23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sapiens’lerin son 100 bin yılda çok ender olarak 40 yaşını aştıkları anlamına gelmiyor. Doğumda ortalama yaşam beklentisi yanıltıcı bir ölçüt olabilir; bebek ölümlerinin yüksek olması, erişkinliğe ulaşabilenler uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürme olanağına sahip olsalar bile, ortalamayı ciddi biçimde düşürmüş olabilir Bu durum o günlerde özellikle de insanların tarıma geçtikleri 12.000 ile 8.000 yıl öncesinde yaşamın zorlu, acımasız ve kısa olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak iskelet kalıntılarından elde edilen bulgular ortalama yaşam süresinin bir süreliğine kısalmış olabileceği dönemin dışında kalan günlerde atalarımızın sıklıkla orta yaş dönemine ulaştıklarını hatta daha da uzun yaşadıklarını ortaya koyuyor. Tarihöncesi dönemde çok sayıda orta yaşlının olası varlığı doğal seçilimin üzerinde çalışmasını gerektiren bir yığın işi olduğu anlamına geliyor. Yararlı özelliklere sahip olanlar çocuklarını üreme çağına getirme ve torunlarının yetiştirilmesine destek olma konusunda daha başarılı olmuş ve böylelikle bu özellikleri çocuklarına geçirmiş olabilir. Sonuç olarak, günümüz orta yaşının binlerce yıllık bir doğal seçilimin ürünü olduğu söylenebilir. İyi de neden böyle bir evrilme oldu? Bu sorunun yanıtı insanın sıra dışı yapısıyla bağlantılı. Tarihöncesinde ve halen de günümüzde insanların yaşamlarını sürdürmeleri tümden ender bulunan değerli kaynakların incelikli biçimde biraraya getirilmelerine bağlı. İnsanlar yaşadıkları ortamda gereksinimlerini karşılamak için işbirliğine gider, tasarlar ve yeniler. İnsanlar enerjisi yoğun, iletişim temelli, bilgi açısından zengin bir yaşam sürdürür ve bunu destekleyen de orta yaşın evrilmesi olmuştur. Örneğin, avcıtoplayıcı toplumlar genelde yiyecek bulma ve işlemden geçirme konusunda öğrenmesi uzun zaman alan karmaşık ve son derece güç yöntemlere sahiptir. Çok sayıda avcı toplayıcının bu sanatı öğrenmek için onlarca yılını verdiği ve bu tür becerilerin ancak 40 yaşından sonra ustalık düzeyine ulaştığı yönünde kanıtlar var. Yeterli miktarda kalori toplamak, özellikle de insanların büyümesi uzun zaman aldığından, insan toplumunun başarısında can alıcı bir önem taşır. Araştırmalar bir insan yavrusunun çok sayıda erişkin tarafından sağlanan kaynaklara gereksinim duyduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, Güney Amerikalı iki avcıtoplayıcı grupla ilgili bir araştırma çocukların bakımında her çiftin doğurganlık çağını aşmış 1.3 kişinin ek desteğine gerek duyduğunu gösteriyor. Öyle ki, orta yaşlılar insanın yenilenmesinde temel bir unsur, hepimizin bel bağladığı becerikli, deneyimli ve alabildiğine verici bir seçkinler sınıfı olarak değerlendirilebilirler. Orta yaşın bir başka temel işlevi bilginin yayılmasıdır. Tüm hayvanlar genler yoluyla bir yığın bilgi alırlar. Kimileri de büyüdükçe öğrenir. İnsanlar bu ikinci bilgi aktarım biçimini yeni bir düzeye taşıdı. İnsanoğlu doğuşta hemen hemen hiç bir şeyi bilmez ve yapamaz. Yaşamını sürdürebilmesi için hep birlikte ekin adıyla bilinen beceri, bilgi ve alışkanlıkların kişiye sürekli aşılanması gerekir. Ekin aktarımının belkemiğini çocuklarına ve birlikte avlandıkları genç erişkinlere ne yapmaları gerektiğini gösterip anlatan orta yaşlılar oluşturur. Orta yaş dönemindeki insanlar ana kaynak sağlayıcı ve usta ekin aktarıcı olarak üstlendikleri bu iki rolü günümüzde de sürdürüyorr. Dünyanın her bir yanındaki ofislerde, şantiyelerde, spor alanlarında genç erişkinlere öğütlerde bulunan ve kimi zaman komutlar yağdıran orta yaşlı insanlara tanık olunuyor. Orta yaşlılar daha çok iş görürler, daha çok kazanırlar ve kısacası dünyayı yönetirler. Bu durum insan beynine damgasını vurdu. Karmaşık becerileri yayan insanlardan bekleneceği gibi, orta yaşlılarda bilişsel açıdan herhangi bir bozulmaya tanık olunmuyor. Düşünsel becerilerimizde birtakım değişiklikler meydana gelse de, bunlar belli belirsiz bir düzeyde oluyor. Örneğin, tepki verme hızları erişkinlik döneminde giderek düşüyor. Ancak hız her şey değil. Dahası, öteki becerilerde herhangi bir bozulma olup olmadığı da henüz tartışılıyor. Kısa bir süre önce Londra’da 7000 memur üzerinde yapılan bir araştırma orta yaş döneminde küçük ama ölçülebilir düzeyde bir bilişsel gerileme meydana geldiğini gösteriyor. Oysa, bilişsel deneylerde düşüncenin görece basit, düşük düzeyli unsurları ölçülüyor ve orta yaş dönemindeki insanlar bu tür unsurlara artık gerek duymuyor olabilirler. Söylentilere bakılırsa, orta yaşlılar uzun erimli tasarılar yapma, bilgi yığınından gerekli olanı seçme, zamanlama ve başkalarının çabaları arasında eşgüdümü sağlama gibi konularda çok daha başarılı oluyorlar. Orta yaşlıların toplumdaki rollerini yerine getirebilmeleri için ille de genç erişkinlerden daha iyi ya da daha kötü düşünmeleri gerekmese bile, farklı düşünmeleri gerekebilir. Nitekim, beyin taramaları orta yaşlıların gençlerle aynı görevi yerine getirirlerken kimi zaman farklı beyin bölgelerinden yararlandıklarını ortaya koyuyor. Bu da yaşlandıkça bizzat düşüncenin doğasında bir değişimin yaşandığı olasılığını gündeme getiriyor. Orta yaşın temel ve bağlantılı bir özelliği de üretkenliğin sona ermesinin ardından yaşanan sağlıklı yıllar. İnsanların dişisi yaşamının ortalarında doğurganlığını yitirdiğinden özellikle sıra dışı bir örnek oluşturuyor. Ancak erkekleri de menopoz sonrasında eşleriyle birlikte kalarak “kendilerini kısırlaştırıyorlar”. Başka hiçbir canlı türünde böyle bir olaya tanık olunmuyor. Menopozun olası yararları henüz bilinmese de, doğal seçilimin en çok yavru dünyaya getiren bireylerden yana olduğu biliniyor. Gel gelelim, hayvanlar âleminde doğurganlığı sona eren ve bize ipuçları verebilecek çok az sayıda başka örnek var. Katil balinalar olarak da bilinen orkalar da menopoza giriyorlar ve yaşamları insanların yaşamıyla çarpıcı benzerlikler taşıyor. Orkalar yavaş büyüyen, sesli iletişim kurabilen, zeki ve uzun ömürlü canlılar olarak biliniyorlar. Topluca yiyecek elde etmek için karmaşık yöntemler bulup uyguluyorlar ve son derece yaygınlar. Öyle ki, insanlar erişkinliğin tümden doğurganlıkla geçirilemeyecek denli uzun ve karmaşık olduğu seçkin bir kulübün üyesi olarak görülebilirler. Tıpkı yakını görememe ve derinin esnekliğini yitirmesi gibi, menopozun da artık eşgüdümlü ve denetimli bir süreç olduğu görülüyor. Son araştırmalar menopozun ani bir çöküşten çok, orta yaş döneminde gelişimsel programın temelini oluşturan son derece düzgün işleyen bir olgu olduğunu ortaya koyuyor. Kadını ve eşlerini sürekli çocuk dünyaya getirme külfetinden kurtarıyor ve onlara uzun yaşama ve şımarma olanağını tanıyor. Orta yaş dönemi insan türünün tarihçesi ile bireylerin deneyimleri arasında bir bağlantı kurduğundan son derece ilginçtir. Her birey genellikle hazırlıklı olmadığı bir evreden geçmek zorundadır. Doğurganlığın ansızın sona ermesi kişinin özsaygısını sarsar, görünümleri gözleri önünde değişir ve beyinlerinin işleyişinde bile bir farklılık meydana gelir. Orta yaş bunalımı, orta yaşlarda çocuk sahibi olmak, çocukların evi terk etmeleriyle yaşanan boş yuva sendromu ve daha nice beklenmedik yeni dürtüler ortaya çıkar. Ne var ki, bilim bir zamanlar açıklanamayan bu güçleri sonunda ele almaya başladı. Orta yaş dönemini dört gözle bekleyen çok az insan vardır. Kimileri bu döneme ürküntüyle yaklaşır, kimileri dalgasını geçer. Ancak paleoantropoloji, sinirbilim ve üreme biyolojisi alanlarındaki son gelişmeler sayesinde insan yaşamının uzun süre görmezden gelinen bu evresiyle ilgili gerçekler günyüzüne çıkartılıyor. Orta yaş dönemindeki değişiklikler olmasa bildiğimiz anlamıyla insan yaşamı da asla var olamazdı. Rita Urgan, New Scientist, 10 Mart 2012 İNSAN YAŞAMI İÇİN ZORUNLU ORTA YAŞTA DİĞER BAŞARILAR D Ü N Y A G Ö S T E RG E L E Rİ Dijital ekonomi BİLGİ AKTARICILARI CBT 1312/9 11 Mayıs 2012 Dünyanın çok büyük bir kısmı şu anda (değilse bile çok yakında ) ekonomik bunalımda. Ancak internet her şeye karşın büyüyor ve ekonomik ağırlığı giderek artıyor. Boston Consulting Group’un (BCG) son tahminlerine göre G20 ülkelerinde internet ekonomisi gelecek 5 yıl içerisinde yılda %10 oranında büyüyecek. Bu şekilde 2016 yılında 4.2 trilyon dolara veya başka bir deyişle GSMH’nin %5.3’üne erişecek. Bu rakamlar 2010 yılında sırasıyla 2.3 trilyon dolar ve %4.1 dolaylarındaydı. Fakat ülkeler arasında bu alanda büyük eşitsizlikler mevcut. İngiltere şu anda bu yarışta başı çekiyor. Ülkenin internet ekonomisi, inşaat ve eğitim ekonomisinin önünde. Adam Smith’e gönderme yaparsak İngiltere’nin bir dijital satıcı ülkesi olduğunu söyleyebiliriz. Bir ölçüye kadar Çin ve Hindistan’ın da internete dayalı mal ve hizmet ihracatındaki büyük artıştan dolayı öne çıktığı görülüyor. Güney Kore ve Japonya da eticaret ve ihracatta güçlü. Avrupa daha iyi bir konumda olabilecekken ağırlığını ortaya koyamıyor. Nedeni internet ekonomisinin tek bir dijital piyasasının olmaması. Avrupa Komisyonu birleşik bir dijital piyasa yaratabilirse eski kıta 2016’da yarışın ön saflarında yerini alabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle