18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Vedat Dalokay ve Jean Deny Bozkurt Güvenç Sayın Orhan Bursalı, Hep kusur bulacak değiliz ya, arada seyrek de olsa, övgülerimizi dile getirmeliyiz. CBT’nin 20 Nisan 2012 ve 1309 Nolu sayısındaki kültür, dil ve edebiyat ağırlıklı üç tarih yazısı için sizi ve yazarları kutlamak; bunlardan ikisiyle ilgili küçük anekdotlarımı, CBT okurlarıyla paylaşmak için yazıyorum. Doğan Kuban’ın “Dalokay’ı Anımsayalım” başlıklı yazısı, değerli meslektaşımız Mimar “Vedat’ı Anma” yazısı olmuş. Bu değerlendirmeyi Kuban yapabilirdi; çok da iyi yaptı; genç meslektaşlarımıza moral verdi. Bu örnek anma’ya Vedat’tan dinlediğim bir anı. ODTÜ’de Faysal Camii deneyimlerini şöyle anlatıyordu (197273): Suudi Parası, Türk Mimarı. İngiliz Müteaahhit! Pakistanlılara ne bıraktık?İnşaat kontratına bir madde koydurdum:‘ Betonu Paki’ler elle dökecek!’ Yıl 1979. İslamabad’da Vedat’n eserini ziyaret ediyorum Kampüs (külleye) cıvıl cıvıl insan kaynıyor. Namaz’dan çıkan, kütüphaneye giren, piknik yapan aileler, çocuklar vd. Mihmandarıma Cami’yi beğenip beğenmediğini sordum. Övünçle, “Camiyi ellerimizle yaptık,” dedi ve ekledi., “Nasıl sevmeyelim, Bey?” Amerikalı ünlü Mimar FLW vefat ettiğinde, Fransız rakibi Le Corbusier değerlendirme isteyen gazetecilere şöyle demiş: “Büyük mimar, mesleği mimarlık olan büyük insandır. Mimar FLW büyük bir insandı.” Sınıf arkadaşımız Vedat Dalokay dünya çapında büyük bir insandı. Saygıyla analım. Amerikan “Bağımsızlık Bildirisi”nin Dünyadaki yankı ve etkilerinin tartışıldığ bir toplantıdayım. (Washington 1976) Jean Deny hayranı olan Finli bir Türkolog ile tanıştım. Eğer bulabilirsem, benden Türk Dilinin Grameri’ni rica etti. Şans eseri siyah bez ciltli bir Fransızca baskısını buldum. Göndermeden önce sayfalarını çevirirken gözüme çarpan şu satırları unutamadım (mealen, kendi sözcüklerimle): “Akademisyenler inceler ama dil inşa edemezler. Ancak Türk dilinin mantığını inceleyip kavradıkça, kendime soruyorum: Acaba Dünyanın bütün matematikçileri toplanıp denese, bundan daha mükemmel bir dil tasarlayabilir miydi? Eminin yapamazlardı; ama, yine de, Türk dili bana sanki bir akademisyen dilbilimciler topluluğu tarafından tasarlanmış gibi geliyor!” Hafızam ve hayranlığım beni yanıltıyor olabilir. Sayın Zeki Arıkan, elindeki yazılıbasılı belgelerden bu alıntıdaki eksik ve yanlışlarımı düzeltirse sevinirim. Biz Türkler dilimizle Türküz. Değerli dilbilgini Nişanyan, Soyağacındaki sözcüklerin yüzde 1520’sinin Türki kaynaklı olduğunu yazıyor. Günümüzde milliyetçilik, anadilin korunmasıyla ölçülüyor. Küresel, İngilizce, çağdaş eğitim teknolojisi...deyip, 4’leri toplamaya çalışırker, 4X4’lük Türkçemizi yıkıyoruz. Acaba bu eşsiz ve anıtsal dili ne kadar cömertçe, hatta hoyratça tükettiğimizin bilincinde miyiz? Sayın Zeki Arıkan’a teşekkür ederken, bu sorunları CBT okurlarıyla paylaşmak istedim. “BMW ya da Volkswagen niçin bir ‘Alman’ arabasıdır? Ya da Renault ‘Fransız’... Çünkü ARGE’si Almanya’da, Fransa’da yapılmıştır.” (E. Manisalı, Cumhuriyet, 16.04.2012.) JEAN DENY Sanayimizin Dünya ARGE’sinde Yeri (2) Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı “2011 EU Industrial R&D Investment Scoreboard”tan hareketle Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının dünya ARGE’sindeki yerleri konusunda, geçen hafta, kabaca da olsa bir fikir edinmiştik. İsterseniz bu hafta konuyu, yüzdelere, firma düzeyindeki sıralamalara boğmadan genel bir değerlendirme yaparak durumumuzu daha iyi görmeye çalışalım. Dikkatinizi, çekmiştir; söz konusu rapor aslında sanayi firmaları arasında bir sıralama yapıyor; ama her firmanın ait olduğu ülkeyi de belirterek... Ne diyordu rapor? “ARGE yatırım harcamalarında 2010’nun dünya birincisi İsviçre’nin Roche firmasıdır.” Raporu hazırlayan Avrupa Komisyonu ya; sözüm ona ülke adı belirtmeden ikinciyi söylüyor: “Bir AB firması: Volkswagen...” Ve hemen ardından da ekliyordu: “Bu ikisi dışında ilk onda, beş ABD firması var... Japonya ve Güney Kore’den birer, İsviçre’den bir firma daha var...” Zannedersiniz ki, AB, ulusal sınırların bütünüyle ortadan kalktığı istisnaî bir coğrafyada artık tek bir ülkeye dönüşmüş bir ülkeler topluluğudur ve onun için de Volkswagen bir AB firması olarak takdim edilmektedir. Oysa, sözünü etmiştim; aynı raporda, AB’nin kendi içinde yapılmış firmalar arası bir sıralama tablosu da var; tam bin firmalık ve her firmanın hangi ülkeye ait olduğu da o listede yazıyor. Listeye bir bakışta firmalardan önce hangi ülkenin ya da ülkelerin önde koştuklarını görürsünüz. En önde koşanı tahmin etmişsinizdir: Almanya... Sözü uzatmayalım: Sıralamayı firmalar arasında da yapsanız; bunların bir bölümünü ‘AB firması’ olarak da ansanız; ortada, her birinin ait olduğu bir ülke vardır ve o ülkenin adı son çözümlemede öne çıkar (ya da Türkiye gibi geride kalır). Diyeceğim o ki, yapılan firmalar arası bir sıralama da olsa, bu, ülkeler arasında bir sıralamadır ve dünyadaki yarış da gerçekte uluslararası bir yarıştır. Bunu, ülkemizde hâlâ, güçlü pazar ekonomilerinin kendi ulusal motifleriyle kurmak istedikleri dünya sistemini ‘küreselleşme’ olarak belleyip tuzu da benden olsun diye koşturan varsa, onlar için söylüyorum. Verilen sıralamalardan çıkan çok açık bir sonuç daha var: Dünya pazarlarında önde koşan firmaların ARGE harcamaları çok yüksektir; önde koşabilmek ve bu konumlarını sürdürebilmek için ARGE’ye yaptıkları harcamaları sürekli yüksek tutmak, hattâ sürekli artırmak zorundadırlar. Bu, ait oldukları ülkelerde de, kamu kaynaklarından sanayi ARGE’sine büyük paralar ayrılıyor demektir. Çünkü bütün dünyada, sanayi firmalarının yaptıkları araştırmalar kamu kaynaklarından desteklenir. Ama, ulusal devletler bu desteği boşuna vermezler. Yerim elvermediği için söz etmemiştim; sıralama tablolarında firmaların ARGE harcamalarının hemen yanında, ‘net satışları’, ‘ARGE harcamalarının net satışlarına oranları’ ve ‘işletme kârları’ da yer almaktadır. Ve yaptıkları ARGE karşılığında ne elde etmişlerdir; o da dikkatle değerlendirilmektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların kaçıncı sırada geldiklerine işaret etmiştim. Tamam, durumumuz parlak değil; ama bunun ötesinde yapmak zorunda olduğumuz değerlendirmeler de var. Örnek mi? ‘Yerli otomobil’ ya da ‘otomobilde Türk markası’ meselesinin güncelliğini koruduğunu sanıyorum. Onun için özellikle belirtmiştim. İlk 50’ye giren AB firmalarından 5’i, AB dışı firmalardansa 6’sı otomobil ve parçaları sanayiinden... Bizden de AB dışı firmalar sıralamasında ilk 1000’e giren iki otomotiv firması var: Biri TOFAŞ, 671. sırada; diğeri Ford Otomotiv, 879. sırada... Bu iki firmanın sermaye yapıları da biliniyor. Bana söyler misiniz; biz hangi ARGE gücümüzle kendi markamızı ortaya koyup dünya pazarlarında nasıl tutunacağız? Boğaziçi Üniversitesi inşaat teknolojileri yarışması Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği eğitim programı ile bağlantılı olarak etkin ve başarılı projeler yürüten “Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP) ” ‘ın girişimi ve düzenlemesiyle artık gelenekselleşme yoluna girmiş bir öğrenci teknik yarışması düzenlenmektedir. Bu yıl 6.sı programlanmış ve başarıyla uygulanmış olan bu etkinlikte 6’sı yabancı ülkelerden 11’i ülkemizdeki üniversitelerden olması kaydıyla 17 grup yarışmışlardır. (Atılım Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Karlsruher Institute für Tecknologie, İstanbul Kültür Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Technical University “Gh.Asachi” of Iasi, Universidade do Porto, University of Belgrade, University of Tehran, University of Zagreb, Yıldız Teknik Üniversitesi) Aylar süren bir süreç içinde her üniversite katılacağı üniversiteyi temsilen bir öğrenci grubu tarafından peşin tasarımı ve projelendirilmesi yapılan çelik köprü yapı tiplerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Tasarımı yapılmış 35 proje arasından 17 adedi gerçek yapı olarak yerinde kurulma ve inşaat uygu CBT 1310/8 27 Nisan 2012 lanma tekniği yönünden değerlendirilmeye layık görülmüştür. 1921 Nisan tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nin uygun açık mekânlarında bu 17 proje yerinde inşaat montajı yapılarak uygulamaya kondu. Yapı sistemlerinde kullanılan elemanların toplam ağırlığı, montaj süresinin uzunluğu kısalığı, düşey ve yatay yükler altında deformasyonlarının azlığı çokluğu ve de yerinde kurulmuş olan bitmiş yapının estetiği gibi unsurlardan puanlama yapılarak yarışan projelerin toplu bir değerlendirmesi yapıldı. İlk üç dereceyi sırasıyla Zagreb, Tahran ve Belgrat üniversitelerinin projeleri elde etti. Yarışçılık rekabetinin yanı sıra gayet dostane, sosyal ilişki çerçevesinde yürütülen bu yarışma Boğaziçi Üniversitesi genç teknik insanlarının bir markası olarak önümüzdeki yıllarda da tekrarlanacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle