24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör hel ve XMMNewton ile gözlemlenmesi, çeşitli dalga uzunluğu alanlarındaki paralel ölçümlerin, bu tür kozmik felaketlerin seyri hakkında nasıl yeni bilgiler vereceğini gösteriyor. mayacağı genel bilişsel yetilerine bağlı. İyi bir tahmin yürütebilmek için bu spor türüne özel olarak geliştirilmiş bir test de gerekli değil (Proceedings of the Public Library of Science). Araştırmacılar erkek ve kadın futbolcuları bilişsel bilimlerin standart testinden geçirmişler. Gerçekten de bu şekilde bu testlerden alınan yüksek puan ve iki yıl sonraki başarılı futbol kariyeri hakkında belirgin bir bağlantı çıkmış ortaya. Sonuçlar, ‘genel yönetsel fonksiyonların’ ölçülmesiyle bir futbolcunun başarısı hakkında tahminde bulunulabileceğini gösteriyor diyor Karolinska Enstitüsü’nde sinirbilimci Predrag Petrovic yönetiminde çalışan ekip ve Örebro Üniversitesi’nden Torbjörn Vestberg. Bilişsel bilimlerde ‘yönetsel fonksiyonlar” denince, insanın davranışlarını ve planlamalarını, değişen çevreye göre ayarlaması geliyor akla. Bunlara örneğin esnek algılama, reaksiyon temposu ve yaratıcılık da dahil. Çinli bilim insanları Kuzey Çin’de, tüylü olduğu belli olan yeni bir dinozor türünün neredeyse tüm bir iskeletini buldular. Dokuz metre uzunluğunda ve bin dört yüz kilo ağırlığında olduğu sanılan Tyrannosaurus’un bu akrabası beden tüylerine sahip en büyük canlı. Yeni dinozor türünün bilimsel adı Yutyrannus huali de “Güzel tüylü Tyrann” anlamına geliyor. Ancak tüyler daha çok günümüzdeki civcivlerin ince tüylerine benziyordu ve kuş tüyünün karmaşık yapısına sahip değildi. Nature dergisindeki araştırma yazısına göre tüyler sadece soğuktan koruyordu. Tüyler etçil dinozorlar arasında birçok bilim insanın tahmininin aksine çok daha yaygındı diyor Çin Bilimler Akademisi’nden Xing Xu. Bugüne kadar bilinen tüylü sürüngenler yeni buluntuya kıyasla çok daha küçüktüler. Yutyrannus, bugüne kadar bilinen en büyük tüylü dinozor Beipiaosaurus’tan yaklaşık olarak 40 misli ağırdı. Memeli hayvanlardan, beden boyu büyüdükçe ısıtıcı tüylerin gereksiz olduğu biliniyordu. Bilim insanları bu nedenle dinozorlar için de aynı şeyin geçerli olduğunu düşünüyorlardı. Büyük hayvanlarda en azından sıcak iklimlerde yaşayanlarda bedenin aşırı ısınma tehlikesi söz konusu. Dev dinozordaki tüyleri araştırmacılar hayvanın 125 milyon yıl önce yaşadığı erken tebeşir devrindeki yıllık ortalama sıcaklığın on derece olmasına bağlıyorlar. Geç tebeşir devrindeki ortalama sıcaklığın ise 18 derece olduğu tahmin ediliyor. Buna göre daha sıcak evrelerde 65 milyon yıl öncesine kadar yaşamını sürdüren Tyrannosaurus rex çok az tüylü ya da tamamen tüysüz olmalıydı diyor araştırmacılar. Sürpriz buluntu: Tüylü dev dinozor Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Bey 4+4+4 diye bilinen eğitim yasasını onaylayarak, ülkesine kanımca büyük bir fenalık etmiştir. Bu fenalığın nedeni, gençlere verilen eğitimde dinin önünü açıp, modern bilimin önünü kesecek adımların atılmasına imkân tanımış olmasıdır. Bir futbolcu ne kadar yaratıcı, hızlı ve esnek düşünürse, yıldız olma şansı o denli yüksek. Futbolcunun olası başarısı, beyin araştırmacıları ve psikologlarca uygulanan tipik bir testle tahmin edilebiliyor diyor İsveçli bilim insanları. Araştırmacılara göre formda olma ve beden hâkimiyeti dışında, bir futbolcunun yıldız olup ol Futbolcunun başarısı bilişsel yetilerine bağlı CBT 1309/ 7 20 Nisan 2012 Amerikalılar eklem kıkırdağındaki kök hücrelerin basit bir molekülle etkinleştirilebileceğini keşfetti. Farelerin diz eklemlerine aşılanan etki maddesi, kıkırdağın aşınmasını önlüyor. Verilerimiz kıkırdaktaki mezenşim kök hücrelerinin farklı çalıştırılmasının hasarlı eklemin durumunu iyileştirdiğine işaret ediyor diyor Novartis firmasına bağlı Genomik Enstitüsü’nde Charles Cho ile çalışan kimyacılar ve hücre biyologları ve Scripps Araştırma Enstitüsü’nden Peter Schultz. Diğer çalışmalarla bu etkinin tam olarak ne şekilde işlediği ve sonucun insan için de geçerli olup olmadığı araştırılacak. E t k i maddesiyle eklem kıkırdağı dejenerasyonunun (artroz) tedavi edilebileceği umut ediliyor. Halihazırda bu hastalığı ilaçlarla veya gıda takviyeleriyle etkili bir şekilde iyileştirme olanağı bulunmuyor. Cho, Schultz ve arkadaşları, kıkırdakta bulunan kök hücrelerini etkinleştirerek dokunun kendi kendisini onarmasını tetikleyecek bir yol denemişler. Bu amaçta bir robotla bu tür mezenşim kök hücre kültürlerine 22.000’den fazla bileşim verilmiş. Ve sonuç olarak “Kartogenin” olarak isimlendirilen bir bileşimin (Nbifenil fitalik asit amit) hücre kültüründe yeni kıkırdak hücrelerinin gelişimini ve kıkırdak kütlesinin büyümesini tetiklediği görülmüş. Aynı etki farelerle gerçekleştirilen deneylerde de elde edilmiş. Söz konusu etki molekülün olasılıkla Filamin A olarak bilinen bir proteine tutunmasıyla ortaya çıkıyor. Protein normalde bir sinyal proteinini “uyutuyor”. Fakat etki maddesi aşılandığında bu engel kalkıyor ve sinyal proteini hücre çekirdeğine girerek, RUNXTranskripsiyon faktörleriyle birlikte genleri, kıkırdak oluşumunu yerine getirecek şekilde etkinleştirmekte. Kıkırdak hücrelerine yeni bir bakış açısı kazandıran bu zincir etkisi, başka alanlarda da kullanılabilir diyor araştırmacılar. Nilgün Özbaşaran Dede Kıkırdak aşınmasında yeni tedavi umudu Sayın Başbakanımız bu meş’um yasayı savunurken hiddetle, yıllardır kendilerinden esirgeneni, yani ne yazık ki temsil ettiği düşüncenin mensuplarının arzuladığı akıl değil, yobazlık temelli bir dinsel eğitimi, çocuk ve gençlere verebilme özgürlüğünü alacaklarını ifade ediyordu. Umarız Anayasa Mahkemesi bu korkunç adıma engel olur ve milletimizin geleceğinin kararmasına izin vermez. Bu adım şu nedenle korkunçtur: Modern dünyada toplum yaşamında dinin yeri olamaz, zira din, binlerce yıl önce ilkel insanlığın kendine bir düzen kurmak ve etrafında olup biteni anlamak için uydurduğu bir varsayımlar topluluğundan ibarettir. Aradan geçen zaman içinde bu varsayımların üzerine oturduğu gözlemlerin ve onlardan yapılan çıkarımların yanlış olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştır. Dini toplum yaşamına temel yapmak veya ona toplum yaşamının düzenlenmesinde önemli bir yer vermek, düz dünya varsayımı ile uzay araçlarının yörünge hesaplarını yapmaya benzer. Toplumumuzda yaygın inanç ve gelenekleri savunmak, toplumu katletmeye eşit bir iştir. Basit bir örnek: İngiltere’de son otuz yıldır yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kadınlar (veya kızlar) kendilerine eş seçerken en çok eşin kokusunu bir tercih nedeni olarak kullanıyor. Farkında olmadan yaptıkları bu koklama, dişiyi, genetik