kralın kardeşi olabileceğini düşünüyor. Bunun yanında bulunan sayı sütunları, günleri ve zaman aralıklarını gösteriyor. Mayalar bunlarla örneğin Ay’ın ve Mars’ın astronomik döngülerini hesaplıyorlardı. Bilim insanlarına göre verileri yedi bin yıl kadar geleceğe uzanıyor. Bu yapı Mayaların bu döngüleri ilk kez cetvel halinde düzenledikleri ilk yer. Ayrıca duvarda İS 813 tarihi de bulunmuş ki bu tarihte Maya kültürü çöküşe geçmişti bile. Saturno, yazmanın burada bir tür resmi zabıt katibi gibi kayıtlar tuttuğunu ve bu odanın onun çalışma yeri olduğunu tahmin ediyor. Bunu kanıtlayan bazı bulgular da bulunmuş. Mesela bazı işaretlerin üzerinde ince bir sıva bulunuyor ki aynı yere yeniden yazılabilsin. Ayrıca hiyeroglifler farklı boylarda ve duvarlara farklı şekilde dağıtılmış. Aşırı derecede aşınmış doğu duvarında diğer sayı cetvelleri var. Araştırmacılar bunların da takvimsel hesaplar olduğunu söylüyor. Hattı bazıları doğrudan doğruya Ay’ın evreleriyle ilgili, diğerlerinde ise Ay’ın döngüleri güneş takvimine göre ayarlanmaya çalışılmış. Mayalar için gökyüzü gözlemleri bir felaketi tahmin etmeye yarayan önemli bir araçtı. Virüsler aslında tıbbın araştırma alanına girer. Fakat artık nanoteknoloji uzmanları da bu mikroskobik boyutta canlılarla ilgilenmeye başladı. Bu çalışmalar sonucunda virüslerin yardımıyla küçük jeneratörler bile üretildi. “Viral elektronik” gelecek için akılda tutulması gereken bir kavramdı aslında. Fakat Berkeley Üniversitesi kimyacısı SeungWuk Lee ile çalışan ekip şimdi bu yeni araştırma alanında bir ilke imza attı. Çalışma gayet basit bir ilkeye dayanıyor: Virüsler ince bir tabakaya diziliyor ve bu tabakanın üzerine basınç uygulanarak elektrik üretiliyor. Mekanik basınçla, gerilimin üretilebileceği aslında uzun bir süredir biliniyordu. Fizikçiler buna piezoelektrik diyorlar. Bu fenomen ilk olarak 1880 yılında, turmalin kristallerinin biçimini değiştirdikten kısa bir süre sonra yüzeylerinde elektrik yükü keşfeden Fransız fizikçiler Jacques ve Pierre Curie tarafından tarif edilmişti. Bu keşif çok çeşitli sonuçları da beraberinde getirdi. Örneğin piezoelektriksel elementler olmadan sensorik ve ölçüm tekniği düşünülemez bile. Elbette ki her gün kullandığımız hoparlör ve terazi gibi aletlerde de bulunuyor. Elektrikli Virüslerle elektrik üretimi Güneşimizin Samanyolu’nun gazı içinden sanılandan daha yavaş geçtiği ortaya çıktı. NASA’nın “Interstellar Boundary Explorer” (IBEX) uzay sondasının ölçümlerine göre güneş sistemi yıldızlararası ortamda saatte yaklaşık olarak 11.000 km. daha yavaş hareket ediyor. Güneş sistemimiz heliosferin içinde yer almakta. Samanyolu gazındaki balon biçimindeki bu yapı, güneş rüzgârları ve manyetik alandan çıkan parçacık akımlarıyla biçimlendirilmekte. Heliosferde tüm güneş sistemi yıldızlararası gaz içinden geçer. Astronomlar on yıllardan bu yana heliosferin, bu yıldızlararası ortamda, havadaki sesötesi uçağın oluşturduğu gibi bir şok dalgası ya Güneşimiz sanılandan daha yavaşmış AIDS İLACI KORUYUCU HAP OLARAK ONAYLANIYOR HIvirüsüne bağlı enfeksiyonlardan koruyan bir ilaç, Amerika’da onay almak için neredeyse tüm engelleri aştı. Uzmanlar Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) Truvada ilacının satışa sunulabilmesi için onay vermesini istedi. Bağımsız uzmanların çoğu Gilead Sciences ilaç şirketi tarafından üretilen hapın (korunma amaçlı ilaç olarak) satışa sunulması için oy kullandı. Her ne kadar sonuç bağlayıcı olmasa da FDA, komisyonun önerisini uygun buldu. Kesin sonucun 15 Haziran’a kadar açıklanması bekleniyor. Yeni ilaç sayesinde klinik bir deneyde özellikle de içlerinden biri seropozitif olan heteroseksüel çiftlerde enfeksiyon riski yüzde yetmiş oranında düşmüş. Hastalığı taşımayan homoseksüellerle gerçekleştirilen diğer bir araştırmada ise enfeksiyon riski yüzde yetmiş üçe kadar düştü. Truvada şimdiden HIV enfeksiyonlarının tedavisinde diğer ilaçlarla birlikte kullanılıyor. Ancak hapın kullanım maliyeti yüksek. Yılda 14.000 dolara kadar mal olan hap gerçi mucize ilaç değil ama HIV enfeksiyonu riski taşıyan milyonlarca kadın ve erkek için HIV önlemi için yeni bir olanak sunuyor. Fakat HIV pozitif ve AIDS hastalarını tedavi eden doktorlar ve bakıcılar durumdan rahatsızlar. Bazı doktorlar AIDS virüsünün Truvada’ya karşı direnç kazanabileceğinden endişeli. Ayrıca hapın etki şekliyle ilgili verilerin kadınlar için yeterli olmadığından da endişe edilmekte. Truvada’nın AIDS’ten koruyu etkisiyle ilgili veriler, 2010 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan “iPrEx HIV Prevention Study” araştırmasına dayanıyor. Amerika, Brezilya, Ekvador, Peri, Güney Afrika ve Tayland’da (cinsel açıdan aktif olan) 2.499 homoseksüel erkek üzerinde denenmiş. Araştırmaya katılanların hiçbir HIV pozitif değildi. Katılımcıların bir kısmına Truvada, kontrol grubuna ise Plasebo verilmiş. Düzenli olarak Truvada alanlarda yüzde yetmiş üç daha az enfeksiyon görülmüş. İlacı düzensiz olarak kullananlarda ise yüzde kırk dört daha az enfeksiyon gelişmiş. CBT 1314/ 6 25 Mayıs 2012 Maya takvimi, özellikle dünyamızın sonunu öncelemesi nedeniyle gündeme oturmuştu. 2012 yılında dünyamızın yok olacağını söyleyen takvim sekiz yüzyıllık bir el yazmasında yer alıyor. Fakat bir tapınakta çok daha eski bir takvim bulundu. Xultun tapınağının duvarlarında korunagelen hesaplamalar, Mayaların astronomik yetilerinin 9. yy’da bile ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor. Bu takvimde dünyanın sonuyla ilgili bilgiler yok! Guatemala’daki Xultun, otuz bir kilometrekareyi aşan büyüklükte bir alan. Klasik dönemde (İS 200900) burada on binlerce Mayalı yaşadı. Yüz yıl kadar önce keşfedilen En eski Maya takvimi