Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKNOLOJİPOLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com 151 ülkeden 175 milyon çalışanı temsil eden uluslararası sendika hareketi ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), Haziran 2012’de Brezilya’da düzenlenen zirveye “içi boş bir zirve daha istemiyoruz!“ sloganı ile özetlenebilecek bir tavırla katılıyor. Dünyanın en eski mağara resimleri 2012 Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı Yolunda Sendikalar ITUC, 20 yıl önce yine Rio’da toplanan zirveden bu yana koşulların, yalnız dünyanın iklim açısından bakıldığında değil, her bakımdan kötüleştiğini, neoliberal dalganın dünyanın her yerinde, çalışanlar açısından küçüklü büyüklü felaketlere yol açtığı tespitini yaptıktan sonra bu kez somut talepler içeren bir liderler deklarasyonu ve politik program hazırlamış. Sendikalar, sürdürülebilir gelişme, ‘yeşil büyüme’, düşük karbon ekonomisi ve benzeri, kullanıldıkça yaygınlaşan ancak içi bir o kadar boşalan kavramlara içerik kazandırmayı deniyorlar. Uluslararası örgütlü işçi sınıfı, gerçek kazanımların konferanslar ve deklarasyonlar ile elde edilemeyeceğini biliyor olsa gerek, ama uluslararası iklim konferanslarındaki varlıkları çok önemli birkaç amaca hizmet ediyor. Sendikalar, katılımları ile; 1) İklim değişikliğinin kapitalist dünya ekonomisinin mevcut ‘doğal’ işleyişinin bir sonucu olduğunu, 2) Özellikle son on yıllarda sistem çapında yürütülen ‘kuralsızlaştırma’ saldırısı sonucu toplumsal güç dengelerinde çalışan sınıflar aleyhine bozulmanın, doğal kaynakları tehdit eden hızlı yıkımla el ele geliştiğini, 3) ‘Vadedilen toprakların’ ya da sürdürülebilirlik, yeşil büyüme v.s. gibi ‘cici’ kavramların içinin toplumsal mücadele ile doldurulması gerektiğini 4) Bugüne kadarki en geniş küresel ‘mobilizasyon’ ya da küresel örgütlü tavır olan “iklim değişikliği platformlarının” toplumsal adalet ve eşitlik taleplerini ‘hatırlaması’ gerektiğini ortaya koymuş oluyorlar. ITUC, Rio+20 için yaptığı açıklamayla uluslararası zirvelerde yapılan tüm taahütlerin çerçevesini insanın yaşam, çalışma, toplumsal örgütlenme ve çevre haklarının çizmesi gerektiğine vurgu yaparak 20 yıldır yapılan toplantılara, verilen tüm kararlara, yazılan sayısız rapora karşılık gerçek anlamda herhangi bir gelişme elde edilemediğine vurgu yapıyor. ITUC, bu kez zirveden somut kararlar ve sözlerle ayrılınması gerektiğine işaret ederek en üst düzeyde liderlerin aşağıdaki konularda taahütlerde bulunmasını istiyor: Evrensel Sosyal Koruma Şemsiyesi Girişimi olarak ifade edilebilecek, Birleşmiş Milletlerin “Universal Social Protection Initiative” in 2020 yılına kadar hayata geçirilmesi, Finansal İşlemler Vergisi olarak kısaltılan ve finansal kazançları vergilendirme kararlarının hükmetler tarafından hemen alınması ve kamusal fonların bu vergiler kullanılarak oluşturulması, Önümüzdeki 510 yıl içine tek tek her ülkede ‘yeşil büyüme’ esaslı nitelikli istihdamın yaratılmasına yönelik planlama ve politika çalışmalarının yapılması, Bunlara ek olarak uluslararası sendikalar konfederasyonu ITUC, uygulanacak politikalara yönelik deklerasyonun aşağıdaki noktaları içermesini talep ediyor; Toplumun savunmasız kesimleri için ‘sosyal koruma’ politikalarının sürdürülebilir gelişmenin asli bir parçası olduğunun kabulü, ‘Yeşil ekonomi’ nin temel unsurları arasında toplumsal ve cinslerarası eşitlik, nitelikli istihdam, örgütlenme hakları ve ‘geçiş sürecinde’ çalışan haklarının korunması gibi kavramların yer alması, ‘Yeşil ekonominin’ temelleri arasında gelir eşitleyici ve yeniden dağıtıcı politikaların, iklim dostu politikalar kadar asli bir yer tutması, “Adil bir dönüşüm (just transition)” ve “saygın istihdam (decent work) ” kavramlarının sürdürülebilir gelişme politikalarının ana unsurları arasında yer alması, Toplu pazarlık ve iş güvencesi mücadelelerinin sürdürülebilir gelişme için kilit olduklarının kabulü, Dünya emekçilerinin 2020’de en az yarısının doğru düzgün işlere sahip olmasının sürdürülebilir gelişmeye ilişkin her türlü hedef ve öngörünün içinde yer alarak doğrudan taahüt edilmesi, Dünyanın geleceğine ilişkin samimi kaygılar içindeki pek çok insan daha az tüketim, teknolojik değişim gibi önlemlerle iklim değişikliğinin kontrol altına alınabileceğini düşünüyor. Buna karşılık bütün bu değişimlerin “iişe ve aşa” etkileri konusunun tartışma gündemlerinden da bu kadar ırak olmasını neye yormalı? G üney Fransa’daki bir mağarada bilim insanları atalarımızın en eski duvar resimlerini buldular. Çökmüş Abri Castanet mağarasında bulunan gravürler, okr boyalı hayvan resimleri ve geometrik motifler 37.000 yıllık ve dört yüz kilometre kadar doğuda yer alan ünlü Chauvet mağarasında bulunan ve bugüne kadar dünyanın en eski duvar resimleri olarak bilinenlerden birkaç bin yıl daha eskiler. Buluntular, sanatın Üst Paleolitik dönemde bile gündelik yaşamda önemli bir rol oynadığının kanıtıdır diyor araştırmacılar Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde. Arkeologlar bu duvar resimlerini aslında 2007 yılında 1,5 tonluk bir kaya parçasının alt kısmında bulmuşlardı. Ve kaya o zamandan bu yana parça parça kaldırıldı ve resimli tabaka sağlama alındıktan sonra da analiz edildi. Kayanın okr boya ile boyanan alana kazılan resimlerde, kafa, ön bacaklar ve karın kısmından oluşan bir hayvan figürü görülmekte. Olasılıkla bir bizon olan bu hayvanın arka kısmı herhalde tamamlanmamıştı diyor New York Üniversitesi İnsanın Kökenlerini Araştırma Enstitüsü’nden Randall White. Hayvan figürü dışında bulunan oval bir biçim de bilim insanları tarafından kadının dış üreme organı (vulva) olarak açıklandı. Bu tür vulva tasvirleri bu bölge ve bu dönem için tipiktir diyor araştırmacılar. Duvar resimlerinin ve diğer buluntuların tarihlendirilmesi, Abri Castanet mağarasının 37.000 yıl kadar önce Orinyasyen kültürüne ait olan rengeyiği avcılarının sığınağı olduğunu gösteriyor. Bu avcı ve toplayıcı kültürün insanları modern insana sadece anatomik olarak benzemekle kalmayıp, göreceli olarak karmaşık sosyal yapılara sahiptiler ve yaptıkları resimlerle iletişim kuruyorlardı diyor White. Gravürler kireçtaşı kayanın alt kısmında bulunduğu için araştırmacılar geyik avcılarının mağara tavanını boyamış olabileceklerini düşünüyorlar. Hesaplara göre mağara çökmeden önce aşağı yukarı iki metre yüksekliğindeymiş. Yerin altında ve yaşam alanlarının çok uzağında bulunan Chauvet mağarası resimlerinin aksine, Abri Castanet mağarasındakiler ateş yeri veya çalışma alanlarının yakınında yer almakta ki bu da resimlerin gündelik yaşamla olan ilişkisini açıklıyor. Bu düşünce takı ve gündelik eşya gibi diğer buluntularla da destekleniyor. Resimlerin yaklaşık olarak 37.000 yıllık olduğunu bilim insanları iki buluntuyla kanıtladılar. Radyokarbon yöntemiyle yapılan tarihlendirilmeye göre mağara tavanının üst yüzeyi ve özgün mağara tabanı bu tarihle örtüşmekte. Ayrıca altı boyalı kaya parçası doğrudan doğruya mağaranın tabanında bulunmuş. Bu da mağara tavanının, boyanmadan kısa bir süre sonra çökmüş olduğunu akla getiriyor. Doğu Anadolu’da farklı bir turna türü Doğu Anadolu’da yaşayan turnaların dünyadaki tüm turnalardan farklı bir alttür olduğu keşfedildi. Anadolu dağ turnalarının diğer turnalardan en önemli farkı, başlarında kırmızı bir leke bulunmaması. 20 çiftten az sayılarıyla dünyanın en nadir turnası olduğu ortaya konan Anadolu dağ turnası (Grus grus archibaldii) Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Muş, Sivas ve Van’da yaşıyor. Anadolu dağ turnası çok az sayıda Kafkasya ülkelerinde de görülüyor. Doğa Derneği ve Dünya Turna Vakfı uzmanları tarafından iki yıldır yürütülen çalışmalarda keşfedilen Anadolu dağ turnası, kurutma, baraj ve yol yapım çalışmaları gibi tehditler nedeni ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz “Anadolu dağ turnalarının sadece türkülerde kalmaması için Türkiye’ye büyük görev düşüyor. Doğa Derneği, yedi yıl önce başlattığı Hedef: Sıfır Yok Oluş kampanyasıyla çok sayıda ortaklık kurdu ve en nadir canlı türlerinin korunmasını sağladı. Anadolu kimliğinin ayrılmaz parçası turnalar için de seferber olmalıyız” dedi. Stratejik planlama Baştarafı 13. Sayfadan devam Çeşitli projelerde yer alan çalışanların hedefleri arasında proje bazlı hedefler de bulunur. Stratejik planın uygulanmasındaki başarı hedeflerin izlenmesindeki başarı ile doğru orantılıdır. Stratejik planlama çalışmalarında oluşturulan ana iş hedeflerinin, stratejilerin, süreç ve fonksiyon hedeflerinin başarıyla sonuçlanması ve şirketin belirlediği vizyonuna ulaşabilmesi, uygun ve sistematik izleme ve değerlendirme ile sağlanır. İzleme ve değerlendirme konusu, amaçlarının farklılığı dolayısıyla, faaliyetlerin gözden geçirilmesi ve stratejinin gözden geçirilmesi olmak üzere iki farklı açıdan ele alınmalıdır. Faaliyetlerin gözden geçirilmesinin amacı, kısa dönemli sorunların çözümlenmesi ve sürekli iyileştirmenin harekete geçirilmesidir. Odak noktası, faaliyet sorunlarının tespiti ve çözümlenmesidir. Faaliyetlerin gözden geçirilmesi çalışmaları, işin CBT 1314/14 25 Mayıs 2012 niteliğine göre, günlük, haftalık, aylık olabilir ve ilgili çalışanlar ve yöneticiler katılır. Stratejinin gözden geçirilmesinin amacı ise, ince ayar ve yol üstü strateji uyarlaması yapmaktır. Bu gözden geçirmenin odak noktası, stratejinin uyarlanması ve stratejik uygulamada karşılaşılan sorunlardır. Stratejilerin gözden geçirilmesi çalışmaları her ay yapılmalıdır. Bu çalışmalara, üst yönetim, stratejik temanın sahipleri ve stratejik yönetim çalışanları katılır. Bu iki önemli (faaliyetler ve stratejiler) gözden geçirme yaklaşımının, stratejinin test edilmesi yaklaşımı ile desteklenmesi gerekir. Stratejinin test edilmesinin amacı, anılan stratejinin geliştirilmesi veya dönüştürülmesidir. Odak noktası, sebepsonuç analizine dayanan test ve uyarlamadır. Yılda bir yapılması öngörülen (hızlı değişim gösteren sektörlerde daha sık yapılabilir) bu çalışmaya, üst yönetim, stratejik temanın sahipleri, konu uzmanları, iş birimi yöneticileri ve stratejik yönetim çalışanları katılır.