yapısı kendisinden mümkün olduğu kadar farklı bir erkeği seçmeye götürmekte, bu şekilde dünyaya gelecek çocuğun olabildiğince sağlıklı olmasını temin etmektedir. Türkiye‘deki egemen gelenek ve inanç, evlenmeden önce dişi ile erkeğin «koklaşmalarını» engelleyecek niteliktedir. Yani bizim inanç ve geleneklerimiz, sağlıklı çiftleşmeyi engelleyerek toplum sağlığını tehdit edecek davranış türlerini destekler. Netice ortadadır. Bakın daha 1919’da büyük şairimiz Ahmet Haşim ne yazmıştır: «Anadoluluların güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, topluca o kadar topal ve topalların o kadar muhtelif çeşidi görülür ki insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum sanır» (Ahmet Haşim’in Manisa milletvekili Refik Şevket İnce’ye yazdığı 3 Eylül 1919 tarihli mektuptan: O. Karaveli, Sakallı Celâl, 5. baskı, 2004, Pergamon Yayınları, s. 4546). Şimdi bu cehaletin bir başka yansımasını anlatayım size: Ülkemizde bir zaman önce son derece faydalı bir internet sitesi faaliyete geçti: nadirkitap. com. Bu site Türkiye’deki ekseri sahafın kitaplarını sergilediği ve satışa sunduğu bir yer. Bu site, aradığınız kitap Türkiye’deki sahaflarda var mı yok mu diye öğrenip, varsa satın alabileceğiniz bir yer. Almak istediğiniz kitap kargoyla ayağınıza kadar geliyor. Bu sitenin kurucuları tüm bilim ve sanat dünyasına da büyük bir iyilik yapıyorlar. Ben de merak ettim, bu sitede büyük doğa bilimcilerinin yaşamlarıyla ilgili ne kadar kitap bulabilirim diye araştırdım. Sonuçları burada dikkatinize sunuyorum. Her ismin yanındaki rakam o isimle ilgili biyografik eser sayısıdır: Agassiz 0, Cuvier 0, Darwin 3, Fourier 0, Alexander von Humboldt 1 (politikacı, lengüist, tarihçi ağabeyi Wilhelm von Humboldt 13), Hutton 0, Lamarck 0, Laplace 0, Linné (veya Linnaeus) 0, Lyell 0, Mendel 2, Milne 0, Murchison 0, Spallanzani 0, Steno 0, Suess 0, Wallace 0. Bu liste şu mesajı vermekte: Türkiye Cumhuriyeti halkı, etnik kökeni ne olursa olsun, doğa ile ilgili değildir, doğa bilimleriyle olan ilgisi ise sıfırdan ayırt edilemeyecek düzeydedir. Bu konuda ne kitap yazmıştır, ne de yurtdışından kitap almıştır. Benim kişisel kütüphanemde sırf Alexander von Humboldt ile ilgili, hepsi Türkiye dışından, 59 tane kitap vardır. Darwin konusundaki kitaplarımın sayısı ise 112 (Bu rakamlar sırf biyografik eserleri ifade eder. Bu kişilerin yazdıklarını değil). Yukarıda saydığım bilim adamlarının hepsi hakkında ikiden fazla kitabım var. İşte bu nedenle her deprem, her sel, her heyelan, her fırtına, Türk toplumuna aynı derecede acı çektirir, çünkü toplum bunlarla başa çıkabilecek bilgiye sahip değildir. Din, ne Erzincan’da, ne Gemlik ve Adapazarı’nda ölenleri kurtarmış, ne Elazığ’da hortumun savurduklarını kollayabilmiş, ne de doğa afetlerini durdurabilmiştir. Eski Yunan’ın akıllı adamları bu gerçeği 2600 sene evvel görerek bilimi icat etmişlerdir. Onun izinden giden Avrupa bu nedenle en müreffeh toplum olmuştur (dinin peşinden gittiği ortaçağda ise kelimenin tam anlamıyla sürünmüştür). Toplumunun elinden bilimi öğrenme ve onu yaşama imkânını alacak olan 4+4+4 cehaletin eseridir. Onu onaylamanın da onu teklif etmekten farkı yoktur. Burada muhalefet de çuvallamıştır. Onu da önümüzdeki hafta anlatacağım. Sahaf Kataloglarının Gösterdiği Acı Gerçek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